*

  • ahmed arifin muhtesem siirlerinden bir tanesi...

    tekmil ufuklar kışladı
    dört yön,onaltı rüzgar
    ve yedi iklim beş kıta
    kar altındadır.

    kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
    ray, asfalt, şose, makadam
    benim sarp yolum, patikam
    toros, anti-toros ve asi fırat
    tütün, pamuk, buğday ovaları,çeltikler
    vatanım boylu boyunca
    kar altındadır.

    döğüşenler de var bu havalarda
    el, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
    ümit, öfkeli ve mahzun
    ümit, sapına kadar namuslu
    dağlara çekilmiş
    kar altındadır.

    şarkılar bilirim çığ tutmuş
    resimler, heykeller, destanlar
    usta ellerin yapısı
    kolsuz,yarı çıplak venüs
    trans-nonain sokağı
    garcia lorca'nın mezarı,
    ve gözbebekleri pierre curie'nin
    kar altındadır.

    duvarları katı sabır taşından
    kar altındadır varoşlar,
    hasretim nazlıdır ankara.
    dumanlı havayı kurt sevsin
    asfalttan yürüsün aralık,
    sevmem, netameli aydır.
    bir başka ama bilemem
    bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
    kalbim, bu zulümlü sevda,
    kar altındadır.

    gecekondularda hava bulanık puslu
    altındağ gökleri kümülüslü
    ekmeğe, aşka ve ömre
    küfeleriyle hükmeden
    ciğerleri küçük, elleri büyük
    nefesleri yetmez avuçlarına
    -ilkokul çağında hepsi-
    kenar çocukları
    kar altındadır.

    hatıp çay'ın öte yüzü ılıman
    bulvarlar çakırkeyf yenişehir'de
    karanfil sokağında gün açmış
    hikmetinden sual olunmaz değil
    "mucip sebebin" bilirim
    ve "kafi delil" ortada...

    karanfil sokağında bir camlı bahçe
    camlı bahçe içre bir çini saksı
    bir dal süzülür mavide
    al - al bir yangın şarkısı,
    bakmayın saksıda boy verdiğine
    kökü altındağ'da, incesu'dadır
  • yılmaz erdoğan, ankara şiirinde (bkz: #13877797) ahmed arif'e ve bu şiire bir nazire yapar ve büsbütün arabesk olan şiirine, [sona doğru dayanamaz] toplumcu bir imge ekler. her iki şiir de ayrı ayrı güzeldir.

    ankara'ya öyle yakışırdı ki kar...
    ha sonra belki ahmed arif'in aklına
    hiçbir şairin aklına gelmeyecek
    -çünkü hiç kimse bir daha ankara' yı o'nun kadar sevemeyecek-
    bir şiir islenir:
    "kar altındadır varoşlar
    hasretim, nazlıdır ankara..."
  • şu sıralar toz toprak içinde bulunan merdivenlerinden dozerlerin geçtiği yeni bir yapılandırma içine girilen ankara'nın kızılay'daki şirin sokağı.
  • ahmet arif siiri. siirin son kitasi haric karanfil sokagiyla ilgisi yok gibidir ama aslinda -bence- siirin hepsi son kitayi yazmak icin bir girizgahtir. son kitada:

    "karanfil sokağında bir camlı bahçe
    camlı bahçe içre bir çini saksı
    bir dal süzülür mavide
    al - al bir yangın şarkısı,
    bakmayın saksıda boy verdiğine
    kökü altındağ'da, incesu'dadır"

    der.
    bu kitada bi kafede (ya da bahcede) bir kizin oturmakta oldugunu anlatmakta. "bir dal süzülür mavide/ al - al bir yangın şarkısı," diyerek kizin guzelligine vurgu var ama herseye ragmen "bakmayın saksıda boy verdiğine/kökü altındağ'da, incesu'dadır" diyerek "o kizin o ortama ait olmadigini. onun ait oldugu yerin altindag, incesu gibi varoslar" oldugunu soylemekte -bence-.
  • anılara ev sahibi olan sokağın her bir dizesinde başka anıyı barındıran şiiri.. hayatıma giren insanların bu şiirde yer bulması doğru insanlarla hayatın bir yerini paylaştığımı düşündürdü bu gece.. "dumanlı havayı kurt sevsin"

    "..döğüşenler de var bu havalarda
    el, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
    ümit, öfkeli ve mahzun
    ümit, sapına kadar namuslu
    dağlara çekilmiş
    kar altındadır.
    ..."
  • döğüşenler de var bu havalarda mısrası, bir gençlerbirliği belgeseline ismini vermiş ahmed arif şiiri
  • anlam bakımından ikili bir gelişmeyi izleriz bu şiirde. "kar altındadır" bir somut olguyu bildirdiği gibi, bir simgedir de. doğal ve toplumsal iklim elbette rastlansal olarak eşdeş görünmektedir. bu eşdeşlik ozana şiir yazma itkisi verdiği gibi, şiiri de güçlendirmektedir.

    ozan: tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikleri vatanım boylu boyunca kar altındadır/ derken somut ve doğal, .. tekmil ufuklar kışladı/ dört yön onaltı rüzgar/ ve yedi iklim beş kıta/ kar altındadır/ ... derken, simgesel ve toplumsal anlatımı başlatır. şiire bu dize-lerle başlaması, olayı yedi iklim, beş kıtaya, tekmil ufuklara yayması, onun asıl amacının toplumsal anlamı geliştirmek olduğunu baştan gösterir. ozan, günü ve geçmişi ardarda anlatır. toplumsal inanç nasıl gelişmiş? şarkılarla, resimlerle, lorca ve pierre curie ile, yani bilimle, gözlemle. bugün de döğüşenler vardır. ama, hepsi kar altındadır şimdi. ozan, şiirin sonuna doğru çevreyi daraltır, zamanı iyice yaklaştırır. 1 gecekondularda hava bulanık puslu''/ altındağ gökleri kümülüslü/ ... ama "hatip çayı"nın ikiye ayırdığı ankara'nın öte yüzünde, "karanfil sokağı"nda güneş açmıştır. "hikmetinden sual olunmaz" demek ister insan ilk bakışta. ortada bir çelişki var görünür. "altındağ"da açmalıydı güneş. ama ozan, "mucip sebep" ve "kafi delil" vardır der.
    bu "mucip sebep" ve "kafi delil" açıklanmadığı gibi, görülen çelişkinin yok sayılması inandırıcı olmamıştır.

    "merhaba", anlam ve biçim olarak "içerde"ye çok benze yen bir şiir. bu şiirde, baharın gelişi, adı anılmadan anlatılmıştır. "haberin var mı?" yerini "merhaba"ya, mapusa ait nesneler yerini, bahara doğru teskere bekleyen'in nesnelerine bırakmıştır. yağmurlu toprak, incesu deresi, çılgın serçe, çalımlı kartal. ozanın sevda ile inana iç içe verme özelliği burada da görülür

    gülten akın, şiir üzerine notlar
hesabın var mı? giriş yap