• bugünkü cumhuriyet gazetesi'nde gözlem* adlı sütunda yer alan ibare.
    http://img263.imagevenue.com/…_05cu01_122_432lo.jpg

    yazık. çok yazık.
    (bkz: #18384437)
    ___
    ilgili yazılar şöyle:
    g-9 gazeteciler platformu'nun konu ile ilgili açıkması şöyle:

    "meslektaşımız mustafa balbay tam bir yıldır darbe iddiaları çerçevesinde sürdürülen bir davada “tutuklu olarak” yargılanıyor.

    biz gazeteciler, darbelerin, her şeyden önce temel özgürlükleri, bu arada bizleri var eden ifade ve basın özgürlüğünü yok ettiğini çok iyi biliriz. türkiye böyle dönemleri yaşadı. o dönemlerde, düşünen ve konuşan herkes cezaevlerine doldurulurken gazetecilik de zincire vuruldu. bu yüzden, bir gazetecinin darbeden yana olması, darbelerin ve darbecilerin yargılanmasına karşı çıkması kendini inkar etmesi demektir.

    ancak, darbenin yargılandığı iddiasıyla yürütülen ergenekon süreci, baştan itibaren darbe dönemi uygulamalarını andıran özellikler de taşıyor. balbay’ı da aralarında sayabileceğimiz pek çok insan, pekala savcılığa davet edilebilecekken sabaha karşı gözaltına alındı. bu süreçte, medyaya ve gazetecilere karşı sergilenen tavır, iktidarı eleştirenlere karşı bir gözdağı görüntüsüne büründü.

    türkiye, ne zamandır, iktidarın en yetkili ağızları tarafından gazetecilerin ve medyanın hizaya sokulmaya çalışıldığı bir ülke durumunda. sürekli demokratikleşmeden söz edilirken, hiç de demokratik olmayan yöntemler kullanılıyor. oysa, amaçla araç arasında kopmaz bir bağ vardır ve demokratik olmayan yöntemlerle demokratik bir sonuca da ulaşılamaz.

    ergenekon süreci, bu anlamda da, çok sayıda soru işareti içeriyor. balbay günlüklerinden dolayı tam bir yıldır cezaevinde tutulurken, günlük yazan ve darbe iddialarının birincil derecede aktörü olduğu iddia edilenler “kaçma ya da delilleri karartma şüphesi bulunmadığından” serbestler.

    bu durumda, bizler “balbay’ın kaçacağından ya da delilleri karartacağından mı kuşkulanılıyor? böyle bir kanıya nasıl varılıyor?” diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. tutukluluk istisnai bir tedbirken, en az serbest olan diğer sanıklar kadar “kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunmayan” balbay’ın tutuklu yargılanmasını anlayamıyoruz. yargılama sürecinin, bir gazeteci nezdinde infaza dönüşmesinin gazetecilerin her türlü iktidar eleştirisine karşı bir tehdit olduğunu düşünüyoruz.

    g-9 gazeteciler platformu

    avrupa gazeteciler birliği (aej) türkiye temsilciliği
    basın yayın ve iletişim emekçileri sendikası (haber-sen)
    çağdaş gazeteciler derneği (çgd)
    diplomasi muhabirleri derneği (dmd)
    ekonomi muhabirleri derneği (emd)
    parlamento muhabirleri derneği (pmd)
    profesyonel haber kameramanları derneği (phkd)
    türkiye foto muhabirleri derneği (tfmd)
    türkiye gazeteciler cemiyeti (tgc) ankara temsilciliği
    türkiye gazeteciler sendikası (tgs)
    turizm ve çevre gazetecileri derneği (turçev)"
    ___
    http://www.medyatava.net/haber.asp?id=62948

