*

  • 2000 tarihli zygmunt bauman kitabı.
  • zygmunt bauman abimize başlamak için pek doğru olmayacak kitap. bunu size üç kitap okuyan -bunlar da roman ve öyküden ileri gidemeyen- birinin havalı görünme çabasıyla söylediği "canım yha o çok kompleks tağam mı herkes anlayamaz yhani" tarzıyla söylemiyorum ey halkım, içinde marx, simmel, weber gibi isimlere bolca değindiğinden bunlara aşina olamama ihtimalinizi dikkate alıyorum ve siz değerli gönül dostlarına okuyup örnek alasınız diye şunu bırakıyorum:

    benim bugünkü özgürlüğüm dünkü özgürlüğüm tarafından sınırlanmıştır; ben geçmişteki eylemlerim tarafından "belirlenmiş", yani şimdiki özgürlüğüm açısından kısıtlanmış olurum.
  • zygmunt bauman'ın can yayınları tarafından yayımlanmış kitabı. (çev. sinan okan çavuş)

    akışkan modernite’de bauman, yaygın olarak “postmodernite”, daha az oranda da “geç modernite”, “yüksek modernite” veya “ileri modernite” gibi şekillerde isimlendirilen olguyu ele alıyor. aydınlanma sonrası yükselen rasyonel, hedefleri ve yolu belli, öngörülebilir, özgüvenli, katı modernitenin karşısına belirsiz, tekinsiz, güvencesiz bugünü anlamak için kendi kuramsal çerçevesini, akışkan moderniteyi koyuyor. bunu da ancak kendi düzeyindeki birinin altından kalkabileceği biçimde yapıyor: aynı metnin içinde bir yanda platon, marx, weber, huxley, orwell, bourdieu, sennett var, bir yanda tüketim toplumu, kapitalizm, cep telefonları, alışveriş merkezleri, göçmenler, mülteciler, sanal dünya...
  • bauman, modern toplumu birer ''tüketici toplum'' olarak görmüştür. akışkan modern hayatı (bkz: solid modernity) ''katı modernite'' aşamasından ayırt eden birçok özellikle tanımlamıştır. bauman'a göre, komünizm'in çöküşü katı modernite'nin son hareketidir. akışkan modernite ise hareketlilik, istikrarlı kurumların eksikliği ve tüm durumların kısa ömürlü doğası ile vücut bulur. bireyler, akışkan modern hayat ile hareketleri için referans gösterecek dayanıklı bir hayat çerçevesinden yoksundur. birey şimdi, parçalanmış ve kısa vadeli hayat projeleri için çarpışmaktadır. birey, gelecekle ilişkin ebedi belirsizliği acı ve hastalıklı düşünceler içinde karşılar. bu bireyin ahlaki benliğini içerir. ikinci olarak, güç ve siyasetin ayrılması. bu noktada, devlet ana rolü olan (bkz: certainty-producer) niteliğini yitirir. bu , çağdaş devletin kendi bölgesinde ve sosyal güç üzerinde uyguladığı kontrol gücünü kaybettiği anlamına gelir. bu durumda, globalleşmenin acımasızlığı dünyayı hukuksuz, gücü olan alır (bkz: might-is-right) noktasına getirmiştir.
  • kaynak, araç ve seçenek değişkenleriyle alışverişin matematiğine inmiş, hayatımda şahit olduğum en güzel bağımlılık incelemesini yapmış zygmunt bauman kitabı.

    --- spoiler ---

    bununla birlikte, seçenek yelpazesi son derece geniş ve olası yeni deneyimlerin sayısı neredeyse sonsuz olsa da seçim, hem bir lütuf hem de bir lanettir. seçim yapan kişinin hayatı risklerle doludur. kararsızlık, aslında oldukça lezzetli olan özgür seçim çorbasında yüzen mide bulandırıcı bir sinek olarak kalmaya mahkumdur. ek olarak, alışveriş bağımlısı birinin mutluluğu ile sefaleti arasındaki denge, vitrindeki seçeneklerin bolluğundan daha farklı unsurlara bağlıdır. seçeneklerin hepsi de gerçekçi seçenekler değildir; gerçekçi seçeneklerin boyutu, seçime sunulan parça sayısının değil, seçimi yapan kişiye tahsis edilmiş kaynakların hacminin bir fonksiyonudur.

    bol miktarda kaynak olduğunda kişi, doğru ya da yanlış, "şeylerin" "üzerinde" ya da "ilerisinde" olma, hızlı hareket eden hedeflerden geri kalmama ümidini her daim canlı tutabilir; dolayısıyla kişi, risk ve güvensizlik durumlarını önemsemeyebilir ve seçenek bolluğunun, belirsizlik içinde yaşamanın rahatsızlığını, debelenmenin nerede ve ne zaman son bulacağından ya da bir sonun olup olmadığından hiçbir zaman emin olamamanın huzursuzluğunu kat kat telafi edeceğini düşünebilir. asıl zevkli olan, koşunun kendisidir; ne kadar yorucu olursa olsun koşu yolu, bitiş çizgisinden daha eğlencelidir. bu, "göle giden yol gölden daha güzeldir" deyişinin tam karşılığıdır. hedefe varış, yani seçecek bir şeyin kalmadığı yer, çok daha sıkıcı ve yarınki seçeneklerin bugünküleri geçersiz kılmasından daha korkutucudur. asıl arzu edilen şey arzunun tatmininden çok, kendisidir.

    --- spoiler ---
  • geç modernite (veya akışkan modernite), günümüzün oldukça gelişmiş küresel toplumlarının postmodernite olarak bilinen sonraki çağın bir unsuru olmaktan çok, modernitenin devamı (veya gelişimi) olarak nitelendirilmesidir.

    akışkan modernite fikrini ortaya atan zygmunt bauman, özelliklerinin birey hakkında, yani artan belirsizlik duyguları ve ambivalans durumun kişiselleştirilmesi hakkında olduğunu yazdı. bir kişinin bir sosyal konumdan diğerine akışkan bir şekilde geçebildiği, modernitenin bir tür kaotik devamıdır. göçebelik, "akışkan modern" kişinin genel bir özelliği haline gelirken, bir turist gibi kendi hayatında yer değiştirirken, kendisini işlerden, eşlerden, değerlerden ve bazen politik veya cinsel yönelim gibi geleneksel destek ağlarından kurtarırken, aynı zamanda kendisini bu ağların dayattığı kısıtlamalardan veya gereksinimlerden kurtarır.

    bauman, akışkan modernizmin bireye yüklediği yeni sorumluluk yükünü vurguladı; geleneksel modellerin yerini kendi seçtikleri alacaktır. küreselleşmiş topluma giriş, eski moda kervansarayda gezginlerin kabul edilmesine benzer şekilde, kendi duruşu ve onu finanse etme yeteneği olan herkese açıktı. sonuç, kalıcı (sağlam) bağlılık yerine geçici olarak kalmak yerine geçişe vurgu yapan normatif bir zihniyettir ve bu yeni tarz bir kişiyi kendi varoluşsal yaratımlarının hapishanesine doğru sürükleyebilir.
  • zygmunt bauman, günümüz yaşam biçimini akışkan modern dünya olarak
    betimlemektedir. bu betimlemeyi yapmasının nedenini, günümüz dünyasının tıpkı sıvılar gibi sürekli değişim içinde şeklini koruyamaması olarak göstermektedir. bu değişimin hızına ayak uyduramayan doğal olarak oyunun dışında kalmaktadır.
    bu akışkan dünyada kategoriler bile hızla değişime uğramaktadır. birey bir gün yüksek maaşla nitelikli bir işte çalışırken ertesi gün yetersizliği nedeniyle işsiz kalabilmekte ya da çalıştığı bir firma birdenbire batabilmektedir. aynı birey bir gün bir sınıfın üyesi iken ertesi gün kendini başka bir sınıflandırmanın içinde bulabilmektedir. dolayısıyla yaşamın standart bir rotasının varlığı, olsa olsa on dokuzuncu yüzyıl ve de erken yirminci yüzyılın bir hayali olabilir.
hesabın var mı? giriş yap