• karşıyakadan ege üniversitesine gitmek için öğrencilerin kullandığı bir seçenektir.

    kanımca kullanılması gerekli son seçenektir.
  • özellikle ankara caddesi üzerinde abes ve tehlikeli yerlerde durmalatıyla da ünlü dolmuşlardır. osman kibar meydanındaki alt geçitten hemen sonra istanbul yönünden gelen varmı bakma zahmetinde bulunmadan cart diye atlayıp dururlar örneğin, yolcu olsun olmasın, olmaması durumunda bi kaç dakika da bonus bekleyeceklerdir orada. yol üzerindeki bilimum noktada da benzeri davranışları izlemeniz olasıdır. çevresinde fazla seyretmemeye dikkat edilmesi tavsiye olunur.
  • bir zamanlar karşıyaka heykelden hareket eden dolmuşlardı. markaları ya ford transit ya da thames idi. şoförleri de muavinleri de şimdikilerin yanında limuzin şoföründen bile ilerdeydi. şöyle ki;

    nadiren de olsa izmir'e karla karışık yağmur yağdığı bir günün sabahında, menemen'den izmir'deki okullarına yetişecek öğrenci ve öğretmenleri alan yılların yorgunu thamesin karlı yağışa alışkın olmayan silecekleri yarı yolda kopar.
    şoför, uğraşır ama tamir edemez. o saatte bütün dolmuşlar dolu olduğundan yolcuları başka arabaya da veremez.
    yolcuları zamanında yetiştirebilmek için alır bir eline sileceği, kolunu camdan çıkarıp sile sile gider.
    fakat zatürreden dolayı sonraki 1 ay işe çıkamaz. biz de ziyaretine gideriz.
  • 7 yıl çiğli tarafından okumuş* biri olarak çok rastladığım ama hiç binmediğim dolmuşlardır
    ünleri öyle bir almış yürümüştür ki gece dışarda kalsam yine binmem...

    menemen dolmuşlarıyla ilgili şöyle bir efsane dolaşır ki annatıyım ben gerisine siz karar verin

    bi gün kızın biri dolmuşa biniyo tek başına, şöförün gözü dönüyo arkdaşlarına haber veriyo kızı kaldırıyolar harmandalı civarlarına kafasına bi torba geçirip saatlerce tecavüz ediyorlar, kız bu esnada ölüyor en sonunda işleri bitince biri torbayı çıkarıyor ve görüyorlar ki ordaki adamların birinin kızı. adam delirip önce bütün arkdaşlarını sonra kendini öldürüyor....

    bunun gerçek olmadığı çok açık ama böyle bi efsane uyduralabildiğine göre pek tekin değiller...

    eski bi kız arkadaşım vardı menemen'de oturan şöyle demişti bi keresinde:

    - gelme sen ben gelirim
    - niye?
    - ya dolmuşta skerler ya menemende

    evet böyle de iğrenç bi ilişkimiz vardı...
  • eksi sozluk malazgirte kitap yagdiralim kampanyasi sirasinda otogar ile olan trafigim sonucu siki bir azer bulbul dinleyicisi haline gelmemi sagladilar. tabi bundan kime ne? en iyisi $oyle diyelim daha iyi bir tanim olsun;

    yuksek volum, iyi ses kaliteli hoparlorler, camlara yagmur vuran bir ki$ ak$ami derken duygusalla$ir tribe girersiniz belki (bkz: erkek adam duygusalla$maz) ve bu savunmasiz aninizda her turlu muzige aciksinizdir.
  • menemen - izmir arasında çocukluğumun geçtiği dolmuşlardır.

    sene 84 - 86 civarı, kubilay ilkokulu'na yeni başlamışım, menemen'in yavaş yavaş büyümeye başladığı yıllar. ilçe henüz 20.000 nüfusu ile küçük, yeşil, şirin, biraz da mutaassıp bir yerleşim yeri. okullar henüz yarım gün. sabahçı- öğlenci diye seçim yapıyoruz hepimiz. sabahçıyı seçiyorum, öğleden sonralarım bana kalsın umuduyla.

    öğleden sonraları agafi oynuyoruz okulun bahçesinde, atlıyoruz bisan çift kadrolu bisiklete, arkadaşlarla daracık menemen sokaklarına turluyoruz özgürce. en çok da oyun oynamaya kubilay anıtının bulunduğu tepeye gidiyoruz. orası aynı zamanda askeri talim alanı, küçük bir çocuğu cezbedecek bir yığın oyuncak buluyoruz kendi fikrimizce.

    menemen o yıllar henüz göç nedir bilmez; ilçe, kubilay anıtı'nın biraz ötesinde, demiryolu köprüsüne varmadan biterdi. emlak bankası idi buradaki ilk konutları yapanlar. buralarda ve karşısında bölük pörçük çingeneler yaşardı; roman demeyi yıllar sonra öğrendik biz onlara.

    işte o yıllarda menemen - izmir arasında iki vasıta vardı işleyen; bir tanesi kırmızı mercedes belediye otobüsü, diğeri ise menemen dolmuşları. eski garaj'dan önce ve çok daha önemli olmak üzere karşıyaka'ya girmeleri idi asıl olan. her iki vasıta da alaybey tersanesi'nin yanından içeri kıvrılır, karşıyaka meydanı'na yolcularını bırakırdı. belediye otobüsü hızlı gittiği zaman ve yol da boşsa (henüz altınyol açılmamıştı), yaklaşık 30 - 40 dakikada alırdı bu yolu. dolmuşların ise varış süresi minimum 1 saat idi.

    dolmuş şöförlerinin yanında mutlaka bir de en aşağı çocuk bir biletçi olur, paraları toplar, dolmuş kapısı açık hızla ilerlerken, akrobatik numaralar ve ne dediği anlaşılmayan ama aslında herkesin bir şekilde anladığı sözlerle ile araca iner biner yolcu toplardı. bir keresinde hiç üstüme vazife olmadığı halde, araçta biletçi olmadığını ve şöförün ricası üzerine biletçilik yaptığımı bile hatırlarım. "menememenemenememene" şeklinde bağırmanın keyfi bir başkaydı.

    bunca yıl sonra en çok aklımda kalan, sıcak bir yaz günü, annemin kucağında oturup, izmir'den menemen'e dönerken, çiğli'den, elinde ufak bir kap ile bir dondurmacı çocuğun dolmuşa binmesi; benim de tutturmam üzerine dondurma almamız; ancak çocuğun dondurmayı külaha tam oturtmaması neticesinde, ilk ani frende elimdeki 3 ceviz büyüklüğündeki dondurmanın külahtan fırlayıp, hemen önümde oturan şişman, 40 yaşlarında oturan adamın ensesinden içine doğru düşmesi idi. adamın menemen'e varana kadar, donuna değin indiğini sandığım dondurmadan rahatsız olarak oturduğu yerde bir sağa bir sola kıvırmasını hiç unutamam.

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)
  • seyehat ederken muavinlerden dayak yeme olasiliginiz % 80 dir. uztunuz basiniz biraz duzgunse gicik olurlar. gecen sene aralarindan biriyle yasadigim diyalog :
    - bilader sat kaç?
    - napcan?
    - e merak !
    - napcan olm napcan heey?!

    aradan bir kac ay gecer bu sefer baska bir muavinle aynen su diyaloga girilmistir:

    - ben aslinda cikmicaktimda sefere boyle sizin gibi elemanlar gidiyo bornovaya muhabbet ediyoruz guzel oluo.. bnıdbıdııdı..
    - haa ne guzel
    - sen varya asarliga gelemezsin bizim!
    - neden gelemeyim
    - seni keserler orda !
    - peki

    ayni dolmuscu cok gecmeden bisikletli elemanin birini ezmekten kil payi kurtarmistir ki kavga cikar, neyse olay yatisir ve muavin en arkaya benim yanima gelir
    - nie gelmedin lan kavgaya?!
    - nee?
    - korkak!
    - lan lan
    - sut cocugu!
  • abdestssiz ve besmelesiz binilmemesi gereken dolmuşlardır. ne de olsa allaha emanet giderler. 5 saniye içinde 120 kilometreye çıkıp da 30 metre ileride bekleyen yolcuyu anında durarak alabilen yegane dolmuşlardır. nasıl bir hız ve fren sistemi halen çözemedim. eğer adrenalin tutkunuysanız menemen dolmuşlarına binmenizi öneririm, özellikle de şoför mahallinin yanındaki ikili koltuklara. 120 ile giderken makas atmalar, ani durup kalkmalar yandaki arabaları yalarcasına sollamalar; o derece ki önde oturursanız solladığınız dolmuş şoförünün yanağından makas alacak kadar yakın geçersiniz. birbirleri ile rekabet halindedirler bu hat sürücleri. nedeni de 2-3 dakika arayla kalkmalarıdır. yolcu almak için biraz fazla duran bir minibüsü hemen arkasından kalkan diğerinin geçmesi an meselesidir. bir de muavinleri "garaja garajo" diye seslenir yolda bekleyen yolculara ( bilmeyenler için not garaja gittikleriden dolayı). ha o garajo ne demek onu ben de bilmiyorum.
  • efem yine geçenlerde başımızan geçen bir hadiseyi paylaşmak isterim bizim dolmuşçularla ilgili; günlerden pazar sevgilinin yanına gidilip içilecek çeşitli atroksiyonlara girilecektir ki ne mümkün! ne yazık ki en az şemiklere kadar menemen dolmuşlarıyla gitmek zorundayızdır ve yolu yarılamadan bir teyze inmek isterken açılan kapıyı tutan demirlere elini sıkıştırır:
    teyze: sen ne yaptın ya böyle ahşzzz?
    şoför: amına goduğum yerinde ordan tutulurmu?
    ben, teyze, yolcular : pırssss ....
  • maceranın hiç bitmediği dolmuşlardır. şöyle ki bir gün...
    arka 4lüde yaşlı bir teyzeyle eşi hulusü amca oturmaktadır. hulusü amca kadına sürekli bağırmakta kadın ezilip büzülmektedir. derken olanlar olur, şoförün yaptığı ani bir frenle hulusü amcamızın yere koyduğu yoğurt tası sarsılır, birkaç damla yoğurt etrafa saçılır. bizim asabi hulusü amca da durur mu şoföre sövmeye başlar. şoför de altta kalmaz tabii ve tartışma iyice kızışır, şoför freni kökler yoğurt tası devrilir ve dolmuş boydan boya yoğurt olur. bu arada yaşlı teyzemiz de yapma hulusü inelim hulusü diye kıvranarak kocasını sakinleştirmeye çalışmaktadır. iş karakola kadar varmışken zavallı teyzecik sonunda bizim hulusüyü indirmeyi başarır ve bir menemen dolmuşu faciasından da böylelikle kurtulmuş oluruz. demek ki neymiş siz siz olucak, menemen dolmuşuna tecrübeli biriyle binicekmişsiniz, alimallah sağ çıkamayabilirmişsiniz.
hesabın var mı? giriş yap