• bir halit ziya uşaklıgil romanı. romanla aynı adı taşıyan 1965 yılı yapımı halit refiğ yönetmenliğinde bir yeşilçam uyarlaması. yine aynı isimle 1985 yılında emin gerçeker yönetiminde trt için hazırlanan tv dizisi uyarlaması.
    filmde cüneyt arkın belgin doruk başrollerde oynarken, tv dizisinde ahmet levendoğlu ve gül erda bu rolleri üstlenmiştir. özellikle tv dizisinde sınıf atlayıp yolunu şaşıran genç doktoru ahmet levendoğlu büyük ustalıkla canlandırmıştır.
  • şarkının bir yerinde "gül sensin diken de senin/ gül olmadan bir dikendin/gül dikenden ayrılırsa/ gül solar bunu bilesin" der.
  • defolu hayatlardir, iade edilemezler.
  • halit ziya uşaklıgilin aynı adlı romanında uyarlanan sıkı bir melodram. çevre değişikliğiyle sosyetik bir muhiye dahil olan evli yakışıklı doktor ona kafayı takıp baştan çıkartmaya çalışan zengin kız,doktorun melekler kadar masum karısı ve kızları. bu hikaye üzerinden giden dramatik bir finale sahip eski bir türk film. dizisi de yapılmıştı ama filmin tadı başkadır. bu arada yuva yıkan kadın modeli dediğimiz tip burda tüm özellikleriyle karakterize edilmiş ve genç bir nebahat çehre de vücut bulmuştur.
  • kırık hayatlar, en başta 1920'lerin sosyal içerikli bir romanıdır.

    halit ziya, hikâyelerinde ele aldığı kahramanların tam tersine, sosyal standartı yüksek, gelir durumu iyi olan üst tabaka insanlarının yaşadıkları bunalım, açmaz ve çıkmazları realist bir gözlemle ele almaktadır.

    bunun ötesinde, rasyonel tutum ile sosyal eleştiriyi beraberinde getiren bir yaklaşımla, olaylar zincirini romanın ana kahramanı (ömer behiç) aracılığıyla gözler önüne sermektedir.

    halit ziya'nın, aşk-ı memnu ile mai ve siyah'tan (bkz: mai ve siyah) sonra batılı roman tekniklerine uygun olarak yazdığı üçüncü önemli roman metnidir.
  • --- spoiler ---

    son cümlesinin nesnesini oluşturan 'beyaz saç' ayrıntısıyla tüm kitabı ve buna benzer yaşanmışlıkların sebep olduğu hissiyatı olanca gerçekliğiyle tek cümleyle gözler önüne sermiş ve bundan gayrısının laf-ı güzaf olduğunun ayırdına varmayı okura bırakmış kitab-ı hüzndür.

    --- spoiler ---
  • yanılmıyorsam tgrt'de 1998'de yayınlanan gökhan arsoy ve tuba ünsal'ın başrolda oynadığı klasik 90lar dizisiydi. ayrıca bergüzar korel'in babası tanju korel sayesinde oynadığı ilk dizisiydi.
  • tam olarak eleştiri konusunu din temeline dayandırmak yerine salgın hastalık olan genel sansür politikasına dayandırmakta fayda var diye düşünüyorum. netice de küçük kutu televizyon dünyasının kalite olarak hangi sular da yüzdüğünü az çok biliyoruz. söz konusu trt gibi sanat, spor, sinema gibi kültürel faaliyetlere en fazla yer veren bir kuruma haksızlık edilmiş gibi bir intiba yaratmak doğru değil. söz konusu filmin içeriği hakkında detaylı bilgiye sahip değilim ama tarihe not düşülmüş klasik bir yapımın yayınlanmış olması bile bir lütuftur.
  • halid ziya'nın en beğendiğim romanıdır, yazarın da en beğendiği romanı budur... eser; mai ve siyah, aşk-ı memnu romanlarının gölgesinde kalmış maalesef, hak ettiği değeri görememiştir. ama popüler olmaması da iyi aslında... hayat hakkında yazılmış mükemmel bir roman... en sevdiğim romanlardan biridir. halid ziya, hayatını küçük yaşta kaybeden kızı güzin'nin yaşamından yola çıkarak bu eseri yazmıştır.

    alıntılar:

    leyla:"anneni seviyo, be babacı seviyo, abacı seviyo, episini seviyo..."
    vedide:"ah! sen hepsini mi seviyorsun? anneni, beybabacığını, ablacığını, hepsini mi seviyorsun? bu mini mini yürek herkes için bir şeyler mi duyuyor?"

    "yine görüşürüz... demişti. mademki hayat böyleydi, mademki bu neticesiz bir rüyadan başka bir şey olamazdı, mademki rüyalar hep böyle kalmaya mahkumdu, tekrar görmekten, tekrar zehirlenmekten ne çıkardı."

    leyla (nine kadın) ve vedide sizi hiç unutmayacağım...
  • halid ziya uşaklıgil 'in 1901 yılında 35 yaşındayken kaleme aldığı fakat sansür baskısıyla yarıda kalan 1924 yılında kitap olarak yayınlanabilen ve romanıdır. yazıldığı dönemin aile yaşamı ve sosyal hayatına ilişkin belirleyici gözlemler ve eleştiriler içerir.

    yazarın sansüre dair paylaşımından alıntı:

    "19 aralık 1901, cuma sabahı

    bugün yazımasamın başına çok acı bir zorunlukla oturuyorum: en sonunda yazmayı bırakmak gerekiyor. yazmak! yaşamımın yarısından çoğunu avutup oyalıyan bir eğlence, tüm bezginliklerine, yorgunluklarına, boş çıkan umutlarına karşı bilinemez nasıl belirsiz bir avutmayla, işte ta çocukluktan bugüne dek beni aldatan bir eğlence... evet, sonunda bu eğlenceyi de bırakmak, artık yaşamını bitirip de mirasçılarını düşünen aile babaları gibi, yazımasamın başında, öldükten sonra yapılmasını istediğim şeyleri yazmak gerekiyor. çünkü bundan sonra bir şey yazma olanağı yok. "

    yazmanın kolay ama yayınlamanın zor olduğu dönemin bu nadide eserini bitirdikten sonra, olaylar bugün gerçekleşse leyla'yı kurtarma şansı olur muydu diye düşündüm. içime öküz oturdu sözlük.
hesabın var mı? giriş yap