32 entry daha
  • reflection re- önekinin aşırı biçimde sırıttığı bir isim olarak görülüyor: re + flectio. meryem'in sözlüğünde (merriam-webster collegiate dictionary) ortaçağ ingilizcesinde (1150-1470 arası fakat bu isim için tam tarih verirsek 14. yy.) reflexion'ın alternatifi olarak gösterilmiş, o da latincedeki reflexio'nun birinci dereceden akrabası, belki kızı, belki oğlu. bu yapı neredeyse bütün çağdaş batı dillerine geçmiş durumda: alm. reflektion, dan. refleksion, flem. reflection, fr. reflexión, isp. réflexion, isv. reflexion, it. riflesso (riflessione veya riflessa), kat. reflexió, leh. refleksja, let. reflekss, nor. refleksjon, por. reflexão, rom. reflectie.

    re- önekinin eklemlendiği flectio, flectere fiilinden gelen soyut anlamlı bir isimdir. flectere "kıvırmak, bükmek, döndürmek, çevirmek, aklı yöneltmek, döndürmek, ikna etmek, caydırmak, vazgeçirmek, dönmek, yürümek" gibi anlamlara geliyor. flectio da haliyle burada türkçelerini verdiğim fiillerden türemiş soyut isimler olarak çevrilebilir: "kıvırma, bükme, döndürme, çevirme, yöneltme" vb. ancak buradaki türeyiş niteliğini bilmek gerekir; latince sözlüğe baktığımızda flectio diye bir isimle karşılaşmıyoruz. onun yerine ortaçağ ingilizcesindeki reflexion'a uygun olarak flexio ismini görüyoruz. bunun flectio ile aynı anlama gelen bir isim olduğunu bilelim; zira -xio ile -ctio son ekleri genelde birbirleri yerine geçer. ingilizcedeki veya yukarıda örneklediğim diğer dillerdeki kullanımlar da beni destekler mahiyette.

    re- öneki, eklemlendiği kelimeye "geriye" ve "tekrar" manalarını kattığından buradaki re-flectio/re-flexio da "geri bükme, geri kıvırma, geri döndürme, geri çevirme" vb. anlamlara gelir. biz bunu türkçe olarak "yansıma, hayal, akis, yansıyan görüntü, yankı, aksetme, etki, ayıplama, kusur bulma, derin düşünce" gibi bir dizi anlamda da düşünebiliriz. bu anlamların hepsi aslında bir şeyin yeniden (re-) bükülmesinden (flectio) oluştuğunu gösteriyor. hayâl, gerçeğin bükülmüş hali değil midir? sanki akıl bir yere varır da, oradan bize (geri) görüntüler sunar, tıpkı ayna gibi. nitekim yankı, sesin bir yere çarpıp "geri" dönmesi değil midir? eğer öyleyse, ki öyle, sesin de büküldüğünü varsayamaz mıyız? ya "kusur bulma"ya ne demeli? bunun için de ortada bir durum olması gerekiyor, ki bu sayede ayıplanabilecek (yeniden değerlendirmeye alınabilecek) bir ortam oluşsun.

    echo ile narcissus arasındaki ilişkide de reflectio önem arz eder. hikâyenin evvelinde baş-tanrı iuppiter'in diğer nymphalarla kırıştırmak için echo adlı nympha'yı kullandığını görüyoruz; anlatılana göre, iuppiter çapkınlık yaparken echo, onun hem kız-kardeşi hem de karısı olan iuno'yla (hera) aralıksız konuşarak oyalamış. oyunun geç farkına varan iuno da echo'yu bildiğimiz anlamda "echo" kılarak cezalandırmış. yani echo, gerçekten bir yansıma'ya dönüşmüş. kendisine söylenen her şeyi yansılar hale gelmiş. dahası bu haldeyken kendini beğenmişliğiyle tanınan narcissus'a aşık olup da, aşkına karşılık bulamayınca yanmış, kavrulmuş. yani reflectio'nun kendisine bir reflectio olmayınca, dağılmış, darmadağın olmuş ve sonunda geriye sadece yankının yani echo'nun yani reflectio'nun kendisinden başka hiçbir şey kalmamış. varlığını yine kendisi gibi kalarak yitiren ender figürlerden biridir echo. biz ona echo ya da reflectio diyoruz, çünkü işlevi bu; ancak o kendisine reflectio demiyor, çünkü o aslında sadece bize göre reflectio. yankının sadece bize göre yankı olduğunu hatırlayın, yankı kendi başına bir yankı değildir. bunun gibi hayâl de aslında sadece kime aitse, kimin hayâliyse onun için hayâldir; kendi başına kalmış hayâl ise "kendi başına", bizim anladığımız anlamda hayâl değildir, o kendisidir.

