• tarih öncesi tanrılarının, efsaneli serüvenlerini anlatan ve bir topluluğun duygularını, anlayışını ve özlemlerini gösteren öyküler...
  • söylenceler; söylenbilim.
  • usture sözcüğünün çoğul halidir. dile yatkın olanlar tarafından çekime uğradığı anlaşılır. osmanlıca*, mitolojiyi içerik sebebiyle çoğul bir sözcükle karşılamıştır.
  • insan yayınları’ndan yayınlanmış bir şemsettin sami eseri. şemsettin sami victor hugo’nun sefiller’ini tercüme etmiş; aynı zamanda ali sami yen’in babası olması da ilginç. yunan/roma mitolojisine ağırlık vermiş. yunanlılar 4 senede bir olimpos dağına gidip jüpiter’in adına ayinler ve şenlikler icra ederlermiş. japonların tilki hakkındaki inançları da ilginç bir bilgi oldu benim için: tilkiye sunulan yiyeceğin tamamını ertesi gün baktıklarında yemiş ise sahibi isteğinin gerçekleşeceğine, bırakmışsa isteğinin olmayacağına yorumlarmış. son bölümdeki hollanda ve kızılderili düşmanlığı dikkat çekici ve şaşırtıcı.
  • eski kavimlerin, toplulukların, cemaatlerin tanrıları hakkındaki hikaye, masal, efsane, hurafe ve rivayetler. mitoloji.
    uzun vadede her din esatir olacak.
  • esatir, kalem suresinde geçen "nun, ve'l-kalemi ve mâ yesturun" (kaleme ve satır satır yazdıklarına and olsun) ayet-i kerimesinde satır satır yazmak meali ile verilmiş olan satara - yesturu fiilinden gelir. yani her ne kadar söylence dense de aslında kulaktan kulağadan çok yazılmış, kazınmış materyallerle aktarılan efsanelere dair bir mefhum olduğuna dair bir his verir. yazmak fiili ile alakalı olması yüzünden.

    aslında normal arapça'ya göre esatir yerine mestura veya çoğul olanı mestûrat'ın kullanılması daha mantıklı olmakla birlikte, esatir'in kullanılması ilginç de bence. araplar muhtemelen bu durumu dillerindeki bazı şeylerin (çoğul kelimeler vs) semavi olduğu ile tevil etmişlerdir (tamamen tahmin, hattâ belki de sui zann)

    eskilere ait olan esatir hususi olarak esatiru'l-evvelîn (eskilerin masalları olarak meal veriliyor) şeklinde kur'an'da enfal ve mutaffifin surelerinde de olmak üzere birkaç yerde geçiyor(muş).

    kur'ân'da geçen esatiru'l-evvelîn ibarelerinin olduğu yerler daha çok, inkârcıların kur'ân-ı kerim'den bahsederken kur'ân hakkında eskilerin masalları diyerek onu kötülemelerini anlatıyor. yani kur'ân bir nevi kendisi hakkında söylenen kötü sözleri naklediyor. bazen de bunların peşinden meydan okuyor, madem öyle ayetlerin bir benzerini getirin diyerek.

    aslında esatiru'l-evvelîn diyerek hafife almalarındaki bir dayanak noktası kur'ân'da eski ümmetlere ait kıssaların yer alması.

    bazı dilbilimcilere göre esatir, history kelimesine de kaynaklık ediyor. bu hususta yunanca'dan veya arapça'dan gelip gelmediği tartışmalı. ama şu fark var ki, history daha çok gerçek tarihi işaret ederken, esatir efsanelere, söylentilere dayanıyor. öyle olmasaydı kur'ân'a esatiru'l-evvelîn denmesi inkârcılık ameliyesi olmazdı gibi.
  • karanlık cevher (his dark materials) serisinin ikinci kitabı olan "keskin bıçak" kitabındaki bıçağın diğer adı. orijinal yazılışı, "æsahættr" şeklindedir.
  • yunan mitolojisinde yari insan yari yaratık olan satirlere dair anlatılar, hikayeler.
  • “yazı yazmak” mânasındaki (str) satr kökünden türeyen ustûre kelimesinin çoğulu olan esâtîr “gerçeğe uymayan düzensiz, asılsız ve boş sözler” demektir.

    esâtîrin yunanca, ârâmîce veya süryânîce'de “tarih” anlamına gelen historia ve storiadan arapçalaşmış istâr veya istârenin çoğul şekli olduğunu kabul edenler de vardır. ancak câhiliye dönemi şiirlerinde satr kökünün kullanıldığı da bilinmektedir.
hesabın var mı? giriş yap