*

  • olmasa mektubun ve son mektup gibi şarkılarda etkisi incelenmiş olan mektup cinsi.
  • ayriligi getiren mevtup olsa da, ayrilmis insanlar arasindaki mektuplasmayi da anlatir. zira kopan insanlarin sadece mektuplarla suren iliskilerine de rastlanmaktadir.
  • (bkz: ask acitir)
  • vakti zamanında bu mektuplar çok pis göte girerdi (artık mektup yazan kalmadığı için...siktirname daha çok cep telefonundan mesaj atarak veriliyor).
    mektubu alınca bir süre donup kalır, harflerle uzun uzun bakışırsın.
    olayı algılayınca, bir güzel ağlama krizine girersin. bir süre sadece ağlarsın.
    sonra gözyaşları tükenir, bilimum sinir, hırs, nefret ... duyguları içini kaplar, mektup paramparça edilir...
    daha sonra olaylar değişik sekillerde gelişebilir.
  • buna hiç hazırlanmadım.
    onca kalem tuttum seni düşünüp.ama bu aklima hiç uğramadı.
    prova etmek bile istemedim ayrılığı.
    zaten her şey emprovize değil miydi şu hayatta ?sen beni emprovize sevmiyor muydun ?
    şimdi,memleketin en sevdiğim köşesinde,en sevdiğim kadınla geçirdiğim başbaşa geceler ve sayılı günler sonra gelecek olan o an-sız son- aklımda.
    bir iki şarkıyı bir kaç vakit dinleyemem,fotoğraflarını yazdıklarını yatağımın altına,yazmaya cesaret edemediklerini de beklentilerimin kilitli olduğu kutuya kaldırırım.
    bir çok kadeh kaldırırım.
    sessizleşirim iyiden iyiye,bağırıp çağırmama rağmen.yazarım.
    dönüşünü hayal ederim sen daha yola çıkmadan.
    dönüşünü beklerim.
    bunlardır olacaklar.
    ya da değildir.
    piyano'nun arkasında sakladığın nota kağıtlarının üzerinde olduğumuz kadar özgür olacağız bunu okuduğunda.
    sen gamın kadar,ben gamım kadar..
  • bir adet ayrılık mektubu var elime geçen. gerçi buna ayrılık mektubuna cevap mektubu mu yoksa ayrılık mektubuna cevaba cevap mektubu mu demek gerekir bilemem. ilginç bir mektup. kaldıramayanlar okumasın derim ben. ayrıca tarafları ben de tanımamaktayım nitekim, özel hayatı afişe etmek olmasın diye isimleri yıldızlıyorum saygılar efendim.

    --- spoiler ---
    hic yollanmayacak mektuplar var hayatimda.. hic bir zaman da soylenmeyecek sozler var bir de.
    cook cok kücüklügümden beri herkes "bir baskasi"ydi benim icin. bir baskasi icin soyleyecek cok sozüm ama soylenmis cok az seyim vardi. her yasadigim, soyledigim, yaptigim seye karsi hic bir zaman cesaret edemedigim, soyleyip, bagiramadigim seyler oldu bir baskasina... her seferinde "yine bir mektup" dedim, "al iste yine yollanmayacak bir mektup yazdim, ve yine bu mektubun varolacagi tek yer; cürümüs, fazlasiyla karisik ve karanlik kalbimin, o aptal, olmasa da olur raflari" olacak.

    bi keresinde bir arkadasim sen tanidigim en iyi insansin demisti benim icin. ne kadar yazik, ne kadar kotü tanitmisim kendimi ki herkesi cok iyi analiz eden o adam bile yanlis tanimis beni. gerci sonra eklemisti "birsey cikacak sende, bir pustluk yapacaksin ama neyse." diye.

    eminim fikri degismistir o ilk günlerden bu yana, su aralarda da cok siklikla gorüsmememizin sebebi de belki o aradigi pustlugu gormüs olmasindandir bende.

