• genellikle elektronik lcd ekranlarda protect me from what i want tarzi yazilar yazan, tamamen text uzerine bir sanat anlayisi olan amerikali sanatci. arada guzel laflar da cikabiliyor, her ne kadar su anda aklima bir ornek gelmese de. tate modern, guggenheim muzesi gibi sabit sergilerin yani sira ara ara times square'deki elektronik ekranlar gibi topluma acik yerlerde de sergilenmistir eserleri. ama sehirde yururken etrafin boyle bir manyagin yazdigi yazilarla bezenmesi ilginc bir tecrube olabilir.
  • (bkz: truisms)
  • okuduğum en rahatsız, en nefret dolu metinlerden birinin yazarıdır. yaralı ve öfke dolu bir anınızda karşınıza çıkarsa herşeyi yakıp yıkmanıza yol açabilir. şöyle der:
    "i'll cut the smile off your face.
    you think i don't know what's going on.
    you think i'm afraid to react.
    the joke's on you.
    i'm biding my time,
    looking for the spot.
    you think no one can reach you,
    no one can have what you have.
    i've been planning while you're playing.
    i've been saving while you're spending.
    the game is almost over so it's time you acknowledge me.
    do you want to fall not ever knowing who took you?"
  • eskiz kagidi uzerine kursun kalem (yakisir) ...

    "some days you wake and immediately start to worry. nothing in particular is wrong. it's just the suspicion that forces are aligning quietly and there will be trouble."
  • isikli sozcuklerle insan ruhu acitan kadin... son calismasi xx ile viyana sokaklarini soyle bir yikamis ardindan ilk defa kapili, duvarli, tavanli bir muzeye de sigismaya calismis... mak'tan gir iceri, yat asagi, karanlik boslukta elfriede jelinek sagindan, solundan, tependen, altindan ucussun, zamani sayama, zihnine tatil olsun...
  • tate modern'de ilk kez karsilastigim, dusunduren kadin. kendimi sozlerden cok kelimelerle daha guclu ifade ettigimi dusundugumden belki, cumlelerini ve sunumunu cok etkileyici buldum, ozellikle savasi anlattigi isikli led parca cok etkileyiciydi.
  • “eylem, düşünceden daha tehlikelidir.” sözlerini söyleyen sevdiğim kişi
  • amerikalı sanatçı. kamusal alanlara yaptığı kısa metin müdahaleleri ile tanınır. kavramsal sanat alanında işler üretir. eserleri ekran ya da kağıt üzerine basılı şekilde kamusal alanlara yerleştirilmiş kısa metinlerden oluşur.

    eserlerinde şiddetli olumsuz duygulara yer vermesi ve insanlık durumunun karanlık köşelerine değinmesi, kendisini benzer yöntemlerle eser üreten sanatçılardan ayırır. (bkz: ınflammatory essays)

    mesela işlerinden bir tanesinin türkçe çevirisine bakalım. internetin nefret dolu dehlizlerindeki duygu durumunu yakalamayı beceren bir tonu olduğunu göreceğiz.

    --- spoiler ---

    "en enfes zevk, hükmetmektir. bu başka bir hisle kıyaslanamaz. zihinsel duyumlar, fiziksel olanlardan daha iyidir. güç sahibi olduğunu bilmek, en büyük coşku, en büyük konfordur. bu, kusursuz bir güvenlik, yaralanmadan korunma anlamına gelir. birisine hükmettiğinde, ona iyilik edersin. o, aklını sorunlardan uzaklaştıran, kendisini kontrol edecek birisinin çıkması için dua eder. ona yardımcı olurken, kendine de yardım edersin. kabalaştığında bile ona hoş gelir. bazen kızar ve sana karşı koyar, ama üstesinden gelirsin. o ihtiyacı olanı her zaman hatırlar. ve sen, istediğini her zaman elde edersin."
    --- spoiler ---

    metni rahatsız olmadan okumak zor değil mi? konuşanın kendine atfettiği haklılığı, rahatlığı ve kendinden eminliği bizi rahatsız eder. sanki bir pezevengin bir meyhane köşesinde keyifli keyifli otururken hobisinden bahseder gibi sattığı kadınlarla ilişkisini bize anlattığını hissedebiliriz. metin hükmetmeyi över, ama ortaya çıkardığı sonuç biz okuyucuda beliren hükmetmeye karşı tiksinti duygusu olur.

    metnin birden fazla katmanı olduğuna dikkat edelim. konuşanın hazzına tanık oluruz önce. zihinsel hazları bedensel bir tatminden üste koyması, kendisini rasyonel kapasitesi olan bir aktör olarak anlamamızı sağlar. hükmetmeye atfettiği etik üstünlük, hazzını meşrulaştırmasına, sırtını dayadığı bir anlatı ortaya koymasına olanak sağlar. karşımızda planlı bir akıl yürütme süreci işleten birisi vardır. tehlikelidir.

