• yunanistan'da 1960'larda yönetime el koyan sağcı komutanlara ve o dönemdeki yönetime verilen isim. 1974 yılında sona ermiştir. cunta yönetiminin sona ermesinde cia'nın desteğini çekmesinin ve ülke içindeki muhalefetin yanısıra, 1974 kıbrıs harekatının etkisi olduğu da söylenir.
  • 27 mayıs devriminin yetersiz kaldığını, karşı devrim sürecine girildiğini düşünen ve yeni bir müdahele ile idareyi ele alıp bunalımı sona erdirmeyi planlayan, başını kara harp okulu komutanı albay talat aydemir'in çektiği cunta.
  • genc palikaryalar rahatsiz durumlari üzerine george papadopoulos un yonetiminde 1967 de iktidari ele geçiren albaylar toplulugu
  • costa gavras ın z adlı filmde bu albaylar cuntası donemi anlatılır.
  • 1967 - 1974 yılları arasında, yunanistan'da halkın hiçbir kesiminin desteği olmamasına rağmen 7 sene yaşamış bir cuntadır. 1973 yılında politeknik üniversitesi isyanını, tanklarla, kanlı bir şekilde bastırmıştır. amerika tarafından nato planı amacıyla desteklenmiştir. cunta, kıbrıs'taki enosis (yunanistan'la birleşme) gruplarını desteklemiştir. türklerin kıbrıs'a çıkmasından sonra türkiye'yle savaşın eşiğine gelen cuntacı albaylar, kendilerine karşı olan deniz ve hava kuvvetlerinden "yönetimi bırakmazsanız, türklere karşı değil size karşı savaşırız!" sözünü işittiklerinde istifa etmekten başka çareleri kalmadığını anlarlar. hemen bir toplantı ayarlanır ve karamanlis'in ülkeye geri çağrılmasına karar verirler. türkler, dolaylı olarak yunanistan'a demokrasinin gelmesine yardımcı olmuştur.
  • george papandreou’nun on sekiz aylık başbakanlık döneminde kıbrıs’ta kıbrıslı rumlar ve adadaki türk azınlık arasındaki problemler artık patlama noktasına gelmişti. ada 1878’den beri ingiliz idaresi altındaydı ve 1960’ta da bağımsızlığını kazanmıştı. bazıları adanın yunanistan’la birleşmesini (enosis), bazıları türklerle taksimini, bazıları da iki toplumun adada birarada barış içinde yaşayabileceğini savunuyordu. 1963’te adanın cumhurbaşkanı başpsikopos makarios, arı yuvasını karıştırır ve meclise türklerin iktidarını kısıtlayacak bir anayasa değişikliği önerisi sunar. buna türkiye adaya uçaklarını ve gemilerini göndererek ve adayı işgal edeceğini açıklayarak tepki gösterir, ortalık iyice gerilmişken a.b.d. başkanı lyndon johnson yunanistan büyükelçisini çağırarak ona “fuck your parliament and your constitution. america is an elephant. cyprus is a flea. greece is a flea. if those two fleas continue itching the elephant they may just get whacked by the elephants trunk. whacked good....we pay a lot of good american dollars to the greeks, mr. ambassador. if your prime minister gives me talk about democracy, parliament and constitutions, he, his parliament and his constitution may not last very long” (parlementonuzu da anayasanızı da s...eyim. amerika bir fildir, kıbrıs bir piredir, yunanistan bir piredir ve eğer bu iki pire fili kaşındırmaya devam ederlerse, filin hortumunu kafalarına yerler... yunanlılara bir sürü amerikan doları harcıyoruz, bay büyükelçi. eğer başbakanınız bana demokrasi, parlemento ve anayasadan bahsetmeye devam ederse, o ve onun parlementosu da, anayasası da yakında tarih olurlar) demiştir. bu müdahele üzerine ortalık yatışır, öneri meclisten çekilir, bm adaya bir barış gücü göndererek, türk kıbrıslıları adada belli başlı (kısıtlı/korumalı) bölgelere yerleştirir, kıbrıslı türkler artık bütün adaya yayılmış olmak yerine gettolara hapsedilmişlerdir. a.b.d., kıbrıs’ın yunanistan’la birleşmesini ve adadaki türklerin, türk askeri üsleriyle korunan kendi yönetim bölgeleri olmasını, türkiye’ye de ayrıca kastellorizo adasının verilmesini önerir. bu öneri papandreou tarafından red edilir ki, bu onun a.b.d’nin gözündeki kötü yerini daha betere doğru düşürmüştür. papandreou amerika’yla olan bu çekişmesini önemsemeyerek bir adım daha ileri gitmiş ve ‘iç savaş’tan beri hapiste olan komunistleri serbest bırakmıştır.
    a.b.d, papandreou’nun harvard’da eğitim görmüş andreas’ın u.c. berkeley’de iktisat bölümü başkanlığını bırakıp, amerikalı eşiyle yunanistan’a dönüp, babasının hükümetinde rol almasından da rahatsızdı. yeni açıklanan gizli belgelere göre cia, papandreou’yu yenmeleri için diğer adaylara yüzlerce bin dolarlık para harcamaya hazırdı. kendi deyişleriyle durumu şöyle açıklamışlardı: “we have kept an eye on andreas papandreou long enough to know, realistically speaking, that he belongs to the camp of individuals opposed to us interests. in contrast with the other candidates, andreas is particularly strong in his views” (biz andreas papandreou’nun abd çıkarlarına muhalif bireylerden biri olduğunu anlayacak kadar uzun süre izledik onu. diğer adayların aksine, andreas fikirlerine kuvvetle bağlıdır). johnson hükümetindeki bazı yetkililer a.b.d'nin yunanistan’da daha ılımlı ve amerikan yanlısı bir hükümetin başa gelmesinin ve papandreou’ların politik etkilerinin kısıtlanmasının, komunistlere imkan vermemek adına gerekli olduğuna inanıyor ve bunun için acil ve sert önlemler alınması gerektiğini savunuyorlardı.
    atina’daki amerikan büyükelçiliği ise yayınladığı bir ‘memo’da eğer seçilirse papendreou’nun orduya yapılan harcamayı kısacağını, ülkeyi nato’dan uzaklaştıracağını ve sovyet bloğuna yunan mallarının ihracı için yaklaşacağını söylüyor ve ekliyordu: ‘bu politikalarıyla papandreou solda ve komünistler arasında tabii müttefikler bulmuştur. bundan hareketle, inanıyorum ki, bizim için, andreas’ın aşırı sol ve komünistlerle ilişkilerini iyice incelemek, ne kadar parası olduğunu ve nereden geldiğini öğrenmek, mümkün olduğu kadar politik etkisini azaltmak çok kritik bir gerekliliktir. diğer bir deyişle amerikan elçiliği papandreou’ların üstüne atabilecekleri ve onları en azından politik olarak yok edebilecek bir pislik bulmak istiyordu. adil olup amerika’lılar açısından da bakmak gerekirse, yunanistan’a yunanlılar komünist olmasınlar diye milyonlarca dolar harcadıktan sonra, bir çocuğun amerika’da 20 sene akademik kariyer yaptıktan sonra gelmesi ve ruslarla dost olmak istemesi kabul edilemezdi.
    ama aslında papandreou bir ‘komünizm aşığı’ ya da ‘sol görüşlü bir fanatik’ değildi. amerika’da geçirdiği yıllarda adlai stevenson’u desteklemis ve hubert humphrey ile kampanyalarında çalışmıştı. o sadece, amerika için değil, yunanistan için en iyisini isteyen ileri görüşlü bir ekonomistti ve ülke için en iyi olan da ülkeyi soğuk savaştan çıkartıp, savunmaya harcanan büyük miktardaki parayı başka kaynaklara aktarmaktı.
    bu arada kral paul 1964’te öldü ve yerine, 5 temmuz 1965’te seçimle başa gelmiş ama amerikalılarla arası epey bozuk olan george papandreou hükümetini kral’a karşı bir diktatörlük kurmak için andreas papandreou liderliğinde bir darbe planladıkları savıyla lağvedecek, genç kral konstantin geçti. iddiaya göre bu örgütün adı ‘aspida’ yani ‘kalkan’dı.
    böyle bir örgütün varlığı hiçbir zaman kanıtlanamamış olsa da papandreou hükümetinin sonu gelmişti. bunun üzerine kendilerine ‘apostates’ denilen eski hükümette görevli bazı politikacılar kral’a oligarşinin daha hoşuna gidebilecek bir hükümet önerisi sundular ve yeni hükümeti kurdular. saray, yunan ve amerikan ordusu ve cia nihayetinde papandreou’yu istedikleri noktaya getirmişlerdi; papandreou iktidardan düşmüş ve oğlu andreas ile birlikte darbe suçlamasıyla karşıkarşıyaydı. fakat yunan halkının çoğunluğu büyük bir oyun ve yunanistan’da gerçek demokrasinin eksikliğinin bir kanıtı olarak görüyordu. 1966 yılının ilk gününde kral yıllık konuşmasında bütün bu politik karmaşadan komunistleri sorumlu tuttu ve bu konuşmanın hemen ardından da yunan radyosunda ünlü müzisyen mikis theodorakis’in eserlerinin çalınması yasaklandı. mart’ta papandreou binlerce insanın katıldığı bir yürüyüşle ‘anendotos’ (bitmeyen savaş) adını verdiği mücadelesine başladı. bütün ülkeyi dolaşarak apostate hükümetini eleştiriyordu, bu arada mevcut hükümet zaten az olan halk desteğini gün geçtikçe yitiriyordu.bir süre sonra iyice güçten düşen hükümet istifa edip, bir geçici hükümet çağırarak (yunan anayasasına göre iktidardaki parti lehine bir adaletsizlik olabileceği için seçimlere sadece geçici bir hükümet varken girilebiliyor) 28 mayıs 1967’de seçime gitmeye karar verdi. papandreou’nun seçimleri büyük bir farkla kazanacağı gayet belliydi, bunun üzerine papandreou’ları seçimi ertelemeleri konusunda girişilen çabalar da red edilince, kral konstantin, kraliçe frederika ve bir grup general 13 mayıs’ta bir darbe planladılar. bu örgütün ismi ‘idea’ydı (fikir).
    ama idea’nın bilgisi dışında cia ve kyp (yunan istihbaratı) arasında irtibat subayı olan albay george papadopoulos, alb. nikos makerezos ve alb. stylianos pattakos liderliğindeki bir başka grup da daha evvel bir tarih için bir darbe planlamışlardı. bu genç subaylar idea’nın üyeleriyle çok yakın çalışmışlar ve onların istihbaratlarını/bilgilerini stratejik askeri noktaları ele geçirmekte kullanmışlardı. bu albaylar 21 nisan’da nato tarafından sovyet bloğunun bir saldırısı ihtimalinde içerde oluşacak komunist ayaklanmayı durdurmak için oluşturulmuş bir plan olan ‘prometheus’u kullanarak hükümeti devirip sıkı yönetim ilan ettiler ve hemen bilinen ya da şüphelenilen yüzlerce solcuyu, politikacıyı ve sanatçıyı tutukladılar. bu darbenin komünizm belasını durdurmak ve toplumu hellenik değerlerinden koparan kanseri durdurmak için gerekli olduğunu ilan edeceklerdi.
    binlerce komünist hapse atıldı veya makronissos gibi adalara sürgüne gönderildi. sıkı yönetim, sansür, tutuklamalar, şiddet, işkence ve infazlar albayların yunanistan için düşündüğü ‘tedavi’nin parçalarıydı. andreas papandreou, aspida’yla ilişkisi yüzünden idam edilmek üzere hapse atıldı ama infazı amerikalı akademisyenlerin başkan johnson’a yaptıkları baskı sonucunda durduruldu. 8 ay sonra serbest bırakılan papandreou ülke dışına kaçtı ve cuntanın altı yılını yurtdışında geçirdi. cunta, komünistlerin ülkeyi ele geçirmek için planlar yaptığına dair kamyonlar dolusu kanıtları olduğunu iddia ediyordu, bu ‘kanıtlar’ hiçbir zaman bulunamadı.
    albaylarla amerikan istihabaratı arasındaki yakın ilişki red edilemese de, cia’in bu darbedeki mesuliyetini kanıtlamak biraz zordur. görünüşe göre bu darbe cia’yi de şaşırtmıştır. muhtemelen amerikan hükümeti ve cia paralarını kral’ın darbesine yatırmıştı ve albaylar bunu bildikleri için planlarını son ana kadar saklamışlardır. darbeyi yapan beş subaydan dördünün amerikan ordusu ya da cia’yle yakın ilişkisi vardı, george papadopoulos cia’den maaş alıyordu, fakat bu yine de amerikalıların darbeyi planladığı anlamına gelmez, onların da, idea’nın üyeleri gibi, albayların neler planladıklarından haberi yoktu.
    yine de amerikan hükümetinin ‘cunta’yı meşru yunan hükümeti olarak tanıması sadece bir hafta aldı. ingilizler biraz daha zor ikna olup amerikalılardan bir gün sonra hükümeti tanıdılar. amerikalılar yunanistan’da hergün artan bir askeri mevcudiyetle, cömert askeri ve ekonomik yardımlarına devam ettiler. bu amerikanın kuklası bir diktatörlük değildiyse bile yunan halkına kesinlikle öyle gözüküyordu. darbeden birkaç gün sonra kral darbe liderleriyle beraber bir fotoğrafını yayınlayarak yunan halkına darbeyi desteklediği mesajını verdi. bu halkın yarısından fazlasının kraliyeti istemediği bir ülkede gayet gereksiz bir jestti,
    kral, aynı diktatörler gibi yabancı menfaatlerin yunanistan üzerindeki oyuncağı olarak görülüyordu.
    haziran 1967’de, cunta 13 numaralı ordu emri’ni açıkladı, bu emre göre; ‘besteci mikis theodorakis adlı, dağıtılmış lambrakis gençliği adlı komünist örgütün eski lideri olan bestecinin müziklerini teypte, plakta ya da sazla çalmak, söylemek yasak’tı çünkü ‘onun müziği komünizme hizmet ediyor’du ... ‘bu dağıtılmış komünist gençlik hareketinin şarkılarını söylemek halkta huzursuzluk yaratan duygular/arzular uyandırdığından 6 mayıs 1967 tarihli emrin 6. paragrafıyla yasaklanmıştır, bu emre karşı gelenler askeri mahkemede yarılanacak’tı.
    kısa bir süre sonra theodorakis tutuklandı, bir kaç ay sonra ailesiyle birlikte arkadia’daki zatouna isimli dağ köyüne sürüldü. o zamanlar (hala da öyledir, halk için) theodorakis’in müziğini yasaklamak kendi başına bir suçtu. o sıralar theodorakis, şair manos eleftheriou'nun bazı işlerini bestelemekle meşguldu, basit ve vurucu şarkılardı, bu albümün ismi ‘ta laika’ydı ve muhtemelen kariyerinin en iyi ürünüydü, ne yazık ki yunan halkının bu eseri duyabilmesi için üzerinden 8 senenin geçmesi gerekti.
    aralık ayında, kral bir karşı darbe girişiminde bulundu ve başarısız oldu, sonucunda ailesiyle birlikte roma’ya kaçmak zorunda kaldı, bu hellen memleketinde monarşinin sonuydu.
    diktatörlük, yabancılara kendi vatandaşlarına davrandığı gibi davranmıyordu, bu yüzden yatırımlar ülkeye gelmeye ve ekonomik gelişme hissedilmeye başlanmıştı, yunanistan artık komunizm tehlikesinden kurtarılmış ‘güvenli’ bir ülkeydi. papadopoulos ya da patakos üniformaları içinde, askerlerle beraber, her hafta yunan sinemalarındaki haberlerde bir kliniği ya da hastaneyi hizmete sokarken gösteriliyorlardı. yabancı sermaye ve para akarken atina’nın da çehresi değişiyor ve mütahitler eski evleri alıp yerlerine yeni binalar dikiyor, eski binalar teker teker yok oluyordu.
    bu durum dahilinde ilk şiddetli hoşnutsuzluk gösterisi 13 ağustos 1968’de alexandros panagoulis tarafından papadopoulos’a yapılan bir bombalı saldırıydı. plan başarısızlığa uğrayınca panagoulis yakalandı ve sonraki beş yıl boyunca tutuklu kaldı ve fiziksel, psikolojik işkenceye tabi tutuldu. yine aynı yıl kasım ayında george papandreou’nun cenazesine milyonların katılması ve diktatörlüğü protesto etmesi ise başka önemli bir olaydı, polisle olan çatışmalar sonucunda 41 kişi tutuklandı. bu iki olay arasında da a.b.d yunanistan’a yapılan ağır silah yardımının süreceğini açıkladı. mart 1969’da nobel ödüllü şair george seferis halka diktatörlüğü ağır bir şekilde eleştiren bir açıklama yaptı. yine aynı yıl ağustos ayında amerikan askeri ataşesinin ve bazı subayların arabalarına konan bombalar patladı. 10 aralık’ta yunanistan, atılmanın utancını yaşamamak adına avrupa konseyi’nden ayrıldı.
    1969’un bir başka önemli olayı da kostas gavras’ın grigoris lambrakis’in suikastiyle ilgi filmi olan z’yi yayınlamasıydı. cunta yüzünden yunanistan’da çekilemeyen film cezayir’de çekildi ve bir çok önemli ödüle aday gösterilip, en iyi yabancı film oscar’ını, yabancı dildeki en iyi film golden globe’unu, new york film critics circle’da ve national society of film awards'ta en iyi film ödülünü kazandı. filmin müzikleri o sırada hapiste olan theodorakis’e aitti ve bir hit oldu ama tabii ki film gibi yunanistan’da yasaklıydı. film; cunta tarafından yunanistan’da yasaklanan şeylerin bir listesiyle bitiyordu: barış hareketi, grevler, sendikalar, uzun saçlı erkekler, mini etekler, barış işareti, the beatles, sofokles, tolstoy, aeschylus, sokrates, eugene ionesco, sartre, chekov, mark twain, samuel beckett, özgür basın, yeni matematik ve yunanca okunuşu ‘yaşıyor’ (zei) anlamına gelen z harfi.
    26 mart 1970’de cunta ünlük gazete ‘ethnos’u kapatır ve yunanistan, avrupa konseyi insan hakları komitesi tarafından insan haklarını ihlalle suçlanır ve sonrasında da yunanistan kızıl haç’ın ülkedeki politik mahkumların durumunu denetleme hakkını fesh eder. nisan ayında, tekrar tutuklanmış olan mikis theodorakis, tüberküloza yakalanır ve fransa’ya gitmek üzere ülkeyi terk etmesine izin verilir, ancak ailesi rehine olarak geride kalacaktır, bir ay içinde de ailesi arkadaşlarının yardımıyla ülkeden kaçarlar ve o noktadan sonra theodorakis direnişin bir simgesi haline gelir, dünyaya cuntayı anlatır ve konserle verir. aynı sene, ontario’da sürgünde olan andreas papandreou, ‘democracy at gunpoint’ (namlunun ucundaki demokrasi) adlı, cuntayı ve hapiste yaşladıklarını anlatan kitabını yayınlar. o döneme ait muhtemelen en iyi birinci elden kaynaktır bu kitap. ekim 1971’de başkan yardımcısı spiro agnew yunanistan’ı ziyaret eder, iki sene sonra, dolandırıcılık rüşvet ve vergi kaçakçılığından tutuklanan ilk başkan yardımcısı olacaktır.
    bu ziyaretten iki ay kadar sonra yunan hükümeti atina’yı, a.b.d’nin 6. filosu’nun merkezi yapacak görüşmelere başlandığını duyurur, bir sene sonra da anlaşma imzalanır.
    nixon-agnew seçim kampanyası da cunta’dan, cia’den geldiği düşünülen, yarım milyon dolar yardım alır, fakat senatonun bu yardımı araştırması henry kissinger tarafından durdurulur.
    eylül 1972’de ünlü şair george seferis ölür, binlerce genç seferis’in tabutuyla mezarlığa yürür ve bu yürüyüş, cuntaya karşı yapılan en büyük protestolardan birine dönüşür. birkaç ay sonra, ocak 1973’te bir grup öğrenci politik parti kurmak ve bildiri dağıtmak suçundan yargılanmaya başlanır. bunun üzerine ‘polytekhnion’ (atina politeknik üniversitesi) öğrencileri dersleri boykot etmeye başlar ve diktatörlük de derslere girmeyen öğrencilerin askere alınmasına dair bir kanun yayınlar, hukuk fakültesi’ndeki öğrenciler okulu işgal eder, barikatlar kurar ve baskıcı kanunların yok edilmesini talep ederler, işgal bir süre sürdükten sonra cunta tarafından güvenli geçiş sözü verilen öğrenciler okulu terk ederler. cunta sözünü tutmaz ve öğrenciler polis tarafından dövülür.
    mayıs 1973’te, kumandan pappas yönemitindeki yunan donanması, diktatörlüğü indirme girişiminde bulunur ve syros adasını işgal eder. planın 23 mayıs’ta uygulanmaya başlaması düşünülür fakat 21 mayıs’ta grubun bütün üyeleri yakalanır ve işkenceden geçirilir. kumandan pappas bir nato tatbikatı sırasında, geminin mürettebatının katılımıyla, ingiliz; amerikan, italyan ve diğer ordu subaylarının şaşkın bakışları arasında, velos adlı destroyerini tatbikattan ayırır ve fiumicino isimli küçük italyan balıkçı kasabasına yönlendirir, burada iki subay gemiden sahile iner ve italya’da sürgünde olan kral’ı telefonla aramaya çalışır, bu arada italyanlar gemiyi polis tekneleriyle sararlar ve gemiyi terk etmek isteyenlere politik sığınma sağlayacaklarını açıklarlar, diğerleri ise gemiyle yunanistan’a geri döner. bu olay uluslararası medyanın çok ilgisini çeker. cunta’nın düşmesinden sonra komutan pappas, amiralliğe terfi ettirilmiştir.
    haziran 1973’te bütün bu baskılara dayanamayan papadopoulos, monarşinin yeniden tesisi ve parlementer bir cumhuriyet kurma, alexander panaoulis dahil birçok politik mahkuma af konularında bir referanduma gider. kendisini başkan ilan eder ve spyros markezinis’le ülkeyi seçime götürecek hükümeti kurar. cunta gittikçe liberalleşiyordur ama bu sesleri gün geçtikçe daha fazla çıkan gençleri ikna edebilecek gibi değildir, seçimlerin diktatörlüğü meşrulaştırmaktan başka bir amacı olmadığı gün gibi ortadadır.
    17 kasım’da politeknik öğrencileri george papandreou için düzenlenen bir anmadan sonra tekrar toplanırlar ve okulu işgal ederler, protestolar ve polisle çatışmalar sekiz gün kadar sürer. bu noktadan sonra yunan gençliği için durum çok basittir: hükümet düşmandır ve bu da bir savaştır. 25 kasım’da politeknik olayları gayet kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra general dimitrios ioannides, papadopoulos’un yerine geçer ve yönetimi devam ettirmeye çalışır. 'cunta'nın popülerliğini geri kazanmak için ioannides’in son manevrası olacak temmuz 1974’deki kıbrıs cumhurbaşkanı başpsikopos makarios’u devirme girişimi yunanistan’ı, sonrasında adanın kuzeyini işgal edecek türkiye’yle savaşın eşiğine getirir.
    kıbrıs’ın türkiye tarafından işgalinden sonra haklı bir 'türkiye’yle bir savaşın kaçınılmaz olduğu' korkusu vardı. üst düzey subaylar mevcut durumda ülkeyi savunmanın mümkün olmadığının farkındaydılar: donanma ve hava kuvvetlerinin üst kadrosu kral taraftarı karşı darbe girişiminden sonra tasfiye edilmişti ve hem ordu da hem de halkta ordu iktidarına karşı kontrol edilemeyen güçlü bir hoşnutsuzluk vardı. bunların sonucunda, atina’da muhafazakar parti ere temsilcileriyle yapılan kısa bir toplantıdan sonra albaylar istifa etmeyi kararlaştırdılar.
    karamanlis sürgünde olduğu fransa’dan döndü ve bir ulusal birlik hükümeti kurarak ülkeyi seçime çağırdı. karamanlis’in yeni kurduğu yeni demokrasi partisi (nd) kasım 1974 seçimlerini kazandı ve karamanlis başbakan oldu. cunta’nın düşüşünün sebebi olarak ne kadar türkiye’nin kıbrıs’a müdahelesinin sebep olduğu politik ve askeri başarısızlık gösterilmiş olsa da, insanlar 'cunta’yı bitiren olay olarak politeknik ayaklanması’nı hatırlamışlardır.

    post scriptum:
    bu benim daha once "zamane sozluk"te yazdigim bir yazinin biraz duzeltlmis halidir.
  • üyelerinden birinin ölümü bütün pisliklerinin ortaya çıktığı bir cenaze törenine neden olmuş. "yunanistan hıristiyan yunanlılarındır" sloganından havaya ateş açmaya her şey varmış. ee faşist her yerde faşist.

    http://www.marksist.org/…76-bir-darbecinin-cenazesi
hesabın var mı? giriş yap