• 85-el-bürûc

    şems sûresinden sonra mekke'de inmiştir; 22 (yirmiiki) âyettir. "bürûc", burc kelimesinin çoğuludur. sûrede burçları olan gökyüzüne, kıyamet gününe ve o güne tanıklık edecek olanlarla, yine o gün müşahede edilecek olaylara yemin edildikten sonra yemen'de geçmiş bir olaya temas edilir: yahudi zûnuvas ve adamları, yahudiliği kabul etmeyen necran hıristiyanlarını, hendek içinde yakılmış bir ateşe atarak yakarlar ve yanmakta olan insanları seyrederler. bu şekilde işkence ile yakılıp öldürülen kimseler inançları uğrunda ölmüşlerdir.

    rahmân ve rahîm (olan) allah'ın adıyla.

    1. burçlara sahip gökyüzüne,

    2. geleceği bildirilmiş olan güne,

    3. (o günde) tanıklık edene ve edilene andolsun ki,

    4. kahroldu o hendeğin sahipleri,

    5. o çıralı ateşin ,

    6. onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,

    7. müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.

    8. onlardan, sırf, azîz ve hamîd olan allah'a iman ettikleri için intikam aldılar.

    9. o allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisine aittir, ve allah her şeye şahittir .

    10. şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe de etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır.

    11. iman edip sâlih ameller işleyenlere ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. işte büyük kurtuluş budur.

    12. şüphesiz rabbinin yakalaması çok şiddetlidir.

    13. bilin ki o, (kâinat yokken) ilk olarak yaratan, (ölümden sonra tekrar hayatı) geri getirendir.

    14. o, çok bağışlayan ve çok sevendir.

    15. şerefli arş'ın sahibidir.

    16. dilediği şeyleri mutlaka yapandır.

    17. orduların, haberi sana geldi mi?

    18. yani firavun ve semûd'un

    19. doğrusu inkârcılar (gerçeği) yalanlayıp dururlar.

    20. allah onları arkalarından kuşatmıştır.

    21. hayır o şerefli bir kur'an'dır.

    22. levh-i mahfuz'dadır.
  • sayısız galaksileriyle gökyüzü, yüce yaratanın sonsuz kudretini ortaya koyan canlı ve kevnî bir alâmettir (âyet). bu kudretin akıllara durgunluk verecek boyutta dile geldiği yer olduğu için sûre burçlarla dolu olan semaya yemin ile başlar; vaad edilen kıyamet gününe, o günde her şeyi açık seçik görecek olanlara ve onların gözleri önünde cereyan edecek şeylere ant ile (âyet 1-3) giriş bölümünü tamamlar. bazı müfessirlerin ifade ettiği gibi ilk âyette sözü edilen burçları yalnızca ay yörüngesi üzerindeki on iki burçtan ibaret göstermek, âyetin geniş ve şümullü mânasını daraltmak ve sınırlamak olur. çünkü gökyüzünün bu özelliğiyle yemin konusu olması, onda dile getirilmek istenen ilâhî kudret sebebiyledir.

    bundan sonraki âyetler, hiçbir suç işlemedikleri halde yalnızca allah’a inandıkları için ashâbü’l-uhdûd* tarafından kendilerine zulmedilen, işkenceye uğrayan, ateşle dolu hendeklere atılıp diri diri yakılan iman ehlinin hazin durumunu dile getirir. ancak allah bu işkence ve zulmü yapanların hepsine tevbe etmedikleri takdirde hakettikleri cezayı verecektir. allah, uğrunda sıkıntı çekenlerin ise öcünü alacak ve onları cennetlerine koyacaktır. asıl büyük ve ebedî kurtuluş da budur (âyet 4-11). sûrede bundan sonra allah’ın üstün kudretine, küfürde ısrar edenlere karşı çetin yakalamasına ve onları ansızın kuşatacağına dikkat çekilmiş, bunun yanında bağışlayıcı olduğu da hatırlatılmış, güçlerine güvenip müminlere zulmeden firavun ve semûd kavmi nasıl ayakta kalamayıp helâk olmuşsa onların izinden gidenleri de aynı sonucun beklediğine işaret edilmiştir (âyet 12-18). sûre inananlara müjde veren, kâfirleri de kötü sonla tehdit eden âyetlerden sonra kur’ân-ı kerîm’in yüceliğini, ebedî ve değişmez özelliğini vurgulayan bir hükümle son bulur (âyet 19-22).
  • (bkz: levh-i mahfuz)
hesabın var mı? giriş yap