    ovidius'un metamorphoses iii.463-464'te "isto ego sum: sensi, nec me mea fallit imago; uror amore mei: flammas moveoque feroque" derken narcissus'a yaşattığı kendini yansıtma (self-reflection) aslında bir iç-tanıma, iç-bilme (self-recognition) anıdır: "işte bu benim! hissettim! görüntüm beni yanıltmıyor! kendime tutulmuş durumdayım! hem alevlendiriyorum, hem de katlanıyorum!" alevlendiren de kendisi, katlanan da. bu, bütün duygu sahiplerinin olduğu kadar cinlere bulaşmış olanların da kaçınılmaz durumunu gösteriyor. zihnî ya da kalbî oyunu alevlendiren kişi, aynı zamanda ona katlanandır. böyle bir duyguyu ya da düşünceyi alevlendirdiği için başkasını suçlayamaz, suçlanası tek merci kendisidir. narcissus'un reflectio'sunun bu kadar etkili olmasının nedeni, durgun suda "kuru kuruya" kendisini görmesi değil, ona bağlı olarak kendisini görünce kendisine olan tutkusunun ne kadar kuvvetli olduğunu bilmesi, hatırlamasıdır. ovidius'un "nec me mea fallit imago" (görüntüm beni yanıltmıyor!) demesi bundan kaynaklanır. en başta söylediğim gibi, reflectio için illa ki flectio olmak zorunda. yeniden aksettirilmenin ve aksettirmenin doğasında, görüntünün bir yere çarpabiliyor oluşu yatar. aksi halde echo'nun bir anlamı kalmaz.

    reflectio kendini tanıma anlamını taşıyor, yukarıdaki narcissus hikâyesinden de çıkan bu. ancak bu tanımanın ne kadar sağlıklı olduğunu tartışabiliriz. zira durkheim'cı dille söylersek burada altruistic bir bilince erme söz konusudur. bu yeni bilinçte kendisini başka biri gibi düşünme söz konusu olur; yukarıdaki dil analizinden hareketle söylersek, reflectio'nun kendisini flectio olarak düşünürüz; sanki o bir yansıma değilmiş de yansıtılanın kendisiymiş gibi. ovidius aynı eserinin bir yerinde "keşke kendimi bedenimden ayırabilseydim" diyor; bu, kalman j. kaplan ve m. b. schwartz'ın eserinde bir şizofreni olarak gösterilir. kendini tanıyarak, içgörüyle (introspection) kendinden kopan bir bilinci düşünün. narcissus'un reflectio'su tam anlamıyla böyle bir araz anlamına geliyor. sonunda narcissus kendisini öldürüyor veyahut ölüme bırakıyor, çünkü bir nevi bireysel düşkünlüğünden kaynaklanan açmazı çözmekte başarılı olamıyor. adlarından bahsettiğim araştırmacılar bunu şu şekilde dile getiriyor: "he is unable to successfully resolve his individuation-attachment dilemma."

    hiçbir flectio yani eğip bükme, reflectio'sunu bu denli ölümcül kılmamalı diye düşünebiliriz. örneğin baba sevgisine hasret bir hatun, başka bir erkekte onun yansımasını ölümüne arar; keza anne sevgisine hasret bir erkek için de bu geçerli. tersten de okuyabiliriz, ölümcül bağlılıklarımızın tamamına yakını aslında çok iyi tanıdığımızı sandığımız o flectio'ların yani eğip bükmelerin sadece yansımalarından başka bir şey değil. aradığımız şey gerçekten de aradığımız şey mi acaba? bütün bunlar hurley'in bir rüyası olabilir. aradığımız şeyin aradığımız şey olmasına gerek yok, yansıması bile doyurucuysa, echo olarak kalmanın da bir değeri var, minibüs şöförü olarak kalmanın da. en nihayetinde kalmış olmak bile başlı başına anlamlı değil mi? diyor ki "ben böyle kaldım", tamam da rica ederim benden uzakta kal. işaret ve orta parmağını kullan. ben gazetemi okuyacağım. sessiz bir geceyi yaşamak istiyorum. bütün bunların hurley'in rüyası olduğu kanısındayım.

    kaynakça falan:

    -sunhee kim gertz, echoes and reflections: memory and memorials in ovid and marie de france, p.72, rodopi, 2003.
    -c. t. lewis, a latin dictionary; founded on andrews'edition of freund's latin dictionary, 1879.
    -kalman j. kaplan - m. b. schwartz, a psychology of hope: a biblical response to tragedy and suicide, p.76, wm. b. eerdmans publishing, 2008.

    ayrıca bkz. derrida'da narcissus şeyi:
    http://www.facebook.com/…o/video.php?v=378966400401

    bak bu da oyuncak:
    http://3.bp.blogspot.com/…6-1937,_salvador_dali.jpg
53 entry daha
hesabın var mı? giriş yap