• efenim, soz konusu replik, biz sokakta camdan bakan teyzenin "kucuk" diyerek hitap edebilecegi yaslardayken, teyzeye yaptigimiz servis sonucu kazandigimiz parayi, bakkalin tezganinin ustune atarak, adamin gozunun icine baka baka sordugumuz sorudur.

    onlarca gofret, eticin, cokomel, cokokrem cesidi arasindan bakkal bize paramiza uygun secimleri sunar veya kafasi bozuksa bu olur diyerek eline geceni verir, bizde onu verdigimiz para konusunda kazik mi yedik naptik biledemeden sorgusuz sualsiz alir yeriz. hatta bircok bakkal sirf bu yuzden cocuk isi zerzevatlari elinin alti biyerlere yerlestirmistir.

    bazen sansimizi canimizin cektigi sey uzerinde deneriz, tupte cokokremi ayaklarimizin ucuna dikilip alir abi bu olmaz mi yani diye sansimizi zorlariz.. iste yine bakkal amca/abinin vicdaniyla orantili hadi al bakalim yada olurmu lan o, al sunuda git haydi isim gucum var benim ile karsilasabiliriz. zamanla git-gel bakkalimizi tanir, bakkal bosken daha cok sansimiz olacagini ogrenir ve bu konuda kendimizi gelistirir ve boylece herseferinde leblebi tozu yada renli naylon kolonyayla postalanmaktan kurtuluruz.
  • repligin basinda abi yerine bakkal amca olur genelde. altin kafeste yetistirilen bir minikse bayim falan da diyebilir.
  • sanırım yiğit özgür'ün 'elinde sımsıkı tut hiç bişey olmaz evelallah' diye cevapladığı soru
  • (bkz: gol olur)
  • bu soruyu soran veledin ayağında yüzde doksan ihtimalle kendisine büyük gelen terlikler (abi, ablaya ait) vardır. yüzde kırk iki ihtimalle de ters ayaklara giyilmiştir o terlikler.
  • çocukluğumda, cebimdeki bozuk paralarla bakkala öylesine gidip, büyük bir heyecanla cevabını bekleyerek sorduğum soru.

    kapitalizmin mahallemizdeki şubesi olarak gördüğüm "o" bakkalın, genellikle birkaç garip-gureba heves kırıcı bakışından sonra sorumu; "bu parayla ne alınır?" olarak yinelerdim ki kararlılığım anlaşılsın.

    en nihayetinde bakkal (sahibi, eşi yada çocukları hiç farketmez), avucumdaki parayı şöyle bir süzerdi ve satın alabileceğim ürünlerin raflarını yada bulundukları paket benzeri nesneleri gösterip; "işte onlar var, al oralardan" diyerek bu gerilim dolu bekleyişi, benim için başka bir gerilime sürükleyerek bitirirdi.

    çünkü ürünlerin tam fiyatlarını söylememişti ve raflarında da yazmıyordu. çünkü ben almaya karar vereceğim mamülün fiyatına göre belki birden fazla alacaktım. böyle bir halet-i ruhiye içinde isem eğer, bütün cesaretimi tekrar toplayıp; "peki şundan iki tane alabiliyor muyum?" diye sorardım ki bakkal ; "bütün gün mahallede top oynayıp kafamızı şişiriyosunuz zaten. bahçeye kaçıyorusunuz topu, çiçekleri eziyosunuz vs. vs. vs. yürü git, o parayla hiçbişey alamazsın" der ve oturumu sonlandırırdı. yada eğer iyi bir anındaysa, yine şekilsiz bakışlarla süzer fakat; "üffffff al hadi al" diyerek beni büyük bir şaşkınlığa sevk eder, yüreğime su serperdi.

    aldığım şeyi yer/içer (genellikle yiyecek şeyler olabiliyordu tabi), üzerinden bir mahalle maçı yada mahallemize has bir oyun olduğunu tahmin ettiğim (daha sonra öğrendim ki başka mahalleler de biliyormuş) "göt kazmaca" süresi geçtikten sonra, bu diyaloglar tekrar yaşanırdı.
  • (bkz: yaşanmıştır)

    mardin'de bi' bakkalda, 130 cm uzunluğundaki bi' çocuğun, cebinden 10 kuruş çıkartarak bakkal abisine sorduğu sorudur...
  • yıl 98 veya 99. onuruno ilkolkul 3'e gidiyor. bakkalımız ahmet abiye yanlışım olmasın 25 bin gibi rakamla yaklaşıyorum. hatırladığım kadarıyla o paraya bir simit ve bir meyve suyu alınabiliyordu. soruyorum "ahmet abi bu paraya ne olur?" gülümseyerek ver bakalım diyor hmm diyerek tebessümle gofret, çikolata, cips, 10 civarında bilye vererek ayrıca bir bardak şalgam suyu ikram ederek yolculuyor beni. sevinçle eve gidiyorum annem bakıyorum bunları alacak parayı nereden buldun diyor. anlatıyorum. elimdeki alıp benimle iade etmek için gidiyor ama allem ediyor kallem ediyor geri aldırtamıyor. bırak çocuk yesin oynasın ne olacak bundan kar etmeyi düşüneceksek allah belamızı versin geberip gidelim diyor.

    daha sonra oradan taşınıyoruz üniversitedeyken geri geliyorum yıllar sonra, mezarına taze çiçekler bırakıyorum ve suluyorum. dua edip geri dönüyorum. huzur içinde yat abim senin gibiler toprağın altında oldukça biz üstündekiler utançla yaşamaya devam edeceğiz tırnağınızın kiri olamayacağımız için.
hesabın var mı? giriş yap