• 19. yüzyılın sonlarına doğru çıkmaya başlayan bir komedik dergisiymiş, pek ünlüymüş.
  • "vanity fair" ismi nedense bir klasik olmuştur. özellikle avrupa ülkelerinin her birinde, bu isimde, dergilere, radyolara, gazetelere, tatlı çeşitlerine, cep telefonu melodilerine rastlamak mümkündür.
  • demi moore un hamileyken çıplak resimlerini yayınlamış olan dergi
  • aynı zamanda bir romandır bu william makepeace thackerayın yazdığı, dergi mi kitaptan kitap mı dergiden esinlenmiş yoksa aralarında bağ yokmuş da ben mi uyduruyormuşum bilemiyorum, uydurmamak adına araştırmacı tarihçi sözlük yazarlarına bırakıyorum bu konuyu.

    hikaye napoleon bonaparte beyefendinin avrupada hitler denemesi yaptığı yıllarda geçer. ana karakterlerimiz, beyaz rolünde amelia bişey siyah rolünde becky sharp'tır. amelia bişey, hanımefendi bir insandır, ailesi zengindir, yüzünde nur vardır, iyi ve güzel bir insandır fakat zekası konusunda thackeray'ın şüphe yaratma teşebbüsleri dikkat çeker ilk başlarda. becky sharp'sa, sharp bir insandır en baş özelliği olarak, bunun yanısıra güzeldir, çok zeki ve hazırcevaptır, hırslıdır ve fakirdir, ailesi yoktur kendisinin, tek hedefi social climber bir kişi olmaktır..

    olayların başlangıcında bu ikisi bir kızsal okulda beraber okumuş, sonra beraber mezun olmuşlardır ve çok yakın arkadaşlardır. becky, ki rebecca diye de hitap edebiliriz kendisine, bir an önce paraya ve güce kavuşmak istemekte, amelia'ysa illa da aşk demekte olan bir insandır. amelia için hayat kolaydır zira zengindir, aşık olduğu bir nişanlısı vardır, çiçek böcek demeden dünyayı hayatı sevmektedir. fakat becky, bir poison ivy örneğidir, olaylar gelişir de gelişir, becky'nin "şeytani" zekasına emma'nın iyiliğine hayran olur, ikisi arasında gider geliriz kitap boyunca.

    sonunda ne olur ne ders çıkarmamız gerekir onu da eklemek isterdim bu kalbiniz kadar beyaz textareaya ama okuyacak olma ihtimali olan sözlükçüler -ki sıfıra yakınsadığını düşündüğüm bir sayıdadır bu ve bunlar* esasen- için kendimi tutuyorum. ben söylemem.
  • ayrıca bu roman, gurur dünyası adıyla nihal yeğinobalı tarafından türçeye çevrilmiş, remzi kitabevi'nden çıkmış, 30'lu yıllarda da becky sharp adıyla filme alınmıştır.
  • kuse kagida malesef alerjisi olan ama iflah olmaz bir biyografi hastaligi teshisi henuz konmak uzere olan kisiye su garip kuse kagit alerjisini bile yendirecek nitelikte biyografik ogeleri cok zengin yazilar barindiran, bunu da columbiadan ve daha bircok nitelikli okuldan mezun olmus parlak yazarlari it gibi calistirarak yapan, ve bu yazarlar icin muhtesem bir stepping stone * olarak un yapmis dergi. en guzel twisti bir para etmez diyebilecegimiz, adi dilimize dolanmis ama kendisi yok kulturel ikonlarin, warner brothers orneginden gorulebilecegi gibi, birbirini para hirsi icinde yiyen ve ama aile hikayelerini yazarken koca bir ulkenin koca bir sinema endustrisini yazan gercek insanlar oldugunu gosterebilmesinde yatar. hep de resimlerle belgelenmis sekilde. warner brotherslarin en kucugunun, ismi john di sanirim, daha 16 yasinda california kiyilarinda, kafasinda ben bu dunyayi yoneticem hirslari hic belirmemis ikenki naif mayolu fogoraflari baska nerede bulunur ki...
  • bir nevi kaliteli dedikodu dergisidir bu. insanlarin hayat hikayeleri, neydiler, ne oldular tarzi yazilari genelde cok iyi arastirilmis basarili yazilardir. arti cok hos fotograflar da bulunabilir bu dergide.
  • you're not human
    you're a miracle
    a preacher with an animal's face

    in your sexy
    neon smokescreen
    lie the supersalesmen of vanity

    even your shadow worships you
    in your jungle solitude

    with the orgies of the sacrament
    and the seal of flagellants

    god saves those who save their skin
    from the bondage that we're in

    i'm elated
    i could cut you
    and remove the sheath of your ignorance

    bless the eunuch
    and the skoptsi
    will you hurt me now and make a million?

    say cheese, baby
    we all love you
    but it's a cheap world and you don't exist...

    slit the fabric of the right now
    spread your legs and wear the crown

    tell me how long, lord, how long?
    till i get my beauty sleep?

    now the hourglass is empty
    the moment of my de-sexing

    cut it
    cut it
    cut this cancer from my soul

    now that i've made it...

    i'm finally naked...

    (bkz: mr bungle) (bkz: california)
  • mira nair'e yakismiyacak kadar kotu, dunyanin en basarisiz roman adaptasyonlarindan biri olabilecek kadar dengesiz bir senaryoya sahip film. bir mira nair hayrani olan ben bile, bu filmde gulmemek icin kendimi zor tutmama ragmen, artik butun sinema salonunun en dramatik olmasi gereken sahnelerde kahkahalara bogulmasi sonucu kendimi tutamadim ne yazik ki. mira nair'in o kendine ozgu orjinal atmosferli filmleri gitmis sanki yerine oldukca basariz, hatta kotu otesi denilebilecek bir film gelmis. nereye, neye ait oldugu belli olmayan bir film... oyunculuk, mimikler, karakterler o kadar kendilerini bulamamislar ki filmdeki hic bir karakteri ne tam olarak sevebiliyor ne tam olarak nefret edebiliyorsunuz. karakterler bir sahnede cok kotu, rezalet bencil, ahlaksiz kisilikler olup, sonra ki sahne de bir kahraman, gururlu ve ahlakli bir insan olabiliyorlar. birbirine bagli karakterlerin her birinin hikayelerinin nasil ilerledigi, zamanin nasil gectigi, zaman gecerken gelisen olaylarin nasil gelistigini kesinlikle takip edemiyorsunuz, cunku her sahne birbirinden o kadar kopuk ki bir butun olarak bakamiyorsunuz filme. cok basarisiz yazilmis bir senaryo ve gelistirilememis, degisimleri iyi gozlemlenememis karakterler var. gizemli, dogal ve kendi kulturunun koklerini barindiran mira nair filmlerini ariyorsunuz butun film boyunca ve filmden ciktiginizda hem kizip hem de uzulmeden edemiyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap