• bugün bunun ne demek olduğunu gördüm. okuldan geldim, üstümü değiştirdikten sonra markete gittim. gofret, kola falan aldım. kasaya doğru ilerledim. önümde bir tane adamla, kızı vardı. kızı en fazla 8-9 yaşlarında bir kızdı. okul kıyafeti vardı üzerinde. kızın gözü kasiyerin yanındaki raflarda duran, içinde oyuncak ve sakız olan plastik bir kutuya takılmıştı. durumları galiba pek iyi değildi. babası kasada sırayı beklerken, kız kutuları inceliyordu. bunu yaparken hiç bir şey demiyordu, ses çıkarmıyordu. sonra bir kere babasına baktı, kasanın yanından çıkıp sıraya geldi. kasa önündeki sıra bitmişti. ürünler geçirilirken adam dayanamadı, kızına şöyle dedi ''elif, seç içlerinden bi tane, al'' dedi. kız usulca bir şey demeden gitti tekrar o plastik kutuların bulunduğu rafa. biraz inceledikten sonra bir tane aldı, verdi kasiyere. kızın gözündeki minneti, bakışlarından fark etmiştim. dayanamadı aldı babası, her ne kadar parası az olsa da. baba yüreği böyle bir şey herhalde :|
  • ''biliyoruz, aslında çok farklısınız! hep ikinci planda kalmayı siz de istemezdiniz. ama fizyolojik değişimler sizi buna zorladı ve yazık ki o değişimler sizin bedeninize bile ait değildi.
    biliyoruz hormon seviyenizde değişimler olmadı hamilelik süresince. hiç somut acılar, mesela sancılar çekmediniz. hiçbir zaman güç savaşına dönüştürmediniz bu olayı. belki hayatınızda ilk kez baştan kabul ettiniz yenilgiyi, 2.olmayı. hep uzaktan izlemek zorunda kaldığınız anlarda bile kırılmadınız, incinmediniz. o küçücük şeyin, annesine daha çok ihtiyacı olduğunu kabul ettiniz. hiç kıskanmadınız mesela, hiç gocunmadınız daha çok sevilmediğiniz söylendiğinde.

    siz olmasaydınız olamayacak o küçücük elleri, sizden daha çok tutması gerektiğini kabul ettiniz, annesinin. bencil olmadınız/olamadınız.kadının yaşadığı değişimler, 9 ay boyunca çektiği sıkıntılar, duygusal travmalar o kadar görülürdü ki, sizin bir şey yaşamanız ve hatta hissetmeniz bile anlamsız olurdu, susup hep tebessümle kadına baktınız. bedeniniz değişmediği için bir hiçmiş gibi hissettiniz belki, ilk ve son kez. oysa kimse bilmedi, annesi yanınızda, bebek yuvasında mışıl mışıl uyurken geceleri uyanıp bir aksilik olursa ne yaparım diye yediniz kendinizi. doğana kadar, geceleri gün ettiniz, günleri gece edemediniz. bir sorun olmadan dokuz ay bitip geçsin diye hayatta yapmayacağınız şeyler yaptınız. bilmediğiniz onlarca duayı ezberleyip sürekli okuyup, arabanızın önüne gelen dilenci kadına hakaret etmeden cebinizdekileri önüne döküp, alışverişte saatlerce markette kalmaya başlayıp, hayatta para verilmez dediğiniz şeylerden üçer beşer almaya başladınız. gece vakti pijamalarınızla oturmuş keyif yaparken dünya yıkılsa yerinden kalkmayacak siz, bir dondurma için 3 km uzaktaki markete koştunuz.

    ve, doğdu… derin bir ohhh! hak ettiniz sadece, bir de tebrikler baba oldunuz. sizin bir parçanız olduğuna emin olduğunuz o ufacık şeye dokunmak bir kenara, bakarken bile çekinip utanıp sıkıldınız. duygularınızı çoğunlukla sakladınız başkalarından, onlar istedi diye değil, siz sevinmediniz diye asla değil. o annesi ile daha yakın olsun diye.
    uykusundan top atılsa, deprem olsa, dünya dursa uyanmayan siz, uyku uyumaz olup geceleri voltalar atarken kendi kendinize hep güldünüz. aniden uyanıp nefes alıyor mu diye kontrol ettiniz o minicik huzur yumağını. geceleri uykusuz kalışlarınızı herkes bebek ağlamalarına bağladı. oysa siz her gece onu nasıl daha iyi şartlarda yaşatırım diye düşünmekten uykusuzluğu bile unutmuştunuz. ilk kez dişleri çıktığını, sabah siz uyurken burnunuzu ısırdığında anladınız. ne kadar güçlü olacağını suratınıza şap diye gelen o ilk minik tokattan, sizi ne çok sevdiğini ilk adınızı söylediği an anladınız, siz onun babasıydınız.

    ilk adımından sonra zaman her zamankinden daha hızlıydı sanki. her gün biraz daha büyürken annesi hep önce geldi, her şeyden. onun ‘her şeye’ ihtiyacı vardı, ‘her şey’ de sadece annede vardı. ama bir gün babacığıııımmm diyerek koşup boynunuza atlarken, aslında onun için yaptığınız, onun için düşündüğünüz, onun için delirdiğiniz anların ne kadar az olduğunu düşünüp, onun için hala hiçbir şey yapmamış gibi hissettiniz.

    oysa onun saçının teline zarar gelse dünya savaşı çıkaracağınızı, onu kıran herhangi bir kişiyi çekinmeden boğaz köprüsünden atacağınızı :), ona bir kez kendinizi kaybedip bağırsanız sabaha kadar pişman-perişan bir halde içip, sabah o uyurken eve girip saçlarını sevip ‘özür dilerim yavrum’ diyerek gözlerinizden yaşlar süzüleceğini biliyoruz.
    biliyoruz, aslında farklısınız. her zaman ‘anne’nin gölgesinde kalmayı seçen, sadece çocuğu için daha çok para kazanmaya ve hatta birikim yapmaya başlayan, babana söylerim tehditleri ile çocuğunun kendisinden korktuğundan haberi bile olmadan kullanılan:), hep gizli kahraman olmayı göze alıp annelerin fedakarlıkları ile ilgili uzun, süslü cümleler kuran, gözünden sakınırken yere düştüğümüzde içi parçalanırken güçlü görünmek, bir şey olmadı demek zorunda kaldığı için duygusuz kabul edilen ve böyle sürüp gidecek onlarca meziyetini hiçbir mecliste dile getirmeyen; fedakar, vefakar, cömert, cesur, güçlü, adil, merhametli, sevgi dolu, muhteşem, mükemmel ve en yakışıklı :) erkeklersiniz.

    siz babasınız.
    ve biliyoruz,
    baba yüreği başkadır.''
hesabın var mı? giriş yap