• yangın hakkındaki yazılar:

    -- o --

    le figaro, izmir limanında görevli bir fransız askerin günlüğü,

    5 eylül: yunanlılar çekilirken uşak şehrini sistemli bir şekilde yaktılar. hiçbir gereği yokken yakılan türk köyleri az sayıda değil.
    7 eylül: türk ordusunun hızlı ilerleyişi manisayı tahripten kurtardı
    9 eylül: dün gece tren ile izmire intikal eden 300 yunan askeri şehri yakma ve tahrip etme tehditleri savurdu. demiryolu atölyelerini koruyan fransız birlikleri onların gardan çıkmalarını engelledi ve urlaya yönelmelerini sağladı. bugün ise saat 10:30 da türk askerleri izmire girdiler. böylesine uzun bir seferden sonra şaşırtıcı derecede sakin ve dürüsttüler. paşa her türlü taşkınlık ve talanı önleme sözü verdi.

    -- o --

    le temps

    13 eylül:

    yunanlılar çekilirken şehri yaktı ve halkı katletti.

    -- o --

    le figaro

    20 eylül:

    yangın, ermeni mahallesinden başladı. çekilen yunan askeri disiplinini kaybetmişti. bu yüzden yangının kökeni konusundaki iddiaları şüphe ile karşılamak gerekir.

    yangın konusunda fransız hükümetine ulaşan bilgilerden hiçbiri bu felaketin sorumluluğunu türklere yüklemiyor. rodostan gelen bir telgrafta da izmirden gelen sayısız sığınmacının hiçbirinin yangını türklere mal etmediği kaydediliyor. pek çok tanığa göre suç yangın çıkarmak ile görevli bir askeri birlik oluşturan yunan askeri otoritelerine aittir. bu sığınmacılardan bazıları, türklerin çekilirken içindeki hiçbir ruma dokunmamış oldukları eskişehirin bile, hiçbir askeri zorunluluk yokken, tahliye sırasınca yunanlılarca sistematik bir şekilde yakıldığını belirtiyor.

    -- o --

    corriere della sera

    14 eylül:

    yunanlıların ülke içerisindeki katliamına türklerin aynen karşılık vermemiş olması övgü ile karşılanmalıdır.

    -- o --

    times

    13 eylül:

    yunanlılar yaktı.

    -- o --

    daily mail

    17 eylül:

    fransız amiralin araştırması yangını türklerin çıkarmadığını gösterdi.

    -- o --

    new york times

    19 eylül:

    fransız kaynakları, türkleri izmiri yakmakla suçlayan bütün haberlerin, atina üzerinden londraya gelip oradan yayıldığını ortaya koydular.

    -- o --

    le matin

    23 eylül:

    yangını çıkaranlar, kendi mahallelerini terk etmeden önce ermenilerdir, onu izleyen talan türk ordusunun ardından gelen işsizlerin ve din ve ulus farkı olmadan izmirli serserilerin işidir.

    -- o --

    new york times

    mustafa kemal akıllı adamdır, izmiri tahrip etmek istemez. türk yüksek komuta heyeti aşırılıkları önlemeye çalıştı ama başarılı olamadı. haberler sorumluluğun yarı yarıya olduğunu gösteriyor. türkler izmir e girerken, yunanlılar ve ermeniler onlara bomba attılar. esasen anadolu içerisindeki yakma ve katliamlar ile kızgınlığı artmış olan türkler de onlara karşılık verdiler.
  • ananemin " biz çocukken yangınlıklarda oynardık" diye anlattıgı hikayelerin kaynagı olan yangındır. ikinci kordon, alsancak ve kahramanlar, basmahaneye kadar olan alanın büyük bölümü yanmış, izmirin tarihi dokusu büyük ölçüde tahrip edilmiştir. yangınlık yerine ise sonradan izmir fuarı kurulmustur.
  • herkesin kimin çıkardığı hakkında konuştuğu ama nedense kimsenin yok olup giden canların, malların ve değerlerin üzerine fazla laf söylemediği yangındır. bu yangın, günümüz türkiye sınırları içindeki tarihi ve kültürel açıdan en zengin kentin neredeyse bu ünvanını kaybetmesine neden olan, maddi kaybından çok manevi kayıplara yol açan büyük bir felakettir. eğer bugün izmir, roma veya pramitler kadar ziyaretçi çekemiyorsa bunda 1922 yangının rolü büyüktür.

    izmir'in (osmanlı dönemindeki) eski resimlerini gördükçe bir türk ve bir izmirli olarak üzülmemek elde değil.
  • national geographic'in kasim 1925 sayisinda da bir kac sayfa ile incelenmi$ vakadir.. yangindan bir kac gun once izmir'e giden amerikali gazeteci melville chater'in tanik oldugu ve kendi kamerasi ile de fotograflandirdigi yangini dergideki makalesinde anlatirken ozellikle hangi tarafin bu yangindan sorumlu olduguna deginmemi$.. bunda sanirim politik konulara girmek istememesinin de etkisi vardir..

    chater'in anlattigina gore buyuk zaferimizi izleyen bir kac hafta icersinde bir cok anadolulu yunanli akin halinde batiya, izmir limanina hareket etmeye ba$lami$ti.. ilk gunlerde daha sistematik ve insancil olan bu yuruyu$, kulaktan kulaga yayilan turk ordusu korkusu ve acelecilik yuzunden sefalete donu$mu$tu.. halk yanina hemen hemen hic bir $eyini alamadan koyunu terkediyordu.. halk izmir sahiline vardiginda limanda bir kac amerikan ve ingiliz gemisi vardi fakat oradaki tum halki alabilmeleri imkansizdi ve i$in kotusu bu halk yigininin sayisi surekli yukseliyordu.. buyuk yangin eylul'un ikinci haftasinin ba$inda ba$ladi ve tum sahil, ara sokaklar cayir cayir yaniyordu.. sahilde, deniz ile yangin arasinda sıkı$ıp kalan halk feci durumdaydi.. ruzgarin da sahile dogru esmesi ile sahil adeta cehenneme donmu$tu ve a$iri sicaktan, ate$ten korunmak icin, evlerinden ayrilirken yanlarina battaniyelerini alanlar bunlari suya batirip sonra da vucutlarina sariyorlardi.. sahildeki ve ara sokaklardaki atlarin ko$um takimlari alev aldigi icin bu atlar can havliyle saga sola atilmaya ba$layip kontrolden ciktilar, bir cok bu atlarin altinda ezildi.. aci ile kivranan develerin cigliklari, farelerin ciyaklamalari, atlarin ki$nemeleri, insanlarin yakari$larina kari$mi$ti..

    dergiye gore bu yanginda 10,000 ki$i olmu$ ve 300 milyon dolarlik zarar meydana gelmi$ti.. yanginda firinlar ve hastaneler de yandigi icin, su da bulunamadigi icin ilerki gunlerde yunanistan'a kacmak icin sahile akin eden diger insan yiginlari cok buyuk zorluklarla kar$ila$tilar.. kimi zaman sokaklardaki hayvan le$lerinin etleri ile beslendiler..

    bu konuda son derece aleyhimizde yazilan bir eser ise marjorie housepian dobkin'in "smyrna 1922: the destruction of a city" adli kitabidir.. amazon.com'da bu konuda hararetli tarti$malar devam etmektedir.. kitapta cok komik argumanlar var; mesela yillardir yunanlilari katlettigimiz icin itilaf devletleri yunanlilara turkiye'nin batisini i$gal etme izni vermi$, bu sayede yunan ordusu bu katliamlari durdurmak amacindaymi$.. yine bir diger komedi ise, izmir yanginina batili devletlerin engel olmayi$i/kari$mamasi da bu devletlerin turkiye ile olan petrol (!!!!!!) ve diger ticari ili$kileriymi$..
  • bilmeden ahkam kesenler için bir şey yapamam, ama konuyu merak edenler için kimsenin kuşku duymayacağı bir tanığın izlenimlerini aktarıyorum:

    "gavur izmir karanlıkta alev alev, gündüz tüte tüte yanıp bitti. yangından sorumlu olanlar, o zaman bize söylendiğine göre, sadece ermeni kundakçıları mı idi? bu işte o zamanki ordu komutanı nurettin paşa'nın hayli marifeti olduğunu da söyleyenler çoktu. (...) kibirli, dar kafalı, zulüm ve ceberrut düşkünü bir kimse idi. (...) nurettin paşa'nın biri izmir'de, biri izmit'te tertip ettiği iki lincin hikayesi gene o vakitler, bizi ikrah içinde bırakmıştır. bunlardan biri izmir metropoliti meletyos, öteki de peyam-ı sabah yazarı ali kemal'dir.
    bildiklerimin doğrusunu yazmaya karar verdiğim için o zamanki notlarımdan bir sayfayı buraya aktarmak istiyorum:

    'yağmacılar da ateşin büyümesine yardım ettiler. en çok esef ettiğim şeylerden biri, bir fotoğrafçı dükkanını yağmaya giden subay, bütün taarruz harpleri boyunca çekmiş olduğu filmleri otelde bıraktığı için, bu tarihi vesikaların yanıp gitmesi olmuştur. izmir'i niçin yakıyorduk? kordon konakları, oteller ve gazinolar kalırsa, azınlıklardan kurtulamayacağımızdan mı korkuyorduk? birinci dünya harbinde ermeniler tehcir olunduğu vakit, anadolu şehir ve kasabalarının oturulabilir ne kadar mahalle ve semtleri varsa, gene bu korku ile yakmıştık. bu kuru kuruya tahripçilik hissinden başka bir şey değildir. bunda bir aşağılık duygusunun da etkisi var. bir avrupa parçasına benzeyen her köşe, sanki hıristiyan ve yabancı olmak, mutlak bizim olmamak kaderinde idi. bir harp daha olsa da yenilmiş olsak, izmir'i arsalar halinde bırakmış olmak, şehrin türklüğünü korumaya kafi gelecek miydi? koyu bir mutaassıp, öfkelendirici bir demagog olarak tanımış olduğum nurettin paşa olmasaydı, bu facianın sonuna kadar devam etmeyeceğini sanıyorum. nurettin paşa, ta afyon'dan beri yunanlıların yakıp kül ettiği türk kasabalarının enkazını ve ağlayıp çırpınan halkını görerek gelen subayların ve neferlerin affedilmez hınç ve intikam hislerinden de şüphesiz kuvvet almakta idi.'"

    falih rıfkı atay, çankaya, "zafer sonrası".
  • 1922 izmir yangini turkiye'de ustu kapali olarak konusulan ve de bircok konuda hala tabu oldugu icin tartisilamayan konulardan biridir......ne yazik ki......hala okularimizda ogretilen tarih kitaplarinda hicbir kaynak belirtilmeden ogrendigimiz tek sey; yunanlilar turk ordusu tarafindan bozguna ugramadan hemen once izmiri yakip yiktilar......hep boyle buyumedik mi? hep ayni hikayelerle buyuttuler bizi.......yalan tarihciler ve yalan kelimelerle......
    son son yine bi kitap okudum.......belge yayinlarindan-siddetle tavsiye edilir.....bir doktorun anilari adli izmir'de yasayan bir "ermeni" doktorun anilari......gun ve gun.......hic de bize ogretildigi gibi yazilmamis kitap.....orjinal el yazmalari da var icinde.........kitapta turkiye'deki cumhuriyet oncesi son katliam olarak aniliyor izmir........size sormazlar mi? peki bu kadar turk koyu yakildi bu kadar turk olduruldu.....ya su an izmir'de nerde rumler nerde ermeniler? sormazlar mi? cevabimiz ne olacak.........anadolu icin cevabimiz ne olacak?
    butunuyle yalan bir tarih ustune oturmusuz......ve kimse umursamiyor bunu......dersim katliamini kimse konusmuyor.........tarih kitaplarinda gecmiyor.......uzuluyorum.......
    izmir'i yunanlilar yakmis.... : ))) .... hayata donus operasyonunda da mahkumlar kendilerini yakmislardi..........zihniyet hep ayni.....taktik hep ayni..........

    -edit- istek ustune;
    bir ermeni doktorun yaşadıkları
    dora sakayan; tercüme: atilla tuygan
    belge yayınları; anı-günce-mektup
  • dido sotiriyu'nun benden selam söyle anadolu'ya kitabinda da yangini turklerin cikardigina dair imalar vardir. supheler nurettin pasa'nin ustune cekilmektedir.
  • biz yapmadik savaş sırasında kendi kendine oldu demenin pek mümkün olmadiği bir yangindir 1922 izmir yangını. basit bir yangin'dan öteye, büyük olcüde nurettin pasa'nin inisiyatifinde girişilen bir temizlik harekatidir . yangin'in nasil çiktiği halen bilinmiyor. ama agirlikla alsancak konak göztepe bölgesinde rumlarin yasadigi bölgelerde yaşanan yangin'in uşak-afyon-balikesir hattinda yunan ordusunun ve rum çetelerin savaş sonunda geri çekilirken giriştiği yağma ve talana, insanlik disi eylemlerine yine ayni yöntemlerle yanit vermeye dayanan bir intikam harekati olduğu da tahmin edilebilir. falih rifki'nin çankaya'daki anlatimlari yanginin nurettin pasa'nin kontrolünde baslatildigini ve genişletildiğini gösteriyor. nurettin pasa'nin izmir'e bu sekilde damgasini vurma ve kenti rumlardan temizleme türündeki inancinin da ciddi etkisi oldugu gösteriyor.
    kurtulus savaşı boyunca önemli askeri hatalar yapmasına ve pek çok kereler ordunun çok zor durumlarda kalmasina neden oldugu halde kendi kendine "izmir'in ve anadolu'nun kurtaricisi" gibi payeler veren nurettin paşa kuvvayi milliye ordusu'nun görece yaşli paşalarindan biri ve cumhuriyeti kuran asker bürokrat kadro içinde kazim karabekir'e benzeyen "geleneksel" özellikleriyle dikkat çeken bir paşadır. mustafa kemal ve inönü tarafindan çok sert yöntemler kullanmasi nedeniyle eleştirilen paşa'nin izmir yangini'nin ilk elden sorumlulari arasında yeralmasina şaşmamak gerek. yangin bir temizlik harekati olmakla birlikte, yanginda 10 bin kişinin öldüğü, rumlarin sistemli bir sekilde katledildigi vs. seklindeki iddialar ise itilaf devletlerinin savaş propagandasinin bir parçasidir. savaşın en kanlı muharebeleri olan sakarya savaşında yaklaşık 3.200 büyük taaruzda'da ise 2.500 askerin öldüğü gözününe alınırsa rakamın abartılı olduğu kesindir..
  • biray kırlının doktora tezinde pek güzel işlediği mevzu. ingilizcesinde fuarla fire arasında ulvi bir ilişki var da türkçesinde yok diye mi bizi mahrum bırakıyo acaba türkçe çevirisinden?
  • nokta'nın 9-15 kasım 2006 sayısında banu uzpeder'in imzasını taşıyan haberde etraflıca ele alınmış olan olaydır.

    malumunuz olay "alengirli". 1922 yılında basında çıkan haberler zaten aktarılmış o zaman biz de bu haberi aktaralım. uzpeder, haberine etyen mahçupyan-mustafa armağan arasında patlak veren tartışmayla başlamış ve konuyu açmış. mahçupyan, "burnumuzdaki halka" yazısıyla izmir yangını'na değinmiş. sonra mustafa armağan, izmir itfaiye müdürü paul grescoviç ve amerikan yardım heyeti'nden mark prentiss'in raporlarını göstererek karşı çıkmış, en son gelinen noktada armağan pelin böke'nin sözlü tarih çalışmasını ve falih rıfkı atay'ın "bir öyle bir böyle dediğini" gösterek bitirmiş.

    cevap hakkı olarak mahçupyan da nokta'ya tarihçi olmadığını, ancak tarihçilerin ürettiği malzemeler üzerinden güvenilir kaynaklar bulduğunu söylemiş ve "diyelim ki, falih rıfkı atay bir yerde izmir'i türklerin, başka bir yerde de ermenilerin yaktığını söylemiş olsun. falih rıfkı hiçbir şeyi durup dururken söyleyecek bir insan değil; izmir'i türklerin yaktığını söylemesinin diğerinden çok büyük önemi var" demiş. önemli insanların hatıralarının büyük önem taşıdığını ekleyen mahçupyan, "benim kafamda büyük soru işaretleri yok. birçok türk-müslüman kaynak izmir'i yakanların türkler olduğu konusunda ortak fikre sahip. elinize geçen herhangi bir belgeyle tarihi olayları açıklayamazınız" demiş.

    habere ek olarak verilen köşe yazarlarından (emre aköz, engin ardıç, selahattin duman) alıntılanan yazıları link olarak aşağıda verdiğimden ve türkkaya ataöv'ün de habere ek amacıyla alıntılanan 12-13 eylül cumhuriyet'e yazdığı yazıların da armağan'ın tezinden dışarı çıkmadığından (ve linkini de bulamadım) değinmiyorum (ayrıca haberde geçen kaynakları ufak bir araştırmayla belirttim), hemen asıl konuya geçiyorum:

    "(...) izmir'i türk ordusunun yaktığını söyleyen kaynaklar, kentin yakılmasının en önemli sebebinin gayrimüslim nüfusun mülklerinin ortadan kaldırılması ve onların şehri terk etmesini sağlamak olduğunu belirtiyor. ayrıca bazı kaynaklara gçre, yangında sadece mülklere değil, canlara da kast edilmişti. kasım 1925 tarihli national geographic dergisine göre yangında 10 bin kişi ölmüş, 300 milyon dolarlık zarar meydana gelmişti. tanıklar da, cesetlerin haftalarca denizin üstünde görüldüğünü söylüyorlardı.

    prof. dr. dora sakayan'ın hazırladığı ve 1900'lerin başında izmir'de yaşayan garebet haçeryan'ın güncesini kitaplaştırdığı 'bir ermeni doktorun anılaı' isimli kitap, 1920'lerin izmir'inin tüm ayrıntılarıyla anlatıyor.

    dr. garabet haçeryan, 1922 yılında olanları daha önceki yıllarla ilişkilendiriyor. i. dünya savaşı sonrası barış konferanslarındaki karmaşık görüşmelerin, o zamanki yunanistan başbakanı venizelos'un izmir'i yeniden kazanma ve yunan sömürgesi yapma girişimine yol açtığını belirtiyor.

    haçeryan, yaralı yunan asker ve seyyahlarının, resmi kayıtların aksine, yunan ordusunun ayrılmadan önce uşak'ı ateşe verdiklerini doğruladıklarını söylüyor ve burada küçük bir notu eklemeyi de ihmal etmiyor: 'türklere yönelik vahşet, ilkin yunan ordusunun izmir'i işgal ettiği 1919'da rapor edilmiştir'. haçeryan, 1922'de yunan sivil-askeri görevlilerin ve yunan hükümetinin, önceden haberleri olmasına rağmen, türk ordusunun yaklaştığını izmir halkından gizlediklerini ve dolayısıyla bölgedeki hıristiyan nüfusun sadece türk değil, yunan siyasetçilerinden de çektiğini söylüyor.

    <'biz lazım olanı yaptık'>

    haçeryan, 9 eylül'de şehre gelen türk askerlerinin, onlardan korkan gayrimüslimleri 'korkmayın size bir şey yapmayacağız' diye teskin ettiğini, ancak ertesi gün şehre indiğinde her yerin kurumuş kanla dolu olduğunu ve özellikle ermeni meydanı'nın yağmalandığını gördüğünü belirtiyor. kitaptaki, 13 eylül çarşamba ile işaretlenmiş güne ait sayfada ise, öğleden sonra saat ikide ermenilerin yerleşim bölgesi olan haytnos yönünden dev bir bulutun yükseldiğini ve aynı anda birçok yerde, kasten çıkarıldığı belli olan alevlerin göğü sardığı yazılı. haçeryan, kendisini türk sanan bir türk askerinin 'biz lazım olanını yaptık, siz geri dönün,' dediğini bundan sonra çocuklarının her birinin eline bir bohça tutuşturularak devam edecek göçlerin başladığını söylüyor.

    haçeryan, izmir'i ermenilerin ateşe verdiği tezinin doğru olması için ermenilerin türk ordusu gelmeden önce davranması gerektiğini söylüyor. ayrıca yangını kendi yerleşim bölgelerinde başlatmalarının hiçbir mantığının olmadığını belirterek bunun 'gâvur izmir yok oldu' söyleminden de anlaşılacağını vurguluyor.

    <bir çift söz de bizimkilerden>

    atatürk'ün yakın dostlarından biri olan gazeteci falih rıfkı atay da 1968 yılında yaımlanan çankaya isimli kitabında izmir yangınıyla ilgili şaşırtıcı bir bölüm yazmıştı: 'gavur izmir, karanlıkta alev elev, gündüz tüte tüte yanıp bitti. yangından sorunlu olanlar, o zaman bize söylendiği gibi sadece ermeni kundakçılar mıydı? bu işte ordu kumandanı nurettin paşa'nın hayli marifetli olduğunu söyleyenler de çoktu. (...) izmir'i niçin yakıyorduk? kordon konakları, oteller, gazinolar kalırsa, azınlıklardan kurtulamayacağımızdan mı korkuyorduk? birinci dünya harbinde, ermeniler tehcir olunduğu zaman, anadolu şehir bve kasabalarının oturulabilir ne kadar mahalle ve semtleri varsa, yine bu korkuyla yakmıştık. bu kuru kuruya tahripçilik hissinden gelme bir şey değildir. bunda aşağılık duygusunun da etkisi var. bir avrupa parçasına benzeyen her köşe, sanki hıristiyan veya yabancı olmak, bizim olmamak kaderinde idi. bir savaş daha olsa ve yenilmiş olsak, şehrin türklüğünü korumaya kâfi mi gelecekti? nurettin paşa olmasa bu facianın devet etmeyeceğini sanıyorum.'

    falih rıfkı atay'ın çankaya kitabının yeni baskılarında bu bölümün sansürlenmiş olması, atay'ın zamanında bu satırları yazmış olduğu gerçeğini değiştiremedi.

    atay'ın kitabında bahsettiği, 'sakallı nurettin' olarak da bilinen nurettin paşa, 1929 yılında orta anadolu merkez ordusu komutanı olarak atanmıştı. ama ondan önce adı, eylül 1922'de gazeteci ali kemal'i linç ettiren paşa olarak kazınmıştı zihinlere... gazeteci-yazar selahattin duman, nurettin paşa'nın izmir'e girişinden bir süre sonra, savaşı anlatan 20 sayfalık bir kitap yazıp ahaliye dağıttığını belirtmiş, kitabın ismine özellikle dikkat çekmişti: 'vatanı nasıl kurtardım?'

    <mustafa kemal: 'yansın ve yıkılsın'>

    ipek çalışlar 'latife hanım' kitabında bu konuyla ilgili önemli ayrıntılara yer veriyor. çalışlar, mustafa kemal'in izmirli bir ailenin kızı olan latife hanım'a, yanan mülklerin içinde kendisine ait bir mülk olup olmadığını sorduğunu ve ondan şu cevabı aldığını aktarıyor: 'paşam isterse hepsi yansın. yeter ki siz sağolun. bu mesut günleri gören insanlar için malun ne kıymeti olur? memleket kurtuldu ya!'

    selahattin güngör'ün kaleme aldığı salih bozok'un anılarına göre, mustafa kemal o sırada şu cevabı verecekti: 'evet! yansın ve yıkılsın, hepsinin telafisi mümkündür'.

    gerçekliği kimilerine göre tartışmalı olan sözlü tarih çalışmaları ise geçmişe alternatif bir anlayışla bakmayı hedefliyor. bunlardan biri araştırmacı leyla neyzi'nin, ünlü kâtipzade ailesine mensup gülfem iren ile ile yaptığı sözlü tarih çalışması... iren, hep kendi kendine izmir'i kimlerin yaktığını sorduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: 'o depoyu ermeniler mi tutuşturdu, türkler mi tutuşturdu? bana kalırsa türkler tutuşturdu, büyük bir kolaylık ve temizlik olsun diye. ve sonra kimse, kör olsun rumlar, ermeniler yaktı, demedi. bir de o var. demek ki suç bizdeydi. ama yanılabilirim'

    gülfem iren'in devam eden beyanatları daha da ilgi çekici: 'büyük bir pislik kalktı, ama haklı mıydılar haksız mıydılar? bir miktar haklıydılar. çünkü osmanlı imparatorluğu çökmüştü. çöken bir devletin orasını burasını koparmak da yabancılar için kolaydı. o fuarın olduğu yer, binlerce ermeni, rum ve yahudi'nin barınağıydı. o temizliği yapmak için onu yaptılar.'

    irem, bu cümleleri sarf ettikten hemen sonra geri adım atıyor, belki de o günleri hatırlayıp hüzünlendiği için: 'olmalı mıydı böyle bir şey olmamalı mıydı, onu hâlâ düşünürüm. bu toprakalr bizim olduğu kadar onların da hakkıydı, ta ecdatlarından beri. bizim vatan topraklarımız diyoruz, evet çok şükür bugüne, ama bizim kadar onların da memleketi'.

    <abd'deki belgeler...>

    izmir'i türklerin yakmadığı konusunda gösterilen iki belgenin biri, sırp asıllı avusturya vatandaşı olan dönemin izmir sigortaları itfaiye şefi paul grescoviç'e ait. diğeri ise ise yangın sırasından izmir'de bulunan amerikan yardım heyeti'nden mark prentiss'in raporu. ancak ermeni asıllı amerikalı yazar margaret hovsepyan dobkin , prentiss'in 18 eylül 1922 günü gönderdiği telgrafta yangın'dan türkleri sorumlu tuttuğunu, daha sonra amiral bristol'un etkisiyle bu görüşünü tersine çevirdiğini iddia eder.

    izmir'in türkler tarafından yakıldığına ilişkin iddiaları destekeyen bir belge ise türk ordusunun izmir'e gelmesiyle şehri terkeden abd izmir konsolosu george norton tarafından yayımlandı. yine bu fikri destekleyen görüşlerden biri, 1913-1916 arasında, abd'nin osmanlı büyükelçisi olarak görev yapan büyükelçi henry morgenthau'ya ait. 'büyükelçi morgenthau'nun öyküsü' isimli kitabı yayımlanan morgenthau, kitabında şu satırlara yer vermişti: '1922'de türk ordusu şehri işgal etmiş ve sivil nüfustan belli gruplar kemalist milliyetçilerin hedefi olmuştu. anadolu rumları gibi ermeniler de hiçbir günahı olmadığı halde türk-yunan ihtilafının kurbanı oldular. 13 eylül'de türk ordusu izmir'in ermeni ve rum mahallelerini eteşe vermişti; yangın daha sonra kuzeye ve batıya yayılmıştı. (...) izmir yangını, izmir afeti, izmir felaketi veya daha fenel anlamda küçük asya felaketi olarak bilinen bu olaylar, izmir ve çevresindeki rum ve ermeni hıristiyanalrının varlığına son vermişti". büyükelçinin kitabı, tefrika olarak yayımlandığı 1918 yılında amerika'da büyük yankılar uyandırmıştı."

    kaynak: "izmir'i kim yaktı, yakarken kim baktı?", nokta, sayı: 2, 9 kasım 2006
    http://issuu.com/…zmir_i_kim_yakt____yakarken_kim_b

