• safaktan gun batimina kadar ben. safaga kadar da o calar
  • icki konusunda abisinden daha dayanikli, kizlar konusunda hepimizden daha $ansli, olympos fatihi genc cirak
  • kardesim, canım, cigerim
    hayatım boyunca yanımda olmasını istediğim,
    bütün iyi kötü günlerimde yanımda olan
    şahsiyet, kişi, şahıs
    herşeyi benden iyi yapıyor...umarım bu böyle sürer gider
  • bi yaşına daha girmiş olan, ne zamandır görüşemediğim ve çok fazla özlemiş bulunduğum insan. insanüstü aslında
  • ilginç bir ailenin tek çocuğuydum. tek ve biricik. ama her tek çocuk gibi değildim, istediğim alınmazsa zırlar ve dayağı yerdim. sonra sonra zırlamamayı, mantıklı şeyler istemeyi öğrendim annemden ve babamdan.
    1984/denizli/dış/iç/gece/gündüz/müzik ve dış ses...
    denizli denen denizsiz şehirde ikamet etmekteydik o zaman, babamın memuriyeti dolayısıyla. biz de memuriyetlik yapmaktaydık annemle o sıralar yani. sabah okula gitmeler vardı, akşam komşunun kızıyla el ele tutuşup eve gelmeler. bir kızın dudaklarını ilk kez o zaman tatmıştım ama, henüz 6 yaşındaydım. dudaklarımla şınav çekebilecek kadar çok öpüşmeme rağmen ilgimi çekmedi hiçbir şey kızın abisi kadar. "benim kardeşim olunca" dedim, "ben böyle davranmayacağım!" ve mantıklı bir şey istememin sırasıydı.
    ailem benden daha mantıklıdır. beni leyleklerle kandırmadılar. "anne babalar öpüşünce çocukları olur" dediler (kandırmamışlar değil mi?)
    "öpüşün" dedim bir gece onlara.
    "iyi" dedi lakayt babacığım, öptü annemi.
    "şimdi kardeşim geliyor değil mi?" dedim.
    babam hiç de lakayt değildi artık...
    unutmayacağım bir yüz ifadesi vardı ikisinde de. dünyanın tüm insanlarını müritleri olarak toplamış ama ne yapacaklarını bilmeyen iki peygamber gibiydiler.
    1984/hala denizli/hala aynı şeyler
    annem karnında kocaman bir şişlikle dolaşıyor. benim yeni alınan videomuzda izlediğim bazı filmlerde var onlardan. ne olacağını bilemiyorum. filmlerin sonuna kadar dayanamıyorum ki, o zaman da sevmezdim hollywoodu.
    annem ve babam apar topar hastaneye gidiyor bir gece. evde yalnızım, daha doğrusu yalnızmışım. umurumda değil ki annem, babam. ben en mutlu insanım o günler, kardeşim gelecek.
    annem; beni hiç üzmek istemeyen ama annem olan kadın. zayıftır, halen 45 kilo, zayıf düşmüş vücudu bir de kanlarına “bişey” koymuş. kız kardeşim gelmeyecekmiş.
    ama ben daha çocuğum. henüz kafamdan akan kanı görmediğim ya da annemle babam kavga edip birbirlerine bağırmadığı sürece ağlamam ki...
    1986/hala denizli/hala dış ses "yalnızsın" diyor.
    eve kan ter içinde giriyorum; "allahım? lütfen annem anlamasın yemeğimi kaptırdığımı" dualarıyla.
    "annem mantıklı bir kadındır" dedim ama...
    bana (a5 olduğunu sonradan öğrendiğim) bir kağıt gösterdi ve bağırdı "borga baaaak!", bilge bir yol gösterici gibi durdu sonra. sanmıyorum ki o kendini bir peygamber gibi hissetsin...
    bir yığın yazı vardı, kırmızı ve siyah mürekkeplerle işlenmiş."emsal engin" haricinde yazanları bir müddet sonra okumadım bile. "anne neler diyorsun sen allasen?" demeyi çok isterdim o zaman ama, bu kadar büyük cümleler kuramıyordum ki. "eveeeet" dedim.
    "annem mantıklı bir kadındır" dedim ama değil mi?...
    "bak bak" diye ısrarla bir noktayı gösterdi.
    kırmızı mürekkep en güzel haliyle dökülmüş oraya*.
    "gebe" yazısına bakıp güldüm, annem gülüyor diye... annem mutlu olunca ben de mutlu oluyorum hala..
    1986/antalya/genel dış/müziğin tüm notalarını duyabiliyorum/sıcak...
    her yaz anneannemin yanına gideriz. annem denizli denen denizsiz şehirde nefes alamadı hiç çünkü.
    futbol, o zaman afyon olduğunu bilmediğim bir elmalı şeker benim için. yan mahalle ,ki aramızda bir apartman vardır, yenilmesi en kutsal takım. takım kaptanı olarak en zor görev de benim. hem o takımın kaptanının koltuk altına avucunu sokarak çıkardığı osuruk sesinden daha kuvvetli bir ses çıkar hem de onları ez. ikisini de yapamadım hiç.
    çok sıcaktı o ağustos on iki. hiç bir ağustos on iki gibi değildi. bugün bile öyle değil.
    ilk yarısı üç farklı yenilgiyle sonuçlanmış maçtan sıyrılıp eve koşuyorum. su içip "takımımı ateşleyecek bir şeyler bulurum belki" düşüncesiyle kitaplarıma sarılacağım (yazmadan önce okuma öğrendim ben). her şeyden güzel gülüşü olan dedem açıyor kapıyı ve suyumu veriyor önce elime. ben içeri kitaplarıma doğru seğirtirken kızıyor önce: "ayakkabılarının bağcıklarını çözmeden çıkarma" diye.
    "cırt cırtlı ayakkabı alsınlar bana, başka bir şey istemiyorum!" nidalarını gönderiyorum tanrıma.
    "hadi bakalım abi oldun" diye en güzel gülüşünü yineliyor dedecik tam da ben tanrımla konuşurken.
    "vazgeçtim" diyorum tanrıma, "vazgeçtim bu dünyadan..." diyemeyecek kadar sekiz yaşındayım ama, benim artık bir kardeşim var...
    işte o gün kazandık karşı mahalleye karşı olan savaşımızı. ne dediğimi hatırlamadım şimdiye kadar. nasıl oynadığımı da. dikiş yerleri kirden simsiyah olmuş atletimle sokağa fırlamam ve sevincimi gole dönüştürmem bir oldu. hiç hayıflanmadım.
    1986-08-13/antalya/iç/sıcaaaaaak
    kardeşimi getirdik eve.
    hiç bu kadar küçük bir şey görmedim ki ben kaptırdığım beslenme yemekleri haricinde. ama çok güzel gözleri var.
    bana bir oyuncak verdiler. "kardeşin gelirken getirdi." dedi babam. (kandırmamışlar değil mi?)
    başka bir oyuncağı fırlattığımı hatırlamıyorum. hayır polis takımı olmasıyla ilgisi yok. istemedim ki.
    mahalleden de jübilemi yapmıştım. arkadaşlarımın böyle düşünmesi için neler vermezdim ki. "ha borga mı? kariyerinin "doruğundayken" bıraktı"...
    benim ilgilenecek çok önemli bir çift güzel gözüm vardı ve minik eller...
    "adı ne olsun?" dedi babam, "buğra?"
    "hayır, doruk olsun!"
    2004-08-12/gece/iç/sıcak
    adını koyduğum ve en sevdiğim insan kısa bir süre sonra gidecek.
    birbirimize çok şey öğrettiğimiz yatak odamızdan çıkıp kendi yatak odasına, bambaşka bir şehre, benim ona öğretemeyeceğimi öğrenmeye gidiyor. geri geldiğin de bana da öğretmek içindir umarım.
    hep aynı içtenlikle ve aynı aşkla söylediğim gibi; "ben, yalnızca sen isterim"
    sesin hep kulaklarımda olacak.
    hoşça kal yoldaşım.
    hoşça kal kardeşim.
    adına vesile olduğum için değil de
    bana bir gün gelip de, uzun ya da kısa olduğunu asla bilemeyeceğim ve asla düşünmediğim nehirde "rahat uyu" derken güleceğin için gurur duyuyorum seninle.
  • herşeyimi paylaştığım ve paylaşmaya sonuna kadar devam edeceğim nadide insan. beraber az çit yıkmadık, az can yakmadık, az msglar atmadık. insanları ikna etme konusunda oldukça yetenekli olmakla beraber, bir egosu vardırki bal dök yala
  • her zamanki gibi çok özlediğim ve mutluluğu mutluluğum olan insan... (böyle çok az insan var hayatımda)
    bugün ona da bir hediye alarak mutlu olmaya çalıştım.
  • yeni ev arkadaşım.
  • şu an "keşke yanımda olsaydı" dediğim ve ağlatan şahsiyet....
hesabın var mı? giriş yap