    iyi bir cocuk olmayi istedim, ama her seferinde sadece kendimi baskalarina iyi gosterdigimi hissettim. iyi bir cocuk gibi gozukmek... cok farkli, korkutucu birsey. insanlarin hakkimda düsündükleriyle aslinda oldugum kisinin ne kadar farkli oldugunu gormek -daha once kac defa tekrarlanmis olursa olsun, istisnasiz her seferinde- dehsete düsürüyor beni. ve her seferinde yine yollanmayacak mektuplara dokerek bu hislerimi, kendimle (yada belki tanriyla kimbilir) hesaplasiyorum. kalbim biraz daha kararip, biraz daha cürüyor. gittikce de daha zavalli, anlasilmak icin yalvaran ama daha kendini bile anlayamayan bir zavalliya donüsüyorum. ufak tefek birkac aydinlik yerler olabilir ama gün gectikce azaliyor kapladiklari alan.

    anlasilmazlik, arkadaslarla yenebilecegimi sandigim birseydi bir zamanlar, yaklastikca gordüm ki tek anlamayi isteyen benmisim etrafimda. digerleri ise benim icin ayni seyi denediklerinde ya hicbir sey anlamadiklari o sacmaliklarla dolu karisik ruha bakip, kafalarini sallayip inandiriciliktan uzak bir "hmm" cekiyorlar. yada ilk soylediklerime gore cok daha dürüst davranip, sessizce uzaklasiyorlar.

    yollanmayacak mektuplar ise, hicbir ise yaramiyor. ne o anlamsiz gibi gorünen (ve büyük ihtimalle gercekten de anlamsiz olan) aptal duygular yumagini cozmeye yariyorlar, ne de "aslinda o degildi demek/yapmak istedigim" türden sacmaliklarima düzgün bir mazeret olmaya. sadece aptal oldugumu ve kücüklügümde ne kadar da simartilmis oldugumu gosteriyorlar bana.

    ilk defa yollanmayacak bir mektubumu, bir yerlere gercek anlamda yaziyorum. gerci yine mektubu almasi gereken kisinin muhtemelen hicbir zaman haberinin olmayacagi bir yere ama olsun. yaziyorum ya bu bile büyük bir adim, bu adimin hangi yone dogru oldugu da pek belli degil ama olsun zaten sorun da bu degil. sorun hareket etmek biraz; ileri yada geri, saga yada sola farketmez. düsmek veya cikmak da farketmez aslinda; sadece korkudan sinmis bir halde yerimde güvenli ve sessiz bir sekilde oturmayayim o yeter.

    oncelikle gercekten ne kadar zavalli oldugumu beni delerek anlatan, o güzel hanceri yazacagim. sonra da iste canim sikilana kadar, hancere karsi cevabimi-mektubu yani-. her zamanki tembelligimle mektubu yarida birakacagim büyük ihtimalle ama, deger vermemekten degil devam edemeyecek kadar tembel(aslinda tembel de degil; aciz dogrusu) oldugumdan.

    "bu son mail.son konusmamizi da yaptik az once.
    iyi ki aramisim bugun, cok sey fark ettim birden. "

    tesekkurler bebegim, sagol, canin ne kadar aciyorsa beni de o kadar acitmaya calistigin icin...

    "iyi bir yonetici olacaginiz kesindir 'beyim'. merkezde sen, bir cizgi var, gecmek yasak, denemeye kalkan uzaklastirilir."

    sanirim oyle, uzaklastiriyorum ve gercekten de bunu kendimi merkez alarak yapiyorum.. ama seni düsünüyorum demeyi istiyorum ya, ne kadar dogru olur bu ben de bilmiyorum. galiba ikimizi de düsünüyordum biraz biraz...

    "sana kizmiyorum ama hic. kendime kiziyorum. bunca zaman bos yere akittigim gozyaslarima yaniyorum. sen de dahil herkes hakliymis, sacma sapan seylere uzuluyormusum hep. "

    bana neden kizmadigini anlamiyorum.. severdin bana kizmayi cok.. beni de severdin, hem benimle ilgilendigini kanitlardi bana kizman hep.. hakkaten sevgini nefrete donüstürebilmen sende en cok korktugum ozellikti. yine mi basardin? ve merak etme hicbir zaman sacma sapan seylere üzülmedin.. sadece duygusaldin, hissedebiliyordun. bense daha cok unutmani, siktir etmeni istiyordum senden, üzgün olman pek hosuma gitmiyordu sanirim.

    "iste bu yuzden bir tesekkur borcluyum sana. daha gec olmadan beni 'uyandirdigin icin derin uykumdan'. seni 'uykundan' uyandirmadan, sessizce cikiyim odandan ben. bensiz misil misil... "

    hicbir sey borclu değilsin bana, bildigim teksey de o sanirim. ben sana tesekkür ederim aslinda, bir senedir kendimi tanimami sagladin. ne kadar sevgisiz oldugumu farketmemi sagladin.. cok seviyorum dedigim insanlarin sevgisine karsilik benim sevgimin ne kadar zavalli kaldigini gösterdin bana.. büyük zannettigim kalbimin ne kadar sevmeye korkak oldugunu anlattin.. sanirim benim uykum olarak gordügün de oydu.. etrafimdaki sevgilere kendimi kapamis oldugumu düsündügünden.. inan bana bebegim yok oyle birsey, sadece dogustan bir yeteneksizlik benimkisi, sevmeye ve de korkarim ki sevilmeye...

    "hicbir seyin- *****."

    kimden duydun ya da nerden cikardin hicbirseyim oldugunu bilmiyorum. üzüldüm. sen herseyim degil ama cok seyim oldun benim. herseyim diyemedim cünkü dedigim gibi korkagim ya biraz kaptirmadim kendimi. senin icin harcadigim emegi ve sevgiyi baska hicbir seye harcamadim hayatimda. gercekten kalbimde en büyük yeri kaplayacak taslardan birisin.. sevdim seni, hala da seviyorum ama unutucam. unutkanligimi da bilirsin, inanirsin bana biliyorum. bebegim unutmazsam kendimi iyice kaybederim. unutup devam edecegim, en fazla ne kadar kotü olabilirim yada bir gün istedigim huzura kavusabilir miyim onu ögrenmem gerek. bunun icin de devam etmem...

    --bir zamanlar sevdigin ama su siralar büyük bir hizla (seni kandirdigini düsünerek) nefret ettigin insan..--
    ****.

    not: ismimi senin gibi büyük harflerle yazamadigimi farkettim.. sanirim korkagim.. evet.
    --- spoiler ---
  • yekta kopanın yazdığı şöyle bir ayrılık mektubu vardır:

    "sevgilim…

    ya da artık sana ne dememi istiyorsan? diyebilir miyim peki, sence
    dilim varır mı?

    sevgilim…
    meğer her ayrılık sevdiğin bir şairin intiharı gibiymiş. beden kendini
    sonsuza gömüyor, sadece dizeler ve duygular kalıyor geriye. şu anda, tam da şu anda o ruhumu silkeleyen öpüşünü hatırlamaya çalışıyorum. olmuyor. gözümün önüne o sahil kasabasındaki evde -sahi neresiydi orası?- teninin bilgeliğini katarak yaptığın domatesli makarna geliyor. komik değil mi? gül o zaman, sen hep gül. dalgalar denizde dansediyordu, senin omuzların kıpır kıpırdı. bir metin okumuştun sonra, sen mi yazmıştın alıntı mıydı hatırlamıyorum, keşke bir satırını hatırlasam. buğday nasıl makarna oluyor, demiştim. oluyormuş meğer, her şey olabiliyormuş. şimdi dalgalar başka kıyılara vuruyordur lacivert bedenlerini. peki senin omuzların nasıl?

    sevgilim…
    meğer her ayrılık cesur bir bedelmiş. ama şu anda hatırlayamasam da
    sakın dudaklarını unutmamı bekleme benden. bir diyet gerekiyorsa eğer, artık makarna yemem. komik değil mi? gül o zaman, sen hep gül… "
  • davul bile dengi dengine derler dedin çektin gittin..

