• iki sevgilinin kavusurken oldukleri, kavusmadan once de hayatlarinin filmdeki kotu adamlar tarafindan paso zkildigi *** muthis film.. ayikken anlasilmayacak, sarhosken izlenmeyecek agirlikta..

    35 mm olup remzi jonturk tarafindan yogrulmustur..
    senaristi mujgan adim adinda bir insandir..
    bu cilgin calisma icin filmin beyin takimini tek tek tebrik ediyorum.
  • deli ömer, polat, bahar gibi halkın içinden karakterleriyle gerçek hayatla birebir benzerliği olan, güldüren, güldürürken düşündüren ve düşündürürken ağlatan süper senaryosu ve muhteşem oyunculuklarıyla klasikleşmiş üst düzey bir sinema şaheseri...

    he birde hep açık kanalda maç olduğu zamanlar yayınlanıyor. iki kere izledim bi iki kere daha izlerim...
  • köpeklerin önüne bebek diye konmuş olan iki-üç kiloluk etin köpekler tarafından yenme sahnesinin, nasıl olup da yazıldığını, hadi yazıldı, nasıl olup da ısrarla çekildiğini, hadi çekildi, nasıl olup da kurguda çıkarılmadığını anlamak mümkün olmayan film.

    esas insanı üzen noktalardan biri de bu sahneden hemen önce (ya da sonra) münir özkul'un filmde arz-ı endam etmesidir...
  • tüm sinir sistemimi felce uğratan, nasıl adlandıracağımı bilemediğim bir mahmut tuncer filmi.

    oyunculuklar berbat onu en başta söyliyim ama hikaye şahane! yani ben bilmiyorum ki bi ıssız adam olsun bi cezmi ersöz kitabı olsun böylesine muhteşem edebi laflar ve inanılmaz sürükleyici diyaloglar barındırsın!
    sözlüğün tüm hüzünbaz romantiklerinin ellerinde başucu olması lazım bu filmin, belirtiyim.

    -sen olmayınca ben bir hiçim bahar!
    -bahar ya, demek ki unutamiyorsun?
    -tovbe, unuttum vallahi, saçını kaşını ...

    yalnız tür olarak hangi kategoriye dahil edeceğimi bilemedim. misal bi bebeğin ölüsünü köpeklerin yediği sahne var ki, anam anam diyorum, testere bunca iğrenç olamadı kanımca.

    tür yok, paso şiir tadında büyük laflar, oyunculuk yerlerde...

    demem odur ki; mahmut tuncer sadece türkü çığırsın, şov yapsın, bir daha sinema falan,tovbe tövbe!
  • ne zaman eskilerden bir türk filmine denk gelsem duraklarım, gülümsetir çoğu beni aşırı kötü oyunculukları ve boş senaryoları ile, iyi gelir sonuçta.
    lakin gelin görün ki, ilk kez denk geldiğim bu filmde, bambaşka duygular içerisinde ekrana kilitlenmiş durumdayım. hissettiğim tam olarak şudur diyemiyorum, bir çeşit duygu karmaşası yaşıyorum.

    türü konusunda da bir fikir birliğine ulaşmak zor haliyle ama ben şöyle bir isim buldum; absürt psikolojik gerilim.

    bir de filmde kan gösterilmemesi konusunda acaip bir hassasiyet gösterilmiş, tam sayıyı bilmiyorum ama nereden baksan 10 kisi falan ölmüştür ama hiç kan yoktur.
hesabın var mı? giriş yap