bekletmek

• istiyerek yada istek disi olarak bir kimseyi yada bir olayi bekleme konumuna sokmak. kotu bisi bana yapildiinda sinir olurum ama iste istemeden de olsa oluyo bazen hosgoru iyi niyet migferimis olmalidir bence...
  ben bekletirsem bu kesinlikle istemeden olmustur ve cok gecerli sebepler soz konusu demektir. yapmayalim bi daa ...
• uyuz bi durum ya insani kütü tribe sokar.asla bekletmedim kimseyi ama cok bekletildim aslinda suc bende hep zamanindan önce geliyom..
• istemeden elinizde olmadan ve bekletmeyi hiç istemediginiz birini bekletiosanız,onun yerinde olsaydım kaygısı/dusuncesi daha kotu hissettirir..
• elde olmayan sebeplerle yapildiginda caresizlikten ne yapacagini bilemez hale getiren, karsi tarafin^* once kizip da sonra guler yuz ve sicak bir kucakla karsilamasi^* sonucu goz yasarmasi ve taktirle sonuclanan durum.
• karşı taraf için beklemekten ağaç olmak durumunu ifade eder.
• keyfi ise pek zalimce bir olgu bekletmek. sabir zorlamak, zaman calmak, can sikmak, terletmek ya da üsütmek, en önemlisi de, bekleyenin farkindaligindaysa keyfi olma durumu, sinirlendirmek/üzmek gibi bilimum berbat seye yol acan olay.
• beklemekten hoşlanmayan bencil kişinin sıkça başvurabileceği yöntem^*
• fiil>ettirgen>geçişli: fakat tüm bu özelliklerine rağmen elde olmayan nedenlerle yapıldığında cümlenin öznesi de en az nesne kadar eylemin mağdurudur. bekletmenin yarattığı suçluluk duygusuna bekleyene varamamanın yükünü de ekleyip bir an önce kavuşmak için nafile çabalar. tüm bu sürecin sonunda bekleyen hala beklemek eylemine devam etmişse, beklemesinin sebebi muhtemelen artık özlem değil, beklenen kişinin haddini bildirme isteğidir ki bu durumda hedefi olacağınız öfkenin şiddeti genellikle önceden tahmin edilemez.
• bir sabırsıza verilecek en büyük ceza.
• son derece etkili bir işkence yöntemi.