    "yaşasın yıldız teknik üniversitesini kazandim" dediğinde sevinmedim kizdim sana.."ne yani birakip beni edirne'ye mi gidiyorsun" dediğimde
    arkadaşlarinin neden güldüğünü anlayamadim..

    nerden biliyim yıldız teknik üniversitesinin istanbul'da olduğunu..köy çocuğuyum ben sana kültürlü görünmek için evdeki tek kitabi, türkiye atlasini
    okurken yıldız dağlarının edirne'de olduğunu görmüştüm.öyle sandim.

    stephen king'i severmisin dediğinde tabiki bütün filmlerini seyrettim dedim sana sense kocaman bir kahkaha attin anladim yine saçmaladigimi ama nerden
    bilebilirdim ki stephen king'in oyuncu değil de yazar oldugunu.

    sizde bir sürü arkadaşınla toplanmıştınız da ben de gelmiştim hesap makinesiyle kanal değiştirmeye çalışmıştım yine gülmüştü herkes bana bir tek
    dalip gitmiştin uzaklara..nerden biliyim ben sağtifik mi sayntifik mi hesap makinelerinin oldugunu benim gordugum bir tek bakkalinkiyken..

    cafede otururken cappucino icer misin diye sormustu yeliz bana ben de hayır bu sefer kandiramazsin beni artist o biliyorum demistim yine olmamisti
    yine gulmustu herkes bana ben nerden bileyim al pacino'nun artist capucino'nun içecek olduğunu..

    cok farkliyiz dedin cektin gittin..

    oysa sen hiç misafirliğe gittigin bir tuvalette ayagına uymayan terlik giymedin mi?

    israil'de hitler t-shirtü giymek gibi bir çılgınlık istemedin mi?

    ben küçükken sarisin misim sonradan esmer olmusum demedi mi sana kimse hayatında?

    uyuyor musun sorusunun saçmaligini düsünmedin mi daha evvel?

    kimse sana aynı isimde oldugunuz icin senin adin mustafa şale olsun demedi mi bugüne kadar?

    aslında o kadar farklı değildik ta ki sen gidene kadar..

    transeksuel lezbiyen olmasi ne kadar saçmaysa o kadar sacma biraktin beni..

    şeklinde ornek verilebilecek mektup çeşidi..
  • ben senin kiymetini her zaman bildim. gözlerin gözlerimde, ellerin ellerimde, bedenin bedenimde olduğu her an senin için yanıp tutuştum. bunları görmüş olmanı bekledim ama sen kendi kurduğun senaryolarda bana fırsatçı aşık rolünü yazmıştın. ama ben hiç bir zaman bu rolü oynamadım aşk oyunumuzda, oynayamazdımda. şimdi bıraktım ellerimi boşluktayım, ne benim için yazılan bir senaryo var nede bana yeni senaryolar yazacak bir senaristim. olmasın zaten istemiyorum. benim tek istediğim ben hasta olduğumda bana bir tas çorba getirecek ve bana onu elleri ile içirecek vefali bir insan. ama biliyorum artik o da yok. şu an etrafa bakıyorum herşey siyah beyaz gözüküyor. işte o zaman boşlukta yere çarpacağım günü bekliyorum. artik yok bil beni zaten yaptığımda çok saçma sapan bir şeydi. 2 ay sonra çıkıp gelmek acıdan başka ne verirdi ki. şimdi acılarımı aldım gidiyorum. seninkileride ver istersen hepsini taşımaya çalışırım. sen sakin üzme kendini. yüzün hep gülsün, gülücükler saçsın etrafa ve "mutluyum" de. arkana dönüp sakın bakma. çünkü orda bakılacak hiç bir şey yok. ilerlemeye devam et, senin için güzel günler önünde olacak. onların içinde bana yazilmis roller yok, bu yüzden bu noktada hikayenden çıkmak zorunda kalıyorum. zaten çıkmakla en iyisini yapıyorum kendi parmaklarından dökülmedimi bunlar "sen beni mutlu edemedin" diye. tüm mutluluklar seninle olsun gönül denizimin yol gösteren yıldızı...sana elveda demek zorunda kalsamda seni seviyorum neslihan.

    edit: şuan sen beni duyamıyorsun cennette meleklerlesindir biliyorum. tanrıdan tek dileğim bu mektubu ölümünden önce okumuş olmandır...
hesabın var mı? giriş yap