• ukte
    olacağı buydu. bir sürü üniversite, bir sürü sosyoloji bölümü, bir sürü çeviri kokan makale yazıp, bir sürü çeviri soslu sempozyumlarda kendi gibi olmayanı keşfetmeye kalkınca bazı ingilizce kaynak budalası sosyoloji zevatı, olay buraya geldi. öteki türkiye ile başlayıp, "uzamsal ve de teorik ötekileşme arzularının psikanalitik çözümü..." gibi hilkat garibesi sayısız makaleyle süregiden bir süreç bu. postmodernizim ile birlikte uyduruk dergilerde en çok gördüğüm kavram bu öteki. 10 yıldır bunu yiyoruz, bunu içiyoruz. enis batur'un dakika başı kitap yayınlaması gibi...ne memlekete çare oluyor bu öteki üretimi, ne yoksulluğu önlüyor. öteki türkiye kavramı hele...yoksulluğu derinleştirmekten başka hangi işe yarıyor? haa bana sorsanız ben öteki türkiye diye the marmara'nın kafesinde çay içenleri, reina'ya gidenleri filan sayarım.yoksa öteki dedikleri yer aslında gerçek türkiye, esas türkiye...çoğulculuk, başörtüsü, birlikte yaşama tartışmalarıyla gündeme girmiş olması daha ilginç. sanki bu insanlar sonradan gelmiş gibi.
    hayır ben de kullanıyorum bu kavramı ama bunun içini hakikaten "yeni ötekiler" yaratmaya can atanlar dolduruyor, insan buna üzülüyor.
    sonra kavramın boku da çıkar, suyu da...daha kötüsü böyle sırılsıklam kavramları biz sıradan ölümlü yurttaşların aleyhine üretiyorlar; buna yanıyor insan. boku çıkan türkiye oluyor, suyu çıkan vatandaş oluyor..ama bizim sosyologlarımız hâlâ öteki diye tepiniyor; tepinsinler.
    bosna savaşı sırasında da avrupalı solcu aydınlar "silahlı müdahele acaba emperyalizmin yolunu açar mı" diye 3 sene tartıştı yüzbinler öldü. bu entellerin türkiye şubeleri de "aman hegomonik söyleme eklemlenmiyeyim" "devletçi-erkçi aydın olma tuzağına düşmeyeyim", "aman söylemde bir faşizm üretmeyeyim" diye diye kimsenin kendilerini dinlemediği br dil ürettiler.konuşsunlar kendi kendilerine."öteki" desinler, "postmodern etik" desinler, "söylem analizi" desinler, "foucault"dan başka bir şey demesinler, "devlet aygıtının kamusal alandaki refleksiyonları" desinler...gün gelir bu kavramın suyunu çıkaranların da suyu çıkar.
  • öteki ile beriki arasında ayrımcılık yapılmasından oluyor herşey. oysa paşa paşa yaşıyorduk ötekiyle berikiyle * ne güzel... sözde (ben de bu sözde lafının her kavramın önünde duruşundaki asaletin hastasıyım) öteki'nin kavramsal olarak boku çıkarılınca, beriki daha bir yandaş, daha bir candan oluyor. yoksa olmuyor mu? beriki kıçı boklu ötekinin yanına kayar mı? lan ya kayarsa? kayar mı kayar... kim ki zaten bu öteki beriki? kimin kim olduğu belli değil anasını satayım! bir dakika ben kimim ki? ya da ben kimdim en başta? tanrım... beni koru! aklımı koru! öteki ve berikiden emin değilim şu an, tanrım. onları henüz koruma! bir kendime geleyim de ötekinin berikinin durumuna bakarız sonra. olmaz mı?

    (bkz: sahte kimlik yapmanin puf noktalari) *
  • kavram sayesinde ötekiliştirilmedik kim kalmıştır bilinmemektedir. kavramın iyice üstüne giden ve kendisi pek seven, ayrımcılıktan uzak bir ötekiyi bulalım ile kendiyle çelişen antropolojiye selamlar sevgiler. hımm hep beraber çelişiyoruz hey heyyy
  • ağzında leblebi tozu ile konuşan aile terbiyesi almamış kişilerdir efendim bu kavramın tozunu attıran. bir konuşurlar ki, oooo... göz gözü görmez olur, ortalık toz duman...
  • - merhaba.
    - merhaba, buyrun?
    - ben öteki kadınım.
    - aa? nasıl yani?
    - aldatılıyorsunuz bağyan.
    - ama... ama?

    öteki kadın arayabilir, olur öyle de buradaki hadise öteki kadını bizim hilmi abinin falan seslendirmiş olmasıdır ki, dumur ötesi bir felakettir.
  • (bkz: oryantalizm)
hesabın var mı? giriş yap