• eski türkçe'de hatun. kağan eşleri için kullanılırmış umumiyetle.
  • eski turk kaganlarinin esleri o kadar iri olurmus ki, bu kelime zaman icinde evrim gecirerek, iri yari kadinlar icin kullanilan katana kelimesine donusmus..
  • turkce'deki katun kelimesi daha sonra farsca'ya gecerek "hatoun" tarzinda bir fonetige sahip olan birseye donusmustur. oradan yine turkce'ye gecmistir. bir nevi birine bir cd odunc verip cizilmis olarak geri almak gibi (nasil da benzetme yaparim).
  • bir ekşi sözlük yazarı.
  • uçmuş bir yazar.
    (bkz: sourlines)
  • obi nehri bey anlamına gelen biya ile hatun anlamına gelen katun ırmaklarının birleşmesiyle oluşmuş..

    "bar hebraeus'un anlattığına göre, selçuk'un babası tukak* (timür-yaylı), hazar kağanının ordusunda komutandır. onun ölümünden sonra hanedan sülalesinin kurucusu olan selçuk, kağanın sarayında büyütülmüştür. selçuk dik başlı bir gençtir. kağanla konuşurken kafa tutar gibi davranmaktadır. katun, yani kraliçe bu işten hiç hoşlanmaz. bunun sonucu olarak selçuk saraydan uzaklaşır ya da uzaklaştırılır." arthur koestler - the thirteenth tribe

    (bkz: katun/@ay hatun), hatun
    (bkz: anşabacılılar), eci/@ibisile
  • soğdça hükmetmek isteyen kişi demektir.
  • zannımca (bkz: kadın) ve (bkz: hatun) kelimeleri ile ilişkilidir. ama kanıtlayamam.
  • eski türklerde -özellikle yazıtlarda kullanılan türkçeye dayanarak- kağanlık ailesinden olmayan kadınlar kız, koduz, yutuz sözcükleriyle anılmalarına karşın, kağan ailesinden olanlar katun ve kunçuy sanlarını taşırdı.

    divanü lugati’t-türk’ten öğrendiğimize göre, asil kadın anlamında oglagu katun da kullanılırdı.

    bilge kağan yazıtı’nda,
    “türk budunug atı küsi yok bolmazun tiyin kangım kaganıg ögüm katunug kötürmiş tengri il birigme./türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükselten tanrı…” derken türk milletinin baki kalması için tenri’nin kağan kadar katuna da görev yüklediğini görüyoruz.

    ki bu dini/mitolojik görev kültigin yazıtı’nda da karşımıza çıkıyor:
    “umay teg ögüm katun kutınga inim kül tigin er at buldı./ umay gibi annem hatunun devletine kül tigin er adını aldı.”

    adı her daim kağanla yan yana anılan katun/hatun, umay’a benzetilerek yüceltiyor ki ulan bator yakınlarında bulunan keremitten yapılmış kısa bir yazıtta okunan ‘umay hatun’ ifadesinde de hatunun imparatoriçe, tanrıça gibi anlamlara geldiğini görüyoruz.

    keza aile içi sınıflandırıcı sıralamada da yine hatun en başta gelirdi.

    “öğüm qatun ulayı öğlerim ekelerim kelingünüm qunçuylanm./anam hatun, sırasınca üvey analarım, ablalarım, gelinlerim, karılarım (prenseslerim?)”
    (orhun yazıtları – kül tigin)

    [ katun: afrasyab kızlarından olanların adıdır.
    şu savda dahi gelmiştir:
    ‘han ışı bolsa katun ışı kalır./hanın işi, emri olunca hatunun işi geri kalır.’
    divanü lugati’t-türk (1. cilt, s. 410)]
    (karahanlı hanedanı, afrasyab/alp er tonga soyundan geldiğine inanırdı.)

    “bilim adamlarının tahminlerine göre, önceleri bütün nehirler sadece katun diye bir kelime ile adlandırılmıştır. sonra bu eski ad, katun adı muhafaza edilerek, altay’daki büyük ve önemli nehire, katun nehri’ne özel ad olarak verilmiştir.

    beyaz karlı tepelerden başlayan diğer bir nehir ise, biya diye adlandırılmıştır. asırlara dayanan bu eski adlar coğrafî haritalarda ebedi izler bırakmıştır.

    biya ve katun nehirleri coşku ile dağlardan, vadilerden geçerek, kuzey buz denizi’ne kadar akan, başka bir büyük ve geniş nehirle, ob nehri’yle birleşmektedir.

    dikkat edilirse, bu adların hepsi,türk kökenlidir! biya ve katun kelimelerinin türk dilinde karşılığı bey ve hatun, ob kelimesi ise nine anlamına gelmektedir.”
    (murat adji – kıpçaklar)
  • farsça'ya soğdca üzerinden verdiğimizi düşündüğüm bu sözcük farsça'daki 'hanım' anlamıyla kullanılmamıştır.
    kadı sicillerinde az rastladığım bu kadın kişi adına ön ad olarak 'paşa'nın eklendiği de olmuştur. paşa katun adına farklı defterlerde birkaç kez kadın adı olarak denk geldim.
hesabın var mı? giriş yap