• eserlerini internet uzerinden yayimlayan bir yazar. email gruplarinda sagda solda gezen cok guzel bilimkurgu oykuleri ve cok eglenceli romantik oykuleri var, ortalamanin ustunde seyreden denemeleri de var. ayricana odtu makine mezunudur kendisi.
    http://www.eminari.com/ adresinden eserleri okunabilir.
  • hikayeleri uzun zaman kayipdunya.com adresinde yayınlanmıştı.
  • bu kisinin hikayeleri bazi insanlarda ulan bunlar gercek miparanoyasi yaratmaktadir dogrudur. fakat kisisel gorusum bu etkinin sebebi yazarin basarili bir kurgucu olmasinda degil, edebiyat dilinin zayif olmasinda saklidir, cumleleri ve anlati tarzi o kadar bayagidir ki okuyan bir kisi bunu yazanin sokaktan gecen herhangi bir insan oldugunu dusunmekte, bir yazarin boyle bir yazamayacagini bilmektedir. bu yuzden gercek mi acaba duygusu olusur.
    ayrica bilimkurgu yazmasin artik.
    (bkz: kuantum fizigini kimse anlamiyor sanan angutlar)
  • veda sonrasını en güzel anlatandır...

    "bak sana bir hikaye anlatacağım, dikkatle dinle. bir zamanlar alamut kalesinde bir deli yaşarmış, adı hasan sabbah. bir tarikatı varmış, adı haşhaşi. gencecik delikanlıları kalesindeki afyon ve güzel kadınlarla dolu sahte bir cennete çağırırmış. bembeyaz tenlerinden mavi ipekler dökülen güzellerin arasında, ellerinde afyon çubukları, bir çocuğun şaşkınlığı ile bakarlarmış bu yeryüzü cennetine. bir süre burada kalan delikanlılar, bu yeryüzü cennetine ve tabi ki afyona aşık olurlarmış.

    ve sonra bu sahte cennetten atılırlarmış. birden kendilerini kalenin dışında, gizemli rüzgarın estiği bozkırın ortasında bulurlarmış. keskin bir bıçak gibi giriverirmiş cennet özlemi yüreklerine ama cennete tekrar geri dönmeleri için hasan sabbah'ın kulu, kölesi olmaları gerekirmiş. öyle dermiş gencecik delikanlılara;

    "benim kulum olun, tekrar cenneti vereyim size"

    tekrar o mutluluğu yaşamak, o tüy ucundaki yaşama geri dönmek için katil bile olurlarmış.

    ve hiç biri tekrar o cennete dönmemiş, dönememiş. günlerce, aylarca ve yıllarca sabırla beklemişler ama bir daha o cenneti hiç görmemişler.

    haşhaşi tarikatı tarihin bilinen ilk suikastçılarıdır biliyor musun? ingilizce assasin (suikastçı) kelimesinin kökü onlardan geliyor. dönecekleri cennetin hayalini kurarak yıllarca sabırla beklerlermiş kurbanlarını öldürmek için. eğri bir hançerin ucundan kan damlarken, onlar gülümserlermiş. açılırken cennet kapıları, onlar da yüzlerinde afyonun çarpıttığı bir gülümsemeyle ölürlermiş.

    şimdi anlıyorum ki senin gülüşündü benim alamut kalem.

    bir cennetti yaşadığım ve yaşattığın. gittiğinden beri, gülüşünle bezenmiş yeryüzü cennetinden atıldığımdan beri, umutsuz bir haşhaşiyim artık. bana verdiğin cennetten başka umursadığım hiçbir şey yok.

    hiçbir şeyi umursamıyorum artık. ne birikmiş bulaşıklar, ne övgü dolu sözler, ne kedisiyle mutlu olan kadın, ne paranın üstünü titreyerek veren esnaf, ne bahar, ne kış, ne de kendim. her şeyin toplamı sadece hiçbir şey.

    umarsız bir çığlık bu.

    insanlığın en büyük buluşu nedir biliyor musun? tanrıdır bence. ateşten bile önce bulmuştur tanrıyı insanoğlu. tanrının en büyük buluşu ne peki? cennet sanırım.

    insanları seviyorum diyenlere gülüyorum sadece. kim sevebilir ki insanı? kim alır bağrına bu kirli nehri ve hala mavi bir okyanus kalabilir. bir çocuk, bir peygamber ve sen. başka kim?

    hintlilere göre, zaman bir kıvılcımın çizdiği hayali bir daire gibiymiş. sanki orada bir çember görürmüş insan. oysa var olan sadece kıvılcım. an diyorum ben ona, an... gülüşünü hatırladıkça içime batan zaman.

    peki söyle, ben neyi bekliyorum ki sabırla? neyi öldürmek için bu suskun bekleyiş? gülüşünün kırıntılarını mı? yoksa kendimi kurtarmak için kendimden, aşka olan inancımdan ya da ruhuma sinmiş gülümseneni kazımaktan.

    hiçbir şeye kızamıyorum da biliyor musun? artık soyluyum, acının kutsadığı bir ruhum var. sen öldün, toprak oldun. geride bıraktığınsa bir ceset.

    cehennem nedir ki? kızgn bir fırın mı? işte insanın avuntusu. bilmez misin? cehennem, cennetin yokluğudur. gülüşünün bittiği yerde başlamadı mı zebanilerin kahkahaları?

    bir şeyler arıyorum bu çirkin şehrin yüzlerinde. bir sürü insan. bir kooperatif evi, az yakan bir araba ve bir de erken emeklilik. ne tuhaf? en büyük trajedi, trajedinin olmaması. etrafım sıradan megalomanlarla dolu, oysa hayran olduğum tek şey önümü kesen bir kır çiçeği.

    yeryüzü cehennemine nasıl katlanıyorum diye merak ediyorsundur? bekliyorum, sabırla bekliyorum. neyi beklediğini bilmeden bekliyorum...

    bir başka hikaye anlatayım istersen. züleyha'yı bilir misin? hani yusuf'a delice aşık olan züleyha. bir gün yusuf peygamber atla gezerken önüne atlamış. hiddetlenen yusuf, züleyha'yı kırbaçlamak için kamçısını çıkarmış. zavallı züleyha yalvarırcasına "allah aşkına, kamçını bana ver" demiş. şaşıran yusuf, kamçısını uzatmış. züleyha, iki avucunun arasında bir süre tutup kamçıyı, geri vermiş. eline alır almaz, hemen fırlatmış kamçıyı yusuf.

    çünkü eli yanmış...

    bilmezsin nasıl korkardım çiçeklere, ağaçlara ve bebeklere dokunmaktan. yanmasınlar diye uzak dururdum her şeyden. ve sonra elimi kalbimin üstüne koydum, bir ben yandım. bilmezsin...

    ne garip? bana dünyadaki en büyük mutluluğu veren sendin ama en büyük mutluluğu vererek, en büyük kötülüğü yapan da sen... şimdi anlıyorum isminin anlamını.

    suyun üstüne yapılan resimmiş ebru.

    alamut kalesinde öyle mutluydum ki.

    neydi cennet? sahi neydi meleklerin şarkısı? söylesene.

    "hadi ekmek arası balık yemeğe odtü'ye gidelim, sonra da yaş pasta yeriz. çimenlere oturup birer çay içeriz. belki bir şarkı söylersin, ebruli makamından senin uydurduğun bir şey. sonra güneş batar ve evimize döneriz. çekirdeklerimizi alıp televizyonun karşısına geçeriz. bir rüzgar eser, perdeler sallanır, sana bakarım ve sen gülümsersin."

    bazen gözümü kapıyorum. bir gülüş gelip geçiyor gözümün önünden. bir martının kanadının denize değmesi gibi. ufak bir iz kalıyor suyun üstünde, sonra o da silinip gidiyor.

    gülüşün afyon, dokunuşun afyon..."

    mehmet emin arı
  • çapkınlık hakkındaki görüşleri okunası yazar (bkz: http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=3340817)
  • tuhaf öyküler isimli kitabı bu hafta medya vega yayınlarından çıkacak yazar.
  • ilk defa 2002 yılında evli erkekler kulübü'nde keşfettiğim yazar. şu denemesini çok severim (bkz: http://www.eminari.com/denemeler/kadineli.htm)
  • uzun zamandır yeni öyküsünü okumayınca özlediğim yazar.
    yıllar geçti bul beni bebek öyküsünün bir çok kısmı hala aklımda.
    yeni bir bilim kurgu okuyayım dediğimde de hala aklıma gelir, bakınırım sayfasına.
    benim gibi hafıza özürlü birisi için bu denli hatırlanıyor olması da şaşırtıcı.
  • yine uzun zaman sonra aklıma geldi. baktım kitabı da çıkmış. barnak kadar çocukkenden beri türkçe bilim kurgu denildiğinde aklıma gelen insan olması çok ilginç bir konu. sanırım bunda zamanında yazdığı medya ve iktidar konusundaki bir hikayesinin etkisi var.
    kitabını buradan bulabilirsiniz.
    bir dk. bu kitap taa 2008'de çıkmış benim yeni haberim olmuş. aferin bana.
  • edebi özelliği olmayıp sohbet modunda yazdığı hikayeleri çok inandırıcı olan, öyle olmayan bilim kurgu tadındaki hikayeleri de aynı şekilde zevkle okunur olan mühendis yazar. şimdilerde ortada yok, kitabı da tükenmiş, sitesi de gümlemiş. bari siteyi canlandırsa da okusak.
hesabın var mı? giriş yap