hesabın var mı? giriş yap

  • oturdukları yerden kasıt nedir? ayağa kalkıp bütün gün elimizde bilgisayar yürüyelim mi napalım amk ya?

  • ben bankacıyım. adam bugün bir bankadan çalıştığım bankaya mobilden eft yapmak için şubeye geliyor. bana telefonunu uzatıp benim onun yerine eft yapmamı ve gelen para ile 500 euro almamı istiyor. bu telefonu alıp işlem yaptıktan sonra bu önlemlerin ne anlamı var diyorum. anlıyorum seni diyor. adama direkt anladığın falan yok dedim hala anlıyorum diyor. anlasan kullandığın akıllı telefondan o işlem nasıl yapılır öğrenme çaban olur. 500 euroyu sonra alsanda olur. insanlar çok bencil. şaka gibi her gün başka olaylar. hele ki bu günlerde ekonominin sıkışmasıyla çıkarılan kredi paketlerinin yanında bankaların yarı yarıya personel çalıştırdığını düşünürsek ben bu süreçte beni ve diğer çalışan arkadaşlarımı düşünmeyen kişilere hakkımı helal etmiyorum.

  • ulan çok değil, daha birkaç ay önce piçin biri, kızıma tecavüz etti diye suçsuz günahsız gencecik bir çocuğu öldürdü. sonra çocuğun tamamen suçsuz olduğu, kızının başkasından hamile kaldığı, çocuğa iftira attığı ortaya çıktı.

    o olayla alakalı başlığa da , helal olsun, şöyle delikanlı baba, böyle kahraman baba, ellerin dert görmesin, az bile yapmışsın vs. diye embesil embesil yazan gerizekalılar şimdi de bu başlığın altında bitmişler hemen.

    ulan herkesin kendi adaletini sağlayacağı bir sistemin sağlıklı olmadığını adamlar yaklaşık 4000 yıl önce anlamış da suçluyla suçsuzu ayırdedebilmek için bir hukuk sistemi ortaya koymaya çalışmışlar. sene olmuş 2018, siz süper zekalar hala bu barbarlığa alkış tutabiliyorsunuz. çöl maymunları sizi.

    yazık vallahi, çok acıyorum şu ülkenin aklı başında, vicdanlı insanlarına. sizle aynı topraklarda yaşamak zorunda olmak çok büyük dert.

    edit: link

  • kelimenin etimolojik olarak miladdan sonra 5. yüzyıl civarlarında iskandinavya dolaylarından çıkıp gelen ve roma imparatorluğu'na bir süre kök söktüren (ve böylece kendi sonlarını da hazırlayan) germenik ırk goth'lardan geldiği aşikardır. fakat bu kelime sonraları farklı anlamlar da kazanmıştır. ingiliz medeniyeti politik anlamda rakipleri olan fransa ve ispanya'ya olan köksel ve ruhsal üstünlüğünü kanıtlamak için "gothic"i kendine sıfat bile yapmıştır çook eskilerde. (tabi ingiliz ırkının ataları kahraman jutelar ya da gete'lerden de ilham alınmış olabilir burda) ama yine de gotik kelimesi tarihte uzun bir süre "barbar", "yaban", "sivilize olamamış" anlamlarında olumsuz bir sıfat olarak kullanılmıştır. ilkel ve dar kafalı insanlarla/ülkelerle özdeşleştirilmiştir. hele hele sonraları 18. yüzyıldarasyonalizm ve sanayileşmeyle beraber gotik artık olumsuzdan da çıkıp küçük düşürücü bir sıfat olarak kullanılmıştır. o dönemde kendilerini medeniyetin doruklarında, "biz olduk artık" havalarında gören avrupa toplumları, kendilerini fazla kaptırdıkları bu mantık ve bilim gerçekleriyle gotik edebiyatı (ya da daha genel anlamıyla "romans"ları) yerin yedi kat dibine gömmüştür. okumanın bir insan ihtiyacından ziyade toplumsal sınıflara göre yazıldığı çizildiği bu dönemde burjuvazi, tıpkı kendi akıllarının erdiği tek şey gibi "yararcılık" kokan romanlara yönelmiş, romanlar neredeyse "standart edebi eser"ler konumuna gelmiştir. (hatta ilk dönem romanlarında protagonist bir hana girerken yazar "şu han bilmemne şehrinin bilmem ne sokağında. konaklamak için ideal gidin görün." gibisinden direk okuyucunun gerçek hayatında işine yarayacak notlar yazarmış) ama bu aşırı gerçekçilik ve "ne görüyorsam o var"cılık bir süre sonra insanoğlunu tatmin edemeyecek düzeye gelmiştir. çünkü insanlar maneviyatlarını, hayalgüçlerini ve yaratıcılıklarını daha fazla aç bırakamamıştır. (bir nevi sentimentalizm ya da agnostizme yönelme isteği) edebiyat ve genel olarak sanat kendini bu açmazdan kurtaracak yollar ararken romantizm gümbür gümbür gelmiştir. endüstriyel şehir hayatının, bununla beraber doğan toplumsal sınıf ayrılıklarının ve haddinden fazla yararcılığın insan ruhunu bozduğuna, toplumları giderek çürüttüğüne inanan bu edebi akım giderek yayılmış, çoğunluğun genel tavrı haline gelmiştir. hayalgücü ve duyguların tekrar yükseğe çıkmaya başlamasıyla gotik edebiyat ta uyarılıp yattığı mezardan çıkmıştır nihayet. en fazla amerika olmak üzere avrupa'da bu yazına gereken önem verilmeye başlanmıştır artık. bu periyoddan viktorya dönemine kadar özellikle ingiltere'de çok güzel tadından yenmez eserler çıkmıştır. sonraları yine ait olduğu gölgeye çekilecekken yirminci yüzyılda yeni bir ivme kazanmıştır gotik. çernobiller, kirlilik problemleri, dünya savaşları derken tüm dünya toplumlarının kapıldığı karamsarlık havasından kaynaklanıyor olsa gerektir bu. çünkü gotik bu yaşamı sorguladığı gibi ölümü ve diğer dünyaları da merak eder. meraktan da öte bundan haz duyar. insanın görünen kısmından ziyade sinik ve kaotik yüzlerini irdeler. bu yüzden yirminci yüzyılda karamsarlığın ve içselliğin sembolu haline gelmiştir gotik. sadece edebiyatla kalmamış, sinemaya (malum, tonlarca gotik film), müziğe (gotik rock, gotik metal, endüstriyel gotik vesaire) ve modaya da (taş gibi gotik hatunlar, kendilerini crow sanan satanist zibidiler) sıçramıştır. günümüzde "gotik nedir?" sorusuna insanların önce bir afallaması, "nasıl anlatsam?" demesi de bu yüzden zaten. gotikçi takılan deviantart kızlarına göre o bir yaşam tarzı, o bir mod, o bir dünya, o bir duygu. ne bilim. gotik işte.

  • ayhan akman layıgıyla yemesede ucundan hissettmi$tir.
    be$ikta$'ın gaziantep'te yenildigi bi mac sonrası ofkeli taraftar grubu havaalanı onunde ''en buyuk taraftar futbolcular sahtekar'', ''milyarlık e$$ekler'' türü tezahurat yaparken macın ilk 11ine alınmayan ayhan akman gonul rahatlıgıyla kapıdan cıkar..

    -taraftar1: lan olm hi$$ niye düzgün oynamıyonuz lan (bu abi alttan bi tekme atar)
    -taraftar2: olm siz ne bicim topcusunuz lan (bu yanagından makas alır gibi garip bi$i yapar)
    -ayhan: abi ben oynamadım ya macta, ya noluyo ya
    -taraftar3: lan niye idmanda calı$ıp kadroya girmiyon (bu abi alttan rocky yumrug u atar)

  • ////////////////////////////////////////////////////////////
    \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\
    ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
    ///////////////////////////////////////////////////////////
    \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\
    |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
    //////////////////////////////////////////////////////////

    şeklinde olması muhtemel günlük.

    (bkz: ilköğretim 1inci sınıf öğrencisi)

  • düpedüz bir dayatma ve faşizmdir bu. tüm insanları aynı kalıba sokma çabasıdır. illumumatinin filan parmağı var mı bilmiyorum ama harbiden gına geldi bu saçmalıktan.

    hangi giyim mağazasına gitsen hepsinde aynı tarz. ne denesen şıp diye yabışıyor üzerine. ulan ibneler, herkes fimfit olmak zorunda mı? o giydiğin t shirt veya gömlek illa kabak gibi dötünü ortaya mı çıkartmalı? allahım nasıl bir zevksizlik bu. bu modayı kim çıkardıysa hepsinin allah belasını versin.

    hayır, ben de şişman biri değilim ama fena gıcık oluyorum buna. bi pantolon deniyorsun hepsi yapışıyor bileğine. ulan ben ayakkabının üzerine salınsın isiyorum. zaten 46 numara ayakkabı giyiyorum, çok tuhaf duruyor. zevkime göre bir pantolon bulamayacak mıyım. modelini, rengini beğendiğim tüm pantolonlar böyle. nerdeyse tüm kıyafetlerde de aynı durum. yetti artık be. tekrardan, estetik anlayışınıza sıçayım!