• zamanin birinde isim geregi bulundugum chat kanalinda bir gencin israrci tavri sonucu, kendimi er kisi olarak tanittigimda kullandigim ad.. gencin tacizine tacizle karsilik vererekten* cileden cikmasina neden oldugum uzere, calistigim is yerine bir telefon gelir.. soyle ki:
    sazan genc- orhanla goruscem..
    huzursuz- orhan diye birini ariyolar.. burada orhan yok ki lan..
    x3m- ahaha telefon bana ver bakiim..
    x3m- buyrun ben orhan..
    sg- aaa.. ama ..... abla yaf yapilir mi bu bana..
    hep beraber- ahahahahahaa..
  • 1999 depreminde hayatini kaybetmis, rahmetli deniz harp okulu komutani.
  • hacettepe üniversitesi, psikoloji bölüm başkanı, sevgili hocam.
  • prof.dr. (psikoloji)
    alanya ilçesinden.gençliğinde atletizm,boks sporları ile uğraşmışlığı vardır.askeri öğrencilik de yapmıştır. yıllar ne çabuk geçmiş...
  • hacettepe psikolojinin en değerli hocası.öğrencilerine çok değer verir.sinirlendiği zman bile o kadar ince bir şekilde ifade ederki bunu aslında size hakaret etmiştir ama bunu anlamazsınız bile.
  • muhsin yazıcıoğlu ile alakalı yazısı şudur; copy-paste edelim de gözlerden kaçmasın. zira ben üşenmiştim linki tıklayıp okumaya.

    --------------------

    seni tanıyordum.

    elinde silah, komünist avına çıktığın ta o ilk günlerden beri seni tanıyordum.

    önce ankara'da, sonra istanbul'da ve tüm bir ülkede kana bulamadığın sokak, kahvehane, okul avlusu, fabrika önü kalmamıştı.

    ev baskınları yaptın; kör karanlıklarda.

    boğarak öldürdüğün arkadaşlarımın üstüne, kurşun yağdırmak marifetlerin arasındaydı.
    bahçelievler'de yedi canıma sen kıydın.

    ellerine bulaşmış insan kanıyla, yüzünü yıkıyordun her sabah.

    sarkık bıyıkların, yaz-kış üstünden çıkarmadığın kara ceketin, korkak- hain sinsi, kan oturmuş bakışların, gözümün önünden hiç gitmedi.

    16 mart katliamı'nda kardeşlerimin üstüne kurşun yağdıranların başında sen vardın.

    1979 kışında, ankara ziraat fakültesi öğrencisi, kayınbiraderim sabit torun’u balgat'ta evinin önünde pusu kurup, yaylım ateşine tutanların başında sen vardın.

    kalbura çevirdiğiniz o körpe bedendeki, yirmi bir kurşunun dört adedi, senin cinayet aletinden çıkmıştı.

    maraş’ı kana sen buladın.

    annelerimizin karnındaki bebeklerimizi katlettin.

    bir değil, beş değil, on değil yüzlerle canımızı ateşe verdin.

    yozgat, çorum ve 93'te sivas'ta yine sen vardın.

    bir dağ başında, elinde silahın uluyan resimlerini anımsıyorum, madımak ateşe verildiğinde, "tahrik var" diyen yine senin ölüm kokulu sesindi.

    korkağın tekiydin.

    uçan kuştan, akan sudan, kararmış geceden, gündüz güneşten ve insan sesinden ödün patlardı.
    bu yüzden olsa gerek, seni yalnız başına kimse görmedi!

    kuyruğunu kıstırıp, sokak köşelerine pusu kuran, uyuzluk misali yaşadın.

    ardında iş ortağın onca "tosuncuk" varken, hep güvencede hissettin kendini.

    bu ülke katillerini seviyor ya, seni daha çok seviyorlar!

    bahçeli de seviyor seni, baykal da, tayyip de, erbakan da...

    halen arkan sağlam.

    ardından methiyeler düzülüyor!

    yazık oldu sana yazık. ölümün böyle olmamalıydı!

    ateşe verdiğin o maraş yolu, canını aldı!

    çakılıp kaldın bir dağın başına.

    beş santim buz tutmuş bedenin.

    zavallı ürkek yüreğin donmuş!

    üzülmedim.

    hiç unutmayacağım; söz!

    aklıma faşizm düştüğü her an, önce seni anıyordum, yine seni anacağım.

    orhan aydın
    31 mart 2009

    http://haber.sol.org.tr/yazarlar/12173.html
    --------------------
  • 1 .çeşme film festivali kapsamında, 24 şubat 2011'de, çeşme çakabey kültür merkezi'nde "sinema ve tiyatro oyunculuğu" başlıklı söyleşide konuşacak olan oyuncu: http://www.yenikapitiyatrosu.com/…stivali-basliyor/
  • zeki alasya ile metin akpınar'ın 1993 -1994 yıllarında oynadığı hastane dizisinde doktor iskender bey'i canlandırmıştı.

    gel zaman git zaman, 1996'da ödp kurulurken, babam evi gelip "hastanede oynayan beyaz bıyıklı doktor var ya, onu gördüm" demişti. o günden sonra onu hep "hastanede oynayan beyaz bıyıklı doktor" olarak hatırladım.

    sümeyye erdoğan'ın tiyatroyu terketme olayı hakkında ise şöyle demiştir:

    kim göz kırptı?
    taciz… başbakanlık korumaları soruyorlar, “kim göz kırptı?” diye yanıt yok. devlet tiyatroları genel müdürlüğünden ne suya-ne sabuna bir açıklama geliyor. ‘genç osman’ kalabalık bir oyun, göz kırpan oyuncuyu bulmak zor!

    bilmiyorlar o bendim. küçük hanımı ben ‘taciz’ ettim. inanmıyorsanız oyundaki diğer arkadaşlarıma sorun. baktım, koca salonda başı sıkıca bağlı bir taze somurtkan, orada olmaktan hiç mutlu olmayan donuk bir ifadeyle sağa-sola göz gezdiriyor, gezen gözlere gözüm ilişince de kırpıverdim sol gözümü, ne var bunda? iffetine dokunmuşmuş! apar-topar terk etti salonu. hani yalnız olsa iyi, 150 polis de onla beraber.

    skandal!
    gazeteler, sanal paylaşım ortamları nerdeyse manşete çıkardılar olayı. ‘padişah kerimesine devletin sahnesinden, devletin oyuncusu tarafından göz kırpılarak tacizde bulunuldu.’ şimdi tüm devlet yetkilileri ve polis şefleri harala-gürele beni arıyorlar.

    buradayım, sahnede. çünkü ben oyuncuyum ömrümün sonuna kadar sol gözümü kırpmaya, elimi kolumu sallayarak sahnelerde dolaşmaya, sözümü sonuna kadar söylemeye, oyun gerektiriyorsa ağlamaya, gülmeye, avazım çıktığınca bağırmaya, şarkılar söyleyip dans etmeye devam edeceğim.

    kaynak: http://www.birgun.net/…72&year=2011&month=04&day=12

    edit: iki adet orhan aydın varmış, hatta bir adet de orhan aydınbaş varmış. dolayısıyla birgün gazetesinde çıkan yorumun hangi orhan aydın'dan geldiğinden emin değilim. ama gerek görüşleri, gerekse habersol'da yazması, bu orhan aydın'ın o orhan aydın olduğunu kanıtlar niteliktedir. başka bir orhan aydın çıkmadığı sürece bu orhan aydın, o orhan aydın'dır.

    edit2: doğrulandı; o orhan aydın, bu orhan aydın'dır.
  • insani duruşunu piyasadaki duruma rağmen izole edip muhafaza etmiş ve dizi-televizyon fırtınasının kendini yozlaştırmasına izin vermemiş abimiz. iyi oyuncu. yakışıklı karakter.
  • tiyatroların özelleştirilmesi hakkında güzel bir ağıt kaleme almıştır, sokak bizi çağırıyor.

    --- spoiler ---

    adam durmaksızın bağırıyor. büyük acılar çeken kanserli bir hasta gibi! yüz ifadeleri değişiyor, çöp bıyıklar titriyor, kaşlar inip kalkıyor, kin dolu kelimeler ortalığa saçılırken, otuz iki dişi birden görünüyor. çirkin. titrek sesiyle, ‘bu iş tamamdır, artık geri dönüşü yok, özelleşecek’ derken yandaşları, yalakaları alkışa duruyor. o konuştukça yardakçıları yazılar döktürüyor. hayatlarında bir kez olsun bir tiyatronun kapısının önünden bile geçmemiş madrabazlar ahkâm kesiyorlar. sanki top yekûn imha kampanyası başlatmış durumdalar. başka işleri yok, hepsinin hedeflerinde sanatçılar var. akit, yeni şafak, zaman, star ve sabah gazetelerinin silahşorları iş başında.

    “bu iş hemen bitmeli, önümüzdeki sezona kadar çözülmeli, kesilmeli bunların sesi-soluğu", “dünyanın hangi ülkesinde devlet’in tiyatrosu var? yeter artık dağıtılsın, bitsin bu iş.”, “bakalım bu kadar övündükleri tiyatrolarını kim alacak, hangi şirket talip olacak. göreceksiniz alıcısı bile olmayacak. değersiz, beş para bile etmez bir malı kim alır?”, “yıllardır devletin sırtındaki bu keneden artık kurtuluyoruz ya içim rahat”...

    başbakan korosu, bu ve benzeri sözcüklerle günde beş vakit küfür ediyorlar. gazetelerinde, dergilerinde, tv ekranlarında salyalar saçarak yapıyorlar bunu. sanatçıların 24 nisan beyoğlu buluşması çok canlarını yakmış! “bu bir kalkışmadır, kim bunlar, kendilerini ne sanıyorlar?” bu sözcükleri savuran ‘gazeteci’ sıfatlı tipleri görseniz, yüzlerine bakmazsınız ama adamların her biri bir yemlikte köşe yazarı! susturulan çoğul ise tepkisini açığa çıkaracak anı bekliyor. sokaklar, meydanlar sanat ve sanatçıyı çağırıyor. ‘şimdi değil ise ne zaman?’ faşizmin gerçek yüzünü gösterebileceğimiz böylesi tarihsel olanaklar, bir daha ne zaman yakalanacak? bu ülkenin tiyatro sanatçıları ve sanat alanlarının tüm yaratıcıları daha ne bekliyoruz?

    sokak bizi çağırıyor.

    orada yalnız kalacağımızı savlayanlar yanılıyorlar. yaşam hakları gasp edilen emekçiler, yoksullar, seyircilerimiz, ülkenin geleceğini ellerinde tutan gençlik bizi bekliyor. ortaya çıkmalı ve saldırıyı geri püskürtmeliyiz. tüm insanlığa gerçeği anlatmak ve direnerek alanlarımızı korumak bir erdem değil, insanlık görevidir.

    --- spoiler ---

    http://haber.sol.org.tr/…sokak-bizi-cagiriyor-54551
hesabın var mı? giriş yap