• türkiye'de dp'nin temsil ettiği siyasi çizginin halkla kurduğu birebir ilişki açısından siyasi yelpazenin daha solunda yer alması gerektiğini; buna karşın bir seçkinler hareketi olarak siyasi hayatını sürdüren chp'nin de yelpazenin sağında yer alması gerektiğini savunan bilim adamı. bu tezleri ile birçok siyasetçi ve siyasetbilimcinin ezberlerini bozmuştur.
  • turkiye'de kapitalizmin gelisimindeki carpikliklari ve devlet-halk iliskisini irdeleyen yazilariyla, kitaplariyla taninir. o donem sencer divitcioglu, kemal tahir gibilerle birlikte osmanli tarihini asya tipi uretim tarzi cercevesinde izah eden bilim adami ve yazarlardan biriydi..
  • 'turkiye'de dipte sag sol, sol da sagdir' seklinde ozetlemek curetinde bulundugum temel dusunce 'kucukomer kulliyati'nin belkemigini teskil eder.. iktisadin economics degil de political economy olarak anildigi gunlere selam dururcasina iktisadi analizi politikayla iliskilendirir ve ozellikle cumhuriyet sonrasi turkiye'nin politik haritasini tespit etmeye calisir.. buna gore, ulkenin gidisatinda etkili olan iki kamptan chp merkezli olani gosterildigi ya da sanildigi gibi ilerici degil muhafazakar, dp merkezli ana akim ise aslinda ilerici bir cizgiyi temsil eder..

    usluptan biraz sinifta kaldigindan mutevellit yazilarini okumak zordur ama okundukca bugun ikinci cumhuriyetci tayfanin ya da birikim cevresinin temel tezlerinin nuvelerine erismek mumkundur, bu baglamda saglam bir dusunurdur kendileri.. gormezden gelinmis, onemsenmemistir, bu da memleket entelicansiyasinin yuzlerce ayibindan biridir yalnizca..

    bir de talihsizlik var ki insan neye baglayacagini sasiriyor.. asistanligini yapmis az sayida talihli sahsiyet soz konusudur ve bunlardan ikisi mahir kaynak ve asaf savas akat'tir.. bu kayayi da okuyan istedigi yere dayamakta serbesttir..

    son dipnotu dusmesem eti cin tanrisi carpar beni, kendisi iktisata giris dersi verirmis zamaninda ve ilk derste sinifa gelip soyledigi ilk sey su mealde bir sey olurmus:

