• (bkz: öykü)
    (bkz: sinematografi)
    (bkz: perspektif)
    (bkz: roman)
  • tomris uyar çevirisiyle nisan yayınlarından yayımlanmış poe derlemesi. kendisi bu çevirileri yaparken aldığı hazzı okuyucuya aktarmada gayet başarılı olmuş, çalışmayı yaparken alan parsons projectin tales of mystery and imagination albümünü dinlediğini özellikle belirtir.
  • bu pandemi döneminde değeri daha anlaşılan, salgınların hayatın bir gerçegi olduğunu yüzümüze vuran edgar allan poe'nin kısa bir hikayesi.
    yani pandemiden önce bu tarz hikayeler okurken acaba nasıl oluyordu da bir gün bizlerin de bir pandemi yaşayabilme ihtimali aklımızın ucundan bile geçmiyordu?
  • edgar allan poe'nun bir hikâyesi. “kızıl ölüm”den kasıt, 14. yüzyılda yirmi yıl içerisinde avrupa ve asya nüfusunun dörtte üçünü yok eden veba salgını. hikâyede, prens prospero (“prosperare” latincede başarıya neden olmak, mutlu ve şanslı kılmak mânâsına geliyor.) bir maskeli balo düzenler ve ahali bu cümbüş vesilesiyle bir araya gelir… poe da balzac gibi çevreyi derinlemesine tarif etmeye bayılır; fakat poe daha gotik ve karamsardır. bin soylu, bu şatovarî yerde eğlenirken, dışarıda kızıl ölüm kol gezmektedir...

    salonun batı duvarında dayalı, devasa abanoz bir saat, sarkacı tok, sağa sola sallanıyor. yelkovan kadran üzerindeki turunu tamamladığında ise saatin içinden güçlü bir tonda "tik-tak" yüksek sedâ ile duyuluyor. her saatte bir, orkestra ister istemez ara vermek durumunda kalıyor. işte o ân, aynı çatı altındaki vurdumduymaz topluluğa bir huzursuzluk çöküyor; saat aynı ahengiyle “tik-tak” ediyor. saat, vakti hatırlatan bir vasıtadan başka bir şey değilse, vaktin muradı ölümü hatırlatmak olduğuna göre, muntazam bir şekilde çalışan bu makine "ölümlü dünya" diye bağırmıyor mudur sizce?

    hülâsa gecenin sonunda vals de müzikle bitiyor, insanlar üzerine afyon gibi çöken yorgunluğun kıyısında sallanırken, hepsinin gırtlağı düğümleniyor, kalabalıklar daha önce hiç rastlamadığı maskeli tuhaf birini görüyor. soylular kulaktan kulağa fısıldaşıyor, homurdanıyor... poe tam burada diyor ki, “en vurdumduymaz insanların yüreklerinde bile hassas noktalar vardır.”

    maskeli kişi, vebalıdır... üstü başı kan içinde, bütün çehresi ve özellikle alnı korkunç kızıl lekelerle kaplı adam, davetsiz bir şekilde zuhur ediyor. sırrın zırhını kuşanmış bu hakikat karşısında, ne hile, ne kin ne de beşerin gayretleri işe yaramıyor; ölüm var.

    yukarıya dönecek olursak, prosperare "mutlu ve şanslı kılmak" olduğuna göre, ölmek korkunç olmasına rağmen bir lütuf mudur?
hesabın var mı? giriş yap