dönüp dolaşıp aynı yere gelmek
-
koltuk altım çemen kokuyor. ayarı bozulmuş bir osilaskop gibi bazan dalgalı, bazan da süt limanım. süt gibiyim. pastörize edilmiş bir ineğim. yürüyorum yolda. o an dedim ki, aşağı ineyim. kendimden aşağı indim. insanoğlu ne garip. yapmak istediklerimiz ve biz. genel anlamıyla arzular dünyası. iki adam bir apartmanın giriş katındaki ofislerinin demir parmaklı pencerelerinden dışarı bakıyor. kar yağıyor. 'yine demir parmaklıklar, ruhi' diyor. 'kaderimiz'. kader. hepimizin kaderi. oylum oylum, panjurlu, pembe çerçeveli, plastik. niteliksel ve işlevsel olarak pek farkı yok. hizmet sektörü. işletmeciliğin alâsı. hem-i de yaşam işletmeciliği. çiftçinin tarlayı sürdüğü gibi ya da bir oto tamircisinin bütün dikkatiyle bir arabayı tamir etmesi. işte.
şimdilerde hep başa dönüyoruz. kafa yormamız gereken şeyler erteleniyor. mutluluklar ve 'diğer giderler' olarak işaretlediğimiz formdaki hisler ve fiziksel dürtüler bir kenara. bertaraf oluyorum bu aralar. bir taraf tutturmuş. tumturaklı. tel maşa bir heyecan. kına yakarak geliyorum dağlar. delik deşiğim. deşme yarem, bayım. al başımdan bu bedbaht hayatı. götür bir portakalın kabuğuna. al fırlat bir şeftalinin çekirdeğine. aklayamadım kendimi. amanın! sol kolumun üzerinde sinek sokmalarından oluşan şekilsiz, modern sanatlar müzesine layık bir rölyef oluşmuş. sağ işaret parmağımla, çember çizer gibi ya da halı temizler gibi ovalıyorum, rölyefi. bazı şeyleri elleşe elleşe işkillendiririz. ya beynimiz? kocaman bir ev ve küçücük bir adam. neresine koşsa o evin hiç görmediği bir yerine geliyor. işin garibi, geçtiği yerlerden bir daha hiç geçmiyor. geçemiyor. hatırlıyor, biliyor ama geri dönemiyor. yaşam. akıp giden. başa dön. öncelerde kıça ilerliyoruz. yanımızda bülbül varken kargalara yol soruyoruz.
başı götü önemli değil. dil. kulağı sağırın duymadığı, bakmayanın dahi duyduğu dil.
son çağrı yapılıyor efendim
merhaba, benim adım nedim
birkaç adama benimle gelin, dedim
abi sen ne'ettin?
sormayın dostlar sormayın
bağlamamı bozdurtmayın
dil yarem dost harem
yok ki çarem
öksürtmeyin bağlamamı
akıcı bağlar kuruyorum ben sizlerle
hiç kopmayacak bağlar
hep birlikte bir evde
kocaman bir evde bekliyorum sizi
siz ki şeffaf ama öyle değil
kirli biraz
isli ve buğulu
gittiğimiz yerlerden geri geldiğimizde -ki bu değişik bir duygudur ve değişkendir aynı zamanda- yokluğumuzda zamanın durduğunu zannederiz. evde soda kalmamış. ne demiştik: yokluğumuzda zamanın değişmemesi hissiyatı. fani. değişik bir kelime. 'fa' öyle uzun ki hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor. fakat 'ni' bir bıçak gibi kesiyor 'fa'yı. yersiz ve amansız. hiç beklenmedik bir anda. fani. güzel bir kelime. siren sesi gibi biraz. dilin mizacına göre acı ya da tatlı bir siren. eğlenceye çağırır gibi yahut belanın habercisi. adamın biri önümden geçiyor. ha, bu arada ben de bir bankta oturdum. size bu kadar zırvalığı ayakta anlatacak değilim ya. 'derdim çoktur hangisine yanayım, yine tazelendi yürek yarası'. bu kısmı tekrarlayarak gidiyor. devamını bekliyorum. gelmeyince dayanamıyorum. en yırtık dondan çıkan düet bu. 'ben bu derde hande derman bulayım, meğer şah elinden ola çaresi, efendim efendim benim efendim, benim bu derdime derman efendim'. efendim, öncelikle şunu söylemeliyim ki insanın hiç görmediği bir efendisi olabilir. insanı hep gördüğü bir efendisi de olabilir. görülen efendi hoyrat ve acımasızdır. değilse de öyledir, öyle olacaktır. neden mi, bunları anlatıyorum? zart diye, sessizce osurayım derkenki o efektif osuruklar gibi bir anda nerden mi çıktı şimdi bu? az evvel, hatırlamadığım bir noktadan sonra, küçük bir es arasında küçük, cep kuranları satan bir adam yanaştı yamacıma. allahın rızasını ve rahman olanın benden sevgisini esirgememesini söyledi. kulağım kesik böyle laflara. çocukluğumuzdaki firari kuran kurslarımızdan aklımızda kalanlar. o camiler. iman ve ibadette devamsızlıktan sınıfta kalmıştım. ansızın aklıma geliverir, cami deyince. yaşlı ve aksi amca. her caminin demirbaşı. onlar camiye gelip gülen ve herkes secdedeyken ayakta kalıp yahut kafasını kaldırıp cemaat-i müslüme bakan iblis çocuklara bağırıp ceza sahasının dışına çıkartan amcalardır. halâ varmıdır bilemeyecem. alâ.
her şey beklediğimiz gibi ilerlemeyebilir. inişler ve çıkışlar olacaktır. nötürize edilebilir. hayatı asgari duygularla yaşayıp azami düşünmeliyiz. ölçü. tekrar nokta.
pergelin bacakları kadar çarpık bacaklı bir adam
bir adam pergelin bacaklarını çarpıttı
elimde bir kelebek çırpındı
uzaklarda bir efe can verdi
zayiat istatiksel olarak tabloya dökülüyor
1, 2, 3... başla
giden geleni aratıyor.
giden insanoğlu
gelen insan oğlu
rakamlarla büyüyüp, yine onlarla çoğalıyoruz
çoğaldıkça sığlaşıp küçülüyoruz
semazen: dönüp dolaşıp mevlana'ya gelen derviş.
herkesin içinde bir dünya
bir dünya içinde herkes -
yap, et, aradan yıllar geçsin ve hooop her şey en başa dönsün. bu genelde ulaştığım yerden bir çıkış aradığımda yani işler sarpa sardığında oluyor. eski fikir ve düşüncelerime tutunarak kendimi korumaya çalışıyorum. acizce ancak insan bunu yapıyor. geldiğin noktadan daha ileriye gitme şansın olmadığını ve bir şeyleri değiştirmen ya da daha iyi yapman gerektiğıni fark ettiğinde, alman gereken riskler sana korkuyla bezenmiş anılar olarak dönüyor. yapmak lazım, ileriye bakmak lazım. adı üstünde geçmiş.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap