• nuhun gemisinin kullanildigi hadisedir.
  • sir james george frazer'in bir kitabı. orijinal adını bulamadım.

    altın bilek yayınları tarafından yayımlanacaktır.. #tarih dergisinin 18. sayısında (kasım 2015) tanıtımı yapıldığı halde yayınevi dahil hiçbir sitede izine rastlanmayan kitaptır. reklamının yapıldığı sayfanın linki aşağıdadır. basılması büyük bir sabırsızlıkla beklenmektedir.

    http://i.imgur.com/r9drflq.jpg

    sir james george frazer - nuh büyük tufan

    kitap, kanon kitap tarafından yayımlanmıştır.

    https://www.kitapyurdu.com/…vuru-kitabi/545771.html
  • dikkat: uzun entry. kitap olarak yazıp yayımlasam daha kolay olurdu herhalde*, neyse kutsal bilgi kaynağına katkımız olsun, çöp entryler girmek de sıkıyor bir zaman sonra. entryme paralellik gösteren, atladığım birkaç detaya değinen bir başka entry için de (bkz: #19928542).

    genellikle bir deitenin veya deitelerin, ilahi bir intikam biçimi olarak insanoğlunu temizlemek ve günahlardan arındırmak için medeniyetleri yıkmak için kullandığı iddia edilen bir araçtır. çoğumuzun bildiği en yaygın hali nuh tufanıdır, semavi dinlerinin üçünün de kabul ettiği bir olaydır. mezopotamya'da bir çok farklı kültürde rastlanılsa da mezopotamya dışındaki uygarlıkların kültürlerinde de yer alması sebebiyle bu tufan felaketinin ortadoğuda gerçekleşmiş yerel bir olaydan ziyade bütün dünyayı etkilemiş olarak küresel bir felaket olabileceği ihtimali söz konusu. ancak günümüzdeki bilim bütün dünyayı etkileyebilecek küresel bir tufan felatinin çok da mümkün olmadığı görüşünde. bu yüzden bu tufan hikayelerinin küresel tek bir tufandan ziyade görece yerel tufanlardan esinlenilmiş olması daha güçlü bir ihtimal.

    nuh'un yaradılış tufanı dışında yunan mitolojisinde deucalion ve pyrrha, hinduizm'de manu, çin mitolojisinde gun-yu, iskandinav mitolojisinde bergelmir, maya mitolojisinde k'iche', kuzey amerika'da lac courte oreilles ojibwa kabilesinde, yine güney amerika'da muisca ve canari kabilelerinde ve son olarak avustralya'nın aborjinlerinde bile yer alan bir motiftir. nuh, manu, gun-yu, bergelmir ve diğerleri de hikayenin kahramanları oluyor, tufandan sağ çıkıp insanlığı devam ettirmekle görevli tanrıların seçtiği elçiler olarak düşünülüyor. bizim aşina olduğumuz nuh tufanının ise nuh öncesi üç farklı versiyonu mevcut, bunlar sümer mitolojisinden ziusundra destanı ve babil dönemlerinden kalma gılmamış destanı ile atrahasis destanı olarak geçiyor. içlerinden en eskisi olan ziusundra destanının bilinen en eski yazıtı milattan önce 1600'lü yıllara dayanıyor.

    sümer tarihinde tufan öncesi kralların çok uzun yaşadıkları görülüyor, tufan sonrası krallar ise çok daha kısa ömürlere sahip olmuşlar. ki burada çok uzundan kastım 20 ile 45 bin yıl arası bir zamana tekabul ediyor. nuh peygamber için de tufandan sonra 350 yıl civarı, toplamda 950 yıl civarı yaşadığı öne sürülüyor. tufan sonrası sümer kralları çok nadiren bin yıl yaşayabilmiş, çoğunluğu 100 yılın altında bir ömre sahip olabilmiş. adem 900 yıl, ibrahim 175 yıl, musa 120 yıl yaşamış deniliyor. tufandan önce neden insanların bu kadar uzun yaşadığının söylenildiğiyle alakalı çok bir fikre sahip değilim, dinlerin yazılış tarihlerindeki insanların hesaplarıyla alakalı olabilir veya kullanılan takvim sistemleriyle. ne yazık ki bu konuda araştırma yaparken tanrıdan bağımsız bir cevap bulamadığım için işin bu kısmını detaylıca açıklayamıyorum. çünkü "tanrı öyle istemiş" benim gibi biri için pek tatmin edici bir cevap sayılmaz. ama günümüzde insanın biyolojik ömrünü düşününce bu sayıların büyük ihtimalle uydurma veya mantıksız bir hesaba dayandığını söyleyebiliriz. çünkü sırf tufan sonrası yaşamış sümer krallarının hüküm sürdükleri süreleri topladığın zaman milattan sonra 10,000 küsürlü yıllara karşılık geliyor. tufan öncesinde hüküm sürmüş olan 8 kralın toplam 240 bin yıl kadar bir süre hükmetmiş olduğu söyleniyor ki insanlığın tarım devrimi ve yerleşik hayata geçişi yaklaşık 10 bin yıl önce gerçekleştiğinden bu sürelerin mantıksız olduğu görülebiliyor.

    destanın sümer halinde ziusundra tanrıların insanlığı yok etme planlarını duyar ve bir gemi inşa eder. yahudi incilinden gelen yaradılış destanında ise yehova nuh'a gemi yapmasını emreder ve tufandan sonra insanlığı bir daha asla bir tufan ile yargılamayacağını buyurur. nuh destanına içerik olarak en yakın bilinen tufan destanı m.ö. 700'lere dayanan, gılgamış destanının babilli bir kopyasında yer alıyor. gılgamış destanında bahsi geçen gılgamış döneminin sümerlere bağlı şehir devleti olan uruk'un kralıdır bu arada, gılgamış destanında tanrı ea tarafından gemi yapmakla yükümlendirilen kişi utnapishtim'dir.

    bu kadar genel kültür yeterlidir herhalde, tanrıları ve 45 bin yıl yaşayan kralları bir kenara bırakıp bütün bu destanların arkasında yatan olaya bakmak istiyorum. çünkü amerika'dan avustralya'ya, iskandinavya'dan çin'e kadar uzanan geniş bir coğrafyada yer alan bu destanların nasıl bir felaket sonucu ortaya çıkmış olabileceği işin literatür kısmından daha çok ilgimi çekiyor. ilk olarak bu tufanlara neyin yol açtığını düşünmek gerekiyor. ortada bir çok senaryo söz konusu. sümer tufanı veya nuh tufanı olarak bildiğimiz olayın aynı olaya karşılık geldikleri düşünülünce, eski sümer şehirlerinin kalıntılarından bir tufanın gerçekleşmiş olduğu kesinlikle gözlenebiliyor.

    ilk olarak sümer uygarlığının şehirlerinin ve basra körfezinin bir kısmının mevcut olduğu haritayı buraya eklemek isterim. eğer ki sümer uygarlığı bu tufanı yaşadılarsa, tufan çok büyük ihtimal ile bu bölgede gerçekleşti. haritada fırat ve dicle nehirleri de mevcut.

    peki ama bu kadar su nereden geldi, bu sorunun birkaç farklı cevabı var ortada. ilk ve belki de en basit olan cevabı, m.ö. 3000'li yıllarda hint okyanusuna düşen yaklaşık 30 kilometre çapa sahip bir meteor olabileceği düşünülüyor. meteorun yarattığı kratere bugün burckle krateri deniliyor, görselden de bakıldığında bu meteorun sümer, çin ve avustralya'da gerçekleşebilecek bir tufanı açıklayabileceği aşikar. ama çin tufanının sümer tufanıyla alakasız oluşu ve aborjinlerin tufanı hakkında pek bilgi sahibi olmamamız bu meteorun sadece sümer tufanına yol açmış olabileceğini gösteriyor. zaten amerikan tufanları düşünülünce bu meteorun küresel bir tufana yol açmış olması ihtimali düşük gözüküyor. ama sümerler dönemindeki nuh'un gemisinin güneydoğu ırak'tan ağrı dağı'na ulaşmasını mantıklı bir şekilde açıklayabiliyor. görselde ağrı dağıyla fırat ve dicle nehirleri de mevcut. günümüzden 5 bin yıl önce gerçekleşmiş ve meteordan kaynaklı bir tufan deniz seviyelerindeki yükselmelere ihtiyaç duymadan gerçekleşebilir, çünkü 5 bin yıl önce deniz seviyeleri günümüzdekinden çok daha farklı değildi. ki sümerlerin geç neolitik çağdan bronz çağının ortalarına kadar yaşadıkları, tufan felaketinin de neolitik çağdan bronz çağına geçiş esnasında gerçekleşmiş olabileceği de düşünülünce mantıklı bir teori gibi geliyor. sümerlerin m.ö. 4500'den m.ö. 1900'lere kadar yaşamış olduklarını da düşününce bu meteorun yaratabileceği bir tufana maruz kalmış olma ihtimalleri çok güçlü. keza sümerlerin yaşadıkları dönemlerde de deniz seviyelerinde ciddi bir yükselme mevcut değil.

    yine sümer/nuh tufanı için bir başka fikir de tufanın basra körfezinin dolumundan kaynaklı olabileceği görüşü. daha sonra detaylarına gireceğim, ancak son buzul döneminin sona erişiyle yükselen su seviyelerinin hürmüz boğazını aşmasıyla bölgeye tufan etkisi yaratacak bir tsunamiye sebep olmuş olabilir. bunu bir barajın yarılmasıyla barajın tuttuğu bütün suyun bir vadiye boşalması gibi düşünebilirsiniz. su seviyeleri hürmüz boğazını aşamıyorken boğaz, doğal bir baraj görevi görmüş olabilir. ki benzer bir olayın aden körfeziyle kızıldenizde olmasının hz. musa'yı kovalayan firavunun su altında kalmasını da açıklayabileceği düşünülüyor. her ne kadar kızıldeniz bu olaydan çok daha eski bir deniz olsa da su seviyesindeki ani bir yükselme böyle bir efsaneyi destekleyebilir.

    hint denizine düşen meteorun tektonik levhalarda ve fay hatlarında yaratacağı stres ile oluşan bir deprem, hürmüz boğazında bir yarılmaya ve dolayısıyla basra körfezine ciddi bir su akışı olmasına sebep olabilir. basra köfezinin oluşumu 15 bin yıl öncesine dayandırılıyor. avrasya ile arabistan tektonik levhalarının çarpışması sonucu oluştuğu düşünülüyor, ki bölgedeki zagros dağları da bu teoriyi destekler nitelikte. kızıldenizin sürekli açılmasıyla (yatay olarak genişliyor) arap levhası afrika levhasından her yıl kuzey ile kuzey-doğu arası bir istikamette 1.2cm civarı uzaklaşıyor. bu ayrılma ile arap levhası iran'da bulunan fayları sıkıştırıyor ve bu etki kuzey anadolu fay hatlarında meydana gelen depremlere dahi yol açabiliyor. meteor teorisinin böyle bir yanı da mevcut, özellikle meteorun yarattığı bir tsunami dalgasından ziyade yol açabileceği bir deprem de tufana sebep olmuş olabilir. bu görselden hürmüz boğazının yakınından geçen ve yatay kayma hareketi gerçekleştiren bir fay olduğunu da görebilirsiniz.

    amerikalı antik bilim tarihçisi adrienne mayor'un hipotezine göre bütün bu tufan hikayeleri uydurma dahi olabilir. yunanlılar, romalılar ve mısırlıların kara içi dağlarda denizkabuğu ve balık fosilleri buldukları biliniyor. mayor'a göre sümerliler ve diğer antik uygarlıklar bu fosillerden yola çıkıp tufan efsaneleri üretmiş olabilir. günümüzde fosiller sayesinde balıkların 530 milyon yıl öncesine kadar yaşamış oldukları biliniyor. insanlık olarak bi milyon yıldır bile var olmadığımız düşünülünce, 500 milyon yıllık sürelerde deniz seviyelerindeki değişim, tektonik hareketlenmeler bugün ki dağların tepelerinde balık fosillerinin bulunmasına sebep olabilir. düşününce, dünyanın yüzeyinin tamamen suyla kaplı olduğu dönemler olduğu düşünülüyor. bu dönemlerde gerçekleşen buzul çağlarıyla dünyanın yüzeyinde kara oluşmadan evvel en az iki kere kartopu olmuş olabileceği çok güçlü bir ihtimaldir hatta. karalar oluştuktan sonra dahi 4 kez buzul çağı atlatılmış. neyse, "tufan mufan yok oğlum uydurmayın" tezine dönecek olursak, ağrı dağındaki nuh'un gemisini gören sümerlilerin "e tamam işte o bizim ziusundra'nın gemisi, bak görmüyor musun dağın tepesindeyiz her yer deniz kabuğu falan, e gemi de var, işte bunlar hep tufan" demiş olabileceği gibi bir fikir de ortaya atılmış. balık fosillerine dönersek, 500 milyon yıl öncelere hiç gerek yok, paratetis denizinin 3 milyon yıl önce çekilmeye başlandığı düşünülüyor. görselde denizin avrasya'da ki karşılığı mevcut. bu deniz rahatlıkla hazar ve karadeniz'in oluşumunu açıkladığı gibi mezopotamya'da nasıl dağların tepelerinde balık fosili bulunabileceğini de açıklıyor.

    yunan mitolojisindeki tufanın ise bambaşka bir kaynağı olduğu düşünülüyor. bugün ki santorini adasının ortasında yer alan yanardağın patlaması sonucu deucalion mitinin ortaya çıkabileceği düşünülüyor. bu yanardağın patlamasına sebep olan depremin yarattığı tsunami ile atlantis'in sular altında kaldığı ihtimali de söz konusu, tabi eğer ki atlantis akdenizde yer alıyorduysa. m.ö. 1600'lü yıllarda gerçekleşmiş olan deprem, yanardağ ve tsunami felaketi her ne kadar küresel bir tufana veya sümer tufanına sebep olmuş olamasa da yunan mitolojisindeki tufana uyuyor. bu yanardağın patlamasının yarattığı kül bulutları çinli kaynaklara kadar dayanıyor.

    bir başka teori ise karadeniz'den geliyor. haritaya bakıldığında karadenizin ortalarının çevresine oranla çok daha derin olduğu görülüyor. bir teoriye göre de buzulların erimesiyle yükselen su seviyelerinin istanbul boğazını aşmasıyla karadeniz'e doğru çok büyük bir akıntı oluşmuş olabileceği yönünde. niagara şelalerinin günlük akışının yaklaşık 200 katı bir günlük akış olduğu düşünülüyor ve bu akışın en az 300 gün boyunca sürdüğü, günlük yaklaşık 40 kilometreküp su geçtiği düşünülüyor. bu kadar yoğun bir su akışının karadeniz ve hazar denizine etkileri olabileceği aşikarken bunun sümer tufanına yol açmış olması ihtimali epey düşük bir ihtimal olarak değerlendiriliyor. ama yaklaşık 8 bin yıl evvel gerçekleşen bu hadisenin mezopotamya'da bir tufana sebep olması imkansız değildir, nesillerden nesillere aktarılmış olabilir. ilk sümer kalıntılarının m.ö. 5500'lü yıllara dayandığını göz önünde bulundurunca, zaman aralığı olarak da mantıklı bir hipotezdir karadeniz tufanı. yakın zamanlara karşılık geliyor zaten, tufandan önce 240 bin yıldır yaşadığını sanan uygarlık için makul bir zaman aralığı mevcut.

    buraya kadar gelmişken diğer tufan mitlerine de biraz göz atmaktan zarar gelmez diye düşünüyorum. hint mitolojisindeki manu'nun hikayesi gılgamış ve yaradılış tufanlarına çok benziyor. tabi yaratıcılıkta çığır açılmış, dönemin bir krallığının kralı olan shraddhadeva manu'ya bu sefer balıklar tufanın geleceğini haber veriyorlar ve kendilerini kurtarmalarını istiyorlar, o da gemisini yapıp tufandan sağ çıkıyor. hikayenin bu halinde bütün canlılardan birer kopya alabilecek kadar yaratıcı düşünmemişler, ama cam bir kavanozun içerisinde balık kurtarmayı akıl edebilmişler. hint mitolojisine göre bu olay yaklaşık 120 milyon yıl önce geçiyor.

    iskandinav mitolojisinde bergelmir'in hikayesinde ise bergelmir bir buz devidir, tanrı odin bir başka tanrı olan ymir'i öldürünce akan kanların sel felaketine sebep olduğu falan düşünmüşler. bergelmir ve ailesi bu tufandan sağ çıkarlar ve buz devlerinin neslini devam ettirirler. işin literatürü bir kenara, günümüzdeki bir çok tarihçi bergelmir'in tufanının yahudi-hristiyan tufanından esinlenildiğini düşünüyor. zaten bu tufana dair en eski kaynak 900'lü yılların sonlarına doğru yazılmış bir esere dayanıyor, prose edda isimli bu eser anonim iskandinav şiirlerinin bir araya gelmesinden oluşuyor.

    çin tufanı ise çok daha enteresan, çünkü tufanlarla başa çıkmak çin mitolojisinde ve kültürününde çok önemli bir motif. kahramanlık yapası gelen bir tufana kafa tutmuş gibi bir durum var. ama çin mitolojisinde geçen bir büyük tufan mevcut, diğer sellerden ayrı olarak. çinlilerin büyük tufanı 2 nesil sürmüş. bu esnada barajlar yapmaya çalışanlar mı dersin, kanal kazmaya çalışanlar mı dersin, bir çok karakter mevcut. ama ilginçtir ki "abi gemi yapalım?" fikri kimseden çıkmamış. literatürü hakkında en çok bilgi sahibi olduğumuz sel destanı olmasına rağmen, bilmediğimiz çok şey var. çünkü m.ö. 220'li yıllarda bir grup çok zeki vatandaş "alimleri ve kitapları yakmalıyız" düşüncesine vermişleri kendilerini ve bugün bildiklerimiz dahi onların yakamadıkların geliyor. çok fazla karakterli ve gemisiz olduğu için bu tufanın detaylarını es geçiyorum, çok merak eden edenler için vikipedi'de ingilizce bir kaynak mevcut. çin tufanlarının ise sarı ırmak'ta meydana gelmiş oldukları aşikar. tarih boyunca taştıkça milyonlarca insanın canını alan bu up uzun ırmağın böyle bir felaket için çok iyi bir kaynak olabileceği düşünülüyor.

    avustralya tufanı hakkında da pek bir bilgi sahibi değiliz, aborjinlerin öyle söylentileri varmış demekten ileriye gidemiyoruz pek. zaten çok fazla farklı tufan miti mevcut, her birine değinemem. ama amerikan tufanlarından biraz bahsetmek isterim. çünkü colombus öncesi* dönemlere dayanan tufan mitleri mevcut. amerika'ya insanların göçü 40 ile 17 bin yıl öncelerine dayanıyor. doğu sibirya'dan batı alaskya'ya, bugün ki bering boğazının üzerinden yürüyerek geçebilmiş insanoğlu. amerika kıtasında yerleşik hayatın ve tarımın başladığı düşünülen yer ise mesoamerika yani orta amerika'da m.ö. 6 binli yıllara dayanıyor. buzul çağının sona erişi ile amerika kıtasında sıkışıp kalan insanların avrasya'nın geri kalanı tarafından unutulmasıyla amerika'yı yeniden keşfedebiliyor avrupalılar. amerika'da bir çok farklı tufan felaketi söz konusu. ancak bu tufanların buzulların erimeleriyle alakalı olmaları çok kuvvetli bir ihtimal. buzulların erimelerine bağlı olarak 8 bin ile 15 bin yıl öncesine dayanan bir zaman aralığında bir çok farklı tufan felaketinin gerçekleştiği düşünülüyor. bu tufanların etkisi altında amerikan mitolojilerinde de bir tufan motifi görülebiliyor.

    her ne kadar sümer tufanı için daha kuvvetli kaynaklar olsa da buzulların erimelerinin de etkisi olabileceği düşünülüyor. yaklaşık 16 bin yıl önce batı sibirya'da ki buzul göllerinin erimesiyle bugün ki karadeniz ve hazar denizinin 70 metre kadar yükselmiş olabileceği düşünülüyor, günümüzdeki deniz seviyesinden yaklaşık 20 metre kadar altında bir seviyeden bahsediyoruz. böyle bir yükselmeye sebep olabilecek bir tufanın mezopotamya'yı da etkilemiş olabileceği düşünülen bir etki. aslında sümer destanıyla tarihsel ve jeolojik olarak çakışan bir başka olay ise 5.9 kiloyıl olayıdır. 5.9 kiloyıl olayı, günümüzden 5900 yıl önce sahara çölünün kurumasıyla sonuçlanan bir olay. "peki ya olay ne?" diye soracak olursanız, benim de cevabım insanlığın geri kalanından pek farklı olmaz, bilmiyorum. ama bildiklerimiz şunlar ki m.ö. 5500'lerden 3900'lere kadar süren bir süreç sonucu kuzey afrika çölleşmeye başladı ve insanların nil deltasına göç etmesine sebep oldu. nil deltasına göç eden insanlar ise mısır uygarlığının temeli attılar. ama su seviyelerindeki yükselişin duraklaması da bu dönemlere karşılık geliyor. sümerlerin yaşadıkları tufan için bu 5.9 kiloyıl olayında bahsi geçen kurumaya yol açan sıcaklığın, bir nevi küresel ısınmanın etkisi olabilir. sümerlerin yaradılış destanı hakkında çok bir fikir sahibi değiliz, ve tufandan önceki son sümer kralı olan ubara-tatu'nun 18 bin 600 yıl hükümdarlık yaptığının iddia edilişine de bakarsak, sümerlerin gerçekten bu tufanı gözlemleyebilmiş bir uygarlık olup olmadığından emin olamayız. sümerler de tufan destanını kulaktan dola bilgiler ile yazmış olabilirler. bu durumda sümer tufanı için sümer öncesi mezopotamya'da gerçekleşmiş de olabilir diyebiliriz, yani mezopotamya'da günümüzden on bin yıl, sümerlerden neredeyse 5 bin yıl önce yaşamış olan insanların tecrübe ettikleri bir olay da olabilir. bu tez tufan için belirleyebileceğimiz zaman aralığının çok geniş bir süreye tekabul etmesine sebep oluyor.

    entryi bitirmeden buzul çağlarına değinmek istiyorum. çünkü bir büyük tufan felaketini en iyi tetikleyebilecek etkenlerden biri buzulların erimesiyle su seviyelerinin yükselmesidir. küresel deniz seviyesi günümüzden 18 bin yıl önce şimdikinden yaklaşık 120 metre daha aşağıdaydı. günümüzdeki seviyelere ulaşması ise günümüzden yaklaşık 8 bin yıl önce gerçekleşti. görseller her zaman daha iyi açıklar. buzul çağlarını ve dönemlerini açıklayan faktörlerden bahsetmeye kalksam bir bu kadar daha yazı yazmam gerekir, onu başka bir zamana bırakıyorum. ilk olarak buz devri veya buz çağı ile buzul dönem arasındaki farktan bahsetmek isterim. bir buz devri çok uzun bir süreye yayılır (milyonlarca yıl) ve içerisinde bir çok farklı buzul dönem barındırır. dünyanın geçtiğimiz 3 milyar yıl içerisinde 5 veya 6 buz çağı yaşadığı düşünülüyor. şu an içerisinde bulunduğumuz buz çağı ise 34 milyon yıl önce başladı, ve bu buzul çağın bilinen son buzul dönemi yaklaşık 2.6 milyon yıl önce başladı ve günümüze kadar devam ettiği düşünülüyor. kafa karıştırmamak adına önceki cümlelerimde bahsetmedim, ama buzul dönemlerin de alt periyotları vardır. bu buzul periyotların süreleri 100 binlerce yıl seviyelerinde olur ve bilinen son buzul periyotun 115 bin yıl önce başladığı ve 11 bin 700 yıl önce son erdiği düşünülüyor. bu son buzul periyodun buzullarının en geniş yayıldığı dönem, last glacial maximum, günümüzden yaklaşık 26 bin 500 yıl önce gerçekleşmiş. bugün ki karadenizin kuzey uçlarının kuzey kutbuna dahil olması gibi de düşünebilirsiniz, sivastopol'den los angeles'a sadece karların üzerinden yürüyerek ulaşabilmeniz gibi çılgınların teorik olarak mevcut olduğu bir dönemmiş.

    son buzul periyodun ardından gelen döneme holocene dönemi deniliyor. holosene buzul çekilmesi ise son buzul periyodun bitişine karşılık gelen bir kavramdır. günümüzden 19 bin yıl önce başladığı, 15 bin yıl kadar önce hızlandığı düşünülüyor. 11 bin 700 yıl önce ise dünyanın ciddi bir ısınma ile karşı karşıya kaldığı düşünülüyor. holocene dönemdeki su seviyelerindeki artışı incelediğimizde yaklaşık 7 bin yıl önceden günümüze kadar su seviyelerinin ortalama 4 metre kadar yükseldiği görülebiliyor. bu da eğer ki tufan felaketi buzulların erimesiyle meydana geldiyse, holocene dönemin başlangıcından 7 bin yıl öncesine kadar ki 5 yıl yıllık süreçte gerçekleşen neredeyse 60 metrelik yükselme sonucu oluşmuş olabileceği makul bir çıkarımdır diye düşünüyorum. eğer ki sümer tufanı sümer uygarlığından önceki insanlar tarafından gözlemlendiyse bu dönemde gerçekleşmiş olabilir. tabi bir ihtimal daha söz konusu ki, belki de tufan felaketi sümerlerden çok çok daha önce gerçekleşmiş olabilir, su seviyelerinin yükselişiyle alakalı görselde 15 ile 14 bin yıl önceki dönemde bin yıllık kısa bir sürede 30 metre gibi şiddetli bir yükseliş mevcut. bu da bir tufan felaketine yol açabilecek potansiyele sahip bir yükseliş. ama ne yazık ki o dönemler yazılı tarihin bir parçası olmadığı için büyük tufanı sümer tufanı olarak kabul etmekten başka pek bir çaremiz yok.
  • üzerine yazılmış bazı kaynaklar ve yapılmış bazı sohbetlerden anladığım kadarıyla yakın buzul çağının hızlıca geçmesiyle iklimin ısınması dolayısıyla hem eriyen yüksek kesimlerdeki buzların sele dönüşmesi hem de ısınma sayesinde buharlaşma ile başlayan yağmur yağışlarının etkisiyle geniş çapta bir afet yaşanmış ve dünyadaki bütün insanlık için ortak bir afet kayıtlara geçmiş dini mitlerin de gelişmesi ile de bu tanrının cezalandırmasına bağlanmış. tabi yazılı kaynaklar dini tasvirlerle dolu olduğu için elimizdeki en kesin kanıtlar onlar.
  • james george frazer’in nuh tufanı üzerine yazdığı başvuru kitabıdır.

    yaratılış’ta anlatılan büyük tufan’ın özgün olmadığını, sümer kaynaklarından kopyalandığını açıklar. dünyanın birçok yerinden derlediği tufan hikayelerinin pek çoğunun okyanus, deniz veya nehir kıyılarında olduğunu söylemektedir. bahsedilen yerler deprem bölgesidir ve deprem sonrası oluşan deniz taşkınları birçok yeri sular altında bırakmıştır.

    yazar, büyük tufan hikayelerinin kökeni üzerine;
    --- spoiler ---
    bu tutumda, babil ve yahudi büyük sel geleneklerinin açıklanması fırat ve dicle'nin aşağı vadilerindeki yıllık şiddetli yağışlar ve ermenistan dağlarındaki karların erimesiyle maruz kaldıkları taşkınlar ile öngörülmüştür. bize anlatılana göre "hikayenin temeli, babil'de birkaç ay süren ve esnasında fırat vadisindeki bölgelerinin tamamının sular altında kaldığı yağmurlu ve fırtınalı sezondan oluşan yıllık doğa olayıdır. yahudi tufan hikayesi, derin iz bırakan, özellikle yıkıcı olan bir mevsimi hatırlatmaktadır ve ashurbanipal'in kütüphanesinde bulunan kil tabletler, hikayenin geçtiği yerel lokasyonu doğrulamaktadır."

    öyleyse genel olarak, bazı ve muhtemelen birçok tufani geleneğin, şiddetli yağmur, deprem dalgaları veya diğer sebeplerin sonucunda olsa da gerçekten vuku bulan sellerin sadece abartılmış versiyonları olduğunu düşünmek için haklı sebep bulunmaktadır. bu nedenle, bu tip geleneklerin tamamı kısmen söylencesel kısmen de mitiktir: gerçekten vuku bulan sellerin hatıralarını korudukları ölçüde söylenceseldir; hiçbir zaman gerçekleşmemiş olan evrensel tufanları anlattıkları ölçüde mitiktir.
    --- spoiler ---
    ifadelerini kullanmıştır.
  • şimdi yok mu sanırsınız?
  • büyük tufan denince aklıma fransız ressam joseph desire court (1797-1865)'in tablolarından biri geldi.
    "scene from the great flood"
    büyük tufan sahnesi

    bu tabloya dikkatlice bakın. boğulmak üzere olup yardım isteyen üç kişi ve onlara el uzan bit kurtarıcı var. bir kadın (eşi olabilir), bir bebek (belki o da oğlu) ve yaşlı bir adam
    siz olsanız ilk önce kimi kurtarırdınız?
    yaşlı adam geçmişi ve dini temsil ediyor. sakalı mirası, etrafındaki suyun kırmızı rengi ise yaşlı adamın dindarlığını simgeler. bebek (burada erkek bebek tasvir edilmesi de tartışılmalı) geleceğin ve kadın hayatın, toprağın, sevginin sembolüdür. barış tablonun zeytin dalı gibi detaylarında gizlidir. kurtarılabilecek en yakın ve en hafif çocuktur, ancak geleceği olmayan az gelişmiş, çok sömürülmüş dindar ve kindar adamı kurtarmaya kararlı olduğu görülüyor. yanlış da olsa inançlarına tutunuyor!
    sonuç olarak , geleceği boğmak için geçmişe tutunmaktadır...
    kurtarıcının başının siyah rengi bir insanın cehalet ve bağnazlığının bir işareti olarak dikkati çekiyor.
    oğlu ve eşi boğulurken (geleceği yok edilirken) sakallı bir adamı kurtaran bir adamı tasvir eden bu tablo, rönesans öncesi avrupa'yı çok güzel tasvir ediyor.
    peki sizce anlatılanlar bugünün türkiye'sinden farklı mı?
  • zamanaltı ekibinin yeni podcast tiyatrosudur. pilot bölümü ve 1. bölümü yayınlanmıştır. zamanaltı’yı aratmaycak gibi.
  • yiğitcan erdoğan'ın yeni işi.

    ilk bölüm itibarıyla baya baya iyi duruyor.
  • zamanaltı ekibinin ilişkileri konu aldığı bilimkurgu temalı yeni podcast serisi. gene doyamadığımız bir podcast olacak anlaşılan.
hesabın var mı? giriş yap