• tempo tutma amacli butun uzuv sallama eylemlerinin basarisizlikla sonuclanmasini saglayan yün battaniye cesidi.
  • (bkz: 5 dörtlük)
    (bkz: 5 8lik) (bkz: 7 8lik) (bkz: 9 8lik) (bkz: 10 8lik) (bkz: 11 8lik)
    (bkz: 9 16lık)
  • (bkz: bira)
  • ortaokulda yapılan müzik dersi sözlülerinin belalısı. solfej kabusu.
  • "ritim olmazsa aksak kalır, yürümez bu hayat"

    bir ihtimal daha var filminde, filmden çok daha fazla aklımda yer kaplamış cümle.

    savaş dinçel (saygıyla anıyorum müthişti her zamanki gibi) ), müjdat gezen, mustafa alabora, osman yağmurdereli, hülya avşar (son 2 isim olmasa iyiydi ya neyse) gibi bir kadro yüzünden izlediydim ama eksik birşeyler vardı. gerçek türk müziği belki, belki gerçek bir ses, belki de ritim...
  • bir öykü düşünelim, ali veli züleyha yeşim isminde karakterler olsun. ali bir süre sonra veli gibi, veli yeşim gibi davranmaya başlıyor. olaylar hala anlaşılabilir ama kimin kim olduğu pek belli değil artık.

    işte aksak ritim de böyle birşey.
  • bir çiçekçi kız güldane'nin garip öyküsünün anlatıldığı romandır. yer yer metin kaçan'ın metinlerinde yer alan anlatıma benzeyen yer altı dilinin etkileri görülür. güldane kızımız geceleri mum ışığında banyo camını açarak soyunur ve kardeşi yunus paraları toplar. sonraki bölümlerde bir alışveriş merkezi inşaatı önünde çiçek satan güldane kızımız kendisini rahatsız eden bir jip şoförüne kireç tozu atarak onun kaza yapmasına sebep olur. jipin şoförü aralarında daha sonra garip bir ilişki başlayacak olan halil kardeşimizdir. bu arada güldane kızımızın annesi safiye ve babası cevdeti unutmayalım. yan karakterler olarak hikayeye girerler. roman istanbul'un arka sokaklarında, güvenli ve konforlu hayatların yataklarında mışıl mışıl uyuduğu hiç bir zaman farkında olamadığı aksak ritimli bir hayatı anlatma derdindedir. bu ritimi yazar yunus'un darbukasının sesinde arar. halil ve güldane ilişkisi kimi bölümlerde gerçeküstü bir hal alır. halil'in kendi travmasını da romanın sonunda annesi ile olan ilişkisinden öğreniriz. insanın bel kemiğini titreten, inanılmaz bir roman değildir. ancak gaye hanımdan insan daha iyisini beklemektedir. haydi hayırlı tıraşlar...
  • yunus diye bir kardeşi var, kahramanımız güldane'nin. solucan biriktiriyor, divan'ın altında. sonra baba şiddetinden öfkeye kapılıp, dolduruyor hepsini ağzına. bir çocuğun yapabileceklerini düşünmek adına güzel tariflemiş gaye boralıoğlu.
    kitap, türk film klasikleri sahneleri canlandırdı gözümde ilk okumaya başladığımda. ancak, açlığa karşı dayanışmayı bir roman ailesi fertleri üzerinden harmanlamak basitime gitti. romanlar, bu ülkede diğer beyaz topluluklar gibi ne zaman hikayelere konu olabilecekler, hep sikilmeye mahkumlar mı? bu beyoğlu'nda yaşayıp, romanlar üzerinden edebiyat yapan yazar topluluğunu dolapdere'de darbuka eşliğinde gezdirmeyi düşündüren bir yorum yapmak istemesem de, kitabın dilinin fakir ama onurlu bir genç kızımızın biraz orhan veli'nin bir filiz vardısı minvalinden günümüze uyarlanması biçiminde olduğunu söylemek haksızlık olmaz diye düşünüyorum. yazmaya devam et, gayeciğim. okuyacağım ben seni.
hesabın var mı? giriş yap