710 entry daha
  • hocam, şimdi fc barcelona falan filan hikaye. iki haftadır tutuyorum kendimi ama artık yeter be ya! thy, sana diyorum: "starım ben star, sen beni keşfedemedin daha o ayrı." ilk önce şunu soracam sana, neden hayvan gibi pahalı bir firmasın anlamadım bir türlü, bir adet kuru pasta gibi ekmek (ikincisini isteyince hostes şey yapacak gibi bakıyor) + saçma sapan bir menüden dolayı mı?

    2009'un kasım ayında, istanbul-helsinki seferinde tanışmıştım ilk önce. pek bir sorun yaşamamıştım o zamanlar. aralık ayında, bu sefer helsinki-istanbul seferi yaptım. nedendir bilinmez, benim türkçe sorularıma ingilizce ve tabi ki çok kötü bir şekilde cevap vermektedir çalışanlar inatla. misal:

    hostes:h öküz (star): ö

    h: would you like to have chicken or meat (köfte)?
    ö: köfte...
    h: ahahahahaa. how can you speak turkish?
    ö: ???

    yarım saat sonra:

    h: would you like to have tea or coffee?
    ö: çay.
    h: ???

    asıl bomba geliyor. yaklaşık 3 hafta sonra, ocak ayında tekrar helsinki seferi için atatürk hava limanına gittiğimde, koştum hemen check-in midir ne nalet bişeydir yapayım diye. benden önce taş gibi bir hatun vardı ve görevli bay arkadaş, manyak bir kibarlılıkla ve incelikle bayan arkadaşın işini görüyordu. biz de dua ediyorduk: "gitmesin, manzaranın tadını çıkaralım" diye. sonra bize sıra geldi tabi ve türk olduğumuzu anlayınca, adam sırtını döndü ve "kendiniz yapınız" lütfen dedi bizden başka kimse olmamasına rağmen. o zaman anladım, bir şeyler oluyordu, olacaktı da çünkü anadolu'nun kalbinden gelen saf bir genç edasıyla, yarım saat harcadım hakkında en ufak bir z.k.m bilmediğim makineyle. later, hemen valizleri kaktırdım uçağa, dedim, "geç kalırsam beklerler nasıl olsa starız lan, star adam burda. beni değil de kimi bekleyecekler; üstüne üstlük bir de fin asıllı türküz!" sonra, mükemmel bir sıra ile karşılaştım pasaport kontrolünde ama hakkını vermem gerek, taş gibi bir hatunu da pis kestim; ha sonuç: 0. gerçekten de kontrol uzadı ama uçağın kalkışına 15 dakika kala bitti çok şükür derken, ekrandan hemen kontrol ettiğim kapıyı bulmak için depar attım havaalanında, "star mıtar hikaye yalım, koş hacı koşşş!" en sonda, alt katta imiş kapı a.q. o botlarla usain bolt gibi koşmanın acısını hala çekiyorum. bütün kontrolden geçtiğimde, kapıya vardım fakat o da ne sayın seyirciler! benim uçağın yerinde yeller esiyor, halbuki kalkmasına 10 dakika varken, ne bir görevli var ne de bir yazı. hiç bir anons da zaten duymadım: "ulan öküz (star), hadi nerdesin, koş gel" diye değil tabi ki: "thy bilmem ne bilmem ne sayılı uçağının star yolcusu..." dedim, "hacı, uçak gitti." böyle zenci şeyi gibi kaldım orada. elimdeki bileti ordaki barkod okuyucu gibi zımbırtıya okutmaya çalıştığımı hatırlıyorum sap sap. "ali babanın kapısı gibi açılsın da, pistte giden uçağa at gibi yetişeyim, pilot aynadan beni görsün de dursun diye, stardım ben star ve hızımı alamıyordum." gariban gariban uğraşırken, milletin beni izlediğini fark ettim. bozuntuya vermedim pek, e starız ya ondan hacı, yoksa valla değil. sora sora mekke bulunurmuş hesabı, thy ile ilgili masayı buldum ebesinin şeyinde. inatla lacivert pasaportum ve üzerinde ay yıldız olmasına rağmen, görevliler birbirine gireyazdı, çünkü ben finliye benziyordum ve kesinlikle türk olamazdım. hatta, "ne zaman türk vatandaşı oldun?" diye bile sordular. o zaman anladım, fin asıllıyım deyip, başbakan olabileceğimi! neyse, geri çıkışı yaptılar, yani ziktirettiler beni. valizi malizi buldum gittim geri bilet satış ofisine. dedim, "bari yarına vardır uçak." oradaki görevli bayana şöyle bir bakış fırlattım star edasıyla, demez mi "170 euro (lira değil) ceza ödemek zorundasınız"; dondum kaldım. sonra bir de tafra yapıyor "almıyor musunuz" diye, e sonuçta ben stardım, o da haklı, para mara sorun olmamalıydı bir star için. dedim, "dur ben bir düşüneyim anasını satayım." gidiş dönüş 370 euroya aldığım bilete bir de 170 euro ceza mı verecektim. yarım saat bir mal gibi beklemenin ardından, gittim başka hava yollarına sordum, baş olacak gibi değildi fiyatlar ve uçaklar da fuldü. bu finlandiya'ya ne çok giden varmış meğer türkiye'den. boynum bükük bükük gittim geri bilet satış ofisine, başka bir hatuna. dedi, "iki gün sonra 80 euro farkla bilet var." e şimdi aradaki farkı diğer arkadaş niye bana izah etmiyor ve kaprisleniyordu acep?

    neyse daha bitmedi, aldım bileti tabi emanete de valizleri bıraktım 60 tl karşılığnda. o gün kuzenle istanbul'da takıldık benim kafa da allak bullak, izmit'e döndük. iki gün sonra 5:30, izmit-istanbul otobüs bileti aldım erken gideyim diye, uçak saati 10:50'de idi. valizleri yine kaktırmak istedim fakat görevli bayan bana "ağır olduklarını ve ücret ödemem gerektiğini" yüzüme vurdu. ben ise star edasıyla gayet sakin sakin "iki gün önceki aynı valizler hatta etiketlerin bile duruyor olmasını ve o zaman hiç bir ücret talep edilmediğini" izah etmeme rağmen şu yanıtı aldım: "beni ilgilendirmez, bu gün kraliçe benim, ya boşalt ya da para, sen seç lan star..." "tamam tamam sakin ol bağırma, herkes beni star biliyor rezil olurum, karizmayı çizerim valla" dedim. görevli bayanın ve tabi ki bir dünya kuyruğun önünde valizi açtım ve bir iki don + külotu sırt çantasına attım. sonra baktım, arkadaş orgazm olmuş gibi kabul etti valizi 38 kg'den 37,5'e düşmesine rağmen, "e starın iç çamaşırlarını görmesi yeterdi de artardı bile." her şey tamam, biniş kapısının önünde hazır olda beklemeye başladım uçağı saat 9'da. güzelim thy, bu sefer de uçağı operational reasons'tan dolayı, 2 saat rötarla kaldıracağını bangır bangır anons ediyordu. star pozisyonumu bozmadan tabi ben artık kaderimi kabullendim ve diğer yolcuları izliyordum. aniden bir şey dikkatimi çekti, allahın moldovasına giden ismi bile duyulmamış bir hava yolu şirketi, geç kalanlar için yarım saat bekletti uçağı nuhun gemisi gibi, kimseyi geride bırakmak istemiyorlardı selden kaçar gibi yoksa kalanlar yeni bilet alacak kadar zengin olmayabilirdi ve istanbul gibi bir okyanusta ne yapacaktı zavallılar ve her tarafta görevliler yolcuları arıyor, anons ediyordu sürekli ve sonunda da adamlar çıktı geldi out of nowhere. uçak da çekti gitti, biz de sap gibi bekliyorduk bir dünya yolcuyla beraber. star karizmamı yerlere atıp sıradan thy görevlisine iki gün önce yaşananları sormak istedim ve bana, "bakın bilette ne yazıyor, 15 dk önce uçağa alım sona erecektir" dedi gözüme sokarak. peki uçağa alım bitecek o zaman neden uçuş saati ile alım arasında 15 dk fark var? ayrıca, sanki o 15 dakika sonra havalarda uçuyoruz, neredeyse yarım saat sap sap pistte dolaşıyoruz tavuk gibi. tabi sesimi çıkarmadım daha fazla star adam diğer yolculara örnek olmalıydı ve isyana teşvikten hapse bile girerdik vallahi. benim macera burada bitmiyordu. helsinki'ye inince, gideceğim şehre otobüs bulmam gerekiyordu ve otobüs saatlerinin hepsini yazmamıştım o kadar da geç kalmam diye yok artık star adam bu hallere düşecek değildi ya", hala bozuntuya vermiyordum ama içimden de, "güzelim finliler bütün saatleri duraklara yazmışlardır nasıl olsa" diye umuyordum ve haklı da çıktım yoksa star adama kim bakardı helsinki vantaa havalimanı'nda çünkü etrafımdaki kimse star değildi, hepsi sıradan olmayı tercih etmişti...

    thy ve star faciasından sonra okulda hocaların taşak geçer gibi sorusu geldi aklıma: "did you feel like a star or starved?" (yandan yemiş gibi bişey ifade etmeye çalışıyordu tabi arkadaş.)

    eyy kendini ben gibi hisseden thy star ahalisi, biliyorum bizim gibi starlar için milyon lira'ların, dolar'ların hatta euro'ların lafı bile olmaz, ülke zaten ağzına kadar star dolu, harcayın, harcatın ulenn...
7724 entry daha
hesabın var mı? giriş yap