• ayala malach pines kitabı

    edebiyat veya okumak bence en çok kendini tanımaya, insanı anlamaya yarar. bunu kurgu eserler, romanlarla yapabileceğimiz gibi bilimin analitik gözünden de yapmaya çalışabiliriz. insana dair anlamanın değerli, önemli olabileceği en şenlikli mesele aşık olmak ve devamında gelen ilişki süreçleridir diye düşünüyorum. işin başlangıcı, yani aşık olma süreci daha önce incelemesini de yazdığım aşık olmak kitabında yer alıyor. o inceleme için (bkz: aşık olmak/#102707216)

    “peck’e göre aşık olmanın özü şudur: ‘bireyin egosunun sınırlarındaki bir bölümün bir anda çökerek kişinin kendi kimliğini başkasınınkiyle birleşmeye açmasıdır. bu ani kendinden geçiş, kendini kendinden bırakma hali, kişinin kendisinin sevilene doğru bir anda gürleyerek akması ve egonun sınırlarındaki bu çöküşü takip eden yalnızlığın bir anda kesintiye uğraması, çoğumuza mest olma halini yaşatır. sevdiğimiz ve biz artık bir oluruz! artık yalnızlık yoktur!’ (s. 232)”

    işin zevkli kısmı başlangıcı fakat bir de bunun devamı var.

    “er ya da geç, günlük yaşamın sorunları karşısında… gerçeklik aşık çiftin bu şahane birliğinin içine sızar… her ikisi de kendi kalplerinin mahremiyetinde sevdikleriyle bir olmadıklarının, sevdiklerinin kendi arzuları, zevkleri, önyargıları ve kendi zaman döngüleri olduğunun ve hep olacağının farkına varmaya başlar. bir anda ya da yavaş yavaş egonun sınırları teker teker yeniden yerine oturmaya başlar, bir anda ya da yavaş yavaş aşk biter. yeniden iki ayrı insan haline gelirler. (s. 232)”

    işte aşık olarak başlayan hikayenin devamını da bu kitap ele alıyor. gizemci, büyülü düşünme heveslisi dostların “aşk akılla bilinemez, incelenemez, irdelenemez, sadece yaşanır” iddialarına inat ayala hoca bu konularda da klinik psikoloji ve sosyal psikoloji alanlarının literatürünü çok kapsamlı bir şekilde taramış, kendi çift terapisi deneyimleri ile de yoğurup bize okunabilir, faydalı ve zevkli bir kitap sunmuş.

    kitabı okurken ne hissedeceğiniz bir sürü şeye bağlı. mesela henüz 20’lerinizin başında ve en uzun ilişkilerinizi sayarken haftalarla ölçülen zaman birimlerinden bahsediyorsanız bu kitabı okumanız için erken. mesela artık bir ayağınız çukurda, gözünüz toprağa bakıyorsa çok da canınızı böyle şeylerle sıkmanıza gerek yok. şu aralar sokağa çıkmayın aman diyeyim covid oluverirsiniz, cenaze namazınızı kılan bulunmaz. sağlık sorunlarınız, geçinme sorunlarınız varsa, işsizseniz de mesela bu işlere kafa yormak istemezsiniz. aşık olmak ilişkilerde tükenmişlik falan biraz ekabir olmayı gerektiriyor. lüks dertler bunlar. herkesin böyle dertleri olsa keşke.

    kitabı okurken yaşınız kadar uzun bir ilişkinin neresinde olduğunuz da kitap boyunca hissettikleriniz üzerinde etkili olacaktır. çok coşkulu bir ilişkinin ilk aylarındaysanız “neye dikkat etmeliyiz?” diye okuyorsunuz. kötü giden bir ilişkinin içindeyseniz veya yeni bitmiş bir evliliğin ardından okumak zamanı bulduysanız “hımm bak onları hep öyle yaptık, meğer bunlar hep belliymiş. keşke haberimiz olsaymış bu metinden.” gibi duygular besleyebilirsiniz, canınız sıkılabilir. psikoloji alanında dertlerinizle, şeytanlarınızla yüzleşmek her zaman can sıkıcı bir tecrübe oluyor ama bunları daha doğru anlamak ve üstesinden gelmek, olmak istediğimiz insana doğru tekamülümüzde önemli de bir yer tutuyor.

    kitabı en faydalı bulacak insanlar iyi giden bir evliliğin ilk birkaç yılında bulunanlar. hali hazırda eşimle bizi birbirimize çeken şey hangi çocukluk travmalarıdır? birbirimizin hangi psikolojik ihtiyaçlarına karşılık geliyoruz? neden başkalarını değil de birbirimizi seçtik? bunlar gibi soruların yanıtlarını bulmanızı sağlayacak bilgiler aşık olmak kitabında yer alıyor ve tükenmişliğin başlangıç sebepleri ile doğrudan ilişkili. dolayısıyla ben bu kitaptan önce aşık olmak kitabının okunmasını öneririm. sonra buraya gelmek lazım. kitaplar birbirini güzel takip ediyor. ilişkiniz veya evliliğiniz birkaç yıldır iyi gidiyor ya bu iyilik halinin devamı için nelere dikkat etmelisiniz, bunları görmek için aydınlatıcı bir kitap. işin can sıkıcı olabilecek bir yanı da şu ki aslında işlerin hali hazırda o kadar da iyi gitmiyor olduğunu görme ihtimali de var. ama her durumda erken teşhis hayat kurtarır. en azından kurtarma ihtimali artar.

    ayala hoca, tükenmişliğin boyutlarını, sebeplerini ve çözüm yollarını ele aldığı bu kitapta entelektüel çekimden, iletişime, cinsellikten romantik imgelerin gerçekleştirilmesine kadar pek çok konuyu detaylıca ele alıyor. bir bölümde ise tükenmişliği yoğun yaşayan ve az tükenmiş çiftlerin arasındaki 10 tane temel farkı ele alıyor.

    kitap, tükenmişliğin kaçınılmaz olmadığını da ifade ediyor ancak zorluğundan da dem vuruyor:

    “bu değişkenler birbirleriyle sürekli bir etkileşim halinde olduğundan bu alanlardan herhangi birindeki olumlu bir hareket iyiye doğru bir döngü başlatırken, olumsuz bir hareket sonu tükenmişlikle biten kötü bir döngü yaratır. bu domino etkisi, tükenmiş bir ilişkiyi hem köklenen hem de gelişen bir ilişkiye dönüştürme işini kolaymış gibi gösteriyor. çiftin yapması gereken tek şey, belki de ilişkideki iletişimin niteliğini veya niceliğini düzelterek ilişkiye karşı olumlu bir yaklaşım sergilemeye başlamaktır. ancak biliyoruz ki bu tür tavsiyeleri vermek, onları uygulamaktan daha kolaydır. çoğu çift ne yapılması gerektiğini zaten bilir, sorun bu gerekenleri ilişkideyken yapabilmektir. (s. 287)”

    aynı paragrafların devamında yazar, bu kitabı neden henüz iyi gitmekte olan evliliklerinin ilk yıllarındaki kişilere önerdiğimi açıklar gibi:

    “çiftlerin ellerine balyozu alıp ilişkilerini yıkmasına gerek yok, tek yapmaları gereken ilişkilerinin yavaş yavaş ellerinden kayıp gidişini izlemek. aşkın yıpranma süreci başladığında bunu durdurmak çok zordur, geri döndürmek ise çok daha zor. (s. 287)”
  • genel itibariyle son derece pesimist bir kitap olmasına rağmen, duygular bir kenara bırakılarak okunduğu takdirde son derece yararlı ve değerli bir kitaptır. insanın kendi özüne ve çevresine, kısacası içinde bulunduğu hayata ayna tutar, farkındalık yaratır.

    “çoğu kişi, en yumuşak yüzlerini işyerinde iletişim halinde oldukları 'yabancılara' gösterir. o yabancılara sorsanız, hepsi nazik ve özenli kişilerdir. ancak hayatlarında güya en önemli saydıkları kişinin olduğu eve dönünce, kibarlığa da özenli olmaya da ne güçleri ne de sabırları kalır. o yüzden zarafet ve inceliği bir kenara bırakıp kendilerine 'en azından evde istediğim gibi olabilirim' derler.” (s. 114)

    ilişkisi hakkında olumsuz fikirler üretmeye başlamış bir insanın en büyük endişesi, alacağı kararın doğruluk derecesidir. kitabın içeriğinde belirtilen istatistiki veriler, insan kaynaklı bir veritabanı oluşturduğu için pek de içaçıcı değildir ve olumsuz düşüncelerle dolu bir aklı “ben de çoğunluğa dahilim” diyerek tasdikleyebilecek niteliktedir. ancak çoğunluk her zaman doğru değildir. bu nedenle, o çoğunluğun bir kısmını da şüphesiz yanlış kararlar alan bireyler oluşturur.

    şahsi fikrime göre bu tür kitaplar kılavuz niteliğinde okunmamalı, ayna olarak görülmelidir. nasıl aynaya bakıldığında kişiye dair olmayan objeler ayrıştırılabiliniyorsa, kitap okurken de aynı şey söz konusu olmalı ve “bu kısımlar bana uymuyor” denilebilmelidir.

    her şeye rağmen, umut her zaman var.

    benim hala umudum var
  • tek olarak var olsunlar o vakit
  • harika bir kitap okumanın mutluluğunu yaşıyorum. konusu belli bir grubu kapsasa da kesinlikle herkesin okumasını tavsiye ediyorum. çokça duyduğumuz tükenmişlik durumuna dair bu alanda çiftlerle yüzlerce çalışma yapmış bir yazarın elinden çıkıyor kitap. hem teorik olarak hem vaka örnekleri ile bol bol desteklenmiş. bütün çiftlerin ilişkilerine dair bir farkındalık kazanması için bolca örnek ve detay var. kitabın sonunda tükenmişlik seviyesini ölçmeye yarayacak bir test de bulunmakta. testi çözerek kendinize dair bir fikir edinebilirsiniz. kitabın dili gayet sade ve akıcı. çok fazla kuramsal kavramla boğulmamış. çoğu vaka yazarın kendi çalıştığı çiftlerden. bunu da kitabın her yerinde güzelce kullanmış.
hesabın var mı? giriş yap