• ali atıf bir i görünce, duyunca, tanıyınca anında vazgeçilebilecek durum.
  • devamli olarak hamile kalip hiç düsük yapmamayi göze almak demek.. senin götün bunu yemek?
  • en basit bir gazete,dergi reklamnın bile tasarım ücretinin 3000 ytl civarı olduğu bir ülkede herkesin en doğal istekleri arasındadır.
  • akilli olan adamin reklamciligi tam anlamadan mümkünse duymamasi, hiç bulasmamasi gereken istek. nitekim, isler pek kolay degildir. davulun sesi uzaktan hos gelmektedir. yakindan ise, davullarla birlikte düzensiz bir sekilde flütler, kemanlar, obualar, arplar, zurnalar, ziller, çanlar çalmaktadir lakin o çanlar, kimin için çaliyor, pek belli degildir. reklamcilik, ayak oyunlarinin en fazla döndügü, en yorucu, yipratici, hislendirici, delirtici mesleklerden biridir. reklamcilarin çogu da disaridan göründükleri gibi çok çilgin, süper zeki, yaratici, böyle çok farkli, siradisi, deli seyler degillerdir. kareli pantolon üstüne çizgili gömlek giyip, üstüne de çiçekli kravat takmak, reklamci olmak için yeterli degildir. geceleri ve hafta sonlari çalismaya, en muhtesem sanilan fikirlerin hop diye çöpe atilmasina, bir sürü saçmalikla ugrasmaya, zekasi olmayan insanlara laf anlatmaya, beyni patlayana kadar zorlamaya hazir olmak lazimdir.
  • dışarıdan bakıldığında reklam dünyası cennet gibi görülmektedir.

    bir takım rahat kıyafetler giyen gençten kişiler, sağda solda koşturmakta, toplantılar yapıp kaynatarak, popolarından uydurdukları hikayeleri müşteriye kakalamakta ve bunlar için bok gibi para kazanmakta gibi görünmektedir.

    şimdi olayların iç yüzüne bakalım:

    rahat kıyafetler konusu, allah için birçok sektöre oranla bakıldığında, yanılgı diye bahsettiğimiz şeyler arasında doğru olmaya en yakın olanıdır. özellikle reklam yaratıcısı iseniz, kimse ne giydiğinize karışmaz gerçekten. ama eğer müşteri ilişkileri bölümünde çalışacaksanız, kılık kıyafet önem kazanmakta, hatta birçok bakımdan mecburi sayılmaktadır. müşteri temsilcisi arayan ajansların ilanlarına bakınız, prezantabl kelimesini göreceksiniz. buradan anlıyoruz ki kılığınız daha ilk mülakatta önemlidir. bundan gayrı önemli toplantılar olan günlerde hiç de öyle herkes istediğini giyemez, siyah takım kadın/erkek tüm reklamcıların dostudur.

    gençten kişiler, evet, reklam sektöründe boldur. yalnız sebeplerinden biri stajyer yoğunluğu olabilir, dikkat! her üniversite reklam bölümü açtığından beri (eskiden yoktu) ajanslar bu hevesli ve taze işgücünden kan emme derecesinde faydalanmaktadır. ayrıca yeni mezunları da bu kategoride incelemekten zarar gelmez, kendilerine her türlü getir-götür-uğraş-dur işi neşeyle çakılmaktadır. uzun sözün kısası, gerçekten dişe dokunur bir pozisyon elde etmek için seneler gerekmektedir. dolayısıyla "23ümden itibaren ortamlara akarım" gibi bir yaklaşım geri tepebilir, dikkat!

    koşturmak sektörle ilgili büyük bir gerçektir. reklam sektörününü hizmet sektörünün bir parçası olduğu asla unutulmamalı, sektörün doğasının getirdiği sorunlar hesaba katılmalıdır. reklamcının sattığı şey kiloyla, tonla, adetle ölçülebilen, elle tutulur bir şey değildir, dolayısıyla son derece yoruma açıktır. bu bir... ayrıca da bu yoruma açık olma durumu bilenden/bilmeyenden, ajans içinden/müşteriden, yetkiliden/yetkisizden, habire, durmadan, bitmeden yorum akması anlamına da bal gibi gelir. işin çerçevesi, gereklilikleri, gidişatı an be an, her an değişir, değişmektedir, koşturma bu yüzdendir. dolayısıyla dışarıdan bakınca durumu dinamizm, hareket, aksiyon gibi tatlı tarafından tutmak kolaysa da, bahsekonu koşturma içeride kabir azabı gibi yaşanmakta, spastik kolona sebebiyet vermektedir. dikkat!

    toplantı reklam sektörünün olmazsa olmazıdır. bir sürü çeşidi vardır: müşteriye sunum, briefing, brain storming, değerlendirme, debrief... bunların her biri ayrı bir ömür törpüsü olabilir. takdir edersiniz ki sayısı 20lere kadar çıkabilen bir grup insanın hemfikir olması o kadar da kolay değildir. bu insanların arasında işi doğru yapmak isteyenler olduğu gibi, işi kendine yontmak isteyenler, her boku olumsuz tarafından tutanlar, bin dereden su gelse ikna olmayanlar, aptallar, kompleksliler, isteksizler, taş koyanlar, demotive olanlar/edenler, panik halindekiler, korkaklar ve daha 59068789567 çeşit insan türü olduğunu hesaplayıp, bir de üstüne reklam sektörünün bir başka olmazsa olmazı olan ukalalık halini ekleyince, o toplantıların ne kadar da "tatlı" geçtiğini hesaplayabilirsiniz. kesmezse onun da üstüne işi satma paniğini, işi ajans için karlı bağlama paniğini, müşteri kaçarsa paniğini, aman karıncayı düteyim ama belini incitmeyeyim hassasiyetini ve bu gibi işsel konuları ekleyiniz. ömür törpünüz hazır...

    popodan uydurma hikayeler kısmı ise zaten külliyen yalan. adam gibi reklam yapan hiçbir ajans aklına ilk gelen fikri paketleyip müşteriye götürmez, götüremez. reklam yaratıcılığı başlığında derinlemesine işlenmekte olan bir sürü değişken, reklam yaratıcılığını zorlaştırmak için her gün iş başındadır. iş on-brief olmalıdır, bütçe sınırları içinde kalmalıdır, akmamalıdır-kokmamalıdır, satılabilir olmalıdır, sürdürülebilir (campaignable) olmalıdır, olmalıdır oğlu olmalıdır. bu yüzden reklamcı arkadaşımıza "abi bende şahane bi araba senaryosu var, çeksenize varsa müşteriniz" demeden önce oturup düşünmek.. bi dakka bu da kesmedi, böyle dememek gerekir.

    müşteriye kakalamak öyle dedim oldu ile yapılmaz. bir kere müşteri bilinçliyse herhangi bir şeyi kakalayamazsınız kolay kolay, zira onun da hesap vermesi gereken patronları vardır. pazarlama departmanları her şirkette en şaibeli görünen departman olduğu için bu departmanda çalışanlar, paranoyaya kadar rahatlıkla uzanabilen bir hassaslık içindedir. ayrıca reklam yapmak demek sağlam bir milyon dolar demek olduğundan, hiç kimse öyle ilk aklına geleni yayına filan çıkaramaz. ajansın sunduğu iş her zaman en ince ayrıntısına kadar mıncıklanır, değerlendirilir. hatta çoğu zaman bu "titiz" değerlendirme sürecinde değişir, bozulur, boku çıkar. o boklar gübre olup yeni bir çiçeğe hayat verebilir ya da veremez... unutulmamalıdır ki, müşterinin kafasındaki amaç "güzel bir reklam yapmak"tan ziyade "para kazanmak"tır. dolayısıyla müşteri denen canlı, fikri güzel yapan şeyleri baltalamaktan, bütçe kısmak için önerilen uygulamayı kuşa çevirmekten çekinmeyebilir, kimse de tutamaz.
    (istisnalar kaideyi bozmaz tabi, bilinçsiz, iş kakalanabilen müşteriler evet hala vardır, sayıları azalmaktadır. aynı şekilde reklama değer/önem veren, ajanstan maksimum yararlanmaya çalışanları da vardır, çeşit çeşittir müşteri denen canlı türü...)

    müşterilerle ilgili ara başlıkta hatırlamamız gereken bir başka konu da işin yoruma açık olması, ölçülüp biçilememesi, başarının kime ait olduğunun bilinememesi (dağıtım mı reklam mı? pr mı kampanya mı? ajans mı müşterinin pazarlama departmanı mı?) gibi durumlar yüzünden, müşterinin velinimet olması ve eninde sonunda her zaman haklı olmasıdır. hizmet sektörü söz konusu olunca, hizmet etme gerekliliği ortaya çıkmaktadır ve reklam ajansının karar alıcı konumunda (çoğu zaman) olmadığı göz önünde tutulduğunda, hayalinizdeki şahane reklamı yayına koymanız zorlaşabilir, dikkat!

    bok gibi para kazanmak kısmı ise artık koca bir yalandan başka bir şey değildir. 10 sene önce reklamcılık sektörünün altın çağı yaşanırken, sıfırdan başlayıp yat-kat alanlar olduğu doğrudur, ama bu artık o kadar da mümkün değildir. altın çağ bitmiş, altınlar tükenmiştir. bu paraları kazanmış olanlar ajanslarını kurmuş, köşebaşlarını tutmuşlardır. bu arada kurulan ajansların sayısı fazla olduğu için sektör fiyat rekabetine düşmüş, kar marjları ve dolayısıyla maaşlar tepetaklak aşağı inmeye başlamıştır. özellikle yeni mezun maaşları karın doyurmaktan uzak seyretmekte, pozisyonlar yükseldikçe ancak "ok" seviyesine gelmektedir. (maaşların dolgun olduğu yeni bir sektör için bkz. bilgi teknolojileri).

    uzun lafın kısası, reklam dışarıdan oldukça fanfin ve cazip görünebilir ama, havva'nın adem'e uzattığı elma da eminim lezzetli görünüyordu, bilmem anlatabiliyor muyum?

    reklama göz kırpan genç arkadaşlara en azından bir staj yapıp işin realitesini görmelerini öğütlemek elmayı çoktan ısırmış biri olarak boynumun borcu olsun. eğer doğuştan lanetli, şeytan azapta gerek bir kıvamdaysanız zaten stajda daha da hastası olacaksınız. yok değilseniz yol yakınken anlayıp tiz ikileyebilirsiniz.
  • cogumuzun surekli kafasindaki muazzam olay *, reklamlari izledikce "ulan ben daha iyi yapmazsam suratima tukurun" gibilerinden cumlelerle kendimize gaz verip, bu i$in oldukca kolay oldugunu ve bir cirpida yapilabilecegini du$unmek bir nevi.. ve bundan ho$nut olmak.
  • insanları para harcamaya teşvik ederek para kazanmak istemektir.
hesabın var mı? giriş yap