*

  • liseli ergen ateistlerin şekilden münezzeh allah ı insan gibi hayal ederek çevrelerindeki kızlara hava atmak için tartıştıkları soru cümlesi.
  • hamdi dedem yaklaşık bir asır önce izah etmiş;
    eşyaya şey denmesi dilenmiş olmasındandır. bu manaca allah şey denmez fakat dileyen manasında şai denir buna göre her şeye kadirdir ifadesinde allah dahil değildir. fakat her şeyi bilici cümlesinde dahildir. allah teala kendi gibi bir allah daha yaratabilir mi tarzında bir kuruntuya düşme akla gelmez. zira o mümteni yani olamazdır, şey değildir. hem sonradan yapılsın hem ezeli olsun ! işte imtina, muhal, olamaz , buna derler.
    *, *
  • allah; taşı yaratandır, kaldırıp kaldırılmayacağına hükmedendir.
    o, taş gibi nefsleri de yaratmıştır. nefs taşı yontula yontula parçalanırsa o taşın hükmü onun kişiden kaldırılmasıdır. şayet yontulmazda inatçılıkla olduğu gibi kalmayı dilerse allah o taşın kaldırımaması hükmünü verip kaldırmaz. heva ve arzularla yontulurda şekil/sıfatlar verilirse, kıyamette kişi ile allah'ın huzurunda dirilir. allah taşı kaldıran, kaldırmayan, susturan, konuşturandır.
  • insan için geçerli olabilecek bir soruyu, allah için sorma hatası yapılmış sorudur. bunu sorarak karşı tarafın kafası karıştırılmaya çalışılır:

    şimdi bu yaratılacak taşın dünyada ve yer çekimi etkisinde olması lazım, uzayı düşündüğün zaman taşı kaldırmak diye bir şey yok çünkü.

    bunu bile düşününce sorunun ne kadar anlamsız olduğunu anlıyorsunuz.
  • klasik teist tanrı tasavvurunda kudret sıfatı bağlamında tanrının her şeyi yapabileceği her şeyi yapabilecek güce sahip olduğu anlamında tanrının kâdir-i mutlak olduğu yani kudret sıfatına sahip olduğu düşünülür ya da kabul edilir. dolayısıyla her şeye gücü yettiği kabul edilen bu tanrı mutlak kudreti olmasından kasıt her şeye güç yetirmesi kudretinin sınırlı olmaması başka bir güç ya da varlık tarafından sınırlandırmamasıdır. dolayısıyla kudret sıfatı felsefi ve teolojik anlamda yine diğer sıfatlar gibi tartışma konusu olmuştur ve nasıl anlaşılması gerektiğine dair filozoflar farklı görüşler ortaya koymuşlardır. özellikle de kudret sıfatının tanımında kullanılan her şeyin ifadesinden kastın tam olarak ne olduğu ya da bu iradenin tanrı her şeyi yapar cümlesindeki her şeyin nasıl anlaşması gerektiği dini metinler kadar açık olmadığından dolayı kudret sıfatı mahiyeti tartışma konusu olmuştur. kudret sıfatının tanımı ve neye dair olduğu yönünde iki görüş vardır.

    1.metafiziksel, mantıksal herhangi bir sınırlama olmaksızın tanrının her şeyi yapabileceği görüşüdür.

    2.kudretin sadece mantıksal imkan dahilinde olan şeyleri yapabileceği anlamında mantıksal imkan sınırlandırılmış kudret sıfatı anlayışıdır.

    özellikle düşünce tarihinde kudretin mahiyeti ve taalluk halini belirlemede swinburne'nin formüle ettiği taş paradoksunu da hatırlayabiliriz. taş paradoksunda şu soru yöneltilir : tanrı kaldıramayacağı taşı yaratabilir mi? eğer söz konusu tanrı taşı yaratabilirse kaldıramayacağı taşı meydana getirmiş olur. eğer taşı yaratamazsa aciz kaldığı bir fiil ortaya çıkar her halükarda tanrı kudretli değildir gibi bir görüş paradokstur. bu paradoksla bazı düşünürler tanrının kudret sıfatının sırlanamayacağını savunurken bazıları ise tanrının imkansız fiilleri yapmada isteyerek kudret sıfatını sınırlayabileceğini ileri sürmüşlerdir.

    edit:imla
  • bazı, ileri derecede ultra zeki ateist abilerin, güya ters köşe yapmak için sorduğu sorudur. bazen de, ileri derecede ultra zeki dinci abilerin de buna cevap vermeye çalıştığı gözlemlenmektedir.

    şimdi, dinciyi de ateisti de boşverin böyle bir soru karşısında bir inanan ne cevap vermelidir? esas soru budur. cevap ise; ''bilmiyoruz'' deyip kestirip atmaktır;

    ateist emmi; allah, kaldıramayacağı taşı yaratabilir mi?
    müslüman emmi; ben ne bileyim? öldüğün zaman allah'a kendin sor o kadar merak ediyorsan.

    niye böyle diyorsanız, biz allah'ı onun (kitapta) bildirdiğinden başka bilemeyiz. hal böyle olunca da, bilmediğin şeyin neyini konuşacaksın? ayrıca allah, kendisi hakkında bilmediğimiz şeyi konuşmamızı yasakladığına göre ve biz de (eğer inanıyorsak) allah'ın emrine uymamız gerektiğine göre, ne diyebiliriz ki?

    aha bak;

    de ki: "rabbim, ancak şunları haram kıldı: "iğrençlikleri-görünenini, gizli olanını-günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi allah'a ortak koşmayı, bir de allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemeyi." araf 33

    ayetin son cümlesine dikkat edin. şuradan da aynı ayetin diğer meallerine de bakabilirsiniz; https://www.kuranmeali.com/…irma.php?sure=7&ayet=33
  • soruyu buharlaştırmışsınız ama soru o kadar kolay bir soru değil
    bir paradoksa işaret ediyor.

    her dilediğini mutlak yapabilmek ve daim mutlak en büyük olmak birarada mümkün değildir.

    her dilediğini yapan ve daima en büyük olan
    intihar edemez
    kendinden daha büyüğünü var edemez
    bunları yapabilse daim en büyük olabilemez
    yapamazsa her dilediğini yapabilen olamaz.

    tanrı hepimizi affetsin
  • çelişki barındırdığından paradox gibi algılanan soru cümlesi.

    her şeye kadir olan, her şeye kadir olanın yapamayacağı bir iş yapabilir mi?

    sorunun orijinali budur. görüldüğü üzere cümlenin başındaki varsayımı, virgülden sonra yok sayma yoluna gidilerek çelişki oluşturulmuştur. her şeye kadir olanın yapamayacağı bir iş yapsa allah -hâşâ- her şeye kadir olmuş olmayacaktır. eğer her şeye kadirse, yapamayacağı bir şey yoktur. bu durumda eğer allah'ın her şeye kadir olduğuna inanıyorsak, cümlenin geri kalanında bahsedilen kendini her şeye kadir olmaktan çıkartmak gibi bir şeyin düşünülemeyeceğini görüyor olmamız gerekir. çünkü bu her şeye kadir olmayan bir allah demektir ki, en başta allah'ın her şeye kadir olduğunu kabul etmiştik. bu durumda cümlenin 2. kısmı, 1. kısmındaki kabulü kabul etmediği için anlamsız kalır. yani "her şeye kadir olmak" ile "yapamamak" bu çelişkiyi barındırdığından, cümlenin 2. kısmı, 1. kısımdan, kabulden kopartılıp ayrıca değerlendirilse bile anlamsız oluyor.

    sözün özü hatalı, çelişki barındıran bir sorudur. anlamsızdır.
hesabın var mı? giriş yap