• kanal d de cumartesi geceleri yayinlanan okan bayülgenin sundugu prog...gazete alintilari cok iyi...pirana olayini unutmiycam eheheh cok komikti
  • okan bayulgenin "randiman"inin dusuk olmasindan dolayi silik ve bos gecen, tanitimi super yapilan ve belki baskasinin sunuculuguyla mukemmel olabilecek program.
  • bosnakca esek
  • (bkz: okan bayulgen), (bkz: televizyon), (bkz: televizyon cocugu), (bkz: gece kusu), (bkz: janset)
  • okan bayulgen bilindigi uzere uzun sure reklam dunyasinin kapilarini tirmalamis, dikis tutturamamasinin akabinde, medyaya yonelmistir. her ne kadar kendisi reklam alemlerine girememisse de, reklamciligin, ozellikle de turkiyede reklamciligin en temel prensibi olan "basariliyi taklid et" diskurundan ayrilmamis, televizyonda arz etmis butun programlarinda bu esasa gore hareket etmistir. reklamcilikta gecmis senelerin en basarili reklam filmlerini izleyerek ulasilan, ve ulkemizde kimi zaman "odullendirilen" bu tutumun, okan bayulgen ve zaga orneginde taclandirilmasi bana garip gelmiyor. lakin okan bayulgenin "orijinal" addedilmesi, bu konuda hem fikir olunmasi?

    okan bayulgen gece kusundan bu yana her programinda bol bol howard stern, biraz jay leno, maksadini asmis bir ferhan sensoy taklidi olmaktan oteye gidememistir. sevimli olmak istediginde mtv isi ray cokes olup, sevimsizlik anlarinda ferhan sensoy vari bir melodiklesmeye kacan (notalari, tablituru bendedir), okan nasil olduysa bu memlekette "orijinal" ile beraber anilir oldu. ben sanatsal anlamda sizofreniyi daha dogru buluyorum.

    konuk seciminde daha cok unlulere uyarlanmis bir "howard stern" estetigi takip eden okan bayulgen'in spontane olmaktan anladigi yegane deger "hakaret etmek", "sarkastik olmak"tan oteye gidememistir. gulunclugu kendinden menkul bin tane adami televizyona cikarip, heyecanlandigi icin ne diyecegini sasiran izleyicilere edi ve budunun budusu gibi kaslarini diklemeyi, dudagini kapcik gibi buzmeyi okan bayulgenin mizahi durus zannetmesi anlasilabilir de, "halk"in "orijinal" diye prim vermesi anlasilamaz oluyor. "gerzek" izleyici, konuklar arasinda cok rahat eden okan bayulgenin "akilli" konuklarin karsisinda "miy miy" diye pismasi, pelus hayvan sevimliligine burunmesi de anlasilmaz bir haldir. eger mesele talk show adabi geregi "sakalasma-takilma" ise, okan bayulgenin hedeflerinin kendini savunmaktan aciz ibis kivaminda insanlar olmasi hakca midir? laf atmak, takilmak, makaraya sarmak herkese uygulanabilir bir haldir, oysa ki okan bayulgenin misal cem yilmaz i konuk ettigi programlarda mustafa yolasan kibarligina burunmesi, saldirganligi, ve laf altinda kalmazligini "telefonun ucundaki izleyici" ile mahdud kilmasi dikkat cekicidir. okan bayulgen koyunlarin yoklugu ile anilip, "abdurrahman celebi" kimligi ile mi var olacaktir?

    bu anlamda programinin ismini zaga dan abdurrahman celebi, ya da daha manidar bir sekilde "teke" olarak degistirmesini salik veriyorum.

    p.s. bir de su parodi hadisesine bir son versek be okanim? ne diyonuz diye diye catch phrase yaratmaya calisan abuk subuk adamlar, kan emici vampirler, zuzaylilar, hepsi birbirinden igrenc, birbirinden enis fosforoglu isler idi. illa "cizgim budur" diyorsan kovala o cocuklari al aslanlar gibi seden kiziltunc u, enis fosforoglunu, fatih muhurdar i program orjinalina donsun. bu saydigim isimlerin hepsi bu memleketin cocugu, ithal etmek soz konusu degil.
  • canınız mı sıkılıyor...
    uzun zamandır kimse sizinle dalga geçmedi mi...
    kendinizi ezdirmek ve 60 milyona rezil mi etmek istiyorsunuz..
    o halde sizde vakit geçirmeden sarılın telefonlara arayın zagayı konuşun okan bey ile...
  • pek bi yeni jenerigiyle sonunda mydonose showland de de arzı endam eden okan bayulgen showu
  • daha onceleri zaga hakkinda "insanlar nasil bunu izler, ay igrenc, herkesi asagiliyorlar" gibi, benim genel stilime pek de yakismayan birtakim seyler soylemisim. halen daha soyledigimin arkasinda (kismen de olsa) dursam da, o satirlari ilk yazdigim gunden bu yana edindigim izlenimlerimle soyleyebilirim ki, ozellikle "insanlar bunu nasil izler" sozunun ne kadar sacma salak birsey oldugunun farkina vardim.

    programi, yapimcilarini veya sunucusu okan bayulgen'i yalamayacagim, goklere cikarmayacagim, ancak yerden yere de vurmanin bir alemi olmadigini, hele hele artik "herkesi asagiliyorlar" gibi basit bir sekilde bu programin tanimlanamayacagini dusunuyorum. cunku sorun, eger ki ortada zaten bir "sorun" varsa, programin kendisinde degil, tamamiylen izleyicide bitmekte imis, ben bugun bunu gordum.

    mazosizmin bir televizyon programi olarak hayat bulmus halidir. izlenirken hem aci cekilir, hem zevk alinir. izleyici, zaten programdan ne elde edecegini, ne bekleyebilecegini ve nelerlen karsilasabilecegini bilerek televizyon basina oturur veya studyoyu doldurur. bir yandan okan bayulgen, her ne kadar eskisi kadar olmasa da, belli sinirlari asmadan insanlarin aptalliklarini yuzlerine vurur. bunu da oyle bir seviyede yapar ki, izleyici rahatsiz olur ve asagilanan sahsa sempati beslemeye baslar. diger yandan, gerek bu beslenen sempatiyi, gerekse hakikaten yeryuzunu bizimlen paylasan aptal insanlara karsi olan bilincaltinda birikmis nefreti izleyici su yuzune cikararak, programin basindan sonuna kadar muthis bir zevk alir (bkz: schadenfreude).

    orada sadece genelde toplum tarafindan ayiplanan birsey olan "birini asagilamak" olayi gerceklesmemektedir; bu asagilama ile izleyici mutlu olmaktadir. izleyici, bir baskasinin acisini eglenceli bulur ve program bir gladyator arenasi vazifesi gormeye baslar.

    isin aci yani, o aci cektigi sanilan sahislar, aslinda asagilandiklarini anlamayacak kadar aptal olduklarindan (telefon ile katilan izleyicilerin cogu) veya kendilerini hakikaten bir bok sandiklarindan (konuk olarak katilan "sanatcilarin" cogu) hicbir sekilde aci hissetmemektedirler. izleyici, zaten ortada var olmayan bir acidan kendisine pay cikarir ve mutlu olur. bir nevi kendi psikolojik dengesini saglamak maksadiyla, bir baskasinin kendisinden daha asagida oldugu fantazisini kafasinda yaratir.

    dedigim gibi, butun hersey izleyicinin kendisinde bitiyor. programda var olmayan birseyi bile kafasinda canlandirarak var edebilecek tek guc izleyici olduguna gore, bu gucun tekelini sonuna kadar kullanmasini da biliyor. var olan salakligin gozler onune serilmesi bir "gercek" iken, bu salakliktan kendisine pay cikarmak da tamamen izleyiciye kaliyor.

    ancak turk medyasina genel olarak bakacak olursak, nedense turk izleyicisinin odaklandigi ve el ustunde tuttugu cogu seyin de hakikaten mantikli bir bunyeye (okan bayulgen dahil) aptalca gelen seyler oldugunu goruyoruz. asil soru, seyircinin bu aptalliklari hakiki (veya en azindan ciddi) sanmasindan dolayi mi, yoksa "insanlar ne kadar da aptalmis" diyip kendi nesfine masturbasyon yapmak icin mi izledigidir.

    zaga'yi, diger kult turk televizyon yapimlari ile (televole, pazar keyfi, unluler ciftligi, kimin gotu daha buyuk, vs.) karsilastirmak hem hata, hem de gereksizce bir eylem olur. ancak genel olarak biraz once belirttigim soru, butun bu kult yapimlarda da gecerlidir. izleyici ya kendisine bilerek iskence etmekte ve bundan zevk duymakta, ya da hipnotize olmus, agzindan salyalar aka aka bunlari izlemektedir.

    zaga'yi izleyen cok buyuk bir kesmin universite veya lise seviyesi ogrenciler oldugunu ve bu ogrenciler arasinda tartismasiz farkli bir bakis acisinin oldugunu unutmamak gerekir. sadece turkler'e ozgu olmayan bir sekilde, belli bir egitim seviyesinde olan genc bunyeler genel olarak her zaman toplum icinde yasanan sacmaliklari gozlemleyip onlarlan dalga gecmeye, onlari birer geyik malzemesi haline cevirmeye meyillidirler. her zaman kendi aralarinda "ahah ajdar anik ne kadar bilmemne, banu alkan ne kadar da nahos, sahin k ne kadar da komik" gibi seyler hakkinda konusurlar.

    bu izleyici kitlesini de zaga'ya ceken yegane seylerden bir tanesi, okan bayulgen'in muthis sunuculuk kabiliyeti veya yere goge sigirilamaz espri anlayisi degil, zaten bu gencler arasinda guncel olarak donen geyiklerin ta kendisidir. zaga en basindan beri bu geyikleri (banallesmeden veya genellesmeden, orijinal bir yorum dahilinde) kullanarak insanlari guldurmeyi ve kendisine cekmeyi basarmistir.

    okan bayulgen ise hizla bahsi gecen toplumun sozcusu, "soylenemeyenleri soyleyen" adami haline gelmis, kimisi tarafindan el ustunde tutulmus, kimisi tarafindansa fazla hunhar biri olarak gorulmustur. onu ve programini sevmeyenler, hemen sanki hayatlarinda noktasina virgulune kadar takip ettikleri birer etik degerleri varmiscasina programa "cok yanlis, cok kotu" damgasini vurmuslardir. itiraf ediyorum ki bu entry'nin eski halini girdigim ilk zamanlarda ben de bunlardan bir tanesiydim.

    eger bir cehennem varsa oraya gidecek ilk insanlardan birinin ben oldugumu anladigim gunden beridirse gerek zaga, gerekse okan bayulgen hakkindaki fikirlerim tamamiylen degisti. halen daha programda yapilan seyin "turk toplumunun ahlaki yapisi" icerisinde kinanacak taraflari oldugunu dusunsem de, kendimi bu turk toplumundan soyutlayarak olaya bakmaya basladim. sadece benim gibi birinin, kendi ahlaki kriterlerinin varligindan soz etmesi kendi basina bir sacmalik degil, ayni zamanda bunu da programi degerlendirmede kullanmasi apayri bir malliktir diye dusunuyorum. ne mutlu ki artik mal degilim.

    ben kimim ki kendi ahlaki kriterlerimlen programi sorguluyorum? hayir, hakikaten, benim ahlak gorusum zaten porno denen olay tarafindan sinirlandirilmisken, zaga'ya laf etmem ne kadar dogru olabilir? "oglum herkesi becersin, kizim bakire kalsin" anlayisi degil midir?

    butun bu soylediklerime paralel olarak (bkz: shockhaber.com/#6025478) diyeyim. orada soylediklerim, beni hem otomatikman bu anlatmaya calistigim "turk gencligi" arasina, hem de "aptalligi gozler onune sereni yerden yere vuran zihniyet" cercevesine sokuyor. ne mutlu bana; demek orta yolu bulmusum ki her iki ucun da ozelliklerini icimde barindirabiliyorum.

    saatler boyunca zaga'nin ahlaki yonunden ve insanlarin aptalliga gerek istem disi, gerekse gonullu bir sekilde odaklandigi olayina degindikten sonra, simdi de biraz esprilerine donelim. vaktinde "ketcaplamak" miydi neydi, o bolum hakkinda "cok gerzek, nasil insanlar buna gulebilir" gibi bir yorumda bulunmusum bu entry'mde.

    iyi halt etmisim. her komedyenin, stand-up'cinin veya sunucunun farkli bir "komedi okulundan" geldigini bilmedigim, hatta kendimin bile bir komedi okuluna ait oldugumu bilmedigim, hicbirseyin farkinda olmadigim bir zamanda yazmisim belli ki. senelerdir amerika'da olmamdan dolayi zaga'yi cok takip edememekte, bu nedenle de su siralar esprilerin nasil oldugunu bilmemekteyim, ancak genel olarak diyebilirim ki, yazin veya kisin turkiye'ye gittigimde programa rast gelirsem, esprilere gulmekten oluyorum.

    zaga'nin bana gore benimsedigi komedi felsefesi tamamiylen abzurttur. aptal, sacma salak filan degildir, abzurttur ve komik olan sey de bunda yatar. inek olarak giyinmis birinin sokakta kosup "eureka!" diye bagirmasi ve memelerini sikmasi bana ne kadar komik, ama ote yandan ne kadar anlamsiz geliyorsa ve bu olaya ne kadar saatlerce gulebilirsem, zaga'daki esprilere de bir o kadar gulebiliyor, abzurt esprilerin aslinda ne kadar bilincaltina yer etmis birtakim gozlemlerin harmanlanip disari vurulmus hali oldugunu gorebiliyorum. bir "elemanlar" bir baskasina nasil "aksanlarlan dalga gecip komik olmaya calisiyor" izlenimi veriyorsa, bana da o kadar abzurt geliyor ve bir yandan hem "hakikaten de boyle birsey, biraz da olsa var" derken, diger yandan da var olanin abartili disavurumuna program suresince yarilabiliyorum.

    simdi biraz da karsilastirma yapalim. bir zaga, turk izleyicisi ve turk medyasinin ozel kanallar ile tanistigi gunden beridir ustunde kara bir bulut gibi mevcut olan kalite yoksunlugundan oturu, hicbir zaman ulasmak istedigi noktaya ulasamayacaktir gorusundeyim. ancak bu kara bulut bir yana, zaga'nin her zaman turk kulturunun espri anlayisi, kalite anlayisi ve aliskanliklari ile sinirli kalacagini dusunuyorum (misir, iran ve turk kulturlerinde komedi anlayisi uzerine ciddi antropolojik calismalarim mevcuttur ve halen devam etmektedir).

    bu nedenle amerika'dan alisik oldugum bir david letterman gibi, veya bir conan obrien gibi hicbir zaman olamayacaktir zaga. kimileri "jay leno'nun kotu bir taklidi, eheh" dese de, talk show konseptinin basmakalip olmadigini, kulturden kulture degisiklik gosterdigini ve turkiye'de de zaga, beyaz show, veya diger ucta oldugu gibi ibo show, seda sayan'la baygin saatler gibi haller aldigini unutmamak gerekiyor.

    boylelikle zaga'yi hicbir zaman yabanci konseptlerlen karsilastiramayacagimiz sonucuna variyoruz. basindan beri dedigim gibi, butun diger programlari oldugu gibi bu programi da izleyici sekillendiriyor, cunku programdan ne gibi seyler elde edilmesi gerektigini tayin etme tekeli yalnizca izleyicide bulunuyor ve yine ayni izleyici, kendini eglendirmek maksatli butun fantazileri kendi kendine uretiyor. izleyici ne duslerse, neyi arzularsa zaga da o sekli aliyor. televizyonun ortaya ciktigi gunden beridir var olan basit bir kuramdan yola cikarak diyebiliriz ki, hersey izleyicide bitiyor.

    bitti.
  • jenerik müzikleri hep harika olmuştur.
hesabın var mı? giriş yap