33 entry daha
  • önce bir özet çıkaralım sonra işin aslına geliriz:

    -zico, maç genelinde oyuncu seçimi konusundan ziyade başka bir yönden eksik gözüktü. malesef, takıma hakim değil. saha kenarından oyuncularını fatih terim veya daum'dan alışkın olduğumuz gibi bir kaç el hareketiyle organize edemiyor. seksen dakika boyunca kontrollü oyunu seçen, orta sahayı kalabalık tutarak evvela beraberliği düşünen takımı, tahminimce kendisinin denetiminden çıkarak çok adamla beşiktaş sahasına geçmeyi başladı. orta sahayı kaybeden beşiktaş, bu dakikalarda kötü bir gol yiyebilirdi ama şans ibresi bir anda serdar'ın ters kafa vuruşuyla döndü ve güzel bir golle neticelendi atak...

    -tümer metin, sahaya ısınmaya çıkmasaydı belki de daha iyi oynayabilirdi. aldatılan sevgili edasıyla beşiktaş tribünleri hiç alışılmadık bir şekilde tümer'in moralini ve konsantrasyonunu bozmayı başardı. halbuki geçmiş tecrübelerimizle sabittir ki, böyle maçlarda baskı gören futbolcular daha fazla hırslanır ve daha iyi oynarlar. küfürsüz bir dörtlüğün daha iç acıtıcı olduğuna tanık olduk bu akşam...

    -bobo'ya aferin üstüne aferin. attığı golde müthiş bir vücut ahreketi var aman gözden kaçmasın. delgado'nun ayağından top çıktığı anda ani bir savruluşla kendisini öne attı ve serkan'ın bir adım gerisinde olmasına rağmen sürklase etmeyi başardı. pozisyonu defalarca izleyin, tepe kamerasından daha net göreceksiniz. bu kesinlikle bir zeka ve yetenek birleşiminin saf bir örneğiydi...

    -tigana, aynen meslektaşı gibi beraberliği düşünmüş. bu net bir şekilde ortadaydı. hafta sonu ıslıklarla sahayı terk eden burak ile maça çıkması akıl alır gibi değil. ve hep diyoruz gene diyeceğiz, bu taktik anlayışı beşiktaşı verimsiz bir oyuna itiyor. delgado ve ricardinho kanat arkasına servis yapacak adamlar değiller. orta sahanın ortasında yan yana veya bir tanesi ileri uçta olursa daha kreatif, daha etkin bir oyun izlemek çok mümkün. ama bunu gerçekleştirebilmek için de koray ve serdar'ın kesiciliklerinin yanına servisçiliği de eklemeleri gerekiyor ki bu da biraz zor gözüküyor bugün için...

    -fenerbahçe ile beşiktaşı bugün karşılaştırdığımızda çok keskin farklılıklara tanık oluyoruz. beşiktaş, daha inançlı ve organize gözüküyor. mücadele isteği ve girişkenlik beşiktaş'ta daha fazla. fenerbahçe yönetiminin yüzüncü yılda başka dış sebeplere odaklanmasının camiayı 100. yıl ruhundan uzaklaştırdığını düşünüyorum. futbolcuların hiçbiri rahat değil. kazandıkları maçın sonunda bile bizzat kendi içlerinde gerginlik yaşıyorlar...

    -beşiktaş yönetimi, hafta içi yaşanan onca gerginliğe rağmen fenerbahçe yönetimini harika bir şekilde ağırladı. aziz yıldırım, küfür cezasına yönelik otokontrol sebebiyle ilk defa bir deplasman maçını küfür yemeden izleme şansını kaçırdı bana göre. böyle önemli bir günde, fenerbahçe başkanının inönü'ye gelmemesi talihsiz bir görüntü oluşturdu. en başta kendi takımını yalnız bıraktı...

    -fırat aydınus, şu an türkiye'de hakkında olumsuz konuşulmayan tek hakem olma özelliğini layıkıyla sürdürüyor. gönül istiyor ki kalan iki derbiye de aydınus verilsin. maçın tansiyonunu idare edişi, yumuşak ama azilmeyen üslubu, futbolcularla arasındaki sempatik ilişki göz doldurdu...

    -karşılaşmanın ilk yarısında toplam dört gol pozisyonu izledik. ikinci yarı bu sayı yarı yarıya düştü. orta saha mücadelesi şeklinde geçen maçta enine yapılan pasların da fazla olması tek bir şeyi işaret ediyor. sezon sonuna doğru, şampiyonluğun en büyük iki adayı da fiziki düşüş yaşıyor. futbolcuların bir çoğu 70. dakikadan sonra teklemeye başladı. şu dakikadan sonra bütün maçlarını kazanan değil de daha az puan kaybeden takımın şampiyon olacağına inanıyorum. çünkü ne fenerbahçe ne de beşiktaş fikstürlerindeki takımları bu yorgunluk düzeyleriyle rahat geçemez...

    -tribünler mükemmelin ötesindeydi. sezonun en iyi performansını verdiler. golün geç gelmesi sebebiyle yaşanan strese rağmen düzeyli, düzenli ve en önemlisi pür dikkat söylediler aşk şarkılarını. erken atılacak bir golle o stadyum bu akşam kesin hasar görürdü eminim. içlerindeki o muhteşem enerji, biz ekran başındaki fakirlerin damarlarına bile giriyor artık. binlerce kez helal olsun...

    özeti geçtik, özümüze dönelim:

    bir akşam daha uyuyabilmek
    bir gece daha huzurla gülümseyebilmek
    mutlu, keyifli...
    başını yastığa gamsız koyabilmek
    yeşil ışıkların terkisinde
    kulaklarda kalan aşk şarkıları dilinde
    özgürce uyuyabilmek demek...

    sevebilmek bir koca çınarı
    her gün biraz daha fazla sevebilmek
    mutlu, keyifli...
    başını yarinin omzuna koyup
    sevinçten ağlayabilmek
    kramponların gol vuruşlarının terkisinde
    özgürce ağlayabilmek demek...

    beşiktaşım,
    seni sevmek
    seni sevebilmek
    bu gece
    bir kez daha
    seni gözlerinden öpebilmek demek...
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap