• bir kavram ya da olguya pozitif bilimlerin kendisini reddetmesine rağmen inanmaya devam etmek. bu inancını bilimce doğruluğu kabul edilmiş kavram ve gerçekleri reddecek, onlarla çelişecek kadar ileri götürmek, inanılan olgunun açıklanamazlığını unutup karşı iddiaların söylemlerini - sanki kendi yaptığı bilimmişçesine - güya bilimsel perspektiften yoksun bulmak. bir harun yahya sendromu.

    kırık çıkıkçıklık, üfürükçülük, falcılık ve astroloji* örnektirler.
    omzu ağıran bir doktorun çıkıkçıya gitmesi ne kadar tutarlı bir davranış ise bilime inanmış bir insanın da astrolojiye, fala inanması o kadar tutarlıdır. üfürükçünün uğraşısına getirdiği açıklamalar ne kadar bilime kafa tutmak ise astrologun açıklamaları da o kadar kafa tutmaktır.

    dolduramayacağınız bkzlar vermeyin dedim yüz kere, dinletemedim.
  • bilimin açıklayamadığı bir alanda bilimin açıklamarı ile çelişmeyecek inançlara sahip olmak süphesiz ki bilime kafa tutmak olarak addedilmez. bireyler bir yaratıcıya ve tüm varlıkların ilahi bir akıl tarafından varedildiğine ya da edilmediğine inanmakta özgürdürler. lakin burdan hareketle evreni anlamada tek referens noktası bilim değildir demek biraz haddi aşmak olur. eğer bir kavram ya da oluşu anlayabiliyor ve açıklayabiliyor olsaydık onu düzenlenmiş bilgilerimiz arasına katar adına da bilim derdik. işleyişini bilemediğimiz kavramları evreni anlamada referens noktası kabul etmek inanç üzerinde spekulasyon yapmaktan öteye gidemez ki şu aşamada buna hiç gerek yok zira zaten yapılmışı var. (bkz: din)

    oysa bilime kafa tutmak, inancı, bilimin gerçek kabul ettikleri ile çelişmesine rağmen devam ettirmektir. bundan daha elim ve daha aşşağılık olanı, elde muspet hiç bir kanıt olmamasına ve eldeki tüm kanıtlar da menfi olmalarına rağmen bu inanca akıl ve bilim yolu ile ulaşılabileceğini iddia etmektir.
  • sanırım yaptığım tanımdaki kimi eksik noktalar dolayısı ile yanlış algınıyor bilime kafa tutmanın ne olduğu. o halde daha iyi açıklayalım.

    tarih itibarı ile doğru kabul edilmiş bilimsel gerçekleri reddetmenin bilime kafa tutmak olarak yorumlanamayacağı aşikardır. bilim varolan süreçleri modellemeye çalışır ve her teori de kendisinden sonra gelecek ve oluşu daha iyi açıklayabilecek anlatılara açıktır. lakin burda kritik önemi haiz olan, reddedilen bilimsel gerçek yerine daha iyi, daha doğru öngörülerde bulunabilen, daha kapsayıcı ve yine bilimsel bir işleyiş önesürebilmek ya da bir beğenilmeyen teorinin anlatısındaki hatalar ve tutarsızlıklar ile gerçekle uyuşmayan öngörüleri ortaya çıkarmaktır. yani thomson'un atom modeline "kafa tutabilmek" için atomun neden üzümlü kek gibi olamayacağını anlatmak ya da bohr'un atom modelini geliştirmiş olmak gerekir. yoksa "ben yaptım oldu" , "çünkü işte." demekle bilim yapılmaz; yapılmaya kalkışılırsa da adı bilime kafa tutmak olur.

    filhakika taklit edilerek bilim ve akıl taraftarı izlenimi verilmek istenen bilimsel şüphecilik de tam olarak bu olsa gerek.

    (bkz: astro yaradılışçı parapsikoloji bilimselliği)
  • bir bakıma bilim felsefesinin yaptığı şey.

    (bkz: bilim felsefesi/4)
  • bilime kafa tutmak olarak algilayabilecegimiz baska bir seyde evrim teorisidir kanimca
    islami kesimin* henellikle eldeki bariz ve bilimsel gecerliligi olan kanitlari kendince evirip cevirirerek olayin yanlis oldugunu buyuk bir marifet olarak duyurulur.bu durumda kafa tutar bilime,kustahlik olur bir nevi.
  • türk eğitim sisteminin başlıca ilkesidir:

    ilkokuldan başlayıp üniversiteyi(7-8 tanesi hariç) bitirene kadar geçilen her okulda hocaların sıkça kullandığı kalıplar vardır:

    "bilim adamlarının çaresiz kaldığı"
    "bilimin çözüm bulamadığı"
    "ünlü bilim adamı bilmemkimin çözümü kuran'da bulup imana geldiği ama nasa'dan kovulmamak için belli etmediği"
    "bir iğne ustasız olamazken bu büyük düzen tesadüfen oluşmuş olabilir mi?"
    "aslında bilim adamlarının uğraştığı bütün soruların cevabı kuran'da var, mühim olan bakmasını bilmek"

    kim demiş milli eğitim politikamız yok diye, var efendim, hem de müthiş tutarlıdır, 1980'den beri hiç şaşmadan ve gitgide güçlenerek bilimle savaşını sürdürmektedir, he ne zaman biter bu, valla bizim millet konfor, zenginlik, estetik, bilime katkı gibi şeyleri pek dert etmediği için
    kısa vadede zordur, ama ne zaman iş güvenlik noktasına gelir, o zaman vaziyet değişir, biyolojik silah tehdidi artar, tarlalardaki böcüklerle, kitleleri kıran virüslerle ve onları başımıza saranlarla savaş vatan-millet-sakarya noktasına gelir, o zaman en yobazları bile "aman bilimi çok ihmal ettik, israil ağzımıza zıçacak, zaten evrim kuran'da da var" deyip evrim enstitüleri açıp araştırmalara gaz verirler
hesabın var mı? giriş yap