    öte yandan konuşan aynı zamanda güvenlik kaygısı güder ve metnin katmanlılığı burada göze çarpar. korkudan kurtulmak ana motivasyonudur. ayrıca korkuyu aşmak anlatıcı için bir konfor kaynağıdır. korkuyu aşmış olduğu için hükmedebilme becerisine sahip değildir, hükmettiği için korkudan arınmıştır. yardıma muhtaçtır ve hükmedişi kendi kendine yaptığı bir yardımdır.

    güvenilir bir anlatıcı olmadığını, söylediği her şeylerin doğru olmadığını biliriz, çünkü bize kendi ağzıyla hükmedilenlerin buna karşı koyduğunu söyler. öyle kendisinin iddia ettiği gibi "ihtiyaçları" uğruna uysal kalmaz hükmedilenler. anlatıcı herkesi ihtiyaçları doğrultusunda eşitlediğini ima eder, sonuçta anlatıcı da kendi güvenlik ihtiyacı doğrultusunda hükmetme ilişkisini başlatmıştır. ancak kendisini zihinsellik alanında konumlarken, hükmedilenler zihinsel olandan kaçmak ister, aklı ve dikkatleri başka yöne çekilsin ister. bir ikiyüzlülük söz konusudur.

    bir de bu metinle nasıl bir düzlemde etkileşime girdiğimize dikkat edelim. sizler metni ekişisözlük girdisi olarak okudunuz. ancak sanatçının eserini kullanmada seçtiği orjinal mecra başka. eseri biraz daha anlamak için sanatçının seçtiği mecrayı da göz önünde bulunduralım. şu anda bu eser paris'te pompidou kültür merkezi'nde ve londra'da tate modern müzesi'nde sergileniyor. bu sergileniş usulünde sanatçının onayı var, ancak kavrayışımızı genişletmek için biraz daha geriye gitmemiz gerekiyor.

    bu eser 1979-1982 yılları arasında renkli kağıt üzerine baskı metin olarak new york sokaklarına asılmış. holzer 100 kelime ve 20 satırdan oluşan bu küçük "makaleleri" şehrin duvarlarına yapıştırıyor. yani bu eseri gören ilk gözler, karşı karşıya oldukları şeyin bir sanatsal bir niyetle asıldığını bilmiyordu. belki bir delinin zırvası, belki bir katilin manifestosu, kim bilir... eserle karşılaşma anının müze gibi yapılandırılmış bir çerçevede olmaması, bizim okuyucu olarak "sanatsal" şapkamızı takıp, ona göre ölçülü bir tepki vermemize engel olmuştur diye düşünüyorum. sokağımın köşesinde böyle bir metin görsek nasıl tepki veririz? ben rahatsız olurdum. eve gider çocuğuma hükmedici kişiliklere yönelik bilgi verir, ya da sorunlu bir ilişkide olduğunu düşündüğüm arkadaşımı arayıp halini hatrını sorardım. korkuya kapılıp "sokaklar manyak dolu" gibisinden sosyalleşme karşıtı zararlı mesajlarda yayabilirdim, arkadaşlarımla sohbetimde hükmetme ilişkileri yerine eşitlikçi temelde ilişkiler geliştirmenin gerekliliğini de anlatabilirdim.

    sanatın ne tür bir işlev üstlenmesi gerektiği sorusunu sorduğumuz bir noktada buluyoruz kendimizi. bir çocuk bu metni sokakta görse, katmanlarını algılayıp hükmetme eylemine karşı bir tepki geliştirir miydi? yoksa gizli bir bilgi keşfettiğini düşünüp hükmetmeyi olumlu bir şey olarak sahiplenir miydi? zor sorular. o nedenle bugün benzer bir eserin kamusal bir alana afişleme şeklinde yapılmasının zor olduğunu düşünüyorum.

    öte yandan sanatın bize iyi ahlak öğretmesi, neyin iyi neyin kötü olduğunu söylemesi gibi bir zorunluluğu yok. kendi yargılarımızı olumlayan şeyler ya da göze parmak sokarcasına didaktik bir tonda mesajını veren eserler okuyucu üzerinde bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde durumunu yeniden üretiyor sadece böyle işler. sanat eseri gri alanlarla uğraşır, dile getirilmesi zor olan şeylerin dile gelmesinin zeminini hazırlar. tartışma alanını genişletmek, ve insanların eserlerin ele aldığı konuların yenilikçi açılardan görmesini sağlar.

    bence bu eser hükmetme ilişkilerinin dinamiklerini hükmedenin kişisel hazzını görünür kılarak ifşa ediyor. bu da hükmetmeye karşı tartışma alanını genişletiyor. hükmedenin kendisini meşrulaştırmak için türettiği söylemlerin ardında ne tür bir motivasyon olduğunu gözler önüne seriyor. mesela bir otoriter lideri ele alalım, kendisinin toplumun bir kesimine hükmedişinin ana sebebinin 'milletin' çağrısı ve isteği olduğunu öne sürdüğünü düşünelim. sonra bir de bu hükmedişin kendisine nasıl hazlar sunduğunu düşünelim: saraylar, paralar, çocukları için imkanlar, tarih sahnesine yazılacak bir isim... bir anda büyü bozuluyor değil mi?

    işte eserin başarısı da göstermeyi başardığı şeyde: hükmedenin hazcı bencilliği.
hesabın var mı? giriş yap