*

  • mutezile fikrine karsi cikar .
    ana kapsamda soyledir,
    insan aklinin iyi veya kotu olani kavramasi asla mumkun degildir ve bunu belirleyen ancak , allah iradesi yani vahiydir.
  • uzmanı daha iyi bilir ama diğer bir ekol olan maturidilik ekolüne göre daha skolastiktir ve özgür düşünceden ziyade nakile, dogmalara pirim verilir eşarilikte. yavuz'un mısır'dan eşari alimlerini istanbul'a getirmesi ile osmanlı ulemasında ve eğitim sisteminde bu ekol etken olmuş ve bilimsel gelişmenin de köküne kibrit suyu dökülmüştür.
  • yavuz sultan selim'in tamamen stratejik yaklaşımından dolayı niyetin kötü olmadığını ama sonuçlarının osmanlı devletinin yıkılmasına sebeb olduğunu öğrendiğim mezhep. en azından önemli sebeblerden biri imiş gibi gözüküyor.
  • eşarilik islam dinini yobazlara ve zalimlere teslim eden mezheptir. bir nefret mezhebidir... üç temel ilkesi vaardır:

    (bkz: yazgıcılık)
    (bkz: gizemcilik)
    (bkz: sezgicilik)

    şafilik, gazalicilik, nurculuk, fettulahçılık hep bu mezhebin uzantılarıdır. ibn arabi de takımın ayrılmaz parçasıdır. hanefi mezhebinden ve maturidilik'ten nefret ederler.

    şu anda türkiye'de büyük bir "mezhep değiştirtme operasyonu" yapılmaktadır. nurculuk ve fettullahçılık eşari / şafi mezhebinden olduğu halde hanefi mezhebinden olan türkiyeli müslümanlar'a "biz de sizin mezhebinizdeniz" diye yaklaşır sonra beyinlerini yıkayıp eşarileştirirler. kişi dinini değiştirdiğinin farkında bile olmaz. yani nurcular aslında eşari/ şafi mezhebindendir. "nurculuk" ifadesi, mezhebin kendisini gizlemek için kullanılan bir örtüdür. yani said nursi, imam şafi, imam gazali, ibn arabi gibi eşari mezhebinin önceki imamlarının görüşlerinin üzerine yeni bir görüş getirmiş değildir. yalnızca eşari mezhebini risale-i nur dediği eserinde özetlemiş ve kendi kendine kendini eşari yap gibi bir kitap olarak eşari / şafi imamlara teslim etmiştir. şakirtlere bu sanki kuran'mış gibi okutulur.

    eşari mezhebi müslümanları cehalete ve sefalete sürüklemiştir. fas'tan afganistan'a bütün müslüman toplulukların diktatörlüklerde yaşıyor olmasından birinci derecede sorumlusudur. çünkü yazgıcılık gizemcilik sezgicilik temelinde oluşturdukları mezhep bireylerin uslarını kullanmalarını yasaklamış ve "imam'a koşulsuz itaat" inanç koşulu olarak sunulmuştur. bunun sonucu olarak da ibn sina, farabi, ve benzeri büyük müslüman bilim insanları da dahil olmak üzere tüm bilim insanlarını kafir ilan edip bilimi "insanı küfüre götüren yol" olarak tanımlamışlardır. dolayısıyla da kültürel çöküş gelmiştir.

    imam gazali'nin bilim karşıtı faaliyetlerinin, müslüman toplumun aydın bireyleri üstünde terör estirmesinin, şiileri özellikle de ismailileri kışkırtmasının büyük selçuk imparatorluğu'nun sonunu getirdiğini tarih yazıyor. şakirtler bunu bilmezler. bilmek istemezler.

    selçuklu yıkıldıktan yüzyıllar sonra yavuz selim'in mısırdaki eşarileri istanbul'a getirmesi de osmanlı üzerinde aynı etkiyi yapmıştır. önce medreselerde terör rüzgarları esmiş, biçok aydın bilim insanı kafirlikle suçlanmış ve yeni filizlenen osmanlı öğrenim dünyası daha doğamadan, sonsuza dek yok olmuştur.

    selçuklu ve osmanlı'dan sonra eşari etkisi türkiye'de nurculuk ve fettullahçılık olarak yeniden hortladı. elbette şaşırtıcı değil. bir yanda "dindar", "mütedeyyin", "efendi" gibi kavramların bir yandan da "din düşmanı", "dinsiz", "ahlaksız" gibi kavramların gündemde giderek daha çok yer kaplaması tesadüf değil. almanya başta olmak üzere avrupa birliği ülkelerinin ve amerika'nın gizliden gizliye nurcuları ve fettulahçıları desteklemelerinin asıl nedeni işte budur. türkiye'de "bilim -> teknoloji -> inovasyon -> ekonomi" sürecinin oluşmasını oluşmuş olanının da sürmesini istemiyorlar. islam tarihini ve türk tarihini bizden çok daha iyi biliyorlar. eşariliğin türkiye'ye nasıl bir etki yapacağını ve yapmakta olduğunu çok iyi biliyorlar...
  • islam düşüncesinde mutezile ve cebriye arasında dengeyi sağlamaya çalışmış ve günümüzdeki sünni islam anlayışının büyük ölçüde kaynağı olan ekoldür. eşariliği anlamak için önce mutezileyi, cebriyeyi ve meşşailiği anlamak gerekir.

    mutezile aklı referans alan, oldukça yüksek performanslı bir düşünce sistemi olarak islam dünyasının bugün kendisinden övgüyle bahsettiği farabi gibi, ibn-i sina gibi birçok düşünürün faaliyetleriyle oluşturulmuştur. bu filizoflar eski yunan felesefesinden etkilenen meşşai ekolüne dahildirler, fakat meşşailikte aklı temel referans alması yönüyle mutezilenin devamı niteliğindedir. mutezile, insanın kendi fiillerinin yaratıcısı olduğunu iddia ve kader kavramını redderek davranışlarının tüm sorumluluğu insana yüklemiştir. çünkü onlara göre bir varlık bir şeyi yaratıyorsa o şey o varlığın özünde olmalıdır. her şeyin yaratıcısı allah olursa örneğin kötülüğün yaratıcısı da o olmalıdır, eğer allah kötülüğü yaratmışsa o zaman kötülük allah'ın özünde vardır gibi bir mana çıkar ki bu da küfre girer. o zaman kötülüğü yaratan insanın kendisidir ve tıpkı kötülük gibi iyiliği de o yaratmıştır. meşşailikte ön plana çıkan teze göre allah, vacibül vücud, yani her şeyin kendisinden ortaya çıktığı zorunlu varlıktır. -neredeyse tek fonksiyonu budur- onun dışında yaratma işini sanki bir iş bölümü yapmışçasına kendisinden ortaya çıkan faal akla devretmiştir. faal akıl da silsile yoluyla akıllar yaratmıştır. başta aklı ön plana çıkarmasıyla çok aktif olan ve siyasi anlamda taraftar da bulan bu ekolün temsilcileri sonunda işi o kadar ileriye götürmüştür ki allah'ı varlığın kendisinden çıkması dışında hiçbir şeye etki ve müdahale etmeyen basit varlık haline dönüştürmüştür. bilginin asıl kaynağı akıldır. vahiy, zaten faal aklın ürünüdür. bu sebeple filozof da aklını kullanarak peygamberlerin eriştiği bilgiye erişebilir, yani eş değerdir.

    cebriye ise tamamen kaderci bir anlayışı benimseyen, insanın hiçbir eyleminde etkin olmadığını, her şeyin yapıcısının, yaratıcısının ve karar vericisinin allah olduğunu savunur. bu da "madem insanın hiçbir şeyi değiştirme şansı yok, o zaman neden eylemlerinin sorumlusu oluyor?" eleştirilerine maruz kalır.

    bu iki uç akım, önceleri kendisi de bir mutezile savunucusu olan ebul hasan el- eşari'nin yeni bir doktrin oluşturmasına yol açmış ve bu doktrin gazali'yle birlikte mutezile düşünürlerini tekfir etmek suretiyle tezlerini sağlamlaştırmıştır.

    eşariler insanın fiillerin yaratıcısı değil, yapıcısı olduğunu söyler. fiilleri yaratan allah'tır ve insan iyi ile kötü fiiller arasında tercih yapma şansına sahiptir. bu yüzden sorumludur. burada seçme hakkını insana tanıyan irade de dahil olmak üzere her şeyin yaratıcısı allah'tır. olumsuz unsurları yaratması, onları taşıdığı manasına gelmez. örneğin bir desinatörün siyah kumaş yapması onun da siyah olduğu manasına gelmez. bu düşünce vahyi akıldan üstün tutar. bilginin asıl kaynağının vahiy olduğunu, aklın ise vahyi anlamak için bir araç olduğunu söyler. -yeri gelmişken vahyin akıldan üstün olduğu meselesinin kanuni sultan süleyman döneminde medreselerde çokça tartışıldığı ve benimsenen bu görüşün osmanlı eğitim sistemini çöküşe götürecek uygulamalara yol açtığını da belirteyim. vahiy akıldan üstün olduğu için filozofu peygamberle eşit gören mutezilileri de küfürle itham ederler. bugün doğrusuyla, yanlışıyla sünni düşüncenin ve kültürün oluşmasında en büyük etki eşari ekolüne aittir. bu ekol, islam dünyasında felsefeyi bitirmiştir, dersek yanılmış olmayız. bunu yaparken bunca farklı düşüncenin avam tabakasındaki insanların inançlarını yozlaştıracağını, şüpheye düşüreceğini ve her düşünceyi savunan farklı grupların ortaya çıkmasıyla islam'ın getirdiği siyasal, toplumsal ve kültürel birliğin müslümanlar arasında zayıflayacağını söylüyorlardı. bunda kısmen haklıdırlar. zaten ortaçağda, haçlı seferleri sırasında müslümanlar arasında yaşanan paraçalanma ve ayrışmanın temel sebepleri, farklı inanç yorumlamalarından kaynaklanan mezhepsel çatışmalar ve tarihi husumetlerdir. bu parçalanma bugün de aratarak devam etmektedir. buraya kadar doğrudur fakat harun reşid'ler ve memun'lar döneminde eski yunan ayarında bir medeniyet yaratan müslümanların bugün birçok alanda geri kalışının en büyük sebeplerinden biri de eşariliğin istismara müsait yorumlarıdır. bu ekolle birlikte müslüman dünyasında düşünsel ve bilimsel anlamda gerileme yaşanmıştır ve bugünkü tükenmişliğe, iç savaşlara yansımıştır.

    not: mutezile ekolünde işi neredeyse materyalizme götürecek kadar ileri gitmiş temsilciler olmakla birlikte ehl-i sünnet düşüncesine oldukça uygun hareket edenleri de olmuştur.
  • mutezile>..........imam-ı eş'ar'i.........>ehl-i sünnet
    imam-ı eş'ar'i'nin mutezile fikri ile ehl-isünnet anlayışının sentezinden türettiği mutezilenin aklını ehl-i sünnetin ise nass'ını alarak sistemleştirdiği mezhep.
  • (bkz: #47325773)
  • osmanlı imparatorluğunun hasta adama dönüşmesinde ki en büyük etken olarak bu ekol gösterilmesi gayet doğaldır. kadim türklerin islama geçmesinde ki en büyük etki maturidilik iken osmanlı devleti bununla başa çıkamayacağını fark eder. maturidilik akılcılığı ön plana koyar. sorgulamayı, neden sonuç ilişkisini benimser. lakin; eşari ekolü bambaşkadır. sorgulamak yada akılı ön plana çıkartmak yerine gereksiz görürler.

    eşarilik; aklın hiçbir zaman gerçeğe ulaşamayacağını, kulların ancak kayıtsız şartsız inanmakla mutlu olabileceklerini ileri sürer. bu itikadın insanları daha kolay yönetmesi bakımından son zamanlarda türkiye'de de cemaatlerin daha fazla benimsediğini görebiliyoruz.
  • kuran'ın yaratılmışlığı, insanın kendi eylemlerinin yaratıcısı olduğu, allah'ın ahirette görülemeyeceği biçimindeki mutezili düşüncelere karşı çıkan; iyi ve kötünün ancak tanrı'nın bildirmesiyle ortaya çıkabileceğine inanan; tanrı'nın güç ve istencini öne çıkaran ebu'l hasan el-eşari'nin görüşleri çevresinde biçimlenmiş olan inanç ve düşünce okuludur. maturidilikten farkı cüz-i irade'nin yokluğunu savunmasıdır.
  • mutezile ekolünün anlayışına karşı dengeyi sağlamak amacıyla hasan el-eş'ari tarafından geliştirilen, maturidilikle birlikte ehli sünnet'in itikadi-kelami mezhep olarak iki ana damarından biridir.
    islam coğrafyasının gelişmesi, farklı din ve kültürlerle tanışılması, felsefi eserlerin tercüme edilmesiyle çok farklı düşüne metodlarla temas kurulması sonucu bunlarla selef metoduyla mücadele edilemeyeceğinin anlaşılması, mutezile'nin akla fazlaca yer vermesi ve felsefeyi fazla kullanması üçüncü bir yöntemin ortaya çıkmasını zorunlu kılmıştı.
    eş'ariyye ve maturidiyye işte böyle bir ihtiyaca istinaden çıkmış ve yaygınlaşmıştı.
    eş'ariyye'nin kurucusu olan hasan el eş'ari 40 yaşına kadar mutezili iken mezhep değiştirip mutezile'ye karşı mücadele etmek amaçlı eser vermeye başlamıştır.

    genel olarak eş'ari anlayış şu şekilde özetlenebilir:

    eş'ari, itikadi esasları (aklın prensipleriyle) destekleyerek, nasları öne çıkaran bir yöntem geliştirmiştir. akli delilleri hiçbir zaman nakli delillerden üstün sayarak onları tevile kalkışmaz. akli delilleri nakli delillere hizmetçi olarak kullanır.
    maturidiler allah'ı bilmeyi, akıl yoluyla vacip kabul ederken; eş'ariler nakil yoluyla vacip kabul eder.

    eş'ari'ye göre kulların allah'ın tayin ettiği değişmz kaderleri vardır. kullara ait kudret ve fiiller allah tarafından yaratılmıştır. fiilin meydana gelişinde kula verilen yaratıcı kudretin hiçbir etkisi yoktur. bu yönüyle cebriyeye yaklaşan eş'ari'ye göre insan, fiillerinde hür görünen ama aslında mecbur bir varlıktır.

    eş'ari'lerin büyük çoğunluğu insanlara güç yetiremeyecekleri sorumluluklar yüklenmesini caiz görür.

    resulullah'ın şefaatini, kabir azabını ve allah'ın ahirette ayın ondördü gibi görüleceğini kabul eder, kur'an'ın mahluk olduğuna inanır.

    büyük günah işleyen ancak o haram işin helal olduğunu iddia ederse kafirdir. onun dışında kafir sayılmazlar. günahkar mümin allah'ın iradesine havale edilmiştir. cehennemde yandıktan sonra resul'ün şefaatiyle oradan çıkacaktır.

    iman, dil ile ikrar, amel ile ispattan ibarettir. artmaz veya eksilmez.

    salih kulların kendilerine özgü bir takım halleri yani kerametleri olabilir. ölü için dua edilmesi ve sadaka verilmesi caizdir.

    müteşabih ayetlerde nasların zahirini alır. herhangi bir tevil yapmaz. allah'ın eli, yüzü vardır fakat yaratılanlar gibi değildir.

    sünnet yoluyla gelen bütün itikadi meseleler kabul edilmelidir.

    allah'ın bütün sıfatlarının varlığını kabul etmiş, bunların allah'ın zatına yakışan sıfatlar olduğuna ve yaratılanlardaki sıfatlara benzemediğini savunur.
hesabın var mı? giriş yap