• (hulul etmek)
    nüfûz etmek, sızmak.
  • yaratıcı kudretin cismi varlıklarda tezahür etmesi olayı. sadece islam inancında değil, temel bazında budizm, hinduizm gibi dinlerde de aynı inanış mevcuttur. iki kategori de incelenir :

    mutlak hulul : tanrının sıfatının, canlı cansız bütün evrene intikal etmesi, her yerde bulunması, "hulul-i am" olarak da bilinir. bu inanca göre her şeye nüfuz etmiş olan tanrının insanlar tarafından görülememesinin nedeni, insandaki algı zayıflıklarıdır.

    muayyen hulul : tanrının belirli bir şahıs ya da nesne boyutunda zuhur etmesi olayıdır. "hulul-i has" olarak da bilinir.
  • izlenen kuruluşun faaliyetlerini takip etmek,öğrenmek için bu kuruluşa ajan sızdırmak ya da teknik yerleştirmeler yapmak ( böcek:dinleme) ve yahut o kuruluşun içinden ajan angaje ermek anlamına da gelir.
  • budist ve benzeri inanç sistemlerinde tanrının ruhunun, fiziki bir beden içinde tezahür etmesi.
    bedenlenme.
  • (bkz: incarnation)
  • hukukta da kullanılır. gelmek, gelip çatmak anlamlarına sahiptir. hulül diye de yazılır.
  • (bkz: epifani)
  • hulul: "aralarına sokma","nüfuz etme", "sinme", anlamlarına gelen hulul, arapça bir kelimedir. bir hedef kuruluşun sırlarını öğrenmek veya faaliyetlerini etkilemek amacıyla o kuruluşa ajan yerleştirmek (dış hulul) veya o kuruluşun içinden ajan angaje etmektir. ( iç hulul)

    kaynak: milli mücadele dönemi istihbarat faaliyetleri örnek olay incelemeleri ( 1919 - 1922 )**

    dipnot: (bkz: istihbarat terminolojisi)
  • "...sen nesin?
    şüphesiz; sen, sen değilsin.
    sen o'sun...
    ama sen, sen olaraktan değil.
    o, bir giriş şekli ile sana dahil değildir. ama, bir çıkış şekli ile de, senden hariç değildir...
    keza; sen de onun haricinde değilsin.
    bu anlattığım mana ile: senin mevcud olduğunu kasdetmiyorum...
    keza sıfatını da.
    şunu anlatmak istiyorum: sen hiçbir zaman var olmadın. olman da mümkün değil... her şeyi bir yana at...
    hiçbir şeyle olma. hatta sen, sen olma... hele nefsinle hiç olma...
    onunla, yani: hakk'la da olma. hatta, onda da olma. onunla birlikte de olma.
    fakat, şunu da unutma ki: sen, ne bir fanisin; ne de bir mevcud... sen o'sun: o da sen."

    ibn arabi
  • hulûl, islam düşüncesinde, genellikle tanrı ruhunun insan bedeniyle birleşmesini belirten ve dine aykırı sayılan kavramdır. daha geniş anlamda, bir varlık ile yerinin (mahal), cevher (töz) ile arazın (ilinek), ruh ile bedenin, faal akıl ile insanın vb birleşmelerini belirtir. kelam bilginlerince özellikle ruh ile bedenin birleşmesi anlamında kullanılır.
    bazı şii fırkalarında hristiyanlıktaki tanrı’nın hz. isa’nın kişiliğinde bedenleştiği dogmasına benzer bir hulûl inancı görülür. bazı fırkalar imamlarının tanrılığına inanırken, bazıları tanrı’dan bir parçanın imamlara hulûl ettiğini ve onların bedenine bürün-düğünü kabul ederler. mezhep tarihçilerine göre bu inanç ilk kez sebeiye fırkasınca ortaya atılmıştır. abdullah bin seb’a’nın hz. ali’nin tanrı olduğunu öne sürdüğü söylenir. şurayiye fırkasına göre tanrı beş kişiye; hz. muhammed, hz. ali, hz. fatma, hz. hasan ve hz. hüseyin’e hulûl etmiştir. cenahiyeye göre tanrı’nın ruhu peygamberlere ve imamlara hulûl eder. beyaniye fırkası hz. muhammed ve imamlara hulûl eden tanrı ruhunun son olarak fırkanın önderi beyan’a geçtiğini öne sürer. hattabiye’ye göre imamlar tanrı’dır; hz. hasan ve hz. hüseyin’in çocukları tanrı’ nın oğullarıdır, cafer sadık da tanrı’dır. aşırı fırkalardan rezzamiye, kâmiliye, mukannaiye, harbiye ve azafire de benzer inançları benimsemişlerdir.

    mutasavvıflar arasında hulûl inancı, ebu hulman dimaşki’ye ve hallac-ı mansur’a bağlılık iddiasındaki gruplar arasında da görülür. hulmanilerin, tanrı ruhunun hulûl ettiğine inandıkları güzel yüzlü insanlara secde ettikleri söylenir; bunların bütün yasaklan helal kabul ettikleri de aktarılır. kelam bilginlerinin bu nedenle ebu hul-man’ı suçlamalarına karşılık sufiler onu “gönül ehli” bir pir sayarlar.

    hulûl inancı, “lâhutun nâsûta hulûlü” (tanrısal olanın insani olanla birleşmesi) konusundaki düşünceleri ve “ene’l-hak” benzeri sözleri nedeniyle hallac-ı mansur’a da yakıştırılır. hallacı olarak anılan mutasavvıflar arasında hulûl inancı görülür. faris adlı bir mutasavvıf bu inancı gene hallac’a bağlar, ama faris’in iddiası mutasavvıfların büyük çoğunluğunca yalanlanır.

    muhyiddin arabi’nin sistemleştirdiği vahdet-i vücud (varlığın birliği) inancı da bazı kelam ve fıkıh bilginlerince hulûl inancını içerdiği öne sürülerek eleştirilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap