*

  • onemli bir kesim tarafindan biraz da icinden cikilan toplumun yapisi itibariyle "bir devrim", "a$mi$lik" veya "olayi bitirmi$lik" olarak yanilgi formatinda kabul edilen, aslen hayatin en di$ kulvardaki ilk adimi.

    zira hayati cozmu$ olmak, bir kabullenmi$ligin veya yapay inanclarin huzuruna sahip degil, bilakis ba$i ve sonu belli bir surec dahilinde tepelerden gitgide a$agi dogru inen kum saati taneciklerinden birinin huzursuzluguna, her $eyi apacik gormenin "spoiler" etkisine ve en kotusu de aslen bu bilince surukleyenin tahmin edilenden cok daha basit bir neden sonuc ili$kisinden ibaret oldugunun hayal kirici etkisine sahiptir..

    bu hal dahilinde ya$amak, bir umitle, daha duzgun bir ya$ama hatta verilenden cok daha fazlasina dogru yonelen bir gidi$at degil, bilakis her gecen saniyenin kayip oldugu, git gide daha azalan, daha cok endi$eye surukleyen, alkolvari ucuculuguyla dahi guvensizlik ve rahatsizlik veren can sikici beyhude bir cabaya donu$ur..

    beyinde bir bug olsa gerek..
  • problemi çözmeye çalışırken sınav süresinin bittiğini farkedememe durumudur.
  • bu yaşa kadar giren ve çıkanların bileşkelerinden edinilen durum.
  • pi sayısına benzer, ne kadar sonuna ulaşmak için uğraşırsanız uğraşın daha çok sayı çıkar karşınıza.
  • geçmişte uğruna çabaladığımız hemen herşeyin boş olduğunu farketmek.
    aslında insanın diğer hayvanlardan tek farkının biraz daha karmaşık olması durumunu farketmek. aynı çok basit hayvanlardaki gibi, tetiklendiğinde harekete geçen otomatik fonksiyonlarca yönetiliyoruz. insanların tek farkı, bu birbiriyle etkileşimli otomatik fonksiyonlardan daha fazla sayıda içermeleri. ve geri kalan tüm "insani" değerler altta yatan bu gerçeğin üzerini örtmek ve onu legitimize etmek için uydurulmuş bir arayüz. hayat gözlerimiz önüne çekilmiş bir perde. (bkz: matrix)
    bildiğimiz anlamda hayatın çöküşü. "ı was only 21 when ı died." (bkz: children of bodom)
  • zeka seviyesine göre etrafında olan olayları kendi bakış açılarına göre mantıklı yorumlayarak, dünya üzerinde değişen zamanın ne yönde, ne kadar hızlı ve nasıl değiştiğinin farkında olarak bunlara göre davranmayı bilip, insanın olayı bitirdiğini sanması.

    hayatın bu kadar basit olmadığını anlayaması tez gelen bir edit gibi görünebilir insana.

    asıl hayatı çözdüğünü sanan insanlar, hayatın bu kadar yıl içerisinde bile çözülemeyecek kadar karmaşık olduğunu anlayanlardır.
  • acaba diyorum, ilkokuldaki matematik problemleri babaya sorulduğunda onun dediği gibi "hmm, neymiş? önce bir bakalım; verilen ne, istenen ne?" zaman benzeri kazanma amaçlı yuvarlamalar, uzatmalar işe yarar mı acaba? bir yandan düşünürken zaman dursa...

    verilen: işte ağız, burun, kol, bacak vs... bir de limitli bir ömür, duruma göre değişen zeka. değişken ve de şaşkın bir ruh.

    istenen: yakala, parçala, gör, kokla. ama hayatta kalmaktan, nefes alıp vermekten fazlasını yap, packman gibi bonus'ları kaçırma, sürüden ayrılma, farklı olma, göze batma. adamın asabını bozma.

    çözeceğim diye uğraşma. zaten daha istenenleri anlamaya çalışırken, probleme ayrılan süre doluyor. kasma.
  • aklını biraz olsun kullanabilen ve hayat üzerine düşünebilen biri başarabilir bunu. hayat aslında o kadar da zor değildir. hayatı zorlaştıran ona olduğundan farklı anlamlar yükleyenler bizleriz. gerek birey olarak gerekse de toplum olarak.

    hayat bir döngüdür:

    çünkü olaylar, yaşananlar aslında kendisini takip eder. her sabah uykunu alamadan kalkıp işine gücüne, okuluna, bakkalına manavına giden, her gün çeşitli şeylerle karşılaşan ve bunlara yeri geldiğinde gülerek, yeri geldiğinde üzülerek ve yeri geldiğinde kayıtsızlıkla tepki veren insan; aslında bunların basit bir döngü olduğunu ve kendisini ve hayatını sardığının farkına varmayabilir. bu yüzden nefes almaya başladığı ilk andan, nefesini verdiği son ana kadar geçen her şeyin birbirinin aynısı olduğunu idrak edememiş olabilir insan. çünkü geçen her saniyede, her şey değişir farklılaşır. bu küçük küçük değişimler -bazen de büyük- sanki yeniymiş gibi görünür, aldatır insanı. zorluklarıyla, tarifsiz sevinçleriyle kuşatan insanı hayattır. çünkü

    hayat bir mücadeledir:

    "insan insanın kurdudur" der, thomas hobbes. çünkü en içten, en iyi dileklerle yapılan şeylerde bile kişisel çıkarlar vardır. "çıkar" diyince insanın aklına hemen olumsuzluklar gelir. oysa öyle değildir gerçekte. çıkar, insanın kendisini daha iyi hissettirebilecek şeylerde olabilir. bir vakfa milyarlarca dolar hayır yapanın da çıkarı vardır bu işten. en basitinden kendisini daha iyi hissedecektir. lakin hayatta karşınıza iyi niyetli insanlardan çok kötü niyetliler çıkar. çünkü iyi niyetli insanlar bir doğrunun üzerinde yol almazlar. hayat düz bir çizgi değildir. çatallaşan, bir ağacın dalları gibi değişik yollar izleyen ağdır. çünkü saf iyi niyetli insanlar diye bir şey yoktur, tıpkı saf kötü niyetli insanların olmadığı gibi. yaşadıklarımızın bizdeki etkilerine göre sadece o olaylara özgü tutumlarımız olur. aynı şartlarda tekrarlanacak kimi şeylere empati kurarak yaklaşırken, bir başka zaman tam tersi yönde yaklaşabiliriz. insan davranışları matematiksel değildir. her zaman değişir; salgılanan her bir hormonun miktarından tutun da ortamın sıcaklığına varıncaya kadar pek çok değişken vardır. yine de bu değişkenlerin hepsi aynı olsa bile aynı davranışın sergileneceği kesin değildir.

    her neyse demek istediğim şu; hayat aslında bir mücadele bir savaştır. nasıl ki bir çita yakalamak için yavru bir antilopu seçiyorsa ve sırtlanlar o antilopu yemek için çitaya saldırıyorsa, insanlar da günlük hayatta birbirine öyle saldırır. bu saldırılar elbette devasa bir yelpazeye yayılmıştır. kimi doğrudan tehdit ederek istediğini alırken bazıları siyaseten bunu tercih etmeden de alır istediğini. karl marx'ın büyüklüğü de buradan gelir. o bunu gördüğü gibi kalmamış ayrıca çözümlemesini de yapmıştı. maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki katmanları gerçekleştirirken, çatışma çıkar haliyle. çünkü kaynaklar sınırlıdır ve herkesin her istediğini alması imkansızdır. [gerçi bana göre kaynaklar sınırsız olsaydı bile yine de çatışma çıkardı. işin içinde insan psikoloji var çünkü] insan bu hayttan ne bekler? aş, iş, ev, aile, güvenlik, sosyal haklar, lcd tv, son model araba vs... talep etmenizi. (bkz: #17198176) ki bunların sonu gelmez çünkü ekonomik ve siyasi sistem bunu yapmanızı ister. toplumun sizden beklentileri vardır. eğer uymazsanız vay halinize! ama demin de yazdığım gibi bunları elde etmek için savaşmak zorundasınız, kimse gelip size vermez.

    ne kadar daha yaşarız?

    ortalama ömür beklentisi -ben bu entry'i yazdığım sırada- yaşam kalitesinin en yüksek olduğu iskandinavya ülkelerinde 80'i aşmıştır. doğarız, büyürüz ve ölürüz. bu kadar basit. hayatın bir anlamı yoktur. [bana göre tabi] (bkz: #14034726) [buraya bir parantez açayım ki yanlış bir anlama olmasın; ikidir bir filmden ya da diziden replikleri veriyorum sanmayın ki hayat görüşümü bunlardan edindim. bu fikirler yıllardır kafamda vardı, bunları izlemeden de evvel] bizler aslında gelişmiş maymunlarız. milyarlarca yıllık evrenin bir ürünlerinden biriyiz sadece. o yüzden kendimizi özel sanıp, hayata sahip olmadığı anlamlar yüklemek hatasına düşmemeliyiz. sadece soyunu devam ettir ve öl.

    hayat bu kadar basit!
  • suskunlar'dan bir alıntı yaparak açıklamak gerekirse insanı pek de mutlu edecek bir eylem değildir.

    "aristâtalis'in dem vurduğu gibi, 'göz'ün vazifesi sadece 'görmek' değil, hakikat'i görmektir. hakikat'i gören bir göz, artık başka bir şeyi göremez. çünkü o artık, başka bir vazifeyle mükellef değildir ve başka bir gayesi de yoktur."
  • 40 yaşından önce zordur.
hesabın var mı? giriş yap