hesabın var mı? giriş yap

  • roma zamanında, vekalet akdi (mandatum) bir dostluk akdiydi. bir başkasının davasını vekil sıfatıyla takip eden kişiye çok büyük sorumluluklar yüklerdi ve karşılığında ücret almak da yasaktı. avukatlığın büyük prestijli bir iş olduğu ve en kutsal sayıldığı dönemler de muhtemelen bu dönemlerdi.

    elbette avukatların büyük çoğunluğu o dönemler toprak ve köle sahibi bireylerdi ve vekil sıfatıyla görev aldıkları davalardan gelecek bir paraya ihtiyaçları yoktu.

    günümüze gelince, öncelikle avukatın kanunen ücret alma yükümlülüğü vardır. ve kendi ücretini kanuni sınırlar çerçevesinde belirleme hakkı da bulunmaktadır. zira maalesef avukatlar henüz fotosentez yaparak karınlarını doyurmayı becerememekte, mantar gibi çoğalan apartman üniversitelerinden mezun yeni meslektaşların aralarına katılmasıyla da ani bir şekilde değişen rekabet şartlarına, reklam yasağına da uymaya çalışarak, ayak uydurmaya çalışmaktadırlar. kalahari çölünde yaşayan erişkin bir avukat canlısının bir büro açıp vergi levhasını da adına kaydettirmesiyle birlikte meslek dışı bireylerin tahmin etmekte zorlanacağı büyüklükte bir masraf kalemi bulunmaktadır.

    tüm bunlarla birlikte, nisbi olarak belirlenen (dava konusu değerinin veya tazminatın yüzdesi olarak düşünün) avukatlık ücretinin üst sınırı yasa koyucu tarafından %25 olarak belirlenmiştir. bundan daha fazla bir ücret isteyen bir avukat canlısıyla, bu sözleşme yapılabilir; yapıldıktan sonra uyulmayabilir, zira bu tarz canlılar ücret davası açtıklarında haksız bulunacaklar ve çok büyük ihtimalle %25'e, düşük bir ihtimalle de bundan da aşağı bir ücrete hak kazandığı belirlenecektir. müvekkil canlısı da bu sırada zaten boş duracak değildir, dava konusunun üzerine tedbir konmadıysa bir takım muvazaalı işlemlerle veya gerçek bir satış yoluyla bunları elinden avucundan çıkaracak, avukata da nanik çekecektir. doğanın bu eşsiz canlısı, açtığı zaman iki metreyi aşkın düğmesiz cüppe genişliğiyle, akan zamana karşı bir zen huzuruyla bakakalır.

    türkiye cumhuriyeti'nde, hele ki özel hukuk davalarında, kimsenin kendisini avukatla temsil ettirme zorunluluğu yoktur. internet erişimi sayesinde pek çok teknik konuyla ilgili, bir avukatın doğal yaşam ortamına giren müvekkilin; google'dan veya posta gazetesinden öğrendiği bilgileri sıralayarak "ben de avukat sayılırım ehin ehin" şeklinde bölge işaretlemesi yaptığı vakidir. bu bölge işaretlemesi genelde ücretsiz verilen ve "çok kısa bir şey soracağım" sihirli cümlesiyle başlayıp bir saat devam eden bir danışma seansının sonrasında yapılır. müvekkil de ilginç bir canlıdır, bazen simbiyotik, bazen parazitik bir davranış içine girebilir. ama vahşi doğanın dengesi her zaman korunur.

    hekim de her ne kadar vekalet sözleşmesiyle iş gören bir başka canlı tipi olsa da, örneğin avukatın işi üstlenme zorunluluğu bulunmamaktadır. zira hekimliğin daha büyük aciliyet gerektiren hallerle karşılaşma olanağı daha çoktur. ancak örneğin, bir göz muayenesi için devlet hastanesine de gidilebilir veya daha başarılı olduğu düşünülen ve özel muayenehanesi olan bir başka uzmana da. aradaki fiyat farkı epey fazladır. bu hususta tercih, hastaya bırakılmıştır. aynı, avukat söz konusu olduğunda tercihin müvekkile bırakılması gibi. yeterli araştırma yapılırsa aynı davayı %10'a, %15'e üstlenecek veya maktu bir ücret belirleyip "avans olarak 5.000, dava sonunda 5.000" şeklinde sözleşme yapacak avukatlar bulunabilir.

    bu açıklamaları yaptıktan sonra, kişisel kanaatimi söyleyeyim. ben açıkçası yaptığı mesleğin etik değerlerine ve kurallarına azami dikkat eden, her zaman en kötüsünü düşünüp önlem almaya çalışan bir avukat olarak birincisi, mesleğim hakkında dolandırıcılık ithamında bulunan ve benden midesi bulanan birisinin davasını ücreti ne olursa olsun üstlenmem. bu durum tecrübeyle sabittir. ücretsiz olarak, her şeyiyle ilgilendiğim ancak vekalet koymadığım (zira ücret almak zorunluluğum var) ve işini yaptığım kişinin huzurevinde kalan emekli bir asker olduğu bir davanın kazanılmasından sonra, bu kişiyi evini bana vasiyet etme kararından döndürene kadar akla karayı seçtiğimi bilirim. ancak ortada, senelerdir birikmiş olan teknik bilgimle kazanılacağına inandığım bir mal varlığına ilişkin dava söz konusuysa ücretimi kesin olarak belirlerim. şimdiye kadar da %15'in altına inmemişimdir. kabul etmeyip giden kişilere de yine yardımcı olurum, en azından başka bir avukatla çalışacaklarsa da neye dikkat etmeleri gerektiği konusunda. tabi dediğim gibi bu durum, mesleğime saygı gösteren bireyler için geçerlidir.

    bu arada, avukatlar ile ilgili genel kanının gerçekten çok kötü bir durumda olmasının en büyük sebebinin de avukatlar, barolar ve türkiye barolar birliği olduğunu düşünürüm. bu gözler, duruşmada "efendim, efendim" diyerek cüppesinin önünü iliklemeye çalışan avukatlar da gördü.

    sözün özü; avukat ücretini belirlemiş; mide bulantısı, baş dönmesi yaptıysa kabul etmemek en doğal haktır. istanbul barosu sicilleri herhalde 50.000'e dayanmıştır artık, size başka avukat mı yok? vekalet hala özünde bir dostluk ve sözleşmesidir. güvenmediğinizi vekil tayin etmeyiniz.

    ben de isterdim adım ivar değil de ivarus olsaydı, latifundialarımdan olan gelirimle sırf prestij için dosya kabul etseydim. ama igdaş diye de bir gerçek var.

    ytd.

  • yav he izmir sıcağı he. en soğuk izmir, en sıcak izmir, en boyoz izmir. gelin de görün nasıl bir nem var burada. herhangi bir kıyı şehri nasıl rahatsız edici derecede sıcak ise burası da öyle. ne eksik ne fazla. üstüne betonlaşmanın getirdiği sıcaklık ve rüzgarı kesmesini de ekleyin tabii. nefes alınmıyor.

  • (bkz: güldürmedi)

    hepsiburada.com cem yılmaza milyonlarca lira ödeyeceğine. destek ekibine daha çok eleman alsın. amazon.com.tr başlığına bakıp feyz alsınlar.

    iyi hizmet olunca bedava reklam yaparız merak etmeyin.

    (bkz: amazon.com.tr)