• en tatlısı kalamı$ da olur bunun. herkes ordan almaya gittiğine göre.

    (bkz: bir tatli huzur almaya gelmek kalami$tan)
  • münir nurettin hakkındaki bu biyografiyi okurken oluşturmanızın hoş olabileceği bir playlist önerisi:

    bölüm 1: türk musikisini ayağa kaldıran adam

    kar-i nev

    bölüm 2: yeni ufuklara dogru

    allı yemeni
    mani oluyor halimi takrire hicabım
    şahane gözler

    bölüm 3: havalandı gönül kuşu

    tereddüt
    bugun bad-ı semum oldu ecel ah

    bölüm 4: otomobil ucar gider

    kanatları gümüş yavru bir kuş
    martılar âh eder çırparlar kanat

    bölüm 5: aziz istanbul

    aziz istanbul
    yeniçeriye gazel
    çepçevre bahar
    endülüs'te raks

    bölüm 6: baki kalan bu kubbede

    gözümde daim hayali cana

    zira her bölümde bu parçaların kendi hikayeleri veya icralarına dair dinleyenlerin akıllarına kazınmış anılar yer almakta. arkada bu şarkılar akarken kitabın da lezzeti artmakta.
    (bkz: müzisyen biyografileri)
  • (bkz: @ kalamis)
  • münir nurettin selçuk hakkinda, ayşe kulin'in kaleme aldigi enfes bir biyografik calismadir. icinde harika anektodlar ve fotograflar mevcut.

    kitapta, selcuk hakkinda en cok vurgulanan nokta; sanat müziginin, yemek esnasinda ve fonda dinlenmesinden büyük rahatsizlik duymasi. sanat müzigimize ciddiyet getirmek icin caba sarf etmis, ve basarmis da. ıcralarini yaparken muhakkak frak giyermis, ve dinleyicinin dikkatinin baska bir seye kaymasini kabullenemezmis. ıcrasi esnasinda catal bicak sesi olsun asla istemez, yemek servisi yapilmazmis o eserlerini okurken. ayni seyin yakin gecmiste zeki müren tarafindan da talep edildigini biliyoruz

    bir türk sanat müzigi kompozitörü söz konusu olunca, kafamda canlanan portre cok mesafeli, agir, ice dönük. ancak, gördüm ki gercegi yansitmiyormus bu tahayyül. $u örnee bir bakin:

    --- spoiler ---

    " münir nureddin bir baska sefer, seciye'nin ablasi necdet ile 'lades' tutusur. her ikisi de o kadar dikkatli davranirlar ki, kimse ötekini yenemez. kisa bir süre sonra münir nureddin ıstanbul'a döner. (...) bir gün necdet abla'ya paris'ten bir kartopstal gelir. üzerinde sadece 'lades, necdet hanim' yazmaktadir."
    (s.33)

    --- spoiler ---

    kitap, selcuk'un atatürk ile inisli cikisli iliskilerini de mercek altina tutmakta.mustafa kemal sanat müzigine düskündür. münir nureddin bey ile ortak paydalari bu. catistiklari nokta ise, gazi'nin aliskanliklarinin, selcuk'un türk musikisine bictigi ciddiyete uymamasiymis. mustafa kemal, bir sofrada sanatcidan ıstiklal marsi terennümünü ister. selcuk ise, "ickiliyim pasam, bir hatam olur kendimi affedemem" diyerek geri cevirir bu istegi.

    selcuk'un sofralara icra yapmayi sevmedigini yukarida yazmistim. atatürk ise bundan keyif aliyordu. selcuk'un, onu kirmayarak söyledigi, ancak ata'nin da sarkiya girmesi ve makama uymaksizin söylemesinin münir nureddin beyi hircinlastirdigi da kitapta anlatiliyor.

    ata ile selcuk'a dair bir diger aninin izini bugün hala bursa'daki celik palas oteli'nde görmek mümkünmüs. hikaye söyle:

    --- spoiler ---

    atatürk arka cebincen silahini cikarir ve selcuk'a basinin üzerine raki bardagi koymasini isaret eder. selcuk denileni yapar ve "emin gözlerini emniyetle" ata'ya diker. hekes bunun bir saka olduguna kani olmusken bir anda silah patlar! kursun kadehi iskalamistir. ama selcuk'u da. münir bey'in arkasindaki direkte bir delik acilmistir. ata, selcuk'u yanina cagirir. m.n. selcuk gazi'nin elini öper. mustafa kemal "sesin gibi, zeka ve cesaretinin de mükemmel oldugunu ispat ettin. haydi bize bir sarki oku da dinleyelim" der.

    --- spoiler ---

    bu anilarin haricinde selcuk hakkinda su su kücük ayrintidan da söz edilmis: kendisi yurt disi konserlerinde isi rast gitsin diye konserini muhakkak rast bir eserle acarmis. ugur getirsin diye de esi enise hanimi temsilen e harfi isli bir yüzük takarmis.

    biyografi severlere siddetle öneriyorum bu kitabi.
  • (bkz: peace of mind)
  • ayşe kulin'in münir nurettin selçuk hakkında hazırladığı, fotoğraflarla da süslenmiş güzel kitap. repertuar kursu hocama hediye olarak almıştım, kendisine vermeden okuyayım dedim. biyografileri zaten çok severim ama bu kitap su gibi akıyor.
    münir bey'in hayatını zaten merak ettiğimden mi bilmem elimden bırakamadım. türk müziğini meyhaneden alıp konser salonlarına çıkaran, son derece disiplinli, titiz bir adam. özel hayatıysa bir o kadar çalkantılı. birçok kişiyle birlikte olup bunun duyulmayacağını düşünecek kadar da saf :) böyle kıymetli sanatçıların çevresinde olmak bir o kadar zor olsa gerek. zira çoğu çocuk gibi inatçı ancak idare edilmeye de muhtaç. bu kitap da çok yetenekli, disiplinli müthiş münir bey'in kaprislerini, çocukluklarını da gözler önüne seriyor. şehime erton'un hayatını bir adam uğruna değiştirmesini ve bu adamdan çocuk yapmaktaki inat derecesindeki kararlılığı beni oldukça şaşırttı. allahtan kariyerini de bırakmamış ve kimseye muhtaç olmadan hayatına devam edebilmiş. enise hanımın ve kızının olgunluğu ve sabrı da takdire şayan. bu tarz sanat noktasında yetenekli insanların hayatında sadece işleri oluyor. eşleri ve çocukları da her anlamda fedakarlık yapmak zorunda kalan olgun insanlar oluyorlar genelde. maestro filminde de benzer bir hikâye vardı. bu insanlar yetenekleri gereği her şeyi mübah sayıyorlar, toplum ve çevreleri de bu noktada buna göz yumuyor. sanki bu çocukluklar, maceralar onların yeteneğinin bir cilvesi.. kitapta da bunu destekleyen bir yazı mevcut. ancak, işleri gereği disiplinli bir hayata muhtaç oldukları için evlilikleri onların konfor alanı, bunu da asla terk etmiyorlar. ne hikmetse hep olgun ve kendilerini destekleyen eşler, sevgililer bulup yollarına devam ediyorlar. kırıp döktükleri de arkalarından toparlanıyor bir şekilde. ancak tüm bunlar münir bey'in türk müziğini dirilttiği ve bizim ona hayran olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. kendisi hançereden ses çıkarırken hiç zorlanmayan, yüzü buruşmayan, ağzı kaymayan nadide bir yetenek.. nihayetinde bizim için bir tatlı huzur sebebi:)
hesabın var mı? giriş yap