• dersine girince büyülenilen anayasa hukukçusu..bilgisiyle 5 profesörü cebinden çıkartabilecek bir doçent..
  • akademik hayata baslamadan önce spikerlik yapmis ankara universitesi hukuk fakültesi anayasa hukuku docenti
  • ankara hukuk'tan anadolu üniversitesi hukuk fakültesi'ne misafir akademisyen olarak her hafta gelir ve elbette anayasa hukukuanlatır. ama ne anlatmak. reklamcılık derslerini kırıp da onun derslerine gitmekti en sevdiğim şey. teatral üslubuyla kürsüyü adeta sahneye çevirir ve kurduğu diyaloglarla dersi bir şahane anlatır.
    engin bilgisiyle ve fransa'dan, anglosakson dünyadan, nihayet bizden verdiği örneklerle nefis bir karşılaştırmalı anayasa hukuku anlatır. askılı pantolonu ve ses tonu bu iş için biçilmiş kaftandır. dersin bir yerinde durur ve paris düşerken romanını tavsiye eder, sonra maurice duverger'e geçer ve ders hiç bitmesin dedirtir.
  • keske üniversite hocalarina, hocaliğin nasil yapilmasi gerektiğini öğretse dedirten hoca. bi insan hem bu kadar kibar, hem bilgili,hem tiyatrocu nasil olur anlattiklari ders diil sanki şerbet
  • nihayet altmış küsur yaşında profesör olan, güzel insan, ders verdiği tüm üniversitelerde öğrencilerinin sevgili hocası.
  • ülkemizin uluslararası adalet divanı ndaki yedek üyesi olan* , derslerini tek kişilik tiyatro oyunuymuşçasına sunan, karizması, bilgisi ve kültürüyle herkesi kendisine hayran bırakan ankara hukuk anayasa hocası. levent gönençle yan yanayken ikisinin de karizması katmerlenmektedir.
  • ankara üniversitesi hukuk fakültesi'nin (bkz: aühf) geleneksel dergisi ceride-i kantar'da bir öğrencinin çok isabetli bir şekilde belirttiği gibi, okulun kralıdır. öğrencilere ilk günden gazı verir, sonrasında seçmeli derslere girdiğinde, o hangi derse giriyorsa kontenjanı hemen dolar. anayasa hukuku dersleri onun sayesinde zevkli geçer ve insanı kırk derece ateşle okula sürükleme sebebidir.
    erdal onar aühf'ye tahammül etmek diye bir şey varsa, bunun en büyük aktörüdür.
  • devam zorunluluğu olmayan fakültede, derslerine devam bir kez tadını alan için zorunluluktur. ders verdiği amfide yer bulmak genelde zordur. anayasa hukuku 1. sınıf dersidir; erdal onar alır liseden yeni çıkmış bebecikleri, adam yapar onlardan.

    ilk dersinde güven aşılar öğrencisine. içinde bulunduğu kurumun tarihini, bir ivy school'da bulunmanın ayrıcalığını ve buna uygun davranmanın gerekliliğini anlatır camdaki kalın gövdeli sarmaşığı gösterirken...
    parlamentoda oy sağlamaya çalışan whipperları anlatırken, tilki avındaki asilleri, kamçının savruluşunu anlatır, öyle bir anlatır ki, at sırtında yeşil çayırlarda buluverirsiniz kendinizi...
    ve son dersinde vedalaşır, "öyle bir meslek seçtiniz ki" der, "asla kapınızı mutlu insanlar çalmayacak. kimse size gelip de 'bugün çok mutluyum, bunun belgelenmesi istiyorum' demeyecek." dersin sonunda bir şiir okur, behçet necatigil'den

    "adı, soyadı
    açılır parantez
    doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
    kapanır, parantez.

    o şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
    bir parantez içinde doğum, ölüm yılları."

    öyle bir şiir okur ki, amfinin yarısından çoğunun hıçkıra hıçkıra ağlayış sesinden, çekilen burunlardan sonunu duyamazsınız.

    erdal onar, hocadır.
  • bilkent üniversitesinde yaz okulunda haftada iki kez sahnelenen "anayasa hukuku" temalı iki perdelik tek kişilik tiyatronun yaratıcısıdır kendisi.
  • ankara üniversitesi hukuk fakültesi'nin sevilme sebebi olabilir tek başına. tek kişilik bir gösteriymişçesine süslediği derslerinde, bir an bile dikkat dağınıklığı yaşamadan sonuna kdar dinleyebilirsiniz. ders anlattığını anlamadan üstelik. "asla saat dört buçuğu geçirmemek kaydıyla..." diyecek kadar kibardır, öğrencinin halinden anlar. üçüncü şahıslardan bahsederken, sanki oradaymış gibi sürekli "sayın" ifadesi kullanır ve söylediklerini uzun uzun açıklar. esprileri de işin tadı tuzudur.
    kimi zaman ingiltere kraliçesidir o, kimi zaman üniversite dekanı, kimi zaman milletvekili, kimi zaman sokakta yürüyen adam...
    hepsini kendisinde toplar ve gösterisini sunar.
hesabın var mı? giriş yap