• aslı erdoğan'ın bir uzun öykü-kısa roman*ı.
  • benim gibi yaz mevsiminden haz etmeyen birinde bile karayipler'e gitme arzusu uyandıran kitap.

    "tropiklerde,o gözden ırak adada öğrendim ki,cennetle cehennem iç içedir, ancak bir katil bir peygamber olabilir ve insan bir başkasına, aynı karabüyü ayinlerindeki gibi, dönüşebilir, çünkü insanın tam zıddı gene kendisidir."
  • aslı erdoğan'ın , biçim olarak çok çok başarılı olmasa da, ölümcül yabancılaşmayı, bir yerlere ait olamamayı, tutunamamayı, kişisel çelişki ve zaaflarını da katarak işlediği, çarpıcı öykü kitabı.
    "cehenneme giden yolların iyilik taşlarıyla döşendiğini söylerler. taşların altını kaldırıp bakın, göreceğiniz şey ikiyüzlülüktür."
  • bir kere başlandı mı bitirilmeden bırakılamayan sanki yakın bir dostun başından geçenleri dinliyormuş hissi uyandıran kitaptır. ayrıca bir çok insan bunu yazarın salt hayat hikayesi sanabilir okurken*
  • bir dönem ağlaya ağlaya okuduğum kitaptı. bi kişinin hayatında yaşadıklarını ve o iğrenç pişmanlığını böylesi güzel anlatan bi kitap olamaz diyodum. derken benim hikayemin kendini yarı yarıya yalanlaması üzerine sadece benim yaşadıklarımı, hissettiklerimi, korkularımı, ani sert tepkilerimi yansıtması bakımından süper bir kitap.

    belki herkes bir kabuk adamı olduğunu sanıyordur; ama, önemli olan "gerçek" kabuk adamı bulmak ve ona korkusuzca sevgiyi sunabilmektir.
  • bazı bölümlerde cok samimi itiraflar içerdigine inandıgım ama tabii ki bir otobiyografi olmayan,cok yogun ve sasırtıcı bir sekilde ilerleyen,metaforlarına bayıldıgım kitap.
    ayrıca oguz atayın tutunamayanlarına göndermeleri oldugunu da düsünmeden edemedim
    (bkz: aslı erdogan/46)
  • beklediğimden farklı olarak kabuk adamın hikayesinden çok aslı erdoğanın kabuk adam üzerinden kendini anlattığı tam roman olamamış oyku ile roman arasında kalmıs kitap.
    aslı erdoğanın samimiyetinden şüphe duymamakla birlikte kendisinden bu kadar çok bahsetmesinin benim romandan olan beklentilerimden farklı düşmesi sebebiyle pek hoslanamadığım kitap
  • kabuk'un yalnızca deniz kabuğunu değil, çok kanamış, kapanmaya doğru ilk adımını atmış bir yaranın giysisini de anlattığı aslı erdoğan anlatısı.
  • roman olarak yayımlanmamış olsaydı eğer en bi şukelasından senaryo olurdu kendisinden. yönetse anthony minghella yönetirdi derim; hatta hatta başrolde de okyanusa çok yakışacak, gerektiğinde de gerim gerim gerecek duruların durusu julianne moore ne güzel giderdi di mi ya?
    ama olmadı işte. roman olmuş bi kere. romandan uyarlanmış senaryolar hep şüphe çeker ya, işte ondan çekiniyorum.
    yoksa, ah şu yapımcılar bir duysa sesimi.
    (bkz: nerde bu devlet)
hesabın var mı? giriş yap