• latincede ruh, nefes, soluk gibi anlamlara sahip kelime.
  • antik yunancada sözcük basindaki vokalin nefesli ya da nefessiz okunacagina isaret eder. spiritus isareti saga dogru bakiyorsa (ki buna spiritus asper deriz) o vokal "h" sesiyle okunur ancak sola bakiyorsa (spiritus lenis) vokal oldugu gibi okunur. örnegin yunancada homeros yazarkan bu ismin ilk harfi olan omikron'un üstünde saga dogru bakan bir spiritus bulunur ki bu da bize o vokalin "h" sesiyle beraber okunacagini belirtir (böylece homeros diye okuruz, omeros diye degil). spiritus kücük harf söz konusuysa vokalin tam üstüne konulurken, büyük harf söz konusu oldugunda vokalin hemen sol üst kösesine konur.

    not: eger bir difthong söz konusu ise ikinci vokalin üzerine konur. örn: ou ve eı difthonglarinda spiritus üpsilon (o) ve iota (ı) nin üzerine konur.
  • türkçe'deki ispirto da bu isimden gelir.
  • %90-95 arası alkol saflıgına sahip polonyanın alkol basına en ucuz fiyatına sahip uzerinde bardakta sıvı eklmeden icmemeniz uyarıı bulunan icilebilir ispirtosu.hic bir tadı yoktur.genelde portakallı gazoz ile karıstırılır.ucuzdur saftır candır.
  • soluk stoa felsefesinde merkezî bir kavramdır, hem insandaki hem de evrendeki kutsal yaşamsallığı simgeler. örneğin seneca, de clementia 1.3.5'te bu soluğun yönetici tarafına (illius spiritu regitur) dikkat çeker, yine ona göre soluk / spiritus insandaki kutsal kısımdır (ad helviam 8.3: "in corpus humanum pars divini spiritus"), onsuz hiçbir şey güçlü olamayacağı gibi, hiçbir şey de ona karşı çıkamaz (nat 2.6: "spiritus, sine qua nihil validum et contra quam nihil validum est"), bu yüzden tanrı da evrenin soluğu ve ruhudur (nat 2.45: "<deus>… animus ac spiritus mundi"), biz de onun soluğuyla yaşarız (nat 2.45: "cuius spiritu vivimus".

    stoacıların spiritus'u hıristiyanların spiritus sanctus'unu yani kutsal ruh'unun baba tipi olduğunu yine yeni ahit'ten ödünç alıntılarla ortaya koyabiliriz. <yukarıdaki betimlerle kıyaslayın>

    matta 12.32: "... kutsal ruh'a karşı bir söz söyleyen, ne bu çağda, ne de gelecek çağda bağışlanacaktır."
    luka 1.15: "... daha annesinin rahmindeyken kutsal ruh'la dolacak."
    elçilerin işleri 7.51: "... "ey dik kafalılar, yürekleri ve kulakları sünnet edilmemiş olanlar! siz tıpkı atalarınıza benziyorsunuz, her zaman kutsal ruh'a karşı direniyorsunuz."
    paulus'un korinthoslulara ikinci mektubu 1.22: "o bizi mühürledi, güvence olarak da yüreklerimize kutsal ruh'u yerleştirdi."

    benzer bir yerleştirme temayülünü islam'da da gördüğümüzden <örneğin secde suresi 9 "sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi."> ve daha nice inanç yapısında <uzak-doğu dinleri de dahil> üflenen nefesin tanrısal kılındığına şahit olduğumuzdan bizdeki tüm heretik <bunu diğer sıfatlarla bir tuttuğumu düşünmeyin, dindar gözünden bakıyorum, zira adı geçen peygamberler de ortaya çıktıkları ilk dönemde yerleşik kültürün heretikleri değil miydi?>, alaycı, puşt, piç alt-yapısı kutsal üfürmeden doğar. bu konuda stoacı pagan inancı daha açıktı. görüldüğü gibi <örneklere bakın> spiritus'un yöneticiliği ve kendisine karşı konulamazlığı ön plandadır. hıristiyanlıkta ise kutsal ruh, ziyadesiyle tanrıyla irtibatın ve saflığın, buna bağlı olarak da amor dei yani tanrı'nın sevgisinin bir gereği olarak kendini gösterir, yine kendisine karşı konulamaz tarafı vardır ama o artık spinoza'nın spiritus purus <saf ruh/soluk> dediği akışkan ve canlı tanrı anlayışıyla bir nevi "medenîleşmiş" haldedir. inançların uygarlaşma ve insanlaşma süreci kapsamında daha kadınsılaşmış, yumuşamış bir soluktan bahsediyoruz. eh haliyle, insan da üzerinde durduğumuz coğrafyada çağlar geçtikçe daha narinleşmiştir, onu o eden soluğu hâlâ kaba mı kalacaktı?

    oysa yahudi-hıristiyan inanç âleminin köklerinde o "spiritus purus" özünde öfkeye dayanır. bunu vulgarize olmamış ahitlerdeki <ibrani temelde> "inanç" anlayışının ahavath shomayim'le <tanrı'nın sevgisi> değil yirath shomayim'le <tanrı'nın öfkesi> ilişkilendirilmiş olmasından da anlayabiliriz. s. m. melamed de, bu yüzden der ki, "ibrani sofuluk duygulardan ziyade, akılda tutuşur" (s. m. melamed, spinoza and buddha visions of a dead god, university of chicago press, chicago, 2007, s.289).

    bu akılda tutuşmanın farklı bir görüntüsüne dün şahit oldum. bilmemnebaba türbesi etrafında bir sirke kültü oluşturulmuş, ritüel oluşumlarında gözlemlenen türden bir süreklilik atfı söz konusu. geçen sene dilek dileyenler, dilekleri gerçekleşmişse, bu sene gelip sirke dağıtıyorlar. bu sene ilk defa gelip de <ya da başka bir dilek dilemek için gelip de> su şişesine doldurulmuş sirkeyi o haliyle türbe mermerine sürtenler var. şimdi siz bu insanların kalpleriyle hareket ettiğini mi düşünüyorsunuz? kaderi yönetme ve inandıkları tanrı'nın işine karışma arzuları aslında toprak olmuş <kendileri gibi> bir canlıyı ilahla aralarına aracı kılarak putperestliği yaşatma anlamına gelmiyor mu? beri yandan oğulları öss'yi kazanacak, spiritüel duyuş kuran'da ısrarla yerilen pragmatist ve dünyevî arzulara mahkûm olmuş. şimdi inançların uygarlaşıp insanlaştığını dahası insandaki bu dönüşme, evrilme altyapısının <gerçekten ona tanrı tarafından üflendiyse> tanrısal yönünden ötürü <seneca'nın "insandaki kutsal kısım" dediği> bir nevi tanrılaşma, tanrı gibi yönetme arzusuyla dolu bir "yeryüzünde zeus" olma anlamına geldiğini görmüyor musunuz? melamed'in "akılda tutuşma" fikrini beğendim.

    çilecilere "köpek gibi yaşıyorlar" diyerek kinist <köpeksi> diyen yunan aklının bu ekolü sürekli ötelemesi gibi, tek zeytinle kırk gün oruç tutan sufîler de artık yerini tanrı'nın yer yer öfkeyle yer yer de hegemonya kompleksiyle dolu günün insanına bırakmış durumda. bu, belki yüzyıllardır böyle olabilir, hep dediğim gibi evrimin kendisi mukadder olabilir, hiç önemi yok, önemli olan insana yabancı olmayan hiçbir şeyin bana da yabancı olmadığı. bu yüzden bütün oruç savunuları gibi alaylarının da gerzekçe olduğunu düşünüyorum.

    "liber est autem qui servitutem suam effugit."
    "<sadece> kendine köleliğinden kaçabilen özgürdür."
  • polonya'nın %95 alkollü votkasıdır. shot ve sek denenmesini tavsiye etmediğimdir. %95 alkollü votka mı olur yeaeeaeah diyen çok bilenleri gösterip göt ettiğim ve onlara içirmediğimdir.
  • %95-96 alkollü çeşitlerinin bulunabileceği meşhur polonya içkisidir.bir kimya mühendisi olarak tadını çıkarmak istiyorsanız 1lt'ye 6 lt meyve suyu karıştırılıp tüketilmesini önerdiğim içkidir.bokunu çıkarmak istiyorsanız ki yeni erasmus öğrencilerinin ilk yaptığı şeydir,günlerce içkiden nefret edebilirsiniz.

    son olarak,kaliteli bir elma suyu (bkz: tymbark) (tesco vb. marketlerde birçok çeşidini bulabilirsiniz) spiritus karışımı mükemmel bir gece geçirmenizi sağlayacaktır.
  • "spiritus ya da soluk / ruh"
    http://jimithekewl.com/2012/07/10/spiritus-2/

    "spiritus “tinsel ruh” mu, “gizil güç” mü yoksa “nefha” mı?"
    http://jimithekewl.com/…piritus-tin-degil-ciddiyim/

    ayrıca bkz. geist “tin” mi, “ruh” mu?
    http://jimithekewl.com/…/01/23/geist-tin-mi-ruh-mu/
  • aynur başkan'ın portakal yayınevinden çıkarttığı kitap. fantastik gerilim türünde yeni türk yazarlarından. oldukça güzel bir kapak tasarımı var.
  • minima moralia çevirmenlerinden** dipnot: "[okkultismus] bölümünde geçen geist ve seele terimlerini, sırasıyla, tin ve ruh olarak türkçeleştirdik. seele yunanca psykhe ve latince anima terimlerine tekabül eder ve "ruh" olarak çevrilebileceği gibi "can" olarak da karşılanabilir. ruh yunan felsefesinde yaşamın ilkesidir: yaşayan her şeyin ruhu vardır. hegel, ruh teriminin bu kullanımını kabul eder, ama kapsamını sınırlar: ruh, bütün zihinsel faaliyetleri değil, insanların öbür canlılarla ortak faaliyetletini kapsamaktadır sadece: bedensel nitelikler ve hareketler, duyumlar, duygular, alışkanlıklar. bunun karşısında, sadece insana özgü olan bilinç ve tin (geist) vardır (ruh, hegel'in şemasında beden ile tin arasında bir yerde durur). geist, alman romantiklarinin fazla rasyonel bularak küçümsedikleri bir kavramdır. latince'de spiritus ve fransızca'da esprit sözcüklerini karşılayan bu kavrama karşı alman romantikleri gemüt(duygu, gönül) kavramını çıkarmışlardır. buna karşılık hegel, kant'ın insan zihnine aktif ve kurucu bir rol yükleyen tavrını benimseyerek, geist'ı en yüksek düzeye koyar. hegel'e göre her "ben" bir tindir, ama öznel bir tindir; her birinin hem içinde hem ötesinde bir nesnel tin vardır. öte yandan, tinin de "hayalet" sözcüğüyle aynı kökenden geldiğini belirtmek gerekir." (bkz: geist/@ibisile)

    (bkz: spirit)
hesabın var mı? giriş yap