• karamasov kardesler'den biri. uvey kardes smerdyakov'u da sayarsak, dort karamasov'un en entelektuel, en kafasi karisik ve en geveze olani. kitap boyunca konusur durur. dmitri ne kadar davranan bir karakter ise, ivan da o kadar konusan bir karakterdir.

    "avrupa'ya gidecegim, alyosha. buyuk adamlarin mezarlarini ziyaret edecegim", diye baslayan tiradi ve buyuk engizisyoncu hikayesi meshurdur. bir de dostoyevski'nin varoluscu hesaplasmalarina rast gelip "tanri oldu, artik her sey mesrudur" buyurmustur ki, bu da romanda bir cinayetin islenmesine neden olmustur.
  • zannımca dostoyevski'nin yarattığı en derin karakterdir.
  • alyoşa ideal bir karakterdir; neredeyse insanüstüdür. diğer yandan, ivan karamazov daha kaotik, daha "gerçek"tir. kimi zaman boş, çoğu zaman da hakkaten hoş konuşur. özellikle "başkaldırı" bölümünde alyoşa'ya söylediklerine dikkat:
    (ki o bölümün tamamı enfestir aslında)

    "hiçbir şey anlamıyorum, anlamak da istemiyorum. olaylarda kalmak istiyorum. anlamamaya karar vereli çok oluyor, anlamak istersen olaydan sıyrılmak gerekir, oysa ben yalnız olayda kalmak istiyorum."

    karamazov'ların en entelektüeli, klasik entelektüel tanımının temeline dinamit döşeyen cümleler kuruyor: "anlamak istersen olaydan sıyrılmak gerekir, oysa ben yalnız olayda kalmak istiyorum". ivan, hani o övgüler düzmeyi pek sevdiğimiz "gözlemci kişi" kimliğine bürünmek istemiyor, olay veya insan nesneli "süper analizler" çıkarmak istemiyor. "bir seviye yukarı atlama" simulasyonunu reddediyor; vazgeçmiş. olaylarda kalmak istiyor.

    ivan karamazov çok çok ilginç bir karakter ve hatta diyebilirim ki neredeyse alyoşa'dan daha ilginç, daha samimi. defalarca okuduktan sonra "oha!" patlatmadan edemediğim, bir klasiğe, bir ustaya gerçekten çok yakışan cümlelerin sahibi o. heyt be ivan, du bakalım neler söyleyeceksin daha..

    (edit yakındır, şimdilik yolla bakalım)
  • dokuzuncu nesil sabirtasi yazar.
    (bkz: hoşgelmiş)
  • kendisi hakkında tanım yazmak istemeyen, amma velakin seçilmiş nick ile cinsiyeti karıştıranlar yüzünden açıklama yapmak zorunda kalan kadın yazar.
  • kukulkan ehramı gibi, gölgesi öyle nadir çıkıyor ki ortaya, bilmiyor mayalardan gayrı.
  • bana kalırsa, restoranda alyoşa'ya anlattığı mensur şiir (hikaye), karamazov kardeşlerden ayrı olarak, kendi başına bir başyapıttır. hatta 10 sayfa civarı süren bu "büyük engizisyoncu hikayesi", o kadar güzel, ayar dolu cümleler ihtiva etmektedir ki, film olsa bu hikaye sonu destansı olabilecek potansiyeli vardır.
  • tabula rasa civarında dolaştığı söylenir antik çağdan kalma doktorlar tarafından.. ertelemek üzerine kurduğu hayat felsefesini de dostoyevski'ye karakter olarak sunmuştur eminim. *
    beterimin beteridir.
  • ivan karamazov okurken yüzüm gülüyor benim.
    tekrar tekrar doğrulanıyor tarafı olduklarım diye yüreğim hüşu ile mi doluyor? zinhar yalan! (hüşu!? zinhar!? :) )
    yahut biraz daha iyi niyetle yaklaşalım; güzel bir hayat ihtimalinin ipucu, güzel bir insan var karşımda diye mi yüzüm gülüyor? bunun payı var elbette, ama tam olarak bu da değil.

    burada bir şeyler karalarken de sohbet ederken de kendisine, hassasiyetlerine, zor bulunur bir mizah eşlik ediyor. e yüzüm boşuna gülmüyor...
    yüzüm gülüyor, çünkü hem derinlikli yazılarından hem insanlığından hem de bu mizahtan büyük keyif alıyorum.
    şimdi yoğunmuş, o yüzden sözlüğün yüzüne çok bakamıyordur. ah bir atsa sırtındaki yükleri...
  • "ölümsüzlük yoksa erdem de yoktur, öyleyse her şey meşrudur" demiş adam. sonra lafını yedi mi yemedi mi karıştırmamak lazım, ama şimdi sözlükte yazar olsa da şu ateist-dinci eksenli tartışmaları görse "sikerim erdeminizi de ölümsüzlüğünüzü de.." derdi muhtemelen. büyük adamdı.
hesabın var mı? giriş yap