*

  • bernard werber in karıncalar ve karıncaların günü adlı eserlerinde yarattığı edmond wells adlı karakterin yazdığı bi sürü bilgi içeren eser.
  • 'birgün kaçınılmaz olarak parmaklarınız bu sayfalara değecek,bu dözvükler üzerinde göz gezdirecek,zihinler anlamları yorumlayacak.
    bu anın .ok erken gelmesini arzu etmiyorum. sonuçları müthiş olabilir. ve bu cümleleri yazmakta oldugum bu saatte bile sırrımı saklamak için mücadele etmekteyim.
    buna rağmen birgün neler olup bittiği öğrenilmek istenecek. en derinliklere gömülen sırlar bile birgün su yüzüne çıkmaya mahkumdur. zaman onların en acımasız düşmanıdır.
    kim olursanız olun önce sizi selamlarım. beni okudugunuz zaman herhalde on sene önce ölmüş olacağım. öyle zannediyorum
    bazen bu bilgiye ulaşmış olmaktan üzüntü duyuyorum.
    .....
    size anlatacağım ilk hikaye evrenimizin hikayesidir.çünkü onun içinde yaşıyoruz ve çünkü bütün her şey ister küçük ,ister büyük olsun aynı kanunlara uyar ve aynı karşılıklı bağımlılık içinde kalır.
    örneğin bu sayfayı çevirdiğiniz zaman işaret parmağınızlı kağıdın selülozuna dokunursunuz. bu temasla çok küçük bir ısınma, her şeye rağmen gerçek bir ısınma meydana gelir.en küçük halinde oldugu düşünülse bile bir ısınma bir elektronun sıçramasına neden olur ve bu elektron gelir diğer bir zerreciğe çarpar.o kadar ki elektron ile çarpışması zerreciği allak bullak etmeye yeter.sizin sayfayı çevirmeniz yüzünden krize girmiştir. dev gibi kıvılcımlar onu çizik çizik yapar.sadece bu hareketinizle sonuçlarının ne olabileceğini hiçbir zaman anlayamayacağınız bir olayı başlatmış olursunuz.kim bilir belki yeni dünyalar doğmuştur belki, belki de başka dünyalarda yaşayanlar ,metaruljiyi, başka yörelerin mutfaklarını ve yıldızlar arası seyahati keşfedecekler. hatta belki bu insanlar bizden daha akıllı olacaklar. eğer sizin elleriniz arasında bu kitap olmasaydı ve eğer parmaklarınız bu ısınmayı başlatmasaydı bu dünyalar var olmayacaktı
    .....'
    edmond wells göreceli ve mutlak bilgi ansiklopedisi
  • başkalarının gözünde ilkin kendi yansımamızı ararız.
    önce ebeveynimizin bakışında.
    sonra dostlarımızınkinde.
    sonra eşsiz bir referans aynası arayışına girişiriz. bu, bir aşk arayışına girmek anlamına gelse de daha ziyade kişinin kendi kimliğinin peşindeki arayışıdır.
    ilk görüşte aşk genellikle "iyi bir ayna" nın bulunmasıdır; bize kendimizin tatmin edici bir görüntüsünü yansıtır. böylece kendimizi diğerinin bakışında sevmeye çalışırız. iki paralel aynanın karşılıklı olarak hoş görüntüler yansıtması ne büyülü bir andır. zaten görüntüyü yüzlerce defa sonsuz tek bir perspektife yansıttıklarını görmek için iki aynayı karşı karşıya koymak yeterlidir. böylece "doğru ayna" nın bulunması bizi çoğaltır ve sonsuz ufuklar açar. bu çok büyük bir güç ve ebediyet hissidir.
    ama bu iki ayna sabit değildir, hareket ederler. iki aşık büyür, olgunlaşır, gelişir ve değişirler.
    başlangıçta birbirlerinin tam karşısında yer almış olsalar da, belirli bir süre birbirine paralel yolları takip etseler de, mutlaka aynı hızda ve aynı yönde ilerleyecekler diye bir şey de yoktur. ayrıca her zaman kendilerini aynı şekilde görme arayışında değillerdir. işte o zaman, diğer ayna artık tam karşıda olmayınca, kopuş başlar. bu, yalnızca aşk hikayesinin sonu değil, aynı zamanda kişinin kendi aksini de yitirmesidir. kendimizi artık ötekinin gözlerinde göremeyiz. kim olduğumuzu artık bilemeyiz.

    35. ansiklopedi- edmond wells
hesabın var mı? giriş yap