    bkz:
    - selâhattin güngör, yakınlarının ağzından atatürk, 1944
    - leyla neyzi, "ben kimim?": türkiye'de sözlü tarih, kimlik ve öznellik, iletişim yayınları, 2004
    - dora sakayan, bir ermeni doktorun yaşadiklari: garabet haçeryan'in izmir güncesi, belge yayınları, 2005
    - selahattin duman, "bugün 7 haziran.. istanbul'un fethedildiği gün.. kutlu olsun..", vatan, 7 haziran 2005
    https://web.archive.org/…tan.com/0/54818/4/yazarlar
    - engin ardıç, "cıs tararamtam tamtam tamtam, cıs tararam tararaam!", akşam, 30 ağustos 2005
    http://web.archive.org/…om.tr/yazar.asp?a=2818,10,2
    - henry morgenthau, büyükelçi morgenthau'nun öyküsü, belge yayınları, 2005
    - emre aköz, "izmir'i kim yaktı?", sabah, 3 mayıs 2006
    http://www.sabah.com.tr/…06/05/03/izmir_i_kim_yakti
    - etyen mahçupyan, "burnumuzdaki halka", zaman, 11 haziran 2006
    http://www.zaman.com.tr/…umuzdaki-halka_292680.html
    - ipek çalışlar, latife hanım, doğan kitapçılık, 2006
    - mustafa armağan, "izmir’i kim yaktı?", turkuaz, 17 eylül 2006
    http://www.zaman.com.tr/…ir-i-kim-yakti_780613.html
    - etyen mahçupyan, "tarihçilik ve misyonerlik", zaman, 29 eylül 2006
    http://www.zaman.com.tr/…ve-misyonerlik_430881.html
    - mustafa armağan, "izmir’i türklerin yaktığını 'bütün dünya' biliyormuş", turkuaz, 1 ekim 2006
    http://www.zaman.com.tr/…nya-biliyormus_780549.html
    - mustafa armağan, "izmir yangını, tarihin demokratikleşmesi için bir fırsat" turkuaz, 8 ekim 2006
    [önemli not: mustafa armağan'ın yazısındaki atatürk'ün konuyla ilgili mektubun transkripsiyonu "küller altında yakın tarih" adlı timaş yayınlarından çıkan kitabın önümüzdeki gelecek hafta sonu piyasaya çıkacak olan yeni baskısında yer alacak. yazışmamızda bana söylediğine göre, yazısının uzunluğundan dolayı yer kalmadığından sadece küçük bir resmini girebilmiş.]
    http://www.zaman.com.tr/…cin-bir-firsat_780512.html
    http://web.archive.org/….zaman.com.tr/?bl=3&hn=5620

    edit: linkler kurbağa olmuş, yenilendi. başka şeyler de oldu: misal, common of demons uyarmıştı beni, morgenthau'nun kitabı "ambassador morgenthau's story" 1919'de yayınlandığına göre 1922'deki yangını nasıl anlatır? doğal olarak yok. ben de araştırmacı ruhumu canlandırayım dedim.

    morgenthau, kitabın sonraki baskılarında ek olarak bahsetmiş olabilir ama internet üzerinden tüm aramalarıma karşın 1922 sonrası baskılarının tam metnine ulaşamadım. gomidas enstitüsü'nün 2000 tarihli baskısında da bu anlatılar yok. yalnız, morgentahu çatışmalardan gayet haberi olmasının[1] yanı sıra yangından sonra atina'da milletler cemiyeti'nin yunan sığınmacılara yardım komisyonu içinde aktif çalışmalar yürütmüş ve raporlar[2] hazırlamış. ayrıca, "i was sent to athens" (1929) isimli kitap yazmış. ben kitabı ve az çok yardım yaptığını biliyor ama bu kadar aktif olduğunu bilmiyordum. internet üzerinden tam metnine ulaşamadım. diyeceğim odur ki, burda bahsetmiş olabilir.

    diğer bi ihtimal, dora sakayan ya da george horton ile karışmış olabilir haberde. örneğin, horton'un the blight of asia" (1926) kitabı var. burada "the destruction of asia" bölümünü okudum. gene doğrudan bu anlatı yok ama işaret ettiği kaynaklardan çıkabilir.

    veyahut hiçbir kaynakta geçmiyor, yani haberin yazarı banu uzpeder tamamen salladı. bunu da kendisine soralım bilahare. dergide haberin geçtiği sayfaları taranmış olarak scribd'e eklediğimi belirteyim; ufak typolar haricinde hata yapmamışım.

    maruzatım bu kadar. common of demons'a dikkati ve uyarısı için sonsuz teşekkür ederim. bakın, yedi senedir bu entari burada -başka biri dikkat etmedi! alacağınız olsun :p

    [1] "morgenthau fears war", the new york times, 13 september 1922
    http://query.nytimes.com/…a7a93c6a81782d85f468285f9
    [2] "henry morgenthau has colonization plan for greek refugees", jta, 1 january 1924
    http://www.jta.org/…ization-plan-for-greek-refugees
    "morgenthau begins movement for relief of greek refugees", jta, 29 january 1924
    http://www.jta.org/…nt-for-relief-of-greek-refugees

    edit2: heyecanlanmayın lan. link verirken hata yapmışım sadece, düzelttim.
hesabın var mı? giriş yap