• babur sah zahiruddin muhammed in kendi hayatini annatigi roman
  • kabalcı yayınevi tarafından yayına hazırlanan, bu aşamada sayesinde günde ortalama 10 çay, 1 paket samsun 216, iki domates, beş siyah zeytin, bir miktar peyir ve yoğurt tüketildiğine ve sayesinde günde iki defa vapura binildiğine şahit olduğum kitaptır.
    rakı, şarap, macun ve hayat hakkında bir takım değerli bilgileri içermektedir.
  • babürlü devleti’nin kurucusu olan babür şah’ın anıları. 1494 yılında tahta çıkışından 1524’e kadar olan dönemi kapsar. askeri, siyasi ve edebi bakımdan yaşadığı olayları, çevresini, gördüklerini genellikle gerçek bir tarihçi gibi anlatır. düzyazıda yalnız çağatay edebiyatının değil bütün türk edebiyatının en mükemmel eserlerindendir.
  • şu dillere çevrilmiştir:
    ilk olarak 1959 yılında farsça, sonra latince,flemenkçe,fransızca,almanca,ingilizce,urduca ve hintçe.
  • (bkz: #18131102)

    ayrıca başlarında bir yerlerde babur şah ilk aşkını anlatırken "buradaki tacirlerden birinin oğluna aşık oldum" gibi bir cümle kurmuştur. bu çeviriden kaynaklanan bir hata mıdır, döneminde farklı bir şekilde mi kullanılıyordu yoksa babur sonraları vekayi'nin birçok yerinde eşcinselliği hor gördüğü halde başlarda böyle bir eğilime mi sahipti bilinmez.
  • babürname'nin ilk cümlesi:

    tengri taalaning inayati bilen ve hazreti on serveri kainatning şefaati bilen ve çeharyari basafalerning himmeti bilen şeşenbe küni ramazan ayining beşide tarih sekkiz yüz toksan tokkuzda fergana vilayatide on ikki yaşta padşah boldum.

    bir zamanlar hindistan'ın ve yakın çevresinin hakimi olan, 1500'lü yıllarda yaşamış, sözde "moğol" bir padişahın konuştuğu ve yazdığı türkçe budur.
  • babürlüler devleti’nin banisi olan babür şah’ın her türlü faaliyetini anlattığı, müdahil olduğu kültür ve medeniyet dairesi bakımından türünün ilk örneği olan,1494-1530 yılları arasını kapsayan bir eserdir. babür şah’ın mezkûr eseri, “vakıat-ı babürî, tüzük-i babürî, hatırat” olarak bilinmektedir. “vekayi” adı ile de bilinir.sadece hatırat değil dönemsel tıbbi dökümantasyonda yapmış;

    "cuma günü, akşam üstü, ikindi vaktinde yemek verdiler. tavşan yemeğinden epeyce yedim. havuç kalyesi de yedim. bu zehirli hind yemeğinin üzerinden bir iki lokma aldım,kalyasından da yedim. tadında hiçbir şey belli değildi. kurutulmuş etten bir iki lokma aldım.midem bulandı... sofrada iki üç defa midem bulandı.. az kaldı, kusuyordum. nihâyet gördüm ki, olmuyor; yerimden kalktım. ayak yoluna gidinceye kadar, yolda da az kaldı,kusuyordum. ayak yolu önüne gidip, çok kustum. yemekten sonra hiç kustuğum yoktu;hatta içtiğim zaman da kusmazdım. içime şüphe girdi. aşçıyı muhafaza altına alarak, o kusmuğu köpeğe verip, köpeği nezaret altına almalarını emrettim. ertesi gün, bir pehere yakın, köpek
    bir az hastalanıp, karnı şişer gibi oldu. ne kadar taşla vurup, etrafını aldılarsa da, kımıldamadı.bu hâli öğleye kadar devam etti. ondan sonra kalktı. ölmedi. bir iki çehre de bu yemekten yemiş. ertesi gün onlar da çok kustular.birisinin ise hâli haraptı. nihâyet hepsi kurtuldu... aşçı,işkence üzerine, anlattı... iki erkek ile iki kadını getirip, sorguya çekmelerini emrettim. vak’anın nasıl olduğunu bütün tafsilâtı ile anlattılar. o çâşnîgiri parçalattım. aşçının diri diri derisini yüzdürdüm. kadınlardan birini fil altına attırdım;birini kurşuna dizdirdim. birini muhafaza altına aldırdım. o da kendi yaptığına giriftar olup,cezasını görecektir. cumartesi günü, bir bardak süt içtim. pazar günü de bir bardak süt içtim.gül-i mahtûm ile tiryak-ı fârûku ezip, içtim.süt içimi iyi boşalttı. cumartesi ilk günü, safra gibi kara kara şeyler çıktı. şükür, şimdi hiçbir gailem yoktur."
    ...

    "pazar günü, muharrem ayının on altısında ateş geldi; növbet yapmağa başladı ve yirmi beş yirmi altı gün sürdü. ilaç içtim; nihayet iyi geldi. uykusuzluk ve susuzluktan, pek çok iztirap çektim. bu hasta olduğum günlerde üç dört ruba’i söylendi. onlardan biri şudur:vücudumda sıtma günden güne kuvvetleniyor; akşam olunca, gözümden uyku kaçıyor. her ikisi de derdim ile sabrım gibidir; biri gittikçe çoğalıyor, diğeri azalıyor"
  • babür tarafından türkçe yazılmıştır. babür'ün ölümünden 60 yıl sonra, torunu imparator ekber, "babürname''yi farsçaya çevirtti.
  • salman rüşdi'nin romanında bolcana yararlandığı babürname'den bir küçük bölüm..

    "endican'ın sülünleri öyle semizdi ki bir sülünün budunu dört kişi yese bitiremezdi. silis ya da sır derya'nın* bir kolu olan endican nehri kıyısında latif menekşeler yetişir, baharda birçok lale ve gül açardı. baburluların asıl yurtluğu olan endican, ekber şah'ın büyükbabası babur'un hatıratında* yazdığı üzere fergana'daydı ve fergana vilayeti de "beşinci iklimdendi ve mamurenin kenarındaydı". ekber şah, ecdadının yurdunu hiç görmemiş ama babur'un kitabından okumuştu. fergana orta asya'da, büyük ipek yolu üzerinde, semerkand'ın doğusunda, hindikuş'un ulu zirvelerinin kuzeyindeydi." salman rushdie - the enchantress of florence
  • ders kitabından türkiye türkçesine çevirisinin bir bölümünü okudum. kesinlikle harika... babür şah'ın günlüğü diyebiliriz. yol yazıları da denebilir. halk, çevresindeki insanlar, siyasetçiler hakkında gözlemlerini görüyoruz. gayet mütevazı bir şekilde yazılmış, sade, aydınlatıcı bir yapıt...
hesabın var mı? giriş yap