    yasamaya, yargıya, askere, basına zorbaca müdahale edilen günlerden geçiyoruz. bu süreçte sizin gibi önemli bir aydınımızın, daha hüküm bile giymemişken hapiste bir yılını doldurması, içimizi yaralıyor. hüküm giymeden cezalandırılmanız, adalete güven duygumuzu zedeliyor. ancak basın özgürlüğüne darbe vurulan, insan haklarına aykırı davranılan bu günlerin biteceğini, adaletin er ya da geç yerini bulacağını biliyoruz. umudunuzu kaybetmemenizi istiyoruz. bazılarının ampulleri sönebilir ama, sizi içeride tutsalar da içinizdeki ışığı kesemezler, bunu çok iyi biliyor, en kısa sürede aramıza dönmenizi diliyoruz." dsp genel başkanı masum türker
    ___
    http://www.milliyet.com.tr/…010/1207042/default.htm

    "3 mart 2010 tarihli cumhuriyet gazetesi, iki açıdan önem taşıyordu. önce sağ alt köşesi:
    “mustafa balbay 363 gündür tutuklu.”
    aradan iki gün geçtiğine göre...
    mustafa balbay 365 gündür tutuklu.
    bir yıl önce “cebir ve şiddet kullanarak türkiye cumhuriyeti hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçundan, “kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunduğu” gerekçesiyle tutuklanmıştı balbay.
    suçlamanın akıbeti hâlâ meçhul.
    kesin olan ise...
    mustafa balbay’ın “kaçma ve delilleri karartma” şüphesi devam ediyor!
    tuhaf.
    bunca zaman sonra ortalıkta karartacak bir delil veya kaçacak bir delik kalmış olabilir mi?"
    ___
    http://www.milliyet.com.tr/…010/1207190/default.htm

    "balbay 1 yaşında

    belki bu başlığa kimileri: “dalga mı geçiyorsun?” diyebilir. kimileri de: ”böylesine dramatik bir konu hafife alınır mı?” diye düşünebilir.
    bu bir yaş günü kutlaması değil, dışarıdakilerin, bizlerin, duyarsızlığının yüze vurumudur.
    ciddi konuların altındaki acı gerçeği kara mizah yoluyla ustaca eleştiren, türkçenin sözcük zenginliğini çok iyi kullanan sevgili meslektaşımız mustafa balbay, bu söylemin altındaki hicvin kimlere yönelik olduğunu çok iyi anlar.
    balbay’ın silivri hapishanesinde (hükümlülüğü değil) tutukluluğu cuma günü birinci yılını dolduruyor.
    siz demir parmaklıklar arkasında bir yıl hapsin ne demek olduğunu bilir misiniz? bunu, 10 aydır hapiste tutulduktan sonra, ilk duruşmasında serbest bırakılan gazeteci meslektaşımız aylin duruoğlu bilir. aylardır silivri’de yatırılan doğu perinçek ve tuncay özkan dostlarımız ve öteki meslektaşlarımız bilir.
    yargıçların işine elbet karışmıyoruz. ama avukatların söylediklerine dikkat çekeriz. polis bunca aydır delil toplamadıysa vay haline! yani delil yok etme söz konusu olamaz. kaçma ihtimali mi? yurtdışına çıkış yasağı koyarsınız, olur biter. tahliye edilmeyiş nedeni inandırıcı olmalı, değil mi?
    gecikmeyen bir adalet istiyoruz; geciken adalet, adalet değildir ilkesine dayanarak. "
    ___
    http://www.milliyet.com.tr/…010/1206222/default.htm

    "türkiye'de yargılama cezaya dönüştü.
    ...
    peki bu dava sonunda mustafa balbay suçsuz çıkarsa... onun cezaevinde kaybettiği bu değerli zamanın hesabını kim verecek?"
    ___
    http://www.gazeteciler.com/…365-gunu-news13500.html

    "“ergenekon iddianamesinin 1 numaralı sanığı 3. ordu komutanı nasıl olur da tatbikat yönetebilir?” diye soruluyor.
    doğru soru şu olmalı:
    “komutan tatbikat yönetirken neden mustafa balbay köşesinde yazamıyor? neden tuncay özkan ekrana çıkamıyor? neden mehmet haberal ameliyat yapamıyor?”
    suçlu olduğu mahkeme kararıyla kanıtlanana kadar herkes masum değil mi?
    “neden tarkan kelepçesiz sorgulandı?” diye soruyorlar.
    doğru soru, “neden diğer şüphelilere kelepçe takıldı?” olmalıdır.
    biz ise 3. ordu komutanı ve tarkan’a yapılan uygulamanın diğerlerinin de hakkı olduğunu savunacağımıza org. berk’i tutuklatıp tarkan’ı zincirletme peşindeyiz."
    ___
    http://www.milliyet.com.tr/…010/1207712/default.htm

    "cumhuriyet gazetesi ankara temsilcisi mustafa balbay bir yıldır cezaevinde. silivri’de bir başka gazeteci tuncay özkan ile birlikte ergenekon sanığı olarak tutuklu. meslek örgütlerinin ayağa kalktığı şekliyle tutukluluk şimdiden cezaya dönüşmüş durumda. benzer süreci vatan gazetesi internet yönetmeni aylin duruoğlu da yaşamıştı. 10 ay cezaevinde kaldıktan sonra mahkemece serbest bırakılmıştı.
    ...
    (bkz: pınar selek/#18396903)
    ...
    balbay’ın cumhuriyet’teki sütununa dün “365 gündür tutuklu” notu düşülmüştü.
    5 mart 2009 tarihinde evinden alınan balbay, 2003-2004 dönemi ankara’sında “askerin rahatsızlığını” ifade eden notları nedeniyle, “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”ten suçlanmıştı.
    dava ilerledikçe, bir gazetecinin olaylara tanıklığıyla, darbe sanıklığı arasında mesafe açıldı ve balbay’ın tutukluluk süresi avukatlarının ve meslek örgütlerinin ifadesiyle “infaz”a dönüştü.
    balbay’ın tutuklandığı günlerde cumhuriyet’te bir dayanışma gününe katılmıştık. ertesi gün, “darbeye destekle” suçlandığı günlükleri yayımlandı.
    dava ilerledikçe görüldü ki, o notlar sadece balbay’ın aleyhinde kullanıldı. mahkeme aylar sonra, “biz burada darbeyi mi yargılıyoruz?!” diye sorabildi. çünkü ortada komutanlar yoktu?! balbay’ın notlarında yer alan, eski mit müsteşarı şenkal atasagun’un “birinci ordu’dan ihtilal mektupları geliyor” sözleri bile ancak “balyoz darbe planı” taraf’ta yayımlanıp çetin doğan suçlandıktan sonra hatırlandı.
    “gazeteci çağının tanığıdır” düşüncesi böylece hayata geçmişti.
    o tanıklıkta “gazetecilik eşiği”nin aşılıp aşılmadığı konusundaki tartışmayı meslek örgütlerine bırakmak ve “tanksız topsuz darbe”yi gerçekleştirme şansı, paşalardan daha az olan balbay’ın tutuksuz yargılanmasına olanak tanımak yargının elindedir.
    adalet, hemen şimdi!.."
    ___
    http://www.milliyet.com.tr/…010/1207664/default.htm

    "mustafa balbay 365 gün önce bugün tutuklandı. yasalara aykırı biçimde tam 1.5 ay süresince fiili tecrit uygulandı.
    'türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs'le suçlanıyor.
    peki neden tutuklu?
    balbay, bu tutuklama tarihinden tam sekiz ay önce gözaltına alınmıştı.
    bu süre zarfında hiçbir yere kaçmadı.
    isnat olunan suça ilişkin tüm deliller toplandı.
    buna rağmen mustafa balbay, 'atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, kaçma ve delilleri karartma şüphesi' gerekçe gösterilerek tutuklandı.
    evinde 'ele geçen' belgelerle dört kitap yazdığını yani bu belgelerin gizli saklı olmadığını mahkemede açık açık anlattı.
    bilgisayarındaki notların elektronik ortamda kurgusu değiştirilerek servis edildiğini öne sürdü.
    tutuklanmasından sonra birileri tarafından kurgulanan ve sızdırılan bu kurmaca 'bilgiler' ise günlerce belli yayın organlarında yayınlandı. balbay terörist muamelesi gördü.
    mustafa balbay gerçekten darbe çalışmalarında yer aldı mı?
    gerçekten bir terör örgütünün üyesi mi?
    bu iddialara kim karar verecek?
    bağımsız yargı...
    peki bizi vicdanen rahatsız eden ne?
    mustafa balbay bu ülkenin vatandaşı... mesleği gazeteci...
    isnat olunan suç: 'darbe çalışmasında yer almak...'
    peki bu darbe planlarını yapanlar kim?
    şayet doğruysa asıl suçlular kim?
    dönemin komutanları...
    bu darbenin varlığından bizi haberdar eden kim?
    dönemin deniz kuvvetleri komutanı oramiral özden örnek'in günlükleri...
    kendisi nerede?
    elini kolunu sallayarak dolaşıyor.
    balbay içeriden bağırıyor, 'özkök nerede, örnek nerede, ben neredeyim?'
    balbay'ın maruz kaldığı bu durum tek başına bir hukuk skandalıdır.
    aylardır içeride yatan ve neden yattığı açık açık kendisine söylenmeyen insanlar var.
    tutuklama bir cezalandırma aracı oldu.
    bu açıkça bir insan hakları ihlalidir.
    bu ülkede 'ab... ab...' diye bağıran demokratlara, liberallere dönüp sormak gerek, 'bu adam darbeci mi değil mi? bunu tartışmıyoruz. ortada bir darbe varsa, delil varsa, bunun özneleri ellerini kollarını sallayarak gezerken, bunun nesnesi olduğu iddia edilenler neden içeride?'
    iktidar, mevcut yasaları değiştirmek istiyor. referandum hazırlığı var.
    değişse ne olur, değişmese ne olur?
    bu ülkede fiilen hukuksuzluk var.
    şu soruya yanıt verecek tek bir babayiğit var mı?
    'tck'ya göre açıkça suç olan fiilleri yapanlar, bu fiillerinden ötürü pişmanlık duymadıklarını açıkladılar ve ayaklarına giden hakim savcılar tarafından habur'da kurulan çadır mahkemesinde serbest bırakıldılar mı bırakılmadılar mı?'
    bu gerçek orada dururken, balbay içeride sırf bunların hoşuna gitmeyen lafları ediyor diye aleyhinde tek bir karar alınmadan açıkça cezalandırılıyorsa...
    yani hukuk fiilen yoksa...
    bu ülkede yaşayan insanlar hangi rejimle yönetilmektedir?
    demokrasi katlediliyor ve insan hakları çiğneniyorsa, bir zümre diğeri üzerinde tahakküm kuruyorsa; bu açık bir işgalin fotoğrafıysa tehdit altındakiler ne yapabilir?
    asıl ihanet edenler rejimin eşik bekçileriyse sessiz yığınlar ne yapacak?
    o sessiz yığınlar işsizliğe ve sefalete mahkum kalınca ne yapacağına karar verir.
    olacak olan budur..."
    ___
    http://www.aksam.com.tr/…yildir_neden_tutuklu_.html

    "mustafa'yı asmalı!?

    sevgili kardeşim, meslektaşım mustafa balbay bir yılı doldurdu içeride. bu ne kin, bu ne intikam, bu ne hukuksuzluk, bu ne yasadışılık, bu ne keyfilik, bu ne ruh ve düşünce kararması, bu ne vurdumduymazlık, bu ne duygusuzluk, bu ne siyasi hukukçuluk...
    kim tutuyor mustafa'yı içeride, ankara mı? mustafa'nın içeride tutulması vicdanları mı huzurlu kılıyor; rahat mı uyutuyor; çocuklarla, eşlerle daha gönülden mi konuşturuyor...

    mustafa'yı içeride tutmakla, türkiye'de asayişi berkemal mi kılıyorsunuz, böylece huzur içinde bir ülke mi yarattığınızı sanıyorsunuz... eğer öyle düşünüyorsanız, mustafa'nın içeride yaşaması da huzurunuzu kaçırıyordur, onu asmayı düşünür müsünüz?
    bazılarınızın diline vurmasa bile, karalar bağlamış pek çok gönülde, "yaşamasa iyi olur" esintileri geçiyor mu? ama, bu işi türkiye'de yapamazsınız, ülkeyi coğrafi olarak şöyle iran'a bi götürüp getirmelisiniz! iran'daki zorbalık rejiminin bekçi köpeklerine taş atan bir üniversiteli genci idam cezasına çarptıran kafa ile, mustafa'yı bir yıldır içeride tutan siyasi kafa birbirinden ne kadar farklı?

    her türlü insafı çiğnemek, bedenleri ve ruhları isyan ettirmek, haksızlığı ve hukuksuzluğu diz boyu çamurlara gömmek acaba hangi rejimlerde olur? türkiye'de askeri rejimleri bile masum kılacak bir uygulamayı, hangi karases ve düşünce bize demokrasi olarak yutturuyor? kafayı olmayacak askeri darbelere takarak demokrasi çağıran beyin, acaba demokrasizliği, hukuksuzluğu tam da mustafa olayında neden aramayı akıl etmez?

    mustafa bir simge! cumhuriyet'e, muhalif olmaya kesilen ceza... ama sadece mustafa mı? acaba iktidar başının bıkmadan usanmadan neredeyse her hafta köşe yazarlarına, gazetecilere, muhalif gazete patronlarına veryansın sözleri, mustafa'ların bırakılmaması için de birer padişah fermanı mı: gazetecinin başı ezile; görüşlerini yazamaya ve dile getiremeye!

    aydın doğan'ı ve kendinden olmayan bütün medya patronlarını vergi cezalarıyla hizaya getirme, çökertme ve parçalama politikasıyla, parası küçük ama gönlü büyük gazetecileri içeri tıkma politikası, özünde aynı değil mi?

    aydınlık dergisi yayın yönetmeni deniz yıldırım ile ulusal kanal haber istihbarat müdürü ufuk akkaya, devletçe el konacak paraları olmadığı için mi içeri tıkıldılar? başbakan erdoğan'ın ses kayıtlarını yayımladıkları gerekçesiyle aranıp tarandıktan 20 gün sonra, bu defa terör örgütü üyeliği yakıştırmasıyla gözaltına alınan yıldırım ve akkaya, iktidarın özgür ve muhalif gazeteciliği susturma, yok etme politikasının kurbanları mıdır? üstelik aylar önceden bilinen ses kayıtlarını haber yaptıkları için tutuklanmak, acaba hangi rejimlerde gerçekleşir?

    mustafa'yı, daha ne kadar orada tutacaksınız... en azından bu konuda halka bir açıklama yapmalısınız, "uyguladığımız yeni rejimin gereği olarak.." demelisiniz.

    iktidar, anayasal hukuku tepeden yeniden tasarlıyor ve ülkeye dayatıyor; millet işsizlikten kırılır ve açlıktan her türlü melanet ülkede kol gezerken! iktidarın bu acil "hukuk mühendisliği"nin ülkeyi nerelere götüreceğini görebilmek için mustafa'ya bakmak yeterli! ergenekon'daki hukuksuzlukları bilmek, yıldırım ve akkaya'nın nasıl tutuklandıklarını görmek yeterli...

    tabandan sert muhalefetin siyasi liderlerinin, işçi partisi başkanı doğu perinçek'in, yeni parti başkanı tuncay özkan'ın, erdoğan'ı eleştiren kitapların yazarı ergün poyraz'ın neden, hangi gerekçelerle ve nasıl bu kadar uzun zamandır içeride tutulduklarını anlamak yeterli...
    iktidar, türkiye'yi yeni hukukla hangi karanlıklara götürmeyi planlıyor, bunu sormalıyız, tartışmalıyız; iktidarın öngördüğü anayasal değişikliklerin yapıldığı bir türkiye'de, iktidar nasıl bir güce sahip olacak, kimlerin nasıl canına okunacak..
    bunları tartışmalıyız!

    söyleyin, mustafa'ları asmayı da düşünüyor musunuz?"
    ___
    http://ulusalkanal.com.tr/…=view&id=13605&ıtemid=84

    "mustafa'nın parmaklıklar arkasındaki 365 günü kapı yoldaşım mustafa balbay'ın silivri'deki tutukluluk süresi bugün birinci yıla giriyor.

    ergenekon terör örgütünün üyeleri arasında şüpheli sıfatı ile tutuklanmış olan cumhuriyefm başkent temsilcisi ve köşe yazarı arkadaşım, kendisini yargılayanlara böyle bir örgüt ile ilişkisi bulunmadığını, kendisine yöneltilen suçlamaların gazetecilik çalışmalarının doğal sonuçları olduğunu anlatmak için çırpınıyor.
    o dava nedeni ile silivri'deki guantanamo kampına kapatılmış olanların sayısı yanlış anımsamıyorsam 65. bu 65 tutuklunun içinde emekli askerler de, öğretim üyeleri de var. duruşmalardaki tutanaklara mesleklerinin gazeteci olduğunu yazdıranlar da.

    onların tam sayısını ve tümünün adlarını bildiğimi ne yazık ki söyleyemem. ancak aralarındaki en kıdemli tutuklunun ergun poyraz adında, daha çok roman ve belgeseller yayımlayan bir meslektaşımız olduğunu, deniz baykal'ın konuşmasından öğrendim. kitapları satışta ama . . .

    chp genel başkanı, poyraz'ın başbakan erdoğan hakkında "ağır suçlamalar" içeren kitaplar yayımladığını, haklarında toplatma kararı verilmediği için piyasada satılmakta olan kitapların yazarının da yayıncı olarak değil, mahut terör örgütünün üyesi olduğu savı ile tutuklandığını ama üç yıldır yargıç önüne bile çıkarılmadığını söylüyordu. üç kocaman yılı tutuklu olarak, parmaklıklar arkasında geçirmek ! kişilere şüpheli oldukları ileri sürülerek özgürlüklerini sınırlayan ; haklarındaki iddiaların doğru olup olmadığını belirlemek için çaba sarf etmeyen bir adalet sistemi, kendisinin çağdaş bir hukuk devleti olduğunu söyleyen hangi ülkelerde vardır ? 26 eylül 2008'de tutuklanan ve terör örgütü ile ilişkisinin cumhuriyet mitinglerini düzenlemek olduğu söylenilen gazeteci tuncay özkan hakkında da henüz karar verilmiş değil. özkan da masumiyet ilkesinin asıl olduğu hukuk fakültelerinin ceza hukuku derslerinde anlatılan ülkemizde, o gün bugündür, suçlu mudur, değil midir ? öğrenemeden yatıyor . . .

    yıldırım ve akkaya'dan gelen mektup silivri 4 nolu kapalı cezaevi'nden 26 şubat günü postaya verilmiş olan iki imzalı mektuplarında, aydınlık dergisi genel yayın yönetmeni deniz yıldırım ile ulusal kanal haber müdürü ufuk akkaya, 9 kasım 2009'dan bu yana işledikleri suçu öğrenemeden tutuklu olduklarını duyurmak istiyorlar.

    genç meslektaşlarımızın ev ve işyerleri, başbakan'ın telefon görüşmelerini açıklayan bir ses kayıt bandının içeriğini açıkladıkları savı ile aranmış. ancak o arayıştan sonra "terör örgütü üyesi olmak, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek . . " gibi iddialarla tutuklanan iki gazeteci "ses kayıtlarını ortaya çıkaranın işçi partisi olduğunu" vurgulayarak kendilerinin parti genel başkanvekilinin basın toplantısını yayımlamaktan başka bir eylemleri olmadığını söylüyorlar. ancak yaptıkları itiraz mahkeme dosyalarında kaldığı için, benim gibi başka birçok meslektaşına da gönderdikleri mektupta, salıverilme taleplerinin istanbul 13 . ağır ceza mahkemesi hâkimi mehmet saban tarafından "tutukluluk süreleri dikkate alınarak'' gerekçesi ile reddedildiğini, aylardır haklarında henüz bir iddianame yazılmadığını bildiriyorlar. şayet ağır bir suç işlememişseniz , dahası delilleri karartacağınızı ortaya koyan kuşkular yoksa ve adaletin elinden kaçmayacağınıza yargıçları inandırmışsanız . . . . ve gerçekten hukukun üstünlüğüne inanmış bir sistemin bulunduğu bir ülkede yaşıyorsanız, aylar, hatta yıllardır sizi evinizden, işinizden ayırıp demir parmaklıklar ardında tutmanın anlamı nedir ? niçin, hangi nedenlerle demir kapılar arkasında yattıklarını bilme hakkının verilmediği bir ülke olmayı sürdürmenin bu iki tutuklu gazetecide bıraktığı duyguları, sadece savcı ve yargıçlarımızla değil, tüm vatandaşlarla da paylaşmalıyız : "tutukluluk süreleri dikkate alınarak ibaresi ile tutukluluk halinin devamına karar verilmesi, 'biz delil olsun olmasın, daha yargılama başlamadan bile sizi mahkûm ettik . .

    alacağınız mahkûmiyetin fiilen cezaevinde infaz edilmesi gereken bölümünün dolmasına daha çok var. siz henüz yeteri kadar yatmadınız anlamına gelmiyor mu ? "hızlı bir yargı reformunun gerçekleşebilmesi için, mart ayı sonuna kadar anayasada değişiklik yapılmasında ısrar eden hükümet başkanı'ndan, adalet bakanı'ndan, iktidar partisinin milletvekillerinden, geç gelen adaletin adalet olmadığından doğan tek satırlık şikâyet sesi çıkmıyor. bu ülkenin bütün vicdan sahipleri . . din, dil, ırk ve politik görüş ayırımı yapmadan, hızlı adalet istemek, tutukluluğu bir ceza gibi görmekte ısrar eden bu düzeni değiştirmek için birleşmelidir."
    ___
    http://ulusalkanal.com.tr/…=view&id=13603&ıtemid=82

    "mustafa balbay’ın içerde tutulmasını gazeteci olarak aklım almıyor.

    bir gazeteci bilgisayarından bazı notlar çıktı diye terörist sayılabilir mi?

    generallerle konuşmalar yaptığı için suçlu bulunabilir mi?

    bunlar bir gazetecinin yapması gereken işler.

    mustafa bir yıldan fazla süredir içerde.

    yazılarını yazamıyor, mesleğini yapamıyor.

    bir gazeteci için bunları yapamamak bir işkencedir.

    meslektaşımızın gerçek suçu bilgisayarından çıkan notlar veya generallerle yaptığı konuşmalar değil kuşkusuz.

    mustafa balbay yandaş bir yazar olsaydı hapishanede olmaz cumhurbaşkanı’nın, başbakan’ın uçağında dünyayı dolaşırdı.

    birileri gibi hem yazılarını yazar, hem de kanallarda programlar yapıp paraya para demezdi.

    sırf inandığı doğruları yazdığı, iktidara karşı olduğu için şimdi hapishanede ömür tüketiyor.

    bugün türkiye’de ilkeli olma, çizgisini ne pahasına olursa olsun kırmama dürüstlüğünün faturası da bu...

    yatanlar değil, bu faturayı çıkaranlar utansın.

    ...

    onu ergenekon’a monte edip içeri attılar.

    mustafa bir yıldır soruyor:

    “suçum ne? neden içerde tutuluyorum?bu ülkede hukuk yok mu?”

    yanıt veren yok.

    “suçun şudur” diyen yok.

    ...
    ___
    http://www.hurriyet.com.tr/…1.asp?yazarid=39&gid=61
    ___
    #18581938
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap