239 entry daha
  • 1. #14060251 no'lu entirimden hareketle buraya gelin.
    2. http://video.google.com/…=2407071431464169124&hl=en linkli videoyu izleyin.

    geçenlerde teke tek'te istanbul üniversitesi ilahiyat fakültesi'nden prof. dr. abdülaziz bayındır ve popüler tarihçi (ne tiksinç bir ünvan!) murat bardakçı ile katıldı da, şu gün şu saat "zekeriya beyaz haklıymış" diye entiri girmek zorunda bıraktı beni. bilmiyorum denize düşen mi yılana sarılıyor (ne denize düştüm, ne de zatın kendisi yılandır; teşbih canım); ama bu üçlünün arasında geçen bir tartışma sayesinde dabbetül arz mevzusunda neml suresi 80-81-82. ayetlerle alakalı;

    1. prof. dr. abdülaziz bayındır'ın elindeki kuran mealinden ötesini kabul etmemektedir.
    2. murat bardakçı "kuran'ı orjinalinden okuyabiliyorum" yiğitliğini göstermeye kalkışmışsa da sonunda komik duruma düşmüştür. zekeriya beyaz'la girişmiş olduğu tartışmada kendisine yandaş arayan abdülaziz bayındır'ın ani bir hareketle (kuran'ı uzatarak) "buyrun siz kelime kelime mana verir misiniz?" demesiyle birden kuran'ı arapçadan okumaya çalışıp tek kelime bile çeviremeyen bardakçı, bayındır'ın suflörlüğünde aşağıda çeşitli meallerden aktaracağım ayetlerden 82 numaralı olanının baş kısmını anlamadan dile getirmiştir. resmen komedi!
    3. zekeriya beyaz, ilgili surenin 82. ayetini yorumlarken bunun anlamının belirsiz ancak inanmayanların aleyhine olan bir durumu gösterdiğine göre kıyamet alameti olabileceğini, dabbetül arz'ın ise bir yer canlısı olduğunu savunurken; bayındır ve yamağı bardakçı oradaki ifadeyi "ölüm anı" olarak yorumlayarak dabbetül arz'ı melek olarak düşünmüştür.

    en başta linkini vermiş olduğum videoyu izlemiş olduğunuzu varsayıyorum. şimdi farklı meallerden ilgili surenin ilgili ayetlerini paylaşayım.

    ***

    diyanet meali:

    en-neml suresi:

    80. bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da dâveti duyuramazsın.
    81. sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin. ancak âyetlerimize inanıp da teslim olanlara duyurabilirsin.
    82. o söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çıkarırız da, bu onlara insanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.

    (diyanet'in mealindeki parantezleri ben koymadım, mealin orjinalinde bulunmaktadır.)

    e. hamdi yazır'ın meali (yine hamdi ayzır'a atfedilen benzer bir meal de şudur: http://www.kuranikerim.com/melmalili/neml.htm):

    80-şüphesiz sen, ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.
    81-sen o körleri sapıklıklarından kurtarıp hidayete erdirecek de değilsin. sen, ancak ayetlerimize inanacaklara işittirirsin de onlar müslüman olur kurtuluş bulurlar.
    82-söylenen söz başlarına geleceği zaman, onlar için yerden bir dabbe çıkarırız, insanların ayetlerinize kesin bir inanmadıklarını kendilerine söyler.

    yaşar nuri öztürk'ün meali:

    80. sen, ölülere işittiremezsin. eğer dönüp giderlerse, sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
    81. ve sen, düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimize inananlardan başkasına sesini duyuramazsın.
    82. o söz tepelerine indiğinde, yeryüzünden onlar için bir dâbbe/debelenir gibi yürüyen bir canlı çıkarırız da o onlara, insanların bizim ayetlerimize gereğince inanmadıklarını söyler.

    yine diyanet'in kabul ettiği bir meal (kaynak: http://www.diyanet.gov.tr/…ran/meal.asp?page_id=383):

    80. şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
    81. körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin.
    82. (kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. o, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler.

    suat yıldırım'ın meali (kaynak: http://www.kuran.gen.tr/…n&y=s_middle&kid=32&sid=27):

    80. şunu bil ki sen, ne ölülere sesini duyurabilirsin, ne de arkasına dönüp uzaklaşan sağırlara bu dâveti işittirebilirsin.
    81. sen körleri de sapıklıktan kurtarıp doğru yola getiremezsin.sen ancak ayetlerimize iman etmeye yatkın kimselere çağrını duyurabilirsin. çünkü onlar hakka teslim olurlar.
    82. kıyamet hakkındaki sözün gerçekleşme zamanı yaklaşınca onlara yerden bir dabbe (canlı) çıkarırız.o da insanların bizim ayetlerimize, (özellikle kıyamete dair ayetlerimize) inanmadıklarını söyler.

    muhammed eset'in meali (kaynak: http://www.kuran.gen.tr/…n&y=s_middle&kid=31&sid=27)

    80. gerçek şu ki, sen ölülere de işittiremezsin, sırt çevirip uzaklaşan sağırlara da işittiremezsin bu çağrıyı;
    81. ve (yine) sen [kalben] kör olanları saptıkları yoldan çevirip doğru yola yöneltemezsin; sen (sesini) ancak mesajlarımıza inan[maya istekli ol]anlara işittirebilirsin, ki onlar da zaten bize yürekten boyun eğecek olan kimselerdir. (bu pasaj, sık tekrarlanan, "allah [doğru yola erişmek] isteyen kimseyi doğru yola eriştirir (yehdî men yeşâu)" şeklindeki kur'ânî ifadeyle tam bir bağdaşım halindedir.)
    82. ve [o kalben sağır ve kör olanlara gelince: haktan yana kendilerine söylenen] söz bütün açıklığıyla gerçekleştiği zaman, (lafzen, "onların başlarına geldiği gün". yani, bütün beklentilerinin tersine, gerçek bütün açıklığıyla ortaya çıkıp da onları allak bullak ettiğinde; son saat'in, kıyamet günü'nün, allah'ın nihaî yargısının, ve sonuç olarak, inkarcıların "eskilerin/öncekilerin masalları" olarak gördükleri ne varsa hepsinin vukuuna işaret eden bir ifade (karş. yukarıda 67-68. ayetler). izâ veka-a'l-kavlu -aleyhim ifadesinden, "ahiret azabının onların başlarına geleceği", yani tevbe ve pişmanlık için vaktin artık geç olacağı son saat'in vukuu da anlaşılabilir. ) onların karşısına yerden, kendilerine insanlığın mesajlarımıza gerçek bir imanla inanmadığını söyleyen bir yaratık çıkaracağız. ("yerden çıkarılan yaratık" ifadesi, öyle anlaşılıyor ki, insanın hayata "dünyevî" bakışını, başka bir deyişle, kıyamet günü'nden önceki zamanların insanı ruhen yoksullaştıran maddeci karakterini dile getiren temsîlî bir ifadedir. bu "yaratık", insana mecaz yoluyla, özellikle maddeci değerlere gömülüp gitmesinin ve dolayısıyla kendi kendini tüketmesinin allah inancının eksikliğinden ileri geldiğini söyler/gösterir.)

    abdulbaki gölpınarlı'nın meali (kaynak: http://www.kuranmeali.com/ - http://www.kuranmeali.com/surekarsilastirma.asp )

    80. şüphe yok ki sen, ölüye duyuramazsın ve arkalarını çevirip giderlerken çağırsan da sağırlara sesini işittiremezsin.
    81. ve köre, sapıklığından döndürüp doğru yolu gösteremezsin sen; ancak delillerimize inanan kişiye duyurursun sesini ve onlardır gerçekten de müslüman olanlar.
    82. sözün, onlar hakkında yerine geleceği, tahakkuk edeceği zaman gelip çatınca yeryüzünden, onlara bir mahluk çıkarırız ki o, konuşur onlarla ve gerçekten de insanlar, delillerimize adamakıllı inanmazlar der.

    ali bulaç meali (kaynak: http://www.kuranmeali.com/ - http://www.kuranmeali.com/surekarsilastirma.asp )

    80. çünkü gerçekten sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara çağrıyı işittiremezsin.
    81. ve sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte müslüman olanlar bunlardır.
    82. o söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.

    edip yüksel meali (kaynak: http://www.kuranmeali.com/ - http://www.kuranmeali.com/surekarsilastirma.asp )
    80. sen ölülere duyuramazsın, aynı şekilde arkalarını dönen sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
    81. körü de sapıklığından çıkarıp yola iletemezsin. sen ancak, ayetlerimize inananlara duyurabilirsin; onlar (anlattığın gerçeği) kabul ederler.
    82. zamanı gelince, onlara topraktan mamul bir yaratık çıkaracağız; onlara, halkın ayet ve mucizelerimize inanmadığını bildirecek.
    ömer nasuhi bilmen meali (kaynak: http://www.kuranmeali.com/ - http://www.kuranmeali.com/surekarsilastirma.asp )

    80. şüphe yok ki, sen ölülere duyuramazsın ve arkalarına dönüp kaçan sağırlara da dâvetini işittiremezsin.
    81. ve sen o körleri sapıklıklarından hidâyete erdirici değilsin, sen ancak bizim âyetlerimize inananlara işittirirsin, işte müslüman olanlar da onlardır.
    82. söylenen söz, başlarına geldiği zaman, onlar için yerden bir dâbbe çıkarırız da bizim âyetlerimize nâsın kat'i sûrette inanmaz olduklarını onlara söyler.

    süleyman ateş meali (kaynak: http://www.kuranmeali.com/ - http://www.kuranmeali.com/surekarsilastirma.asp )

    80. sen ölülere duyuramazsın, arkalarını dönmüş kaçmakta olan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.
    81. ve sen kör(ler)i içine düştükleri sapıklıklardan çıkarıp yola getiremezsin. sen, ancak ayetlerimize inananlara duyurabilirsin ve onlar derhal müslüman olurlar.
    82. o söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dabbe (canlı) çıkarırız; o, onlara insanların, ayetlerimize inanmadıklarını söyler.

    şaban piriş meali (kaynak: http://www.kuranmeali.com/ - http://www.kuranmeali.com/surekarsilastirma.asp )

    80. sen, ölülere duyuramazsın, arkasını dönüp gidenlere de çağrıyı işittiremezsin.
    81. sen, körleri sapıklıklarından doğru yola çıkaramazsın. sen ancak ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin. işte müslüman olanlar onlardır.
    82. onlara verilen söz gerçekleştiği zaman, yerden bir dabbe (canlı) çıkarırız da onlara konuşarak; insanların gerçekten ayetlerimize inanmadıklarını söyler.

    ümit şimşek meali (kaynak: http://www.kuranmeali.com/ - http://www.kuranmeali.com/surekarsilastirma.asp )

    80. sen ölülere söz dinletemezsin; arkasını dönüp giden sağırlara da çağrını duyuramazsın.
    81. körleri de şaşkınlıklarından kurtarıp yola getiremezsin. sen ancak iman edip hakka teslim olmuş kimselere söz dinletebilirsin.
    82. söz verilen zaman gelip çattığında, onlara yerden bir dâbbe çıkarırız ki, kendileriyle konuşur da insanların âyetlerimize kesin bir şekilde inanmadıklarını söyler.

    ingilizcesi (çev. a. yusuf ali; kaynak: http://www.kuran.gen.tr/…n&y=s_middle&kid=14&sid=27)

    80. truly thou canst not cause the dead to listen, nor canst thou cause the deaf to hear the call, (especially) when they turn back in retreat.
    81. nor canst thou be a guide to the blind, (to prevent them) from straying: only those wilt thou get to listen who believe in our signs, so they submit.
    82. and when the word is fulfilled against them (the unjust), we shall bring forth from the earth a beast to speak unto them because mankind had no faith in our signs.

    başka bir ingilizcesi (kaynak: http://www.kuranmeali.com/ - http://www.kuranmeali.com/surekarsilastirma.asp )

    80. lo! thou canst not make the dead to hear, nor canst thou make the deaf to hear the call when they have turned to flee;
    81. nor canst thou lead the blind out of their error. thou canst make none to hear, save those who believe our revelations and who have surrendered.
    82. and when the word is fulfilled concerning them, we shall bring forth a beast of the earth to speak unto them because mankind had not faith in our revelations.

    bu da huzursuz'un meali:
    #805101

    ***

    şimdi gelelim sadede; bütün bu meallerden hangisinde bayındır'ın ve bardakçı'nın 82. ayetle ilgili yorumunu açık seçik okuyabiliyorsunuz? kaldı ki birbirleriyle çok çelişen ve çekişen isimlerin meallerini de birlikte verdim. suat yıldırım, edip yüksel, yaşar nuri öztürk, süleyman ateş, ali bulaç... bunların hepsini bir araya getirmeniz mümkün değil; çoğu kere siyasi ve sosyal hayata yönelik görüşlerinden ötürü dine dair çıkarımlarında mutlaka biri diğeriyle sürtüşebilmektedir. meallerine de yansıyabilir bu tutum hiç kaçınılmaz olarak. hiçbirinde ne bayındır'ın ne de bardakçı'nın zekeriya beyaz'ı sıkıştırmak için laf kalabalığına getirdiği "sözün başa gelmesi" tabiri için "ölüm anı geldiğinde" manası verilmemiştir. hatta dahası m. eset'in söz konusu ayeti tefsiri gayet inandırıcı:

    " 'onların başlarına geldiği gün'. yani, bütün beklentilerinin tersine, gerçek bütün açıklığıyla ortaya çıkıp da onları allak bullak ettiğinde; son saat'in, kıyamet günü'nün, allah'ın nihaî yargısının, ve sonuç olarak, inkarcıların 'eskilerin/öncekilerin masalları' olarak gördükleri ne varsa hepsinin vukuuna işaret eden bir ifade." (a.y.)

    zekeriya beyaz her türlü eleştirilebilirliği yanında bu konuda yukarıdaki bütün meallerle paralel bilgiler veriyor (bayındır ve bardakçı ise 82. ayetin kıyametle alakalı olmadığını söylüyor, videoda 2.06.'dan itibaren bayındır'ın açıklamasını dinleyin. ayrıca dabbetül arz'ın melek olduğuna dair de kesin bir ifade yok; yukarıdaki meallere bir bakın yine de); buna karşılık bayındır ve bardakçı'nın saldırgan halleri, beyaz'ı arapça bilmiyor oluşundan yakalamaya çalışmaları, yine beyaz'ın itici bağrışlarının, popüler kimliğinin insanlarda uyandırdığı nefretle birleşince en nihayetinde onları haklıymış gibi algılamamıza sebep oluyor. tv buna zorlar insanı, yani dezenformasyona!

    sözün özü tek bir kuran var ama tek bir meal ve tek bir yorum yok. bunu doğal karşılıyorum; yapılacak her "commentarius" çalışması benim için aynı ölçüde saygıdeğerdir; zira bir metnin dili, o metnin yazıldığı/yayıldığı coğrafyanın kültürünün, tarihi, sosyal, siyasi ve en önemlisi dini yorumlanırken farklı hislere itebilir. islam'ın bizzat kendisi bu farklı yorumlamaya iten hislenmeye izin vermiştir. daha peygamber vefat eder etmez islami gruplar arasında parçalanmalar başlamış, mezhep mezhep bölünmeler, tarikatların, grupların sürtüşmeleri; peygamberin "iki gözüm, nurum" diyerek sevdiği hasan ile hüseyin'in bile katledilmesine yol açmıştır. hal böyle olunca; bayındır ve bardakçı gibi şovmenlerin, bir başka şovmene ayar vermek, (olmayan) karizmasını çizmek uğruna kameralar önünde "tek bir kuran yorumu" varmışçasına hem de orjinal dilini kullanarak saldırganlaşması benim için "itici" kelimesinden daha başka türlü bir şey. resmen pis bir tavır; çünkü metinle uğraşmanın ne demek olduğunu biliyorum; zaman geçtikçe daha da iyi anlıyorum, insanların metin üzerinden yaptıkları her türlü yalanı dolanı rahatsız edici buluyorum.

    özellikle de murat bardakçı'nın insanlara bilgisinden başka sunacak hiçbir şeyi olmayan bir insan evladını (her türlü saçmalığına rağmen) kameralar önünde madara etmeye çalışırken, kuran arapçasına dair şov yapayım derken, rezil duruma düşüşü ise bende acıma hissini hiç uyandırmadı. çünkü onun gibilerin hak ettiği tek şey budur, ötesi değil.
235 entry daha
hesabın var mı? giriş yap