    "sunu dusunun arkadaslar.. su anda sizin yasinizda ve belki sizden daha zeki bir insan koyunde koyun gutmekle mesgul.. neden o degil de siz buradasaniz?..."
  • “hayata dar bir çerçeveden bakmayan birinin kafasının karışık olması tabiidir,ancak kafa karışıklığı kendi başına bir erdem sayılamaz. idris küçükömer’in erdemi, kafa karışıklığı ürünü olmaktan fazla öteye gitmeyen aykırı tezler üretmiş olması değil, sesini yeterince duyuramadığını düşündüğü kalabalıklar için kafa yormayı seçmiş olmasıydı... son olarak bizce, küçükömer, ‘toplumsal adalet’ konusundaki hassasiyeti ile sol siyasetlere, sunduğu kavramsal çerçeve ile ve kavramlar itibarıyla sağ siyasetlere yakın duruyordu. kavramsal olarak kafası karışıktı, ancak ‘kalb’i, bir alman sosyal demokrat siyaset adamının güncel ifadesiyle ‘solda çarpmakta’ idi.”
    nuray mert doğubatı dergisi, ar’aftakiler sayısı. sayı:11
    nuray mert hoca güzel özetlemiş idris hoca’yı. öyle ya da böyle iyi insandı. iktisatçıydı, bilim adamıydı, siyasetle ilgileniyordu vesaire. sivil toplum üzerine düşünmüştü, yazmıştı. açık çelişkileri vardı. shp üyesiydi ama “merkez”i eleştiriyordu. bütün entelektüel macerası chp zihniyetiyle hesaplaşmakla geçmişti oysa. neticede yüreği sadece solda atmıyordu, türkiye için çarpıyordu. giresunluydu. taşradan yükselen yiğit bir sesti. akademi kanonu varsa eğer türkiye’de işte küçükömer ona dışarıdan müdahale etti. bu önemli bence. görenlere, tanışanlara sormalı. iddiam şudur ki, sonu iyi ya da kötü bitsin hoca, “türkiye” ile başlayan cümlelerden heyecan duyuyordu.
  • 1925-1987 tarihleri arasında yaşamış iktisat profesörü ve değerli türk aydınıdır. başlangıçta türkiye solunun genelinin içinde yer aldıgı jakoben, kemalist ve cuntacı çizginin savunucusuyken, sol hareketin yaşadıgı başarısızlıklar karşısında büyük bir dönüşüm geçirerek, türkiye tarihini ve rejimini bambaşka bir bakış açısıyla değerlendirdigi düzenin yabancılaşması adli kitabını çıkardı. bu noktada klasik marxist söylemden uzaklaştı ve türkiye tarihinin ve düzenin kendine özgü koşullarla degerlendirilmesi gerektiğini savundu. buna göre aydınlamacı, jakoben ve modernist chp ve onun gelenegi avrupa düşünce sisteminde sag ideolojiye denk düserken, onun karşısında olanlar ve muhalefet edenler(dp gelenegi gibi), aslında sol düşünceye denk düşüyordu. kendisi avrupa'nın modernleşmesini ve gelişmesini sivil toplumun gelismesine baglamış ve türkiyedeki jakoben ve modernist elitin türkiyedeki böyle bir gelişmenin önündeki en büyük engel olarak ortaya koymuştur. türkiyedeki parlementer siyasetin bu elitin çikarlarina uygun hareket ettiğini ya da çıkarlarına karışmadigini ve 5 yıllık nöbet degisimleriyle sadece şekli olarak demokrasicilik oyunu oynadigini öne sürdü. görüşleri zamanında bilinen ezberin çok dışında oldugu için islamcı ve karşi devrimci olarak damgalandı, ciddiye alınmadı ve bu kırgınlıkla köşesine kapandı. bu dönemde çesitli konferans ve seminerlere katılmak diışında, batı felsefesini ve tarihini inceledi ve bunlarla türkiye tarihi arasında baglar kurdu. daha sonra bu çalışmalari baglam yayinlarin tarafindan tüm eserleri adı altında yayınlandı. bu yazilarinda, kendine ait dünya görüşüyle çevresini yorumlamaya kalkan türkiye aydınlarının siyasi ve ideolojik ezberlerinin yetersiz kalmasindan ötürü sığındıkları küçük burjuva egilimlerini ve birey ve özgürlükleri sistemin geneline kurban eden yaklaşımlarını kabullenememis bir aydinin yasadigi kafa karisikligini ve buna karşı arayisini görebiliriz. vardığı en önemli sonuçlardan biri türkiye'deki sermaye kesminin yaşadığı trajediyi anlattığı kısımdır. buna göre türkiye'de komprador olarak gelişen, jakoben elitle yakin organik baglari bulunan ve niteliksiz işgücünden beslenen sermaye sınıfı kendine tehdit olarak gördügü için "kitlelerin örgütlenmesini ve sivil bir toplum olarak gelişmesini hiçbir şekilde istemez." bunun için de, kitlelerin yığınlaşmasını, hukuk dışı yollara sapmasını ve marjinalleşmesini(türkiye tarihine bakıldığında her türlü muhalefetin bir şekilde şiddete ve illegaliteye kaydığını düşünürsek, ne kadar doğru bir tespit olduğunu görebiliriz) ister. ancak bunu sağlarken gelişiminin sürekliliğini saglamasi için, devletin elinde tuttugu ipleri ve rantı elde etmesi için verecegi bir mücadelede(avrupa tarihinde görüldüğü gibi) kendini bu mücadelede olası müttefiktlerinden de yoksun bırakır. bu yüzden de normal gelişmesini gerçekleştiremez ve komprador kimliğinden sıyrılamayıp, kendini batili anlamda bir burjuva sınıfı olarak ortaya koyamaz.

    günümüzde idris küçükömer, görüşlerini ve kendisini anlama yolunda yürütülen çalışmalarla hakettigi ilgiyi görmeye başlamışır.
  • asya tipi bataklık canavarı.
    (bkz: türk uyku sanatı)
  • ahmet hakan ve murat belgenin son zamanlarda akp ve chp'nin farklı kutuplardaki adayları partilerine davet etmeleri konusunu açıklayıp bizleri aydınlatırlarken atıfta bulundukları bir erdem adamı..

    ancak hakan'a ve belge'ye cevap gecikmemiştir. şurdaki linkte gündemle ilgili yazı yer almıştır.

    (bkz: açık atlas)
    (bkz: http://www.8sutun.com/node/34114)
  • "idris'in tartışıklı olması bundan sonra başlar. bilim dünyasına anarşik (feyerabend 1980) varsayımlar atarak , teorik düzeyde, osmanlı sosyal kuruluşunun bilinen sınıfsal yapısını allak bullak ettikten sonra. bu anarşik varsayımlar şunlardır: i) osmanlı toplumunda 18. yüzyıla kadar süregelmiş ve iktisadi kertede gerçekleşmiş olan, toprak mülkiyetinin biricik sahibi olan sultanla, sarayda kümelenmiş ulema ve askerden (kapıkulları) oluşan sömüren sınıf ile doğrudan üretici olan reaya sömürülen sınıfı arasındaki zıtlık, 18. yüzyıldan sonra yerini bu sefer, ideoloji kertesinde gerçekleşen batılı laik bürokrat sınıfla, yeniçeri-esnaf-ulema birleşmesinden doğan halk sınıfı arasında zıtlığa bırakmıştı. neden? çünkü; ii) kendisi de bir kapıkulu olan damat ibrahim paşa yenilik, daha doğrusu batılılaşma hereketini başlattığı tarihten itibaren, <<bürokratik (sivil, subay) laik, güya ilerici sayılmış, emperyalizmin kıskacı içinde burokratların oyunuyla içine kapanan islamcı-doğucu kamp ise gerici (mürteci) kabul edilmiştir>> ve ; iii) analizin çağdaş türk toplumundaki izdüşümü bile, ilerici ve solcu geçinen aydın-bürokrat-subay öbeği aslında gerici ve sağcı, gerici ve sağc ı gibi görünen halk ise aslen ilerici ve solcudur. bu sonuncu varsayım gerçek bir coup de grace'dır.

    böyle bir yaklaşımın <<fincancı katırlarını ürkütmesi>> beklenirdi. nitekim öyle oldu. gericiyken ilerici, sağcıyken solcu olarak yorumlanan halktan pek bir ses çıkmadı ama, ilericiyken gerici, solcuyken de sağcı olarak tanımlanan aydın-bürokrat-subay öbeğinin bir bölüğü sadece üçüncü varsayıma karşı ateş püskürdüler. birinci ve ikinci varsayımları irdeleyip eleştirmek ise onların görevi değildi; resmi ideolojilerinde <<özerk aydın>> kavramı olmadığından...

    sencer divitçioğlu, geçivermiş gelecek, "idris küçükömer".
  • politikayı alışılmış tariflerinin çok dışında bir anlam yükleyerek ve temel tezini kendi yüklediği bu anlamdan yola çıkarak tartışan iktisatçı, tarihçi. ona göre politika "kaynakların yeniden bölüşümünü sağlayan karar ve eylem"dir. ve yine yazara göre (aslında bana göre de) politika sözcüğü bu tanımla düşünülmediği sürece türkiye'de taşlar hiçbir zaman yerli yerine oturmayacaktır.

    yazarın temel tezi ise,

    "türkiye'nin asıl sorunu; türkiye'de politik ilişkilerle, üretim ilişkilerinin üst üste gelmesi yani çakışmasıdır. ve bu çakışmaya dayanan sistemik bütünlüğün de bürokrasiyi oluşturmasıdır."
hesabın var mı? giriş yap