• daha gecen gun cnbce'de yayinlamalari da ayri bir guzelliktir. tekrarini kacirmamak farzdir.
  • charles laughton'a hayran kaldigimiz, marlene dietrich'in bir cesit maria braun'u canlandirdigi *, eglenceli, sürükleyici billy wilder eseri.
  • sinan aygün, bu filmin agatha christie'nin yüzü suyu hürmetine ingiltere'de çekildiği için bu ülkenin envai sektörüne para kazandırdığını duysa tahminimce hemen polisiye yazdırmaya koyulur; ama evvela ülke dışına göçen akif pirinççi, erje ayden gibi yazarların listesini ve istatistiğini çıkarırdı: "sırf bu yüzden amerika'da mukim wilder, dietrich gibi isimler tutmuş ingiltere'ye gitmişler. bu paraların türkiye'ye akışını neden sağlamayalım? polisiyeden alınan vergi azaltılmalı."

    filmin şöyle bir özelliği var ki, son 3 dakikada senaryo sayabildiğim kadarıyla 21 kez twist yapıyor. spoil etmeyin diye boşa not düşmemişler jeneriğe. trivia yapalım: dietrich'in şantörlük yaptığı barın girişinde "die blaue.." yazılı bir tabela var. laughton'ın hemşiresi, gerçek hayattaki karısıymış. bir de charles laughton, ilber ortaylı'ya benzemiyor mu?
  • güzel bir şaşırtmalı mahkeme filmi. insanlar haksızlık eder, ama kader adalet eder
  • belki de birçok kişinin duymadığı belki de bir bölümünün kitabını okuduğu agatha christie'nin en iyi eserlerinden biri olduğu ileri sürülen bu film imdb top 250'de olmasaydı kendisiyle tanışmak bu kadar kolay olmazdı. iyi ki de varmış, the practice, 12 angry men tarzı yapımları seven kişiler için kaçırılmaması gereken bir yapımmış. film konusu ve olaylar hakkında pek bir şey söylemenin izleyecekler için seyir zevkini mahvedeceği için olaylar hakkında bir şey anlatmamak en doğrusu ama konuyu kısmen anlatmak gerekirse; cinayet ile suçlanan leonard vole'un kendisini mahkemede temsil etmesi için sir wilfrid'e(ki kendisi son derece saygıdeğer ayarcı, lafı gediğine oturtan tecrübeli süper bir avukattır) gelmesi ve bu süreçte yaşanan olaylar olarak özetleyebiliriz.

    hikayede o kadar çok dönüş-kıvrım* var ki olay gidişatının devamlı değiştiği filmleri sevenler için bu film gerçekten bir başyapıt olarak değerlendirilebilir (saw gibi) çünkü ne olacağı hiç kestirilebilir değil, yani ben kestiremedim en azından.(eheh)

    hikaye ve film temel olarak diyaloglara dayandığı için filmde devamlı konuşuluyor hiç susulmadan, hiç sıkmadan daimi bir sürükleyicilik var. 116 dakika olmasına rağmen bir an bile sıkılmıyorsunuz, "hah tamam olay böyleymiş" dediğiniz anda bambaşka bir olay oluyor veya bir karakter öyle bir laf ediyor ki akış değişiyor; siz de ne düşüneceğinizi şaşırıyorsunuz.

    şimdi bu kadar övgü sonunda çok büyük beklentiler ile filmi izleyecekler belki alacakları hazzı minimuma indirebilirler, bu yüzden hiç bir beklenti içerisine girmeden filmi izlerseniz, çok beğenebileceğiniz; sinema tarihinin en güzel filmlerinden birine şahit olabilirsiniz.

    başyapıt, süper, şahane.
  • 1957 yılı yapımı bir billy wilder filmidir.
  • dört dörtlük, tekrar tekrar izlenen bir klasik. filmin temeli, basit görünen bir cinayet. genç ve çekici bir adamın, yaşlı bir dulu önce kandırıp daha sonra öldürdüğü iddia ediliyor. filmin neredeyse tamamı da ardarda günlerde yapılan duruşmalarda geçiyor. film ve senaryo başkalarının elinde olsa, son derece sıkıcı bir film ortaya çıkabilirdi ama tam tersine 1957'den beri sıkılmadan izlenen bir başyapıt var ortada.
    öncelikle, senaryo -ekibe de dahil- agatha christie uyarlaması, dolayısıyla son derece akıcı, gizemini koruyan ve finale doğru twist üzerine twist yaşatan bir senaryo var. filmin tüm olayı diyaloglara dayandığı için karakterler çok iyi işlenmiş ve her bir karakter için güçlü oyuncular seçilmiş. marlene dietrich ve tyron power bir yana bu film sırf charles laughton için bile izlenir. kendisi, hastaneden yeni çıkmış sivri dilli ve huysuz ama adaleti hayatının merkezine yerleştirmiş, duygusal biri. kendisinin özellikle hemşiresiyle sağlığı yüzünden girdiği tartışmalar günümüz için de komik, kendisi bir nevi erken dönem stand-up'ı yapıyor bu sahnelerde.
    son olarak da filmin yönetmeni billy wilder; kendisi ağır cezalık bir davayı işleyen filmine mizahı her zamanki gibi dozunda yedirmiş. trajik konuşmalar yapılırken bir yandan gülümsetiyor.

    eklenebilecek iki konu var. birincisi, filmin çok şaşırtıcı sonu maalesef sıkı agatha christie okurları için o kadar da sürpriz değil, çünkü dame christie aynı plot'u birkaç kitabında daha kullandı.

    ikincisi de 12 angry men ile olan benzerliği. her ne kadar ikisi de çok iyi mahkeme filmleri olsalar da temel yönlerden ayrışıyorlar. öncelikle 12 angry men hiç mizah içermiyor. oysa witness for the prosecution ironi dolu bir film. ikincisi, her iki filmin sonu merak edilse de 12 angry men'de önemli olan süreç, bu filmdeyse sanık suçlu mu suçsuz mu son ana kadar merak edilen bu. en önemlisi ise, 12 angry men'de karakterler sidney lumet'nin özellikle vurgulamaya çalıştığı şekilde "anonim". böyle olmasının sebebi, o 12 kişinin hepimizi temsilen orada bulunuyor olması. hepimiz, o jüri üyelerinden herhangi biri olabiliriz. bu filmdeyse, karakterler tamamen nevi şahsına münhasır. ortada bir suç var ama karakterlerin kendine özgü durumları onları bu hale getirmiş. yani, toplumsal bir sorun yok ortada sadece "evil" insanlar var ve sistem bunları öyle ya da böyle elimine etmenin bir yolunu buluyor. oysa 12 angry men'de , beyazlı adamımız savaş bayrağını çekmese, adalet yerini bulmayacak.
    kısacası 12 angry men, sisteme karşı güvensiz bir duruş takınıp, adını bile hatırlayamadığımız beyazlı adamın yaptığını yapmaya, hiç olmadı biraz olsun düşünmeye çağırırken, bu film adalet öyle ya da böyle yerini bulur diyor (bunu derken de oldukça püriten). filmin sanırım tek eksiği bu noktada, yoksa sinema seyirliği olarak gerçekten de dört dörtlük bir klasik.
  • billy wilder sinemasına yakışmasa da agatha christie uyarlamalarına en çok yakışan, en iyi uyarlanan 1957 yapımı film.
  • her izleyişimde keşke daha önce hiç izlememiş olsaydım da o heyecanı, finaldeki sahneleri ilk defa izliyormuşçasına heyecanlansam diyorum kendime. bir anını bile, bir diyalogunu bile kaçırmadan defalarca izlemekten bıkmadığım bir film.
hesabın var mı? giriş yap