13 entry daha
  • spoyler var.

    koca memeleri olan transeksüelimsi, iri-yarı, psikopat bir adam; bu adam tarafından yer yer emzirilen ve önüne gelen her şeyi yemeye kalkan (film boyunca yedikleri: köstekli saat, büyü yazılı defter, böcek), revire gidebilmek için parmak uçlarını bıçakla kestiren zekâ özürlü bir genç ve yazılmış bütün kitapları okuduğunu iddia eden, bunun yanında tercih hakkının kendinde olduğunu göstermek adına başta bahsettiğim koca memeli herife kendini düzdüren (düzdürme tercihini yapan) filozof lakaplı bir herif. bu üç adamın arasına düşen nispi "normal" bir adamın tuhaflıklarla dolu kaderini konu alıyor film. aslına bakılırsa mapus damında böyle bir üçlünün arasına düştükten sonra büyüye, lanete vs. gerek kalmıyor yaşamın daha da bok olması için. daha ötesi yokmuş gibi görünüyor ama malefique "kaderinde ne varsa çekersin, büyü buna etki yapmaz; sen yine de istediğine dikkat et, belki gerçekleşir" mesajını vermeyi amaçlayan hikâyesiyle bu muhteşem üçlünün arasına düşen adamımızın nispi "normal"liğini de ortadan kaldırarak "kötünün de kötüsü varmış baksana" dedirtiyor insana.

    zaten amaçladığı da o: "kaderinizi müspet yönde değiştiremezsiniz; daha da bok edersiniz" mesajını vermek istiyor. aklıma hemen bir seneca düsturu gelmiyor değil: "fatum fulmine mutari non potest. nam fulmen ipsum fati pars est." (kader yıldırımla değiştirilemez. zira yıldırımın kendisi de kaderin bir parçasıdır) filmdeki büyü kitabının aslında hiçbir değişiklik amacı gütmediğini ama ona bakan insanların sanki bu kitap onları bir hedefe doğru çekiyormuş gibi hissettiklerini anlıyoruz filmin sonunda. çünkü büyü kitabının kendisi de insanın kaderinin bir parçası olmakla birlikte, onunla kaderi değiştirmek mümkün değildir. örneğin sonsuz gençliğin sırrını arayan adamı düşünelim; adam büyü kitabıyla amacına ulaşmadı mı? evet ulaştı, oraya buraya satanik semboller çizdi bir şekilde gençleşmeyi başardı. ancak sonunda o kadar gençleşti ki (ve zamanda geriye gitti ki) cenine ve tümden "yok"a döndü. transeksüelimsi memeli ise kadın olmak istiyordu penisinden oldu, kan kaybından öldü. yeryüzündeki bütün kitapları okuduğu düşünülen filozofumuz ise kitaba dönüştü, suratında harfler çıktı. zekâ özürlü olan ise büyü defterinin sayfalarını yemeye kalkışınca yamuldu, kemiklerinden oldu, deyim yerindeyse "çarpıldı".

    nispi normal adamımızı içeri tıkan karısının şeytanîliği de kaderin bir parçası mı? filme bakarsanız evet öyle. filmleştirilsin filmleştirilmesin böyle hikâyelerde bir şekilde katlanmanın erdeminden bahsediliyor. genelde haddini aşarak sürece müdahale edebilen esas oğlanların hikâyelerini okuyamıyor, izleyemiyoruz. yapılan hatanın, işlenen günahın bedelini mutlaka ödeyen, ödemek zorunda olan kahramanlardan oluşan hikâyeler kaynağını eski yunan'ın hybris geleneğinden alıyor. hele ki haddini aşan karakterlerin çizgilere sığmama tercihi büyüye, şeytana, kötü ruhlara bulaşmışsa normale, eskiye dönüşleri tümden imkânsız oluyor. dr. faustus'un payına düşen, önceki ve sonraki kahramanların da kaderinde yer alır. kahramanlarını bile böyle çileci resmeden insanoğlunun ne denli güdük olduğunu düşününüz.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap