biçimsiz
-
sıkıntılı rüzgarlar geçiyor sokaklarından
bir adam sırtındaki söküğü dikiyor
günahları ki
eğreti bir yara kabuğu gibi dizinde
ha düştü ha düşüyor
sedef kaplamalı hüznü var dilinin
ne zaman ki konuşmaya kalksan
sevgiden ve aşktan yana
söyleyecek her neyin varsa
toz olup uçuyor, tutamıyorum
içimde unutulmuş bir makas
durmadan ayırıyor ruhumla tenimi
gitsen gitsen iki adım ötesi
buruşmuş bir mendil gibi
kenarından yanmış bir kağıt
ipi kaçmış yeşil bir kazak ve
daha fazlası değil göreceklerin
sürse sürse üç vakitliktir ömrün
hiçbir kimseyi hiçbir yere uğurlamamışsındır
sana olsa olsa kül yakışır
içimden dört nala atlar geçiyor, kül saçları
tarıyorsun
bir ağacın birbirine uzak iki dalı gibiyiz seninle
kendim ve kendim
sırtımı bana döndüm de gördüm
arkamda bıraktığım her yer
arkamda yığılmış meğer
sebebi ne şimdi bilmiyorum
nefsim mi engel
nefesim mi
iki adımlık dünyada atlar koşuyor
ah kendimle aramda bir tütün
hiç durmadan iç çekiyor
(bkz: sinem